İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4913 %0.03
36,5768 %-0.04
3.445.656 %1.105
3.064,15 0,35
Ara
MUHALIF GAZETECILIK GÜNDEM Lemi Özgen yazdı: Hypatia’lara kıymayalım…

Lemi Özgen yazdı: Hypatia’lara kıymayalım…

Lemi Özgen, tarihteki ilk kadın filozof Hyptaia'nın, bağnaz bir Hıristiyan topluluk tarafından taşlanarak öldürülmesinin hikayesini kaleme aldı

Her sabah yaptığı gibi gün ağarırken uyanıp, okula gitmeye hazırlandı. Saçlarını üstünkörü taradı. Annesinin yaptığı sıcak ballı sütü içti. Keten harmaniyesinin tokalarını ilikledi. Huş ağacı yapraklarından örülmüş sandaletlerini giydi. Okula götüreceği kitaplara baktı.
O gün okutacağı “Astronominin Kanunları” kitabını aldı önce. Sonra öğlen tatilinde öğrencileri ile konuşurken söz etmeyi düşündüğü Ptolemy’nin “Almagest”ini de koydu beyaz keten çantasına.

Son anda sevgili babacığı Theon’un yazdığı “Öklid’in Elementleri” kitabına ilişti gözü. 
Gülümsedi. “Babacık kızar” diye düşündü ve o ağır ciltli kitabı da koydu çantasına. 
Apollonius’un yazdığı “Konik”leri de almayı tasarladı bir an ama sonra vaz geçti. O kitaptaki görüşlere pek katılmıyordu. Nedir, asıl nedenin Apollonius’un fiziki görünümünden hiç hoşlanmadığı olduğunu da biliyordu. Yeniden gülümsedi. “Konikler”i almadı.
Annesini, teyzesini, yengesini ve sayıları şimdi yediye dayanmış olan yeğenlerini öptü ve dışarıya çıktı. 

Sıcak bir günün başlangıcıydı. Nil nehri, üzerindeki beyaz nilüferleri de yüzdürerek, sakince akıyordu. Bir mızrak boyu kadar yükselmiş olan güneş, İskenderiye’nin neredeyse tümü mermerden yapılmış evlerini, yine mermerle döşenmiş sokaklarını yakıyor, nehrin kenarındaki kamışlıklardan, pembe bir buğu yükseliyordu.

Adının yüksek sesle çağrıldığını duydu. Kalın ve kaba bir erkek sesi, “Hypatia, seni dinsiz fahişe” diye bağırıyordu. Bu sese bir anlam veremedi. Kendisiyle bir ilişkisi olmadığını düşündü. Yine de arkasına dönüp bakmaktan kendini alamadı. Dondu kaldı. Ellerinde kalın sopalar ve kocaman taşlar olan elli kadar adam, “Hypatia” diye bağırarak, ona doğru koşuyordu.

Korku duymadı. Hissettiği sadece bir meraktı. Çoğunu tanıdığı bu erkeklerin, niçin kendisine “fahişe” diye bağırıp, üzerine doğru koştuklarını merak ediyordu. Sonra adamlardan biri ilk taşı fırlattı. Ağır taş tam alnına çarptı… Elini alnına götürüp baktı ve hızla akmaya başlayan bir kan gördü. Ne olduğunu anlayamıyordu. Kan şimdi bütün yüzünü kaplamış ve beyaz harmaniyesinin eteklerine doğru akmaya başlamıştı.

Atılan taşlar arttı. Taşlar, Hypetia’nın her yerine çarpıyordu artık. Kızıla çalan kahverengi saçları, geniş ve bembeyaz alnı, kemerli Grek burnu, yosun yeşiline çalan gözleri bir anda kan içinde kaldı.

Çaresizce kaçmaya çalıştı. Ders verdiği kütüphaneye doğru koşmaya çabaladı. Erkek kalabalığı daha da artarak peşinden koşuyordu şimdi. Taşlar yağmur gibi yağıyor, o güzelim başına, boynuna, sırtına, bacaklarına durmadan çarpıyor ve derin yaralar açıyordu.


Kanlar içinde beyaz mermer basamakları tırmanıp, kapıya varmaya çalıştı. Kapıya ulaştı ama gücü de tükendi gitti. Onu kovalayan erkekler yetiştiler. Gülüyorlardı. Kahkahalar atıyorlardı. Bazıları da etrafında dans ediyordu.



Sonra erkeklerden biri elindeki kocaman taşı, Hypatia’nın o güzelim başına şiddetle vurdu. 
Bir daha, bir daha vurdu. O da yetmedi. Bir tanesi de elindeki büyük bıçakla Hypatia’nın boynunu kesti. Kanlar, İskenderiye Kütüphanesi’nin girişindeki beyaz mermerden yapılmış merdivenlere doğru aktı.
Hypatia öldü…

370-415 yılları arasında yaşayan, Yunan filozof, matematikçi ve astronom olan ve İskenderiye Kütüphanesi’nde felsefe, matematik ve astronomi üzerine dersler veren, doğayı; mantık, matematik ve deney ile açıklamaya çalışan güzelim Hypatia öldü.

İskenderiye Valisi Orestes ile anlaşmazlığa düşen yeni Hıristiyanların Piskoposu Cyril’in kışkırtmaları sonucunda, “dinsiz” ve “şeytan” olarak nitelendirilen tarihteki ilk kadın filozof Hyptaia, bağnaz bir Hıristiyan topluluk tarafından taşlanarak öldürüldü.

Yazar Aldous Huxley’in dediği gibi, “belki de bir başka gezegenin cehennemi” olan bu bizim dünyamızda, nice kadın Hypatia gibi öldürülüp, yakıldı.
“Suçları” kadın olmak değildi.
Onlar, biz erkeklerin dünyasında, bizlerle birlikte yaşadıkları için uğradılar tüm bu iğrenç gaddarlıklara…

Hypatia’lara kıymayalım…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *