Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, başkanı Rıza Akpolat'ın gözaltına alınan Beşiktaş Belediyesi'nde basın toplantısı düzenledi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'ın bakan yardımcılığı yaptığını ve bu görevin "siyasi müsteşarlık" olduğunu hatırlatan İmamoğlu, şunları söyledi:
"Adaletin, yargının işletilme biçimine dönük yine hepimizi üzen ve milleti gerçek sorunlarına uzaklaştırmaya dönük bilinçli adımların nasıl yürüdüğünü sizlerle paylaşmak üzere sesleniyorum. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olan beyefendi ile adaletsizliği aylardır yaşıyoruz. Gözaltı tedbiri hukuken ancak tarafların ifadelerinin normal şartlarda alınamadığı durumlarda uygulanır. Sanki bu rutinmiş gibi her gün evinden şafak vaktinde insanlar baskından alınıyormuş gibi nerede oldukları belli olanlar alınıyor. Belediye başkanımız şafak operasyonu ile gözaltına alınmıştır. Burada zorunluluk nedir? Ne için yapıyorsunuz? Bu zorunluluk hukuktan kaynaklı değil. Seçim mevzuatımıza göre hakim ve savcılar bir siyasi partiden aday olmak için istifa ederse ve seçimi kazanamadıkları halde hakimlik ve savcılığa geri dönemiyorlar. Aday olmak için istifa edersen diyor. Burası hassas ve kutsal bir yere konuyor geri dönemezsin. Adalet Bakan Yardımcısı olarak yaklaşık 28 ay görev yapmış bu beyefendi başsavcı olarak atanıyor. Başka bir rejimde, sistemin içindeyiz. Bunu ben de demiyorum söz verip mülakatı kaldırmayan sayın cumhurbaşkanı söylüyor. Kendisi bakan yardımcısıyken bir siyasi müsteşardır. Mevzuata göre görevine geri dönemezken bir siyasi müsteşar şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı.
“Cumhuriyet savcısı olmak bu değil”
Cumhuriyetin savcısı olmak bu değildir. Dünyanın neresinde bir savcı ve belediye başkanı görüşemeyecek. Bunlar birbiri ile istişare halinde, ihtiyaçları var. Bir belediye başkanı ile görüşemeyecek kadar siyasi birisinden bahsediyorum. Bu hususu milletimizin takdirine bırakıyorum.
“80 gün geçti ve hala iddianame yazamadılar”
İstanbul'da yaşanan bu hukuksuz uygulamalar Esenyurt'ta başladı. Devletine hizmet eden bir profesör 65 yaşında bir gecede terörist ilan edilip tamamen ahlak dışı bir şafak operasyonuyla cezaevine atıldı. Çabuk unutuyoruz. Sebebimiz de var. O kadar adaletsizlik yaşıyoruz ki... 30 Ekim gecesi İstanbul başsavcılığının Ahmet özer operasyonu için flaş bilgilendirmesi şöyle; 'Terör örgütü liderlerinden biriyle 14 kez telefonda görüştü' bakıyoruz, 10 yıl öncenin bilgisi. AKP'li bir kişi terörist ilan edilen kişiyle yemek yiyip, saatlerce sohbet etmiş. Fotoğraflar ortaysa çıktı. bu flaş bilgi sonra çöpe atıldı. Niye? Ucu AKP'ye dokundu. başka başka tutuklamalar yaşandı. Ahmet hocanın selam verdiği kim varsa çeşitli gerekçelerle tutuklandı. 80 gün geçti ve hala iddianame yazamadılar. Bir yargı tacizi altındayız. Şu anda gözaltındalar. Sebep ne? Bir iş insanı varmış ama o kişi aslında suç örgütü lideriymiş. CHP'li belediyeler bu şirkete ihale vermiş. Burada istismarlar olabilirmiş. Başsavcının sözcülüğünü yapan gazeteler gizli dosyanın detaylarını böyle yazıyorlar. Dosya bir de gizli ama bize, medyaya açık. Bu firma TBMM'den, Yargıtay'dan, THY'den, pek çok üniversiteden ve AKP'li belediyeden de ihale almış. Aynı işlemleri bu devlet kurumlarına da yapacak mısınız? Sakın evlerini basmayın. Bana yapılmasını istemediğini başkasına da yapmayın derim. Öyle ya bu kurumlar da aynı bahsi geçen kişiye ait şirketlerle işlem yapmış. Yoksa derdiniz sadece İstanbul ile mi sınırlı?"
“Bunlar neden sayın savcı beyin dikkatini çekmiyor?”
Beşiktaş Belediyesi'ne yöneltilen "usulsüzlük" suçlamasına konu olan şirketin AKP'li Isparta Belediye Başkanına makam aracı hediye ettiğini anımsatan İmamoğlu, şu şekilde devam etti:
"Yine aynı kişinin şirketi AKP'li Isparta Belediye Başkanına lüks kategorisine giren AUDİ A8 marka bir otomobili hediye etmiş. Hem de makam arabası. Bunu da soracak mısınız? Bu sorgulamaları yapacak mısınız? Bunlar neden sayın savcı beyin dikkatini çekmiyor? Çok enerjiksiniz evlerin kapılarına insanlar yollarken, kapıları kırarız ederiz derken... Gözleri hep İstanbul'da. Nedeni siyasi müsteşarlıkta gizli. Kendimizi emanet ettiğimiz yargı kurumuna sesleniyorum. İtibarsız her adım ülkemizin var olma ülkesine, adaletin kutsallığına zarar veriyor. O yargı mensuplarına diyorum. Bu adaletsiz tutum, tavır... Bu nasıl önlenecek? Bu ülkenin saygıdeğer savcıları, hakimleri, kadim kurumları ne yapılması gerekiyorsa bunu yapmak sizlerin görevi. Bunu bir babanın, vatandaş Ekrem'in çocukları, ailesi, namusu için yaşayan bir Ekrem'in isyanı olarak kabul edin. Bu ülkede bunlar yaşanıyor."
“Adrese teslim bir gün mü merak ediyorum”
Kendi davasına da değinen İmamoğlu, hakimin usule uygun olmayan şekilde değiştirildiğini belirtti ve ekledi:
"Benim yaşadığım davayı anmak bile istemiyorum. Böyle dava olmaz. İstinafta bekletilen "ahmak" davam devam ediyor. Davanın hakimi usule uygun olmayan şekilde değiştirildi. Sürülen hakim, sürülen diyorum çünkü AKP İBB Sözcüsü kendi ifade etti. Bana iki yıldan fazla ceza verilmesi için tehdit edildiğini kendisi söyledi. İki kez HSK'ya başvurduk. Dinleyin dedik, dinlemediler. Hepimiz yargılanabiliriz ama bunu bir usulü, adabı, kuralı var. HSK'nın hakkında soruşturma açtığı ve demokrasi kılıcı gibi sallanan hakimi buraya gönderdiler. bu hakim şıp diye kısa sürede bana ceza verdi. Öte yandan hakkımdaki bir başka dava olan Büyükçekmece'deki davada bitirme hedefi olarak 409 gün duyuruldu. Ortalaması da böyledir. hala bitmedi. bu 2015 yılına ait bir konuydu Beylikdüzü Belediyesi'nden. Bir önceki İçişleri Bakanı'ndan sipariş bir dava. İki heyet de hakkımda olumlu yorum verdiği halde neden dava bitmiyor. Son duruşmada saygı unsurlarını yitirmiş bir ortamda yine iddianamenin hazır olmadığını söylüyor. Adrese teslim bir gün mü merak ediyorum. Özellikle adalet dağıtan kurumların görevleri bu konuda en hassas olması gereken kişilerdir. Sadece bir kişinin değil onun ailesindeki, etrafındaki onlarca kişinin hayatına etki ediyorlar. Belediye başkanının yüzüne bakamayan ailesinin yüzüne nasıl bakacak. Bu arkadaşlarımızın da ailesi, namusu, şerefi var ve buna saygı göstermek zorundasınız. Devletin dini adalettir. Ne yüce laf! Kulis bilgisi adı altında bu haberleri yapmayın. Bakın bakalım bu savcılar kimmiş, geçmişte ne karar vermiş. Buna alet olmayın. Sorumluluk sahibi herkes bu süreçte hep birlikte çok dikkatli olmalı. Belediyelerimizin çalışma standartlarına da zarar veriyorlar. Çalıştırdığı insanların da canını sıkan bir seviyeye taşıyorlar. Bunu özellikle basın mensuplarımızdan rica ediyorum."
“Bu akıl iktidarken ekonomi düzelemez”
Kayyım atamalarının ve gözaltıların artık herhangi bir partinin meselesi olmaktan çıktığını belirten İmamoğlu, "ayağa kalkma" çağrısı yaptı ve konuşmasına şu sözlerle son verdi:
"Bu akıl iktidarken ekonomi düzelemez. Ekonomi iyi olsun, benim vatandaşım yoksullukla sınava tabii tutulmasın. bu süreç böyle devam ettiği takdirde ekonomi düzelmez. Yoksulluk, hayat pahalılığı bitmez. Türkiye'de hiçbir şey iyi gitmez, güven oluşturamaz ve oluşturamadığı için de yatırımların yolu Türkiye'den geçmez.
“Hedefiniz bensem cezayı onayın , milleti rahat bırakın”
Bu saatten sonra ne yapacaksak hep beraber yapacağız. Bu konu artık sadece CHP'nin ya da başka partinin sorunu olmaktan çıkmıştır. Yarın da sizin başınıza gelir. Dokunulmazlığı olan milletvekillerinin başına gelecek. Sessizce gelişmeleri izleyen iş dünyasının başına gelecek. Bu akıl malınıza göz koyar, hafife almayın. Esnaf, çiftçi, sanatçılar... Kendi halinde vatandaşın dahi başına gelecek. Bu otoriter kafa vücuda bulaştı mı tüm vücudu metastaz etmeden durmaz. Ya hep birlikte mücadele edip yeneceğiz ya da herkes sırasını bekleyecek. Nazi döneminin ünlü muhalifinin de dediği gibi 'Sonra benim için de geldiklerinde sesini çıkaracak kimse kalmamıştı' dediği gibi olmasın diye ayağa kalma vakti. Madem hedefiniz benim onayın cezamı ve milleti rahat bırakın. Hodri meydan!"