Kendine bile muhalif!
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
35,4947 %0.03
36,5954 %0
43,3489 %0.02
3.061,37 0,26
Ara
MUHALIF GAZETECILIK GÜNDEM CHP’den, AYM’nin Cumhurbaşkanlığı kararnamesini iptal ettiği ‘Türkiye Adalet Akademisi’ Kanun Teklifine karşı oluş gerekçeleri

CHP’den, AYM’nin Cumhurbaşkanlığı kararnamesini iptal ettiği ‘Türkiye Adalet Akademisi’ Kanun Teklifine karşı oluş gerekçeleri

Anayasa Mahkemesinin, 34 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini iptal etmesiyle hazırlanan ve Meclis Genel Kurulu gündeminde olan 20 ve 1 geçici maddeden oluşan “Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi” konusunda CHP’li 6 Adalet Komisyonu üyesinin imzasının yer aldığı muhalefet şerhinde, “Öncelikle, teklifin neyi içerdiğinden ziyade teklifin ne sebeple sunulduğu noktası tartışılmalıdır” dendi. Adalet Akademisi’nin geçmişten bugüne olan süreçlerinin ayrıntılı biçimde yer aldığı şerhte CHP, teklifin; Anayasa’nın 2, 6, 7, 10, 11, 138, 139 ve 140’ıncı maddelerine açıkça ve doğrudan aykırı olduğunu belirtti.

Hülya Özmen- özel haber

Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından 28/12/2023 tarih ve 2019/72 esas sayılı kararla, “hâkimlik ve savcılık mesleğine gireceklerin adaylığa alınış ve adaylık döneminden başlayarak tüm süreçlerin ve hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerinin kanunla düzenlenmesi gerektiği, özel olarak kanunla düzenlenmesi gereken konuda CBK ile  düzenleme yapılamayacağı” gerekçesiyle iptal edilen  ve iptal kararının yürürlüğü bir yıl ötelenen “Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi”  Genel Kurul’a geliyor. Teklif, 1 geçici, 20 maddeden oluşuyor.

CHP’den kapsamlı şerh

“Teklifin neyi içerdiğinden ziyade teklifin ne sebeple sunulduğu noktası tartışılmalıdır” diyen CHP’li 6 Adalet Komisyonu üyesinin imzasının yer aldığı muhalefet şerhinde, “Devlet yönetiminin bilhassa 2017 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte tek bir kişinin kontrolüne bırakılması neticesinde ortaya çıkan otoriter yönetim anlayışı, ülkemiz adına hukuk devleti ilkesi anlamında onulmaz bir irtifa kaybına sebebiyet vermiştir” denildi. Adalet Akademisi’nin geçmişten bugüne olan süreçlerinin ayrıntılı biçimde yer aldığı şerhte CHP, teklifin; Anayasa’nın 2, 6, 7, 10, 11, 138, 139 ve 140’ıncı maddelerine açıkça ve doğrudan aykırı olduğunu belirtti.

CHP Aydın Milletvekili  Süleyman Bülbül, Karaman Milletvekili  İsmail Atakan Ünver, İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer ,  Muğla Milletvekilleri Gizem Özcan, Cumhur Uzun, Kars  Milletvekili  İnan Akgün Alp’in imzalarıyla  Meclis  Adalet Komisyonu Raporuna  karşı görüş yazısı ve muhalefet şerhi şöyle:

TEKLİFİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ

“Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi” 20 madde ve 1 geçici maddeden oluşmaktadır. “Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi” ile AKP grubunun imzasıyla Adalet Komisyonuna havale edilen teklif metninin öngördüğü değişikliklere ilişkin görüşlerimize ilerleyen bölümlerde değinilecektir. Öncelikle, teklifin neyi içerdiğinden ziyade teklifin ne sebeple sunulduğu noktası tartışılmalıdır. Zira, devlet yönetiminin bilhassa 2017 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte tek bir kişinin kontrolüne bırakılması neticesinde ortaya çıkan otoriter yönetim anlayışı, ülkemiz adına hukuk devleti ilkesi anlamında onulmaz bir irtifa kaybına sebebiyet vermiştir.

Söz konusu teklifin TBMM Başkanlığına sunulma amacı Anayasa Mahkemesinin 2019/72 Esas 2023/229 Karar sayılı kararı ile 34 Sayılı Türkiye Adalet Akademisi Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini iptal etmiş olmasıdır. Dolayısıyla, bu teklifin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunuluş  hikayesi, ucube tek adam rejiminin, Anayasa ve hukuk tanımaz karakterini  ve ülkedeki kurumsal yapının nasıl çökertildiğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyan  çarpıcı örneklerden biridir.

Türkiye Adalet Akademisi, 2003 yılında çıkarılan  4954 sayılı Kanunla, Hakim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezinin yerine kurulmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında tek adam rejimine geçilirken bu alanı Cumhurbaşkanının düzenleyebilmesi amacıyla 703 sayılı KHK ile 4954 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece 1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Hakim ve Savcı Eğitim Merkezi  oluşturulmuştur.  Ancak 2019 yılında çıkarılan 34 sayılı  Türkiye Adalet Akademisi  Hakkında CBK ile  Hakim ve Savcı Eğitim Merkezi  kapatılıp Akademi yeniden kurulmuştur.

CHP’nin başvurusu üzerine AYM’den iptal kararı

2/5/2019 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 34 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, CHP Grubumuzun başvurusu üzerine,  Anayasa Mahkemesi tarafından  28/12/2023 tarih ve 2019/72 esas sayılı kararla, “hâkimlik ve savcılık mesleğine gireceklerin adaylığa alınış ve adaylık döneminden başlayarak tüm süreçlerin ve hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerinin kanunla düzenlenmesi gerektiği, özel olarak kanunla düzenlenmesi gereken konuda CBK ile  düzenleme yapılamayacağı” gerekçesiyle iptal edilmiştir. 28 Şubat 2024  tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan iptal kararının yürürlüğü bir yıl ötelenmiş olup söz konusu iptal kararı 28  Şubat 2025’te yürürlüge girecektir.

İptale konu, 34 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin temel konusunun Türk idari teşkilatı içerisinde hâkim ve savcı adaylarının meslek öncesi eğitimleri ile hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerini gerçekleştirmek biçimindeki kamu hizmetini yürütecek kamu tüzel kişiliğine sahip bir kurumun kurulması olduğu anlaşılmaktadır. Öncelikle 34 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Akademi, hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerini düzenlemek konusunda yetkili ve görevli kılınmıştır. Anayasa’nın 140. maddesinde hâkim ve savcıların “meslek içi eğitimleri”nin kanunla düzenleneceği hükme bağlandığından bu konunun kanunla düzenlenmesi gerektiği açıktır. Bunun yanı sıra Akademi, hâkim ve savcıların meslek içi eğitimlerinin yanı sıra hâkim ve savcı adaylarının meslek öncesi eğitimlerini gerçekleştirmek konusunda da yetkili ve görevlidir. Bu itibarla hâkim ve savcı adaylarının meslek öncesi eğitimlerinin münhasıran kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.

Hâkim ve savcıların diğer özlük haklarının yanı sıra niteliklerinin de mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanun ile düzenleneceğini öngören Anayasa'nın 140. maddesinde belirtilen "hâkim ve savcıların nitelikleri” ifadesinin hâkim ve savcıların adaylığa kabul ve adaylık dönemini de kapsadığının kabulü gerekir. Hâkim ve savcı “nitelikleri”nin kazanılması ve sürdürülmesinde adaylık döneminde alınan başlangıç eğitimi ve hizmet içi eğitimin etkisi yadsınamaz. Dolayısıyla hâkim ve savcıların özlük hakları kapsamında olan nitelikleri ifadesinin adaylık dönemini de kapsayacak şekilde yorumlanması, bu çerçevede mesleğe gireceklerin adaylığa alınış ve adaylık döneminden başlayarak tüm süreçlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanun ile düzenlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan gerek öğretim elemanı gerekse tetkik hâkimi olarak Akademi kadrolarında süreli olarak görevlendirilebilecek veya bu kadrolara atanabilecek adli ve idari yargı mensuplarının görevleri boyunca idari görev yürütmektelerse de idari görev süreleri içinde hâkim ve savcı sıfatlarını korumaya devam ettikleri ve Anayasa’nın 140. maddesi uyarınca hâkim ve savcılar hakkındaki hükümlere tabi oldukları açıktır. Buna göre idari görev yürüten adli ve idari yargı mensuplarının resmî ve özel görev almalarının, atanmalarının, hakları ve ödevlerinin, meslekte ilerlemelerinin, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi ile diğer özlük işlerinin de kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, Anayasa Mahkemesi, dava konusu 34 sayılı CBK bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde esas itibarıyla münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konularda düzenleme yapıldığı sonucuna ulaşmış ve düzenlemenin iptali yönünde hüküm tesis etmiştir.

Bir diğer husus, Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin yalnızca yürütmeye ilişkin konularda düzenleme yapabilmesinin anayasal çerçevede mümkün kılınmasıdır.  Diğer bir deyişle yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı, yalnızca kendi alanı olan yürütme erki üzerinde hüküm ve tasarrufta bulunabilir. Anayasanın 104’üncü maddesinin on yedinci fıkrası ile hüküm altına alınan bu husus, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin konusuna ilişkin sınırları açık ve net bir biçimde çizmektedir.  Aynı zamanda daha evvel de belirtildiği üzere, anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamaz. Tüm bu anayasal sınırlar çiğnenerek yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı tarafından; yürütmenin konusu olmadığı ve yargıya ilişkin bir alan olduğu apaçık belli olan hâkim ve savcıların mesleki eğitimini gerçekleştiren kurumun kuruluş işlemlerinin Cumhurbaşkanlığı kararnamesine konu edilmesi hem anayasal sınırlar bakımından hem de kuvvetler ayrılığı bakımından önemli ve ciddi sorunlara yol açmaktadır.

Türkiye Adalet Akademisi'nin yeniden kurulması için mevzuatta yapılan değişiklik, Türkiye'nin yargı erkinin teminatını sağlayacak hâkim ve savcıları yetiştirmek amacıyla ortaya çıkmıştır. Bu önemli kurumun tekrar hayata geçirilmesi için, 2/5/2019 tarihinde yürürlüğe giren 34 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile adım atılmıştır. Bu noktada göze çarpan husus daha on ayı geçmeden aynı konuda başka bir mevzuat değişikliğinin varlığı ve Türkiye Adalet Akademisi'nin daha önce bir kanunla kurulmuş olmasına rağmen, sonradan bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yeniden kurulması şeklinde bir dönüşümü yansıtmasıdır. Bu değişiklik, Türkiye'de mevzuatın ve kurumsal yapıların zaman zaman hızlı değişime uğradığını ve bu değişimlerin farklı düzenlemelerle yönlendirilebileceğini göstermektedir. Bu noktada hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkesi adına oldukça büyük bir yapısal sorunun varlığının kabul edilmesi de gerekmektedir.  

Dolayısıyla, hem 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 4954 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılması,  hem de Cumhurbaşkanının, Anayasa’nın kendisine vermediği, TBMM’ye ait olan bir yetkiyi iki defa kullananarak münhasıran kanunla düzenleme yapılması gereken bir alana Anayasanın 104’üncü ve 140’ıncı maddeleri hilafına düzenleme yapması, tek adam rejiminin hukuk ve Anayasa tanımaz karakterini gözler önüne sermiştir. Sonuç olarak Türkiye’deki hakim ve savcılar, son altı yıldır hiçbir anayasal dayanağı olmayan düzenlemeler kapsamında eğitim görmüşlerdir.

AKP Grubu tarafından Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararı, usuli yönden bir iptal olarak değerlendirilmektedir. Öncelikle, anayasanın açıkça yasakladığı bir hususu çiğnemek hiçbir hal ve şartta usule indirgenebilecek, küçümsenebilecek bir durum değildir. Anayasa Mahkemesinin mezkûr kararı; açık bir biçimde güçler ayrılığını yok sayan, anayasanın vermediği yetkileri kullanan bir muktedirin hukuksuzluğunu gözler önüne sermektedir. Anayasanın açık hükmünün yok sayılmasının ise basit bir usul hatası gibi gösterilmeye çalışılması, iktidarın hukuk devletine ve anayasal düzene bakış açısını ortaya koymaktadır.

ANAYASAYA AYKIRI MADDELER ÜZERİNDE DEĞERLENDİRME

Söz konusu teklifin çeşitli hükümlerinin Anayasa’ya aykırılık taşıdığına ilişkin önergelerimiz, bu maddelerin teklif metninden çıkarılması ya da Anayasa’ya uygun hale getirilmesine yönelik önerilerimiz, komisyon görüşmeleri sırasında Komisyon Başkanlığı’na sunulmuştur. Ancak bu önergelerimiz, yeterince tartışılmaksızın reddedilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bizim kanaatimizce sunulan teklif; Anayasa’nın 2, 6, 7, 10, 11, 138, 139 ve 140’ıncı maddelerine açıkça ve doğrudan aykırıdır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *