31 Mart seçimlerinden hemen sonra Akşener ile ilgili uyutulan bir soruşturma iddianameye çevrilerek dava açıldı.
Bu davanın iki boyutu var. Bu dava 31 Mart seçimlerinden yani Millet İttifakı’nın büyükşehir belediyelerini almalarından hemen sonra nisan ayında iddianame açıldı.
6 Nisan referandumundaki mühürsüz oy pusulalarına ilişkin sayın genel başkanın yapmış olduğu bir açıklamayı Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı bir kamu görevlisine hakaret olarak kabul etmiş. Bununla ilgili bir soruşturma başlatılmış.
Bu soruşturma her ne hikmetse 31 Mart sürecinden hemen sonra apar topar iddianame düzenlenerek dava açılmış. Yenilenen İstanbul seçimlerinden bir gün sonra da sayın genel başkanımız hakkında 2016 yılında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bir soruşturma başlatıldı.
Bu soruşturma 2019’daki yenilenen İstanbul seçimlerinden sonra apar topar bir gizlilik kararı dosyaya koyuldu. Antalya’daki yargılamaya ilişkin ifade istendi.
Akşener de bugün Ankara Adliyesi'ne giderek ifade verdi.
Akşener ifade sonrası adliye önünde basına açıklamada bulundu.
Akşener şu şekilde konuştu:
"5 yıl olmuş o da İstanbul'da ikinci seçimler sırasında raftan inip gizlilik kararı verilmiş, ifademin alınmadığı, avukatlarımın ne olduğunu bilmediği, arada bir canım sıkıldıkça, biraz neşelenme ihtiyacı hissettiğim zaman gidip ifade verdiğim, ifademi alın dilekçesini verdiğim bir davamız daha var. İlginç, haldır haldır bu hızın sebebini merak etmekteyim. Geçen haftaki grup toplantısındaki konuşmamda hanım kızımın çıkışından sonra da bu hızı tebrik ediyorum"
"O ÇOCUKLARA 'TERÖRİST' DİYEMEZSİN KARDEŞİM"
"Bu konuda çok net bizim tavrımız. Gencecik çocuklar bunlar, hem sayın Erdoğan hem sayın Bahçeli'nin torunları yaşındalar. İkincisi, okulun dışından atanmış, intihal yaptığı sabit bir kişi, AK Parti'den aday olmuş çok değerli bir arkadaş ise niye milletvekili, bakan yapılmamış? Boğaziçi Üniversitesi'ne atanmış. Özelliği ne dışarıdan olması. AK Parti'ye yakın elbette ki hoca vardır Boğaziçi Üniversitesi'nde, onlardan değil de dışarıdan birinin atanmış olmasına biz dikkatle bakıyoruz. Bunu özellikle nasırlara, sinirlere basılması olarak gördüğümüzü söyledik. Dolayısıyla gençler, hocalar buna karşı çıktılar. Demokratik bir hakkı kullandılar, siz çok yüksek tondan bağırarak konuştuğunuz zaman provokatörler devreye girerler. Devlet olarak göreviniz güvenlik sağlamaktır. Buradan bir gerilim, gerginlik çıkartma ihtiyacı var. Ben 80 öncesinin talebesiyim, sayın Erdoğan bilmez, diğerleri de bilmez. Çakıl taşı olan bizdik o zaman. Kaosu çıkaran yönetemez. Dolayısıyla bugün, bu ülkeyi yöneten muhteremlere diyorum ki bu dili terk edin. O çocuklara cumhurbaşkanı olarak "terörist" diyemezsin kardeşim. Bu bir gündem değiştirme çabası ise de yanlış. O gençlere karşı tutum da yanlış. Buradan bir fayda çıkmaz. Dolayısıyla o arkadaşa istifa et deniliyor. Liberalliği ile meşhur kişinin kendini koyduğu konum çok ilginç. "Bana dokunan devlete dokunmuş olur" diyor. Biz nereye gidiyoruz? Altı sonu insansın, profesörsün. Ne makammış kardeşim bu? Bunun kimseye faydası yok."