İstanbul
Rain and snow
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
36,4592 %0.37
38,1983 %-0.2
96.679,25 %-0.482
3.438,13 0,27
Ara
Muhalif. GÜNDEM Semra Özal yıllar sonra konuştu: Evde bir doktor olsaydı...

Semra Özal yıllar sonra konuştu: Evde bir doktor olsaydı...

8. Cumhurbaşkanı Turgut  Özal'ı hiçbir zaman yalnız bırakmayan Semra Özal, eşini, son anlarını, ölümünün 28. yılında anlattı. Semra Özal, eşi 8. Cumhurbaşkanı Turgut  Özal'ın vefatına ilişkin, "Evde bir doktor olsaydı, düştüğü anda müdahale  edebilseydi belki kurtarılabilirdi. Bir devlet liderinin sağlının nasıl korunacağına dair bir mantalite henüz oluşmamıştı." dedi. 

Okunma Süresi: 8 dk

Semra Özal, 39 yıl aynı yastığa baş koyduğu Turgut Özal'ın,  Türkiye'nin bir dönemine damgasını vurduğunu söyledi.Turgut Özal ile aynı yerde çalıştıklarını, bu şekilde tanışıp  evlendiklerini aktaran Özal, "Turgut Özal, çok iyi bir insan, çok iyi bir eş ve  de çok iyi bir babaydı. Hiç kimseyi kırmazdı, çok yumuşak huylu, anlayışlı bir  insandı. Çok sevecendi, çocuklar ondan çok benden çekinirdi." diye konuştu.

Turgut Özal'ın yoğun çalışmasına rağmen eve pek iş getirmediğini  anlatan Semra Özal, bazen vatandaş olarak kendisinin de fikirlerini sorduğunu  kaydetti. Eşinin son derece hoşgörülü olduğunu dile getiren Özal, "Medyada  kendisine yönelik eleştirilere hiç aldırmıyordu. Hatta eleştirilere o kadar  açıktı ki kendisi ile ilgili karikatürlerin orijinallerini isteyip, duvarına  asardı." dedi.

 Kendisinin ön planda olmasının eşini hiç rahatsız etmediğini belirten  Özal, "Hatta beni hep desteklerdi. 'Eleştirilere aldırma, bildiğin yolda ilerle'  derdi." şeklinde konuştu.

Geriye dönme fırsatı olsa eşi Turgut Özal'a siyasete girmemesi yönünde  telkinde bulunmak isteyeceğini belirten Özal, "Siyaset çok zor ve nankör.  Yaptığınız iyi şeyler de gün geliyor inkar ediliyor. Çocuklarım veya torunlarımın  da siyasete girmesini istemem, eğer bana sorarlarsa." değerlendirmesinde bulundu.

"Yokluğunda kendimi boşlukta hissediyorum. Ona olan özlemi anlatmak  çok zor. Çok büyük bir boşluk. Türk halkının büyük bir bölümü yaşarken de onun  kıymetini bildi, gereken değeri verdi. Ancak bir kısmı öldükten sonra onu anladı  ve takdir etti. Şimdi daha iyi tahlil ediyorlar değerini. Eğer biraz daha  yaşasaydı kafasındaki Türkiye'ye yönelik planlarını hayata geçirirdi. Çok  çalışkandı. Geç saatlere kadar uyumaz çalışırdı. Belki bir nebze de bu yüzden  sağlığını ihmal etti. Yemek yemeyi çok severdi, ona zarar verecek ağır  yiyecekleri bazen saklardım ama ne yapar eder onu bulur yine de yerdi."

Eşinin son gününde yaşananları anlatan Özal, "O son gün ben kahvaltı  hazırlıyordum, o da spor yaparken birden düştü, geldiler apar topar araca  aldılar, gerekli müdahale yapılamadı. Ambulans beklenmedi, arabaya kondu. Bahçede  bir ambulans vardı ama mostralık duruyordu. Ne şoförü vardı ne de çalışıyordu.  Hastanede gerekli müdahalenin yapıldığını da sanmıyorum. Hatta 'Özal geliyor'  denince ziyarete geldiğini sanmışlar. Ben de arkadan araba ile takip ettim. Evde  bir doktor olsaydı, düştüğü anda müdahale edebilseydi belki kurtarılabilirdi. Bir  devlet liderinin sağlının nasıl korunacağına dair bir mantalite henüz  oluşmamıştı." değerlendirmesinde bulundu.

Ölümünden 19 yıl sonra 2012'de "cinayet sonucu öldüğü" yönündeki  iddialar nedeniyle otopsi yapılması için eşinin mezarının açıldığını hatırlatan  Özal, "Ölüm nedeni ile ilgili iddialardan sonra tekrar mezarı açıldı ve tahlil  yapıldı. Maalesef zehir bulundu ama nasıl verildi, kim verdi bilenemediği için o  konu öylece kaldı." dedi.

 Eşinin Anavatan Partisi'nin 18 Haziran 1988'de Ankara Atatürk Spor  Salonu'nda düzenlenen 2. Olağan Kongresi'nde uğradığı silahlı saldırıya değinen  Semra Özal, "Suikast girişiminde de bir sonuç alınamadı, bir kişi yakalandı ama  arkası gelmedi çünkü o bir kişinin yapacağı iş değildi. O suikast girişimini o  günden sonra bir daha aile içinde konuşmadı. Görüntüleri tekrar tekrar izledi ama  bize yansıtmadı." diye konuştu.

Semra Özal, bir zamanlar çok ilgi gören ve ilk kez eşinin başlattığı  "İcraatın İçinden" programının yapılan hizmetlerin anlatılması için hayata  geçirildiğini dile getirerek, "Turgut Özal'ın elinde sürekli kalem bulunması da  onun alameti farikasıydı." ifadesini kullandı.

    Özal, ambleminden dolayı "Papatyalar" olarak anılan Türk Kadınını  Güçlendirme Vakfı'na da değinerek, vakfın çok önemli hizmetlerde bulunduğunu  ancak haksız eleştiriler aldığını kaydetti. Semra Özal, şöyle konuştu: "Vakfa almadıklarımız aleyhimizde konuşmaya başladı. Malta Köşkü'nde  yaptığımız gecede çok önemli miktarda yardım toplandı, o geceye katılamayanlar  kıskançlıktan bir sürü laf uydurdu ama onlara hiç kulak asmadık. Oysa vakıf  birçok başarılı iş yaptı, maddi durumu iyi olmayan çocukları okuttu, hastaları  tedavi ettirdi, köyleri dolaştı sağlık taramaları yaptı. En önemlisi de resmi  nikahı olmayan kadınların bu haklarını elde etmesini sağladı. Köy köy gezip,  toplu nikah törenleri yaptı. Hatta bu çalışmamız nedeniyle Amerika'dan bile  taltif edildik."

Türkiye'de ekonomik, siyasal ve toplumsal  alanlarda birçok yeniliğe imza atan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatının  üzerinden 28 yıl geçti. Malatya'da 1927'de bankacı  bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Özal, babasının  mesleği nedeniyle ilk, orta ve lise eğitimini farklı şehirlerde tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünü 1950'de  bitiren Özal, Elektrik İşleri Etüt İdaresinde çalışmaya başladı. "Mühendislik ekonomisi" alanında ABD'de uzmanlık eğitimi gören Özal,  Türkiye'ye dönüşü sonrası Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdür Yardımcılığı  görevini yaptı.Askerliğini, Milli Savunma Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi  olarak 1961-1962 arasında yapan Özal, Devlet Planlama Teşkilatının kurulmasında  önemli roller üstlendi ve 1967-1971 arasında bu kurumun müsteşarlığını yaptı.  Ekonomik Koordinasyon Kurulu, Para ve Kredi Kurulu, RCD Koordinasyon  Kurulu ve AET Koordinasyon Kurulu başkanlıklarında bulunan Özal, Dünya Bankasında  1971-1973 yıllarında danışman olarak görev yaptı. Çeşitli sanayi kuruluşlarında da çalışan Özal, Madeni Eşya Sanayii  Sendikası başkanlığı görevini yürüttü.

Özal'ın siyasi hayatı, 1977 genel seçimlerinde Milli Selamet  Partisinden İzmir Milletvekili adayı olmasıyla başladı. Özal, bu denemesinde  milletvekili seçilemedi. Bu sürecin ardından, 1979 sonlarına doğru Başbakanlık Müsteşarı olarak  atanan Özal, aynı dönemde Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşarlığı görevini  de vekaleten yürüttü. Özal, bu özelliğiyle hem DPT Müsteşarlığı hem de  Başbakanlık Müsteşarlığı yapmış Türkiye'nin tek başbakanı ve cumhurbaşkanı oldu. Ekonomide liberalleşmenin çalışmalarını yapan ve "24 Ocak Kararları"  olarak bilinen geniş çaplı programın hazırlanmasında büyük rol oynayan Özal, o  dönemdeki çalışmaları nedeniyle "sandalyesiz bakan" olarak anıldı. Özal, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra kurulan hükümete  Ekonomik İşlerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak atandı. Türkiye'ye kredi imkanının ve ihracatta başarının sağlandığı bu  dönemde Özal, izlenen para politikası konusunda hükümetle anlaşmazlığa düşerek  Başbakan Yardımcılığı görevinden 1982'de istifa etti. Bu süreçte kendi çizdiği yoldan ilerlemeye başlayan Özal, 20 Mayıs  1983'te Anavatan Partisini kurdu. Aynı yıl yapılan genel seçimde partisinin birinci gelmesi üzerine 45.  Hükümeti kuran Özal, 1983'ten 1991'e kadar aralıksız olarak tek başına iktidarda  kalmayı başardı. Çeşitli siyasi eğilimleri birleştirme iddiasıyla ortaya çıkan ve  iktisadi konulara ağırlık veren Anavatan Partisi, bu dönemde kitlelere ulaşmak  için "orta direk" temasını kullandı. İlk olarak ekonomiye yönelik adımlar atan Özal, bu alandaki  sınırlamaları kaldırmaya çalıştı.

Özal'ın 1988'de uğradığı silahlı saldırı Türkiye'nin gündemi oldu. Anavatan Partisinin 18 Haziran'da Ankara Atatürk Spor Salonu'nda  düzenlenen 2. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşma sırasında silahlı saldırıya  uğrayan Özal, sağ elinden yaralandı. Yaralı halde kürsüye çıkan Özal, "Bilhassa  belirtmek istiyorum, Allah'ın verdiği ömrü, O'nun isteğinden başka alacak yoktur,  biz de O'na teslim olmuşuzdur." ifadelerini kullandı. Suikastı düzenleyen Kartal Demirağ, saldırı sonrasında yakalandı ve  yargılama sonucunda idama mahkum edildi. Daha sonra cezası 20 yıl hapse çevrilen  Demirağ, 4 yıl hapis yattıktan sonra Turgut Özal tarafından 1992'de affedildi.

Özal, döneminin sorunlarına farklı bakış açılarıyla yaklaşarak  Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gelişimine önemli katkılar sağladı.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin su ve toprak kaynaklarının  geliştirilmesini amaçlayan "Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)", 1989'da hazırlanan  "Master Plan" ile tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel alt  yapı yatırımlarını da içine alan bir bölgesel kalkınma projesine dönüştü. Özal'ın ayrı bir önem verdiği bu proje ile bölge halkının gelir  düzeyinin artırılması, yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve bölgesel gelişmişlik  farklarının giderilmesi amaçlandı.


Siyasi kariyerinde yaptığı çalışmalarıyla adından söz ettiren Özal,  TBMM tarafından, 31 Ekim 1989'da Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı  seçildi. Turgut Özal, 9 Kasım 1989'da başladığı bu görevde, ekonomik alanda  attığı önemli adımların yanı sıra dönemin büyük sorunları arasında yer alan  terörle mücadele konusunda da farklı bir strateji izledi. İlk kez sivil inisiyatifi devreye sokan Özal, sorunun çözümü için pek  çok görüşme gerçekleştirdi ve rapor hazırlattı. Çankaya Köşkü'nde 12 Mart 1991'de Celal Talabani ile görüşen Özal,  terör olaylarının ve "Kürt sorununun" çözümü için çaba harcadı. Görüşmeden kısa  süre sonra 26 Mart 1991'de Der Spiegel dergisine bir açıklama yapan Talabani,  Özal'ın "Kürtlere özerklik vereceğini" söylediğini iddia etti. Turgut Özal, 1992'nin Mart ayında DEP milletvekilleri Ahmet Türk,  Sırrı Sakık ve Orhan Doğan'ı Köşk'te kabul ederek, onlarla da bir görüşme  gerçekleştirdi. Sırrı Sakık, görüşmenin ardından Özal'ın kendilerine "Genel af  çıkarıp, sorunu kökünden çözeceğini" belirttiğini açıkladı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kaya Toperi ve Başyaveri Kurmay Albay Arslan  Güner'e 10 sayfalık bir Kürt raporu hazırlatan Özal, ANAP Milletvekili Adnan  Kahveci'yi bu konuda yeni bir rapor hazırlamak üzere görevlendirdi. Kahveci,  Güneydoğu'da bir süre inceleme yaptıktan sonra, "Kürt sorunu nasıl çözülmez"  başlıklı bir rapor hazırladı. Özal, bu raporu o dönem MGK toplantısında  tartışmaya açtı. Turgut Özal'ın, sorunun çözümüne ilişkin çabaları, 17 Nisan 1993'te  vefat etmesiyle sonuca ulaşamadı. Ölümünden 19 yıl sonra 2012'de "cinayet sonucu öldüğü" yönündeki  iddialar nedeniyle otopsi yapılması için Özal'ın mezarı açıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, otopsi raporuna göre, mevcut bilgi ve  bulgularla Özal'ın kesin ölüm sebebinin tespit edilemediğini bildirdi.
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *