Akşener'in açıklamalarından satırbaşları:
Taksim'de bir cami açıldı. Davet aldık, davet edenlere teşekkürler. Ama benim adıma grup başkanımız katıldılar. İstanbulumuza hayırlı olsun. Ancak Erdoğan ve ekibinin herkesin eşit olduğu Allah'ın evinde bile düşmanlık üretmesini kabul edemeyiz. Cami müminler ibadet etsin diye yapılır. Taraftarlarına zafer yaratacaksın diye yapılmaz. Allah'ın evi böyle kirli hesapların evi haline getirelemez.
Ne yazık ki bu zihniyetin yansımalarını Ayasofya Camii'nde bile yaşıyoruz. Sırf Sayın Erdoğan'a yararlanacaklar diye AK Parti mahalle temsilcisi kılıklı sözde din adamları kutsal mabedimiz Cumhuriyetimizin kurucusuna lanet okuyor. Allah bunu yapanları da yapanlara göz yumanlara da yazıklar olsun.
Camiye gıybet sokanlara, gündem değiştirecek diye ecdadına lanet okuyacak kadar küçülenlere inat, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha minnetle anıyorum.
TÜİK'İN BÜYÜME VERİLERİNE TEPKİ
Bir insanın şahsi menfaatleri Allah korkusunun önüne geçer o insan her şeyin önüne geçer. Nitekim temel görevi iktidarın yalanlarına gerçeklik uydurmak olan TÜİK hafta başında milletimize müjde verdi... Gözümüz aydın, büyümüşüz. Açıklamayı yapan TÜİK olduğu için, biz de doğal olarak, bu büyümeyi bir inceleyelim dedik. Açıklanan verilere göre, sabit sermaye yatırımları, büyümeye pozitif etki yapmış. Beş çeyrek negatiften sonra, net ihracat da, az da olsa pozitif katkı yapmış. Buraya kadar her şey güzel. Elbette bunları sevindirici buluyoruz. Ama bazı şeyleri sorgulamak zorundayız. Mesela, milletimiz bu büyümeyi hissedebilmiş mi? Hayır. Mesela, yüzde 7 büyümeye rağmen, esnafımız, çiftçimiz neden hala perişan? Kem küm. Mesela, son bir yılda işsiz sayımız, neden 2 buçuk milyon kişi artarak, 10 milyona ulaşmış? Cevap yok.
Bizden çok daha düşük oranda büyüdükleri halde, birçok ülke, pandeminin olumsuzluklarını, bizden çok daha hafif yaşıyor. Çünkü o ülkelerde, hükümetler ciddi hibe destekleri verdiler. Yani vatandaşlarının sağlık ve huzurunu, büyüme istatistiklerinin önüne koydular. Bizde ise iktidar, sırf büyüyeceğiz diye, hem yarım tedbirlerle insanlarımızın sağlığı tehlikeye attı, hem de direkt yardım yapmayarak insanlarımızı geçim sıkıntılarıyla baş başa bıraktı.
Sırf istatistikler yüksek gelsin diye, sosyal devlet olmanın gereğini maalesef yapmadı. Bu çarpık anlayışın etkilerini, büyüme rakamlarını incelediğimizde görebiliyoruz. Milli gelirimizi, gelir yöntemiyle incelendiğimizde, ücret ödemelerinin, gayri safi yurt içi hasıla içindeki payının, 2014 yılının ilk çeyreğinden beri, en düşük seviyeye geldiğini görüyoruz. Bir başka deyişle, ücretli çalışanlar, pastadan son yedi yılın, en küçük payını almışlar.
Ayrıca bu büyümenin, krediyle finanse edildiğini de atlamamak gerekiyor. İlk çeyrek sonu itibarıyla, son bir yılda, toplam banka kredileri, 830 milyar lira, tüketici kredileri de, 223 milyar lira artmış. Yani, iktidarın dört elle sarıldığı bu büyüme, esasında borçla gerçekleşmiş. Yani, zenginleşmemişiz, tam tersine borçlanmışız. Sözüm ona beklentileri aşan, bu olağanüstü büyümenin, milletimizce hissedilememesinin sebebi işte budur.
YENİ PANDEMİ KARARLARI
İktidarın bu dostlar alışverişte görsün siyasetinin sonuçlarını her alanda yaşıyoruz. Yeni pandemi kararlarını açıkladı. Milletçe beklediğimiz soruların cevaplarını yine bulamadık. Aşı takvimi oluşturulmamış. Yurt dışına çıkışlardan, 65 yaş üstü vatandaşlarımızın durumundan, telafi eğitiminde bir açıklama var mı, yok... Yarım yamalak birkaç tane tedbir var. Bilim Kurulu'nun bu konuda bir çalışması olmuş mudur? Bilim Kurulu saat 10'dan sonra dışarı çıkma yasağının getirilmesi virüsün yayılmasını engeller demiş midir? Yoksa bu kararlar Erdoğan'ın aldığı kararlar mıdır? Böyle iş bilmezlik olmaz. Böyle pandemi yönetilmez. Sayın Erdoğan iş yapıyor gibi görünmek için artık vazgeç, aldığın abuk sabuk kararlarla milletimizi daha da zora sokma.