İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4667 %-0.05
36,5241 %-0.22
3.501.531 %2.297
3.071,15 0,58
Ara
MUHALIF GAZETECILIK GÜNDEM Geçtiğimiz süreçte aydın ve sorumluluğu üzerine düşünceler

Geçtiğimiz süreçte aydın ve sorumluluğu üzerine düşünceler

Aydın Kime Denir?

Aydının geçerli bir tanımını yapmak için felsefi dayanakları olan bir temele oturtmak gerekir. Burada öncelikle sorgulanması gereken kritik soru şudur: İnsanı bu kadar vazgeçilmez ve değerli kılan nedir? Kanımca bu insanın değerli bir varlık olmasıdır. İnsanın değeri onun özelliğinden, özelliği ise onu diğer varlıklardan ayıran yanına dayanır. Bu temel ve belirleyici fark, insanın akıl sahibi bir varlık olmasından kaynaklanır.

O halde aydın olmanın ilk adımı onun akıl sahibi bir varlık olmasıdır. Akıl ise bilgi üretmeye yarar. İkinci adım, akıl sahibi kişinin bilgi üretmesidir. Bilgi realiteyi anlamak ve açıklamak için gerekli olan bir araçtır. Realiteyi bilince çıkan varlık ona karşı sorumludur da… Bilmek sorumluluktur. Çünkü bilmek sorumlu olmayı gerektirir, sorumluluk da yanlış giden bir şeyle karşısında müdahale etmeyi… Bugün yanlış giden o kadar çok şey var ki. Buna karşın “aydınım” diyen insanlardan korkudan ses çıkmıyor. Sormak lazım: O zaman bu nevi zevatın aydın olması ne kadar aydınlıktır?  

Sadece Yorumlamak Yetmez Aslaolan Değiştirmektir

Diyelim “kişi biliyor” ama müdahale etmiyor, o taktirde bu durumu nasıl değerlendireceğiz?. Burada “aydın olmanın namusu” devreye girer. Aydın olmanın namusu bilmeyi yeterli görmez, müdahale etmeyi de görev sayar.  Müdahale aydın için bir etik sorunudur. Ne yazık ki günümüzde “ben söyleyeyim ama sen yap mottosu” hakim. Bu da ister istemez toplumu esir alıyor, muktedirlerin işine geliyor. Dolayısyla buradaki tavra da aydın tavrı dememiz olası değildir. Çünkü aslolan sadece yorumlamak değil değiştirmek için bir şeyler de yapmaktır.

Bu yanıyla aydın, entelektüelden, uzmandan, bürokrattan ve akademisyenden ayrılır. Bu anlamda koşulları yerine getirdiği takdirde bir torna ustası aydın olabilir, koşulları yerine getirmediği takdirde bir üniversite profesörü bile aydın olamaz. Demek ki akademik kariyer aydın olabilmek için yeterli bir koşul değildir. “Müdahale” gerekliliği soruna ister istemez toplumsal bir boyut katmaktadır...

Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *