Değerli okurlarım.
İletişimden anlayan herkes “istişare-ikna-ittifak-consulting, convincing, cooperation” üçlüsünün birbirinden ayrılmaz bir nitelik taşıdığını bilir. Bir de bunlara ekleyebileceğimiz başka bir bilimsel gerçek daha vardır. O da; insanların kafasında yer etmiş olan bilgilerin aksini söylemek ve onu değiştirmeye çalışmanın çok zor bir konu olduğudur. Kısa zamanda değiştirilmesi imkanı yoktur, uzun vadeli ve dikkatli bir iletişim politikası ile ancak değiştirilebilir, çoğu kez de kısmen. AKP lideri belki hatiplik niteliği taşıdığı için, belki de kendince liderlik göstermenin bir özelliği olarak gördüğü için bir bakıma AKP’nin tek seçicisi, medya temsilcisi, sözcüsü (spokesman) gibi hareket ediyor başından beri. Tüm önemli konularda hem ilk sözü, hem de son sözü söyleyen o oluyor çoğunlukla. Türkiye’de Meclisteki MHP AKP çoğunluğunun gücüne dayanarak gündemi saptıyor, tartışmalar başlatıyor, tartışmalara yön veriyor. Yalnız uzaklarda yaşayan fakat medyanın içinde olan birisi olarak gözlemlerim bana Erdoğan’ın gerçek bir iletişim eğitimi görmediğini ve bilmediğini ortaya koyuyor. Bazı konularda başvurduğu Saray sözcülüğü uygulaması, çoğu kere başarısız kalıyor.