İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7508 %0.01
37,3191 %-0.56
103.034,54 %3.513
3.172,74 0,69
Ara
Muhalif. GÜNDEM Düğün ve cenaze

Düğün ve cenaze

Emel Seçen'in kaleme aldığı "Düğün ve cenaze" başlıklı yazı

Okunma Süresi: 2 dk

“Tarlaya ektim soğan, 

Yemedi, bitti doğan, 

Hep mi güzel oluyor, senin Annenden doğan. 

Oy niye, yar niye niye? 

Ölürüm yar diye diye.” 

İnsanları bir araya getiren en büyük kalabalıklar; düğünler ve cenazelerdir. Birincisi sevilen; beklenilen, istenilen. İkincisi, hep kaçılan. Yaşamaktan da, ölmekten de kaçılan. 

BİRİCİK DAYIMA 

Öyle ya insan, çocukluğundaki izler ile yaşamda hayat buluyor. Dâra düştüğünde, kuvvet alıyor. “Eskidendi eskidendi”, şiirini Murathan Mungan, henüz yazmamış, Atilla Özdemiroğlu’nun henüz bestelememiş olduğu bu güzel eseri, Sezen Aksu ise seslendirmemişti. İnsanlık, dünya denilen gezegenin Türkiye’sinin, İstanbul’unda, 1955’ler civarı, memleketlerine gitmek için Anadolu Yakasında bulunan ve Kadıköy’den kalkan otobüsler ile yolculuğa çıkarlardı. Ya da Haydarpaşa Tren İstasyonundan. Bir ailenin çocuklarının en büyük hayali ve lüksü, Kadıköy’e varıldığında, sosisli sandviç yemek ve yolculuğa çıkmaktı. O ailenin en büyük çocuğu, benim Annem. Her şeyi çok net hatırlıyor. Ne de olsa ikinci dünya harbinin finalinde doğmuş, yokluk nedir, derinden yaşamış, genç Cumhuriyetin, henüz kızlarına fırsatları sindiremediği ailelerle, işçi bir babanın, üç çocuklu ailesinin en büyüğü, yeri geldiğinde kardeşlerine annelik yapmış. Terzilik yapmış, kollamış hep. Yıllar geçtiğinde kendi evlatları olduğunda ise onun çocukları, darbe görmüş ve Avrupa yakasından kalkmakta olan ve adı şimdi Panorama 1453 olan alandan kalkmakta olan otogardan, otobüslere binmiş, yolculuklar için. Ne sandınız, otogargara gibi hikâyeler nereden türedi? Henüz şimdi otogar yok! 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *