TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Devlet Bahçeli'nin satır başları şöyle:
"Küresel ekonomik faaliyet tarihin hiçbir döneminde bugünkü ölçekteki gibi artmadı. Yaygın ekonomik yıkımlar bugünkü gibi tehlikeli bir eşiğe dayanmadı. Batılı ülkeler yıllarca yüksek ekonomik büyümeyi muhafaza edebilmek için ağır ekolojik ve insani maliyetlere göz yumdular, tahrik ve teşvik ettiler. Ancak bu sürecin sonuna geldiklerinde kendi dışındaki ülkelere ekonomik kalkınma ve gelişme bazında zorlayıcı dayatmada bulunmaktan geri durmadılar.
Adaletsizliğin ve eşitsizliğin hüküm sürdüğü küresel siyaset ve ekonomik tablonun yegane suçlusu bize göre malumdur ve aç gözlülükleriyle mazlumların iliğini kurutan emperyalist nobranlıktır.
Bizim vicdan medeniyetimiz, gönül memleketimiz kimsenin deri rengine, etkin kökekine, dilinin kaynağına bakmamış, böylesi bir ayrımı mesele yapmamıştır. Ne kadar paylaşırsak o kadar tok oluruz.
Küresel enflasyonun tırmanışı her ülkenin ortak sancısıdır. Bu sorunun hangi damardan patlayarak ortaya çıktığı bellidir. Fiyat artışları, ekonomik sıkıntılar, hayat pahalılığındaki konjonktürel sıçrayışlar; tüm ülkeleri meşgul eden salgın ve Ukrayna krizi ile daha da karmaşıklaşan bir vakadır. İnancımızın gücüyle, dayanışma ve yardımlaşmanın bereketiyle içine girilen dar geçitlerden çıkılacak, ferah ve selamet dolu günlere ulaşılacaktır. İyimserliğimizi muhafaza ederek, ülkemize güvenerek enflasyon canavarının başının ezileceği günleri çok yakında görmemiz mümkün olacaktır.
Bu canavarın arkasına saklanarak, iş birliği yaparak Türkiye'yi taşa tutmaya çabalayan karanlık muhalefet anlayışının kaybetmesi ve kaynattığı dedikodu kazanında haşlanması mukadderdir, her şeyin bir vakti, merhunu vardır. İnşallah sorunları inanç ve irade birliği ile aşacağız.
Bu Ramazan'da da İsrail güvenlik güçlerinin Filistinli kardeşlerimize reva gördüğü şiddet sahnelerini, Mescidi Aksaya yönelik mütecaviz eylemlerini kınıyorum. Kutlu ceddimiz Filistin'i 400 yıl tek top mermisi atmadan huzur içinde yönetmiştir. Mescidi Aksa'nın maneviyatına ve tarihi statüsüne zarar vermeye çalışmak kabul edilemez bir ilkelliktir. Ateşle oynamaktır. Sadece bölgesel değil, küresel felakete çağrıdır. İsrail'i, haksız ve hukuksuz saldırılarından vazgeçmeye davet ediyor. Çıkan olaylarda hayatlarını kaybeden Filistinli masumlara Allah'tan rahmet, yaralı kardeşlerimize şifalar diliyorum.
Mültecilerin, göçmenlerin ve sığınmacıların trajedileri bir diğer vahim konudur. Ülkelerindeki savaş, açlık, hastalık ve istikrarsızlıktan dolayı yerinden kopup Akdeniz ülkelerinden Avrupa'ya geçmeye çalışan binlerce göçmen medeni dünyanın gözü önünde balıklara yem olmaktadır. Sahillere vuran cansız bedenler, biçare insanlar elbette hepimizin yürek sızıdır.
Bize göre hakikat, dikte ve gösterilmek istenenden farklıdır. Dünyada, bir yerden başka bir yere doğru hareket halinde olan, evinden barkından kopup başka coğrafyalarda gelecek arayan göçmen sayısı 300 milyona yaklaşmıştır. Savaş, çatışmadan kaçan mülteci sayısı 80 milyonu aşmıştır. Beşeriyet çok ciddi bir sorunla yüz yüze kalmıştır. Bu sorun ya eşgüdüm halinde ve külfetin ortak paylaşımı yoluyla çözüme kavuşturulacak, ya da gelecekte önü alınamayan ölümcül gelişmelere meydan açılacaktır. Milli bekamızın tarihsel sürekliliğini canlı tutmak, mazi kayıtlarını gelecek hedefleriyle eklemleştirip kültüren zenginliği korumak başlıca görevimizdir. Bize göre, Türkiye'nin bekası, sınır aşan düzensiz göçlerin akıbetiyle ve kontrol dışı akınıyla yakından ve ters orantılı bağlantılıdır. Bu sorunun el birliği ile istismarına çanak tutmadan, provokasyon ortamını benimsemeden, akılcı, adilane, insani ve vicdani, kalıcı stratejilerle köklü bir şekilde çözmek, milli bir sorumluluk olarak değerlendirilmelidir. Türk milleti zorda kalanlara, darda olanlara uzanacak el, bekleyenlere çare arayanlara, imdat çığlığı atanlara bigane kalmamış, Suriyeli sığınmacılara kapısını sonuna kadar açmıştır. Bu tavır, asil bir tavırdır. Türk milleti mazlumların yanındadır. Türk milleti beklenen, sevilen, özlenen bir beşeri kudretin adıdır.
Düzensiz göç ve sığınmacı sorununu, soğukkanlı ve sağduyulu şekilde kavramanın daha da ötesinde dün, bugün ve gelecek mizanında stratejik akılla ve milli çıkarlarımıza muvafık halde analiz etmek, tedbir geliştirmek mecburiyetindeyiz.
Anadolu coğrafyasının en az yüz yıl, hatta 500 yıl sonraki nüfus yapısının nasıl olacağını, bu kapsamda doğabilecek muhtemel risk ve tehditlerin nesnel boyutunu bütün yönleriyle hesaba katmak, muhasebesini yapmak zorundayız. Gecikemeyiz, geride kalamayız, atalete düşemeyiz, ağırdan alamayız. Biz sadece bu döneme değil, geleceğin Türk varlığına, Türk coğrafyasının her karışına köşesine karşı da maddi ve manevi sorumluluklar taşıyoruz. Bizden sonraki nesillere kuşku duyacakları, kendi ülkelerinde garip olacakları, çok bilinmeyenli denklemlerle kilitlenmiş bir vatan coğrafyası asla ve kat'a bırakamayız.
Allah şahit ve kerimdir, Türklük ne bugün ne gelecekte öz yurdunda garip, parya olmayacaktır. Aksine hizmet eden alçakların oyununu vatan ve millet sevdasındaki yükseliğimizle boacağız.
Biz düzenli göç ve sığınmacı konusundu duygusallıktan arınarak, gerçekçi temele oturtmakla ortak iradeyle Türk milletinin gündeminden kademeli bir şekilde çıkarmakla mesulüz, muktediriz.
Son günlerde ülkemizde geçici koruma statüsü ile bulunan Suriyeli sığınmacıları bahane ederek toplumsal infialin ateşini tutuşturma arayışında olan görevli provokatörlerin devrede olduğu görülmektedir. En küçük anlaşmazlığın toplumun geneline körüklenerek yayılması hedeflenmektedir. Oyun sinsidir.
Bu karmaşık ve riskli sürecin iç cephesi olduğu kadar dış terbininin de olduğu görülmektedir. Cepheleşmelerin açtığı öfke ve nefret çukurları, feci sonuçlara kapı aralayacak. Kötü niyet sahipleri bir kıvılcımın nereye yayılacağını ya bilerek ya bilmeden siyasi ve toplumsal eylem halinde.
Bağcılar'da bir densizin sokak ortasına sandalye koyarak oturması dahi kor halinde duran gerginliği tırmandırmış, günlerce ülke gündemini meşgul etmiştir. Altındağ'da yaşananların toz bulutu bile dağılmış değlidir. Türkiye'de geçici koruma statüsünde bulunuyorken, asayiş ve toplumsal huzuru kimler bozuyorsa, derhal gözünün yaşına bakılmadan sınır dışı edilmeli. Türkiye, onun bunun elinde oyuncak olamayacaktır. Türkiye'de hakim ve güç irade Türk milletidir. Huzur bozucu fiillerin failleri yaptıklarının bedelini misli ile ödemelidir. Bugüne kadar hükümet bugüne kadar tavizsiz duruş sergilemiştir. Marazi zihniyet sahipleri görmese de yalın gerçek budur. MHP, sınır aşan göçler konusunda en hazırlıklı partidir. Bizi eleştiren, niye susuyorsunuz diyen kim varsa ya cahil ya da takip özrü çeken zavallılardır. Bizim açığımızı arayanlar, önce yama tutmayan yırtıklarınızı dikin!
MHP'nin düzensiz göç konusunda ve geçici koruma statüsüyle Türkiye'de bulunanlara yönelik temin ettiği politikası açıktır. Düzensiz göç, adı konmamış bir istiladır. Önüne geçilmelidir.
Suriyeli sığınmacıları sabahtan akşama ülkelerine göndermek hem doğru hem mümkün değildir. Suriyeli sığınmacıların ülkelerinden ayrılış ve kopuşlarına neden olan ağır şartlar ortadan kalkar kalkmaz güvenli ve gönüllü şekilde uğurlamak da asıl önceliğimiz, önerimiz ve hedefimizdir. Misafirin ve misafirliğin süresi sınırlıdır. Türk milletin nüfus dokusunun, huzur ve güvenliğinin sağlam esaslara dayandırılması vazgeçilmezimizdir. Önümüzdeki bayram günlerinde ülkelerine gidebilen Suriyeli sığınmacıların tekrar geri dönmesine gerek yoktur. Suriye'de ateş söner sönmez herkes evine barkına Türkiye'nin güvencesi altında kavuşmalıdır.