Giriş
Erdoğan, kazanın her şeyi kazandığı ve her şeye hâkim olduğu kaybedenin her şeyi kaybettiği bir rejim getirdi. Diğer bir deyişle iktidara gelen tek başına her şeye hakim olurken muhalefette olanın hiçbir şeye karışamadığı bir yapı söz konusu. Bunun adı siyaset bilimi literatüründe Patrimonyal Sultanızımdır.
Fakat bu noktada unutulan bir şeyi Brezilya seçimlerini kazanan Lula’nın ağzından hatırlatalım: “Bir gülün başını ezebilirsiniz, yüz gülü koparabilirsiniz, hatta onları yok edip ortadan kaldırabilirsiniz ama baharın gelişini asla önleyemezsiniz.” Eğer durum buysa ve zamanın ruhu mevsimi tamama erdirmişse bahar gelecektir.
Mevlana’da bu minval üzere, “Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden önce açar ne de güneş vaktinden önce doğar. Sabret, senin olan sana gelecektir mutlaka” diyor. Türkiye 20 yıldır sabretti, ama sabrın da bir sınırı ve sonu var. Artık tebdili mekânda ferahlık vardır deyip seçimde iktidarı göndermenin zamanı geldi. Eğer muhalefet, özellikle de 6’lı masadaki bazı partiler küçük hesaplarla ya da bizim bilmediğimiz bazı nedenlerle birtakım yanlışlar yapmazsa “geliyor gelmekte olan” sözü tam da bunu haber veriyor.
Gelmekte olan öyle kendiliğinden gelmez!
Fakat ne var ki gelmekte olanın kendiliğinden öyle kolay gelmeyeceği de aşikâr. O yüzden muhalefetteki altı parti bir araya gelerek gelmekte olanı garantiye almak için bazı çalışmalar başlattı. Bunları kabaca dört başlık altında toplamak mümkün:
1- Anayasa ve yasalarla ilgili değişiklikler
2- Seçim güvenliği
3- Ortak program (Bir nevi gelecek projesi): Bunun da altında 9 ana başlık, 60 alt başlık bulunuyor.
4- Yol haritası. Buna da bir çeşit “Koalisyon Protokolü” diyebiliriz.
Ancak bu dört ana başlığın üçü seçim sonrasını, biri de seçim gününü ilgilendiriyor. Bunların yapılması elbette zaruri fakat seçim kazanılmadığı taktirde bu alanda yapılacak çalışmalar hiçbir işe yaramaz. O halde bu başlıkları içeriklendirip hem hazırlık yapmak hem de seçimi kazanmanın aracı haline getirmek gerekir.
Yapılan çalışmalar artık topluma deklere edilmeli
Çünkü eğer altılı masa topluma özgürlükçü demokratik bir anayasa sözünü verirse, iktidara geldiğinde acilen çözülmesi gereken sorunlara ilişkin inandırıcı bir programı şimdiden sunarsa, seçimi kazandıktan sonra geçiş sürecinin yol haritasını ikna edici biçimde anlatırsa, bunları aynı zamanda bu seçimi kazanmanın da manivelası yapabilir. Tabi iş bununla bitmiyor, altılı masanın dağınık bir görüntü sergilememesi, başta HDP olmak üzere diğer muhalefet parti ve kurumları dışlamaması, iktidarın beka teraneleri, savaş çığırtkanlığı karşısında dik durması gerekiyor. Çünkü iktidardakiler çok yük biriktirdiler, iktidarlarını kaybetmemek için her şeye başvuracaklar. Buna karşılık muhalefet bu atraksiyonları boşa çıkaracak bir duruş sergileyebilecek mi orası önemli...