İstanbul
Rain and snow
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
36,6573 %0.03
40,0436 %-0.06
3.568,72 % 0,92
81.299,01 %-1.78
Ara
Muhalif. GÜNDEM Özel: İktidarın Kürt meselesi üstünden yeni bir oyun kurguladığını görüyoruz

Özel: İktidarın Kürt meselesi üstünden yeni bir oyun kurguladığını görüyoruz

CHP Genel Başkanı Özgür Özel partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.

KAYNAK: HABER MERKEZİ
Okunma Süresi: 14 dk

Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: 

"Çanakkale aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk'ün tarih sahnesine büyük bir askeri deha olarak çıkmasının, yine Anadolu'da, Rumeli'de yaşayan, Türk'üyle Kürt'üyle, Laz'ıyla Çerkez'iyle bu topraklarda yaşayan hepimizin dedelerinin göğüs göğüse çarpıştığı ve bu ülke emperyalistlerin işgaline uğramasın diye can verdikleri, kefensiz olarak toprak altında koyun koyuna yattıkları, bir büyük ayağa kalkışın, bir büyük direnişin ve karşıdaki ne kadar güçlü, elindeki silahlar ne kadar üstün olursa olsun, vatan sevgisinin, ülke sevgisinin ve cesaretin hiçbir silah karşısında aciz içinde olmayacağının dünyaya gösterildiği, tüm Cumhuriyet Halk Partililere ve Türkiye Cumhuriyeti'ni seven herkese de 110 yıl öncesinden vasiyet edildiği bir zaferdir. Günümüz kutlu olsun.

Bu akşam iftarda şehit ailelerimizle ve gazilerimizle birlikte olacağız. Onlar Cumhuriyet Halk Partisi'nin, ülkenin gündemi ne olursa olsun sürekli gözettiği, temas halinde olduğu, görüşlerini sorduğu, onlara rağmen bir şeyin yapılmayacağının teminatı olduğu, çok değer verdiğimiz büyüklerimiz, kardeşlerimiz ve evlatlarımız.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tam sekiz ay önce üç büyük yapıyı, yani devlet protokolünde de şehitleri ve şehit ailelerini ve gazileri temsil eden, biri vakıf, ikisi dernek, üç büyük yapının taleplerini alarak Türkiye'de 200'ün üzerinde şehit ailesini, şehit aileleri derneklerini, gazi derneklerini ziyaret ederek, sekiz ay önce 18 kanunda değişiklik yapan bir teklifi Meclisimizin ilgili komisyonlarına emanet ettik.

Süreleri doldu. Maalesef bir çalışma yok. Geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Bakanlığı'ndan bu konuda bir çalışma yapıldığı söylendi, umutlandık, dikkatle takip ediyoruz. Hem Çanakkale Zaferi'nin yıldönümüdür hem de Şehitleri Anma Günü'dür.

Buradan bir kez daha bütün parti gruplarına, siyasi parti gruplarına ve grubu bulunmayan siyasi partilere 18 kanun teklifiyle, Türkiye'de artık şehit ailelerin, gazilerin haksızlıktan, eşitsizlikten ya da kendilerine verilen sözlerin tutulmamasından şikayet etmedikleri bir kanuni düzenlemeler bütününü hayata geçirmek için hep birlikte olmamız gerekir. Bu noktadaki çağrımızı bir kez daha ifade ederek sözlerime başlıyorum. İki büyük facia birbirine çok benzeyen hukuki süreçler yaşanıyor.

Bir tanesi en son yaşadığımız, tam 56 gün önce Bolu'da Kartalkaya'daki otel yangını. 78 kişi, 36'sı çocuk ve bebek katledildi orada. Gözaltılar yapıldı ve yedi kişilik bir bilirkişi heyeti görevlendirildi. Gerçekten liyakatleriyle, daha önceden zaten adliyeye başvurmuş, odalarından isim istenmiş, o isimler bildirilmiş. O havuzdan Bolu'daki adaleti sağlayacak olanların, savcıların seçtiği yedi bilirkişi görevlendirildi. Üç gün süre verdiler.

Üç gün içinde buradaki sorumlulukları bize rapor et, raporunu hazırla. O bilirkişiler gece gündüz üç gün yanmış otelin içinde çalıştılar. Bir rapor hazırladılar. Götürdüler, verirken, "Alamayız." dediler. Neden? Bu raporda, "Siz sorumlu." diye, "Turizm Bakanlığı yazmışsınız." "Ne yazacaktık?" dediler. "Sorumluluk tamamen onda." Kapıdaki tabeladan tutun bütün kanunlara kadar bütün düzenlemelerde sorumluluk onda. "Bunu böyle yazamazsınız. Silin. Yerine 'Bolu Belediyesi' yazın." Bilirkişiler, teknik insanlar. Kanuna bakıyor, nizama bakıyor, yönetmeliğe bakıyor, yazışmaya, çizişmeye bakıyor.

Dediler ki, "Bolu Belediyesi'nin sınırlarının da dışında burası. İçinde de olsa Turizm Bakanlığı'nda yetki. Dışında, yıllar önce AK Parti'deyken Bolu Belediyesi'ne bir uygunluk verilmiş. O günden beri de, ne yıllarca 15 yıl AK Parti gitmiş ne de şimdi Bolu Belediyesi'nin oraya gitmeye yetkisi yok. Yazamayız." "Yazamazsanız istifanızı yazın." Buradan gösterdim geçtiğimiz haftalarda. O kadar güzel azil talepleri var ki.

Üç gün gece gündüz çalışmış, üç gün sürenin sonunda rapor çıkmış, "İş yoğunluğum nedeniyle azlimi istiyorum. Bu üç gün burada emek veremeyeceğim. Zamanım yok. Başka işim var. Azlimi istiyorum." Ben ilk görevlendirme yazısını da buldum.

Azil taleplerini de buldum. Raporu da buldum, sizlerle de paylaştım. Bütün aileleri de ziyaret ediyoruz. Hepsi o raporu da biliyor. O rapora "korsan" diyen Adalet Bakanı'nı da biliyor. Herkes o raporun ne kadar şeffaf, doğru yazıldığını da biliyor. İşine gelmeyenlerin bir adalet korsanlığıyla o raporu nasıl çaldıklarını biliyor.

Hatta şunu da hatırlatıyor aileler: "Bu bakan önce dedi ki, 'Rapor genişleyecek. Heyet genişleyecek.' Şimdi o heyet yok. Yeni heyet var diyor ama o günden bugüne 53 gündür yeni bir rapor da yok." Biz bu meseleyi takip etmeye, unutturmamaya devam edeceğiz. Aynı İliç'te olduğu gibi, nasıl bu faciada ilk günden beri Kartalkaya'daydık, ilk andan beri, milletvekillerimizle, belediye başkanlarımızla, geçen yıl da, bundan 13 ay önce İliç'teydik. İliç'te dokuz işçi hayatını kaybetti. O devasa bir linyitin altında kaldılar. Facia göz göre göre geldi.

Biz Bolu Kartalkaya meselesini unutturmamaya devam edeceğiz. Tıpkı İliç'te olduğu gibi. İliç'te de imza kimin çıktı. Murat Kurum'un çıktı. Önce sadece inkar ettiler. O dönemde İstanbul'a adaydılar. Dedik ki İliç'in felaketi oldun, İstanbul'un felaketi olmana izin vermeyeceğiz dedik. Sonra da yeniden bakan oldu. Dün yine İliç duruşması vardı. Bir tane kamu görevlisi yargılanmadı. İliç'e adaleti getirmek bir sonraki iktidara yani Cumhuriyet Halk Partisi'ne kaldı.

"Trump, Gazze'de otel açacağım diyor"

Mübarek Ramazan ayındayız. Ancak İslam coğrafyasında gözyaşı dinmiyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında bir buçuk yılda yirmi bini çocuk, elli bin kişi hayatını kaybetti. Elli bin şehit var. 19 Ocak’ta bir ateşkes başladı. Memnuniyetimizi ifade ettik, umutlandık. Sonra o ateşkesten sonra Trump’ın Filistin’e emirleri başladı ve ondan cesaret alan Netanyahu’nun “Şunu yapmazsanız ateşkesi bozarım. Bunu yapmazsanız bozarım.” Maalesef dün akşam ateşkesi bozdular. Ben bu konuşmaya hazırlanırken 300 kişiydi. Buraya gelirken 404’e ulaştı katliamda ölenlerin sayısı. Çok sayıda çocuk ve kadın hayatını kaybetti. Rakam 500’e doğru ilerliyor. Her yarım saatte 20-30 artıyor ve gerekçe, niye bozdun sen bunu? 1- Bütün rehineleri teslim etmediler. 2- ABD’nin tekliflerini reddediyorlar. Ne teklif ediyor ABD? Filistinlilerden Gazze’yi arındıracak, Filistinlileri civar ülkelere yollayacak. Gazze’ye Trump oteller, tesisler yapacak. “Çok güzel yermiş burası.” diyor. Orayı turizme açacak, İsrail’le birlikte ve böyle bir şey konuşulduğunda Alman Cumhurbaşkanı “Tehcir kabul edilemez.” dedi. “İnsanlık suçudur bu.” dedi. Yanında duran Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Steinmeier’i dinledi, ağzını açmadı. Günlerce sustu. Dedim ki: “Cesaret muhalefete saldırmakla olmaz. Filistin davasına sahip çıkmakla olur. Geçmişte söylediğini, ettiğini söyleme. Bugün Trump’a ne söylüyorsun onu söyle.” dedim. Bana eskiden “One minute” demiş, onları falan anlatıyor. “Ben bugün diyorum. Trump’a karşı bir şey söyle.” diyorum. Dün bir telefon görüşmesi gerçekleşti, evvelsi gün."

Erdoğan'a Gazze tepkisi 

Nihayet Trump’la telefonda görüştü. Hepimiz bekliyoruz ki İsrail’e karşı sert bir dil, Filistin’i sahiplenen bir duruş ve Trump’a bir meydan okuyuş. Bizimkilerin açıklaması bir kelime Filistin’in “F”si yok. İsrail’in “İ”si yok. Barış yok, ateşkes yok, 1967 sınırları yok, bağımsız Filistin yok. Ne var? Hiçbir şey yok. Karşı taraf, böyle görüşmelerden sonra açıklama yapılır, hiçbir açıklama yok. Diplomatik geleneklerde olmayacak bir şey. Niye? Bu “Filistin” demedi ya da demeye kalktı, çok sert bir cevap aldı. Gelen bilgi: Bu taraf Amerikalılardan görüşmeyle ilgili açıklama yapmamasını talep etmiş. Soruyorum Erdoğan’a: Bugün akşam iftarda çıkacaksın yine o kürsüye. Trump’a Filistin’le ilgili ne dedin? Bir şey dedin mi? Dediysen niye yazmaya korkuyorsun? Demediysen bunu nasıl söylemiyorsun? Deyip de bir cevap aldıysan o cevabı söyle de bilelim ama şunu biliyoruz ki, Nisan sonunda randevu istiyorsan Trump’a laf etmeyeceksin, Filistin’e sahip çıkmayacaksın. Trump’tan randevu için. Yani buradaki iktidarını sürdürmek için dışarıdaki tek umudu, Trump’a tutunabilmek için Filistin davasını satıyorsa Erdoğan, yazıklar olsun. Yazıklar olsun.

Maalesef Filistin’de şeker yiyemeyecek artık çocuklar ve Türkiye’de de Ramazan Bayramı geliyor, Şeker Bayramı geliyor ve çocuklar gidecekler komşularının kapılarına, büyüklerinin kapılarına, el öpecekler, şeker toplayacaklar, çikolata isteyecekler.

Emekli ikramiyesi

Öyle bir süreçteyiz ki yaklaşan bayram emeklilerin gırtlağını düğümlüyor. 14 bin lira emekli maaşıyla kira ödemek, ısınmak, boğazdan geçirmek, kendini doyurmak, bir de gelecek bayramı karşılamak çok büyük bir zorlukla karşı karşıyalar. Burada belki bir ümit, alınacak bayram ikramiyesi. Tekrar hatırlatayım: 2015’te CHP’nin söylediği, 7 Haziran’da, 1 Kasım’da AKP’nin “Biz de vereceğiz.” dediği, 2018’e kadar kulağının üstüne yattığı, 2018’de seçimlere gelirken son bayramda bin lira verdiği bir bayram ikramiyesi var. O bin liraya o gün itiraz ettik biz. Niye ettik? Biz asgari ücret diyorduk. Asgari ücret 1.400 küsur liraydı. Bunlar bin lira veriyordu, asgari ücretin yüzde 65’i falan. Bugün o bin lira henüz Meclis’ten geçmedi ama maalesef Meclis öyle bir yer ki, öyle bir yere dönüştürüldü ki en düşük emekli maaşı Meclis’ten geçmeden 25 gün önce bakan tarafından kuruşu kuruşuna ifade ediliyor.

AK Partili arkadaşlar da güya kanunlar münhasıran milletvekilleri tarafından çıkarılır, hiç usanmadan, sıkılmadan hele başlarında bir grup başkanları var. Aman Allah’ım! 25 gün önce bakanın dediğini kuruşu kuruşuna getiriyor, surat astar, astar, utanmak yok. Aynı şeyi geçiriyorlar. Şimdi geçen hafta 3 bin lirayı 4 bin  lira yapacak. Erdoğan akşam her iyi haber verileceğinde ballandıra ballandıra anlatır.

Daha Meclis’e gelmeden o çok kıymetli kardeşime açıklattılar “4 bin lira olacak.” diye. Şimdi komisyondan geçti, Meclis’ten geçecek. Geçen hafta da beceremediler Meclis’i işletmeyi. O 3 bini 4 bin  yapacaklar. Buradan açıkça söylüyoruz: O 3 bin lira 4 bin lira olmasın. O 3 bin lira en az bir asgari ücret, 22 bin lira olsun. Hiç olmazsa bu bayramda emeklilerin boynu bükük kalmasın. Grup Başkan Vekillerimize söylüyorum. 3 bin lirayı bir asgari ücret yapıyorlarsa gece gündüz çalışın, destek verin, geçirin. 3 bin lirayı 4 bin lira yapacaklarsa nasıl böyle biliyorlarsa öyle yapsınlar. Sakın ha sakın “Şuraya yetişecek, buraya yetişecek.” bayram sabahına kadar çalışsınlar, çıkarsınlar. 4 bin lirada biz yokuz kardeşim. 22 bin 400 lira yaparsan biz desteği veriyoruz.

Bayram şekeri hesabı 

Bakın şimdi, Erdoğan’a Ramazan jesti yaptık. Ne diyordu? “Türkiye’yi geziyor karış karış, doğru. Giriyor sarraflara, altın hesabı yapıyor.” diyor. “Altın hesabını bırak.” diyor. Niye? Efendim, “Sen gelmeden önce emekli maaşı sekiz çeyrek altın alıyordu en düşük emekli maaşı. Şimdi iki buçuk alıyor.” diyorum diye bozuluyor. Ya da “Asgari ücret yedi çeyrekti, şimdi dört çeyreğe düştü.” diyorum, “Kızıyor. Bırak altın hesabını.” diyor. Ben de Ramazan’da onu kırmadım. Altın hesabını bıraktım. Şimdi günün hesabı: Çocuklar bayram şekeri bekliyor büyüklerden, değil mi? 2018 yılı, bizim zorumuzla verdiği bin lira 25 kilogram bayram şekeri alıyordu. Bugün verelim dedikleri 4 bin lira 6 kilo bayram şekeri alıyor. 700 lira olmuş bayram şekerinin kilosu, o gün 40 liraymış. TÜİK’i açın bakın, listelere açın bakın. Şekerciye, bayram şekeri satanlara gidin sorun.

"4 bin lira müjde değil, hakaret"

2018’deki bin TL 25 kg bayram şekeri alırken bugünkü 4 bin TL , 6 kg bayram şekeri alıyor. İşte emeklinin, Erdoğan’ın Türkiye’yi yönetmesine ödediği bedel. Sadece bayram şekerinde 19 kg bayram şekeri kayıp. Böyle bir bayram geliyor ve 4 bin lirayı müjde gibi sürüyorlar. 4 bin lira müjde değildir, emekliye hakarettir. Kabul etmiyoruz.

Anketlerde birinci parti hangisi?

Erdoğan’a söyledim: “Anketler var. Anketlerde parti kırılımları var. Ben bakıyorum, sen de bak.” dedim. “Öyle yalan yanlış videoları kesip kesip oraya koydurup grupta izletme. Koy bir anket izleyelim.” dedim. Önce, anket demişken bir şey söyleyeyim. “Anketler nasıl?” diye soruyorsunuz ya bazen, aynı kurulduğu günkü gibi Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi. Anket sorusu: Misafir ağırlama maliyeti arttığı için aile, eş, dost ile yapılan ev buluşmalarının azaldığını düşünüyor musunuz? Türkiye geneli: Çok azaldı diyen yüzde 60, azaldı diyen yüzde 24. Vatandaşın yüzde 84’ü “Ev gezmeleri azaldı ekonomik zorluklardan.” diyor. Bakın, azalmadı diyenler, çok azaldı ve azaldı diyenler burada. Azalmadı diyenlerin Türkiye’deki ortalaması %14. Parti kırılımı: AK Partililerin yüzde 19’u diyor azalmadı. yüzde 81’i azaldı diyor. CHP’lilerin yüzde 7’si, MHP’lilerin yüzde 24’ü, İYİ Partililerin yüzde 10’u, DEVA’lıların yüzde 6’sı, Yeniden Refah’lıların yüzde 15’i “Azalmadı. Eskisi gibi gidip gelebiliyoruz.” diyor. Geri kalanı “Bu ekonomik şartlardan dolayı ne iftara misafir ağırlayabiliyoruz ne iftar sonrası misafirliğe gidebiliyoruz.” diyor. Erdoğan, kendi seçmeninin yüzde 80’inin verdiği cevap ortadayken bu memleketi daha fazla zulmetme, bu memleketin yakasından düş artık.

Son dönemde iktidarın ülkenin gündeminde olan Kürt meselesi üzerinden yeni bir oyun, yeni bir algı yönetimi kurguladığını hepimiz görüyoruz. Bütün gelişmeleri dikkatle, titizlikle, ihtiyatla, bizden ümidi olanların ümidini kırmadan ama oyuna da gelmeden, gelmeyeceğimizi de bütün muhataplarımıza söyleyerek dikkatlice yürütüyoruz. Partimizde tarihsel bir tutarlılık, grubumuzda, üyelerimizde tam bir söylem birlikteliği, doğru bir duruş var. O duruşumuzu asla terk etmiyoruz. Kürt sorununun varlığını kabul ediyoruz. Bunun ancak demokratikleşerek aşılacağını biliyoruz. Bunun için Türklerin de, Kürtlerin de, Lazın da, Çerkezin de büyük bir demokrasi paketiyle bu sorunu açmak için iş birliği, el birliği, gönül birliği yapması gerektiğini düşünüyoruz.

"İktidarın Kürt meselesi üstünden yeni bir oyun kurguladığını görüyoruz"

Son dönemde iktidarın ülkenin gündeminde olan Kürt meselesi üzerinden yeni bir oyun, yeni bir algı yönetimi kurguladığını hepimiz görüyoruz. Bütün gelişmeleri dikkatle, titizlikle, ihtiyatla, bizden ümidi olanların ümidini kırmadan ama oyuna da gelmeden, gelmeyeceğimizi de bütün muhataplarımıza söyleyerek dikkatlice yürütüyoruz. Partimizde tarihsel bir tutarlılık, grubumuzda, üyelerimizde tam bir söylem birlikteliği, doğru bir duruş var. O duruşumuzu asla terk etmiyoruz. Kürt sorununun varlığını kabul ediyoruz. Bunun ancak demokratikleşerek aşılacağını biliyoruz. Bunun için Türklerin de, Kürtlerin de, Lazın da, Çerkezin de büyük bir demokrasi paketiyle bu sorunu açmak için iş birliği, el birliği, gönül birliği yapması gerektiğini düşünüyoruz.

MHP'ye "mafya terörü" yanıtı 

Hiçbir kesimi dışlamadan bu Meclis’i zemin kabul ediyoruz ve bunun üzerinden ilerliyoruz. Bize özellikle iktidarın küçük ortağı bir dönem kendi üzerine ateş toplayarak şimdi de bu süreçle ilgili olur olmaz yere ateş ederek bir algı yönetimi yapmaya, bir tuhaf sorular, bir tuhaf çabalar. Eskiden “DEM Partisi’ne şunu diyebilir misin? Bunu diyebilir misin?” ya da CHP’ye “DEM Partisi’yle nasıl bayramlaşırsın? Meclis’te nasıl el sıkışırsın? Nasıl ziyaret edersin?” Şimdi oraların çok ötesinde bir ilişki içindeler. Dün o görüntüleri gördük, o fotoğrafları gördük. Geçmişte dedikleri lafları çıkarıp yüzlerine vursan orada bir siyaset var ama bizim işimiz, bizim işimiz dün bizim doğru yaptığımıza hepsi birden gelince, 6,5 milyon oy almış bir partiyi siyasi muhatap kabul etme noktasına gelince tutarsızlıklarını yüzüne vurmak değil, CHP’nin tutarlılığını, haklılığının gururunu yaşamak ve onların geldiği bu noktanın doğru nokta olduğunu, geçmişteki zikzakların, 180 derece dönüşlerin falan da onların külliyatına, arşivine, geçmişine kaldığını bilmek bize yeter ama o da ne? O da ne? Beyler, CHP’ye şunu soruyor: “Önce şunu açıklayacakmış CHP: Terörsüz Türkiye hedefine karşı mısın?” Tövbe estağfurullah. Cumhuriyet Halk Partisi terörle arasına mesafe koymada, terör sorunuyla, Kürt sorunu konusunda en tutarlı çizgisini yıllardır korumada herkesin takdirini kazanmış. Hepiniz gelip CHP’nin durduğu noktaya gelmişsiniz. Göreceğiz, devamında o adımları atabilecek misiniz, atamayacak mısınız? Ama durduğumuz yer doğru olmuş, tarih bizi tescillemiş.

"Her türlü şiddetle birlikte mafyanın kökünü kazımaya var mısın sen?"

Adam bize “Terörsüz Türkiye der misin?” diyor. Net cevap veriyorum, net. Biz terörsüz bir Türkiye’den yanayız. Terörün durmasından yanayız. Terörsüz Türkiye’nin baş savunucusuyuz ama biz terörün her türlüsüne, şiddetin her türlüsüne karşıyız. Biz mafya terörüne de karşıyız. Bu soruyu soranlar, siz mafya terörüne de karşı mısınız? Terör sorununu çözmek için alabildiğine demokrasi. Demokratikleşme paketimizi hazırlıyoruz. Masa kurulduğunda, Meclis çalıştığında oradayız. Peki var mısınız? Hemen onunla birlikte, Türkiye’deki devlet dışı her türlü illegal oluşumun kökünü kazımak için, mafyaların kökünü kazımak için, Türkiye’de dört gezen, kol gezen tahsilat mafyalarının, uyuşturucu mafyalarının kökünü kazımak için, kimse uyuşturucu çetelerinden tetikçi tutup da gelip bir Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nı Ankara’da, cumanın çıkışında, Ankara’nın göbeğinde vurup da buna kimse susmasın, susamasın diye, her türlü şiddetle birlikte mafyanın kökünü kazımaya var mısın sen? Bana onun cevabını ver. O yüzden “Terörsüz Türkiye” demeye CHPcesaret ediyor mu? Aha da söylüyorum: Terörsüz Türkiye istiyorum. Demokratik Türkiye istiyorum. Barış içinde Türkiye istiyorum. Güven içinde Türkiye istiyorum. Terörün de kökü kazınsın, mafyanın da kökü kazınsın istiyorum."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *