MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli'nin konuşmasından başlıklar şöyle:
"Ukrayna'nın adeta sömürge ülke muamelesi görmesi bize göre büyük bir seviye ve değer kaybıdır.
Ukrayna’nın geleceğine karar verecek yegane güç bu ülke vatandaşlarının hür iradeleridir. Kiev’in geleceği bölgesel ve küresel güç merkezlerinin insafına terk edilmemelidir.
Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi Ukrayna Biden ile Putin arasında bir anlaşmanın sonucu olmamalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın aktif, samimi, ilkeli girişimleri ülkemizin arabuluculuk rolünü tahkim etmektedir. Sayın Erdoğan'ın Ukrayna'ya gidecek olması, Rusya Devlet Başkanı'nın Türkiye'yi ziyaret planı bölge barışına, istikrar ve huzur arayışına büyük bir destek olacaktır.
Orta Doğu’dan sonra Orta Asya’nın ve Kafkaslar’ın iç çatışma ve kargaşa ortamına sürüklenmesini kesinlikle doğru bulmuyoruz.
Geçen hafta ülkemizin tamamında etkili olan soğuk ve karla hava şartları hayatın olağan akışını olumsuz etkilemiştir. Yağan kar rahmettir, berekettir, bolluğun müjdesidir.
Ne karın yağdığını görebilen ne de kar tutan toprağı anlayabilen kifayetsiz muhterislerin kış gününde vatandaşlarımızı perişanlığa mahkum ettiklerini cümle alem görmüştür. Meteoroloji uzmanları, bilim insanları günlerce İstanbul başta olmak üzere ülkenin genelinde yoğun kar yağışının olacağını alarm çalar gibi duyurmuştu. Sorun karın yağması değil alınmayan önlemler ve ihmaller zinciridir.
Birleşik Krallığı’nın Türkiye Büyükelçisi ile 25 gün önce programlanan randevusunu saat gibi aklında tutan iBB Başkanı ne gariptir ki Meteoroloji’nin uyarılarını bir türlü hatırlayamamıştır.
Balığa tuz dökmüştür de yollara tuz dökecek yönetim becerisini gösterememiştir. İstanbul’da balık baştan, tuz da hepten kokmuştur. Bir büyükelçiyi 16 milyon İstanbulludan daha çok önemseyen şahsa Türk-İslam medeniyetinin en büyük kenti nasıl emanet edilecek? Normal şartlarda İstanbul gibi bir kentin başkanının pek tabii herkesle görüşmesi normaldir, beklenen bir durumdur. Normal olmayan husus karın tam ortasında lüks bir balıkçıda görüşmeye niye ihtiyaç duyulduğudur. Konuşmalar tutanak altına alınmış mıdır? İBB kimlerin dolduruşuna gelmiş, kimlerin dolmuşa binmiştir?"
Bize göre CHP’nin büyükelçilerle düşüp kalması tesadüfi olmayıp demokrasi dışı, milli irade karşıtı bir arayışın mahsulüdür. Zira artık kartlar açık oynanmaktadır.
Ne utanmaları var ne sıkılmaları, sırça köşkelerde sosyal demokratlık taslarlar, MOBESE kayıtlarına düşünce de kıyamet koparırlar.
Kar yağışını, İstanbul’un dramını, balıkçıyı konuşmazlar yüzsüzce MOBESE’yi dillerini dolamaktan da geri durmazlar. Takip ediliyorlarmış, izleniyorlarmış, dinleniyorlarmış, geçin bunları. Bırakın bu boş bahaneleri, şiddetli kar fırtınası varken balıkçı noktasında ne aradığınızı hangi gizli emeller peşinde koştuğunuzu söyleyiniz.
Kar yağışını, İstanbul’un dramını, balıkçıyı konuşmazlar yüzsüzce MOBESE’yi dillerini dolamaktan da geri durmazlar. Takip ediliyorlarmış, izleniyorlarmış, dinleniyorlarmış, geçin bunları. Bırakın bu boş bahaneleri, şiddetli kar fırtınası varken balıkçı noktasında ne aradığınızı hangi gizli emeller peşinde koştuğunuzu söyleyiniz.
Sayın Abdulhamit Gül’ün başarıyla icra ettiği Adalet Bakanlığı görevinden affını istemesini, MOBESE görüntülerinin ortaya çıkmasına bağlayan CHP’nin zihniyetinin algı oyunları asla tutmayacak.
Bizim dileğimiz İBB Başkanı’nın görevinden affını bir an önce talep etmesi, İstanbul’un önünü açmasıdır.
Asıl sorun maskeli demokratların, mayası ve meşrebi bozuk siyaset bezirganlarının demokrasiyi kırıp dökmeleri, bozup, parçalamalarıdır. Demokrasi ihanetin kılıfı olamaz. Egemenliğe kast etmenin kaynağı görülemez.
Demokrasi hukuk ve hürriyetin, hukuk ve hürriyet demokrasinin karşılık güvencesidir. Biri olmadan diğerinin varlığından söz edilemez. İfade ve düşünce hürriyeti vandal hedeflerin, vahşi emellerin, öfke ve nefret akımlarının ikmal deposu değildir. Hürriyet öyle hassas bir terazidir ki kefenin birisi yükselirken diğeri iniyorsa orada sorun var demektir. Devletin varlığı müdafa için yaptığı her mücadele meşrudur. Bu meşruluğu demokrasi ve hürriyet kisvesiyle sulandırmaya çalışmak, devlete kast etmektir, bunun adı da ihanettir.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na hakaret etmek, büyükbaş hayvan benzetmesi yapmak, ifade ve düşünce hürriyeti sayılamaz. Bu tip bir kötü söz terbiyesizliktir, edepsizliktir, suçtur. Hz. Adem ile Hz. Havva’ya cahil demek bir sanatçı marifeti, sıradan bir şarkı sözü olarak değerlendirilemez. Herkes aksini söylese de MHP bu görüşte olamaz bu ilkelliğe göz yumamaz.
Faşizan arzularını ilk fırsatta ifşa eden kim olursa olsun, bunun sonuçlarına mutlak surette katlanmalıdır. Bir TV kanalında sayın Cumhurbaşkanı’na en ağır hakaretleri sıralayan sözde bir gazeteciye sessiz kalanların Trabzon’da bir çocuğun heyecanla söylediği sözlere ateş püskürmeleri ikiyüzlülüğün deşifresidir.
Dikkat buyurunuz, henüz 10 yaşında olan bu çocuğumuz Cumhurbaşkanına amca derken Kılıçdaroğlu’na hain diye seslenmiştir. 203 sözde yazar,çizer, aydın ve gazetecinin bildiri hazırlayıp yayınlamak yerine bu sorunu ele almalarında yarar olacaktır."