Uğur Mumcu anısına
Kürt açılımı ya da Kürt sorununa çözüm diye AKP-MHP koalisyonunun ortaya attığı girişimle ilgili tartışmalar sürerken ilginç bir sosyal medya platformu mesajı dikkatimi çekti. Bunu sizlerle paylaşmak istedim.
Gönül Tol değerli bir akademisyen. Merkezi ABD’nin başkenti Washington, DC’de bulunan düşünce kuruluşu Middle East Institute’un (Ortadoğu Enstitüsü) Türkiye program direktörü. Gönül Tol X hesabı üstünden şöyle bir paylaşım yapmış:
“Önümüzdeki günlerde Türkiye’de önemli gelişmeler olacak. Erdoğan’la milliyetçi müttefiki, bir süre önce PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan’la görüşmeler için bir girişim başlattı. Haber kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre Öcalan 15 Şubat günü PKK’ya silah bırakması çağırısında bulunacak.
“Bunun karşılığında da Türk Hükümeti’nin, genel af ilan etmesi ve Kürtler’e ana dilde eğitim hakkının tanınmasını da içeren yeni bir anayasa hazırlayacağı söyleniyor. Bu kaynaklarıma göre Demirtaş (Selahattin Demirtaş, eski HDP’nin eş başkanı) da dahil olmak üzere pek çok kişi hapisten çıkarılacak. Bu değişiklikler hemen hayata geçmeyebilir. Ancak bana anlatılana göre Türk Hükümeti bütün bunları yapmayı kabul etti.
“Kuzey Suriye’de ise PKK ve bağlantılı gruplar Barzani müttefiki KNC’yle birleşip bazı silahlı birliklerini Suriye ordusuna teslim edecekler. Bu yeni modelin ayrıntıları henüz belli değil. Sadece bir çerçeve çizilmiş durumda.
“Konuştuğum kişilere göre Kandil’deki PKK kadroları bütün bu yazdığım noktaları kabul etmiş bulunuyor.”
Mesaj böyle. Anlaşıldığı kadarıyla aylar öncesinden gizli temaslar yürütülmüş. Yemeğin malzemeleri alınıp mutfağa getirilmiş. Tencereye konmuş. Sadece pişmesini bekliyorlar.
O zaman ben de aklıma takılan sorulara cevap aramaya başlayayım. 24 Ocak 1993’te,Ankara’da o zamanki adıyla Karlı Sokak’ta bulunan evinin önündeki otomobilini çalıştırdığı anda aracın motoruna yerleştirilen bombanın patlamasıyla paramparşa olan Uğur Mumcu... Acaba neden böylesine bir suikaste kurban gitti? Uğur Mumcu’yla Cumhuriyet gazetesinde aynı yıllarda çalışmıştık. İyi bir dostluğumuz vardı. Suikasttan kısa bir süre önce evinde ziyaretine gitmiştim. İlginç bir kitap yazıyordu; hatta bitirmek üzereydi. Canının sıkkın olduğu dikkatimden kaçmamıştı. Nedenini sordum. “Tuhaf uyarılar alıyorum. Hatta kitabın provalarını şifreli kasamda saklamak zorunda kaldım, birileri içeri girip çalmasın diye,” demişti. O konuşmamızda Abdullah Öcalan’ın eşi Kesire Öcalan’ın babasının MİT mensubu olduğunu öğrendiğini, elinde bunu ispatlayacak belgeler olduğunu bana anlatmıştı. Sizlere bunu yazarken başka bir nokta da aklıma geldi. Hemen paylaşayım.
Ayetullah Humeyni İran’a dönüşünden kısa süre sonra Halkın Mücahitleri elemanları Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’ni basmış, personeli rehin almıştı. Bu arada elçilikteki bütün gizli yazışmalar (teleksle ABD’nin başka diplomatik birimleriyle yapılan haberleşmeler) da Halkın Mücahitleri’nin eline geçmişti. Bu gizli yazışmalar kitaplaştırılıp İran diplomatik birimleri tarafından dünyanın dört bir yanındaki gazetecilere dağıtıldı. O dönem kitap biz Türk gazetecilere de ulaştırıldı.
Teleks yazışmalarında Amerikan haberalma örgütü CIA’in İran’da nasıl casusluk faaliyetleri yürüttüğü açığa çıkınca dünyada kıyamet kopmuştu. Kitabın içindeki “gizli” (classified) ibareli teleks mesajlarından birisinde 1977’den beri Türkiye’nin güneydoğusunda Apocular olarak bilinen bir örgütün faaliyet gösterdiği, buna dikkat edilmesi gerektiği yazılıydı. Bakın, yıl 1977. Daha Apo, Apocular adını bizde bilen yok. Ama Tahran’daki ABD elçiliği biliyor. Ne iştir acaba? Yoksa bizde de bilinip gizleniyor muydu? Mülkiye mezunu Abdullah Öcalan günün birinde serbest kalır da o dönemden beri mutfakta nelerin pişirildiğini bizlere anlatır mı? Uğur Mumcu’nun ruhu şad olsun.