Çöküşün başlangıcı

Gezi direnişi 2013 yılının mayıs ayında başladığında Tayyip Erdoğan ve AKP en güçlü dönemini yaşıyordu. 2011 seçimlerinde oyları yüzde 50’yi bulmuş, hatta bu sebeple bazı yorumcular tarafından bir sonraki seçimi kazanmayı daha o günden garantilediği savunulmuştu.
Fakat iktidarda özellikle 2010-2011’de görülmeye başlanan güç zehirlenmesi ve “Ben yaptım oldu” anlayışı, insanların yaşam alanına karışmaya kadar varınca en nihayetinde Gezi’de cevabını buldu ve iktidar partisi beklenenin aksine ciddi oranda güç kaybetti. 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin seçtiği yanlış adaya rağmen zorlukla kazanabilen Erdoğan, bir sonraki yılın haziran ayında yapılan genel seçimlerde “Tarafsız cumhurbaşkanı” olarak sahaya çıkmasına ve çok sayıda miting yapmasına rağmen AKP’deki erimeyi engelleyemedi.
Seçimden sonra yaşanan olağanüstü süreç sonucunda AKP’nin tekrar oylarını yükseltmesi ise gerçeği tam anlamıyla yansıtmıyordu. Bu durum, ilerleyen dönemde yaşananlarla da kanıtlandı. O günden bu yana geçen yıllar, AKP’nin her alanda baş aşağı gittiği ve yeni ortağı sayesinde ayakta kalabildiği bir süreci bize gösterdi. Bu gerileme sürecini başlatan olay Gezi direnişiydi.
Geçtiğimiz 15 gün işte bu Gezi direnişine benzer bir muhalif yoğunluğun hemen her alanda ortaya çıkışına sahne oldu. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla iktidarın zafer kazanacağı varsayılırken, boykotlar ve protestolar psikolojik üstünlüğün kesin bir biçimde muhalif kesime geçmesini sağladı.
Çeşitli araştırma şirketlerinin son günlerde yayınladığı anketler bu üstünlüğün artık seçmen nezdinde de belirginleştiğini gösterdi. AKP hemen her ankette CHP’nin gerisinde kaldı ve oyları yüzde 30’u kıl payı geçebildi.
Anketlere bakarak bu kadar olaya rağmen AKP’nin halen nasıl yüzde 30 oy alabildiğine şaşıranlar mutlaka vardır ancak AKP’nin anketlerde görülen oy oranı kesinlikle anormal değildir. Çünkü bu yüzde 30 tamamıyla iktidarın oluşturduğu ekonomik piramidin içinden çıkmaktadır.
Artık toplumun sadece dörtte birine hitap edebilen Erdoğan’ın yarattığı bu piramidin üst kesiminde yer alan yandaşlar zaten ekonomik bakımdan rahat olup bu rahatlıklarını borçlu oldukları iktidara destek vermektedirler. Piramidin alt kesimindeki milyonlar ise üretim ekonomisi yerine sadaka ekonomisine ağırlık veren ve bu sayede tabanını konsolide edebilen iktidarın düzenli yardımlarına muhtaç yığınlardır.
Erdoğan’ın bu iki kesimden başka sırtını dayayabileceği bir tabanı artık kalmamıştır. Özellikle 2 Nisan boykotu bu gerçeği açıkça ortaya koymuş, iktidar kanadının çaresizliğini gözler önüne sermiştir.
19 Mart’ta başlayan sürecin daha şimdiden ikinci bir Gezi direnişi etkisi yarattığı belirgin bir gerçektir. Bu iki direniş arasındaki bir diğer benzer nokta ise Gezi’nin Erdoğan’ın gerileme dönemini başlatırken, 19 Mart sürecinin ise Erdoğan’ın iktidardan ayrılma sürecini başlatmış olmasıdır.