İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4896 %0.02
36,5996 %0.01
3.448.391 %0.985
3.064,36 0,36
Ara
MUHALIF GAZETECILIK GÜNDEM Gül Kara yazdı: Yalnızlığa Sürülmek

Gül Kara yazdı: Yalnızlığa Sürülmek

“Tabloda ay ışığı ve gece mavisinin karışımı, gökyüzünü hülyalı bir maviye dönüştürmüş. Bu hülyalı maviye bulanmış yusufçuk, gecenin içinden süzülerek açık olan pencereden içeri girmiş. İçeri girince rüya âleminde dolaşan bu süt beyazı, güzel bedeni kim fark etmiş? Yusufçuk, bu eşsiz tonlarla kadının bedenini sarmak ister gibi, topladığı renklerle tüm güçlü imgeleri yansıtarak uyuyan güzelliğin üstünü örtmüş. Bu örtü, bir ışık gibi kadının üstünde adeta parlamış. Artık kadının bu ışığın yanında ne kadar sönük kaldığı fark ediliyormuş. İnanılmaz karşıtlığın içinde uyumlu bir kaynaşma varmış. Kadının rüyasında ve arka derinlikteki yaratıcı, pencerenin yanında perdeyi aralayıp tüm bunlar, ben yarattığım için mi varlar yoksa var oldukları için ben mi onları yarattım, diye sormuş. Bu resmin yaratıcısı olan sanatçı, resmi düşler âleminde izledikten sonra, doğaüstü olan bu mavi ışıktan kurtulmak istercesine arkadaki yerinden ayrılmış. Sanatçının göz çukurları, sanki göz bebekleri yokmuş gibi gölgeliymiş. Sanatçı, gerçek bir mum ışığı eşliğinde göz çukurlarıyla aynaya bakmış. Aslında aynanın ötesindeki karşıya bakarak izleyicinin anlam dünyasında tüm bunların nasıl yankılandığını sorgulatmaya çalışmış. Bu bakışı olmayan, bakış hâline katacağın anlamı kendin bul demek istemiş. Sanki ne demek istediğimi anladın mı diye sorar gibi bakmış.” Ressamın o tablosunu böyle yorumlamıştım.

“Anlat ki insanların bir resme nasıl bakmaları gerektiği ile ilgili farkındalıkları artsın,” dedi ve ekledi: “Kimse tablolarımdaki kadınların sırrını çözemeyecek sanırım. Çünkü o kadınları ben rüyamda görüyorum.”

Rüyalardan Sanat Yaratılabilir Mi?

 Rüyalarda algıların ve dilin sınırları aşılır. Kendine özgü tüm olmaz işlerin ve olasılıkların hortladığı o yerde; şimdiyi yakalayan bilinçte, duygu kayıtlarının tutulduğu bilinçaltında ve mistiğe açılan kapıları aralayan bilinçdışında ne varsa özgürce uçuşur, çarpışır, birleşir ve tekrar dağılır. Algılanan görülerin birçoğu sözcüklere dökülemez çünkü sözcükler bu dünyaya aittir. İçten içe bilinir ki orası dünya dışında başka bir yerdir. Gecenin karanlığında, gözlerin tek bir kapanma hareketi ile yalnızlığın derinlerine inilen o yerde; artık hiçbir şey elle tutulur, gözle görülür olmak zorunda değildir. Tüm zorunluluklardan arınmış bir yer… Gecenin bozgununa uğramış kurallardan soyutlanarak, bir noktada herkes bir kez bile olsa iç sesini susturarak yalnızlığını dinlemek zorunda kalmıştır. Varoluş, yalnızlığın mevzusu kavrandığı zaman kabullenilir.

Dünyayı ve yalnızlığını diğerlerinden farklı görenleri ötekileştirmek, kemikleşmiş bir yapı gibi hâlâ varlığını -tüm modernleşme çabasına rağmen- aynı hızla devam ettirmektedir. Onlar, ne kibirli ne de asosyaldir. Ayrıca mutlu olmanın sosyal olmakla bir alakası yoktur. Yalnızlığına değer verenler enerjilerini ondan alırlar. Yalnızlıklarının içinde birçok yapılacak işleri vardır. Düşünceleri ile baş başa kalıp tekrar yalnızlığından enerji depolamaları gerekir. Topluluğun içinde çok fazla konuşmayı sevmezler çünkü boş konuşmalarla zaman geçirmek yerine gözlem yapıp, gerektiği yerde konuşup yapmaları gereken işlerine geri dönmeyi tercih ederler.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *