İstanbul
Açık
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
36,4296 %-0.04
39,3084 %1.54
3.417,24 % -0,02
89.914,00 %1.813
Ara
Muhalif. GÜNDEM Siber Güvenlik Kanun Teklifi Meclis’te; etki ajanlığı eleştirileri

Siber Güvenlik Kanun Teklifi Meclis’te; etki ajanlığı eleştirileri

TBMM Genel Kurulu'nda, Siber Güvenlik Kanunu Teklifinin birinci bölümünün görüşmeleri tamamlandı. Teklifin temel insan hakları, kişisel verilerin korunması ve ifade özgürlüğüne yönelik ciddi tehditler içerdiğini vurgulayan Yeni Yol Grubu Grup Başkanvekili ve Muğla Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, “Bu teklifin adı siber güvenlik, ancak amacı özgürlükleri kısıtlamak. Orwell’in 1984 romanındaki ‘Big Brother’ düzenine adım adım ilerlediğimizi görüyoruz” dedi. İYİ Parti Grubu adına konuşan Lütfü Türkkan da, teklifin, muhalif gazetecilerin, medya mensuplarının, vatandaşların ve sosyal medya kullanıcılarının sindirilmesi için maddeler barındırdığına dikkat çekerek, “Yasanın bu şekliyle çıkması Türkiye'de demokrasi kıskacının biraz daha daraltılması demek. O zaman, bu yasanın ismi "Siber Güvenlik Yasası" değil, "siber diktatörlük yasası" hâline gelir” uyarısında bulundu. Yeni Yol Grubu adına konuşan Mehmet Karaman da, 16. Madde için ‘ etki ajanlığı kılıf değiştirmiştir” yorumu dikkat çekti.

KAYNAK: HABER MERKEZİ
Okunma Süresi: 10 dk

Muhalif- Ankara

 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülmekte olan Siber Güvenlik Kanun Teklifi üzerine söz alan Yeni Yol Grubu Grup Başkanvekili ve Muğla Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, yasa teklifinin temel insan hakları, kişisel verilerin korunması ve ifade özgürlüğüne yönelik ciddi tehditler içerdiğini vurgularken, “Bu teklifin adı siber güvenlik, ancak amacı özgürlükleri kısıtlamak. Orwell’in 1984 romanındaki ‘Big Brother’ düzenine adım adım ilerlediğimizi görüyoruz” dedi.

“SİBER GÜVENLİK ADI ALTINDA DENETİMSİZ BİR İKTİDAR MEKANİZMASI KURULUYOR”

Özdağ, yasa teklifiyle oluşturulması planlanan Siber Güvenlik Başkanlığı’nın yetkilerinin belirsiz olduğunu ve bunun büyük bir tehlike arz ettiğini belirtti. Türk hukuk sisteminde daha önce hiç rastlanmamış “kritik altyapı” ve “kritik kamu hizmeti” gibi soyut kavramlar üzerinden geniş yetkilerin verilmesinin keyfiliğe açık olduğunu ifade eden Özdağ, “Bu kavramların sınırlarını kim belirleyecek? Yine Cumhurbaşkanlığına bağlı memurlar mı? Bağımsız yargı denetimi nerede?” diyerek düzenlemenin hukuki belirsizliklerle dolu olduğuna dikkat çekti. Teklifin yalnızca bireysel hak ve özgürlükleri değil, aynı zamanda bağımsız kamu kurumlarını da tehdit ettiğini belirterek, “Üniversiteler ve bağımsız idari kurumlar, ‘kritik altyapı’ ilan edilerek Siber Güvenlik Başkanlığı’nın denetimine alınacak. Peki bu, akademik özgürlüğün ve kurumların bağımsızlığının tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelmiyor mu?” dedi.

İktidarın siber güvenliği bahane ederek toplumu tamamen denetim altına alma çabasında olduğunu belirten Özdağ, “Bu millet sizin bu alengirli işlerinizi görmüyor sanmayın. Bugün değilse yarın, ama eninde sonunda, sizin Türk milletine giydirmeye çalıştığınız ‘deseni süslü ama naylondan ibaret bu dar elbise’ yırtılıp atılacaktır” ifadeleriyle sözlerini tamamladı. Özdağ, Yeni Yol Grubu olarak Siber Güvenlik Kanun Teklifi’ne karşı çıkacaklarını ve özgürlüklerin korunması için mücadele etmeye devam edeceklerini belirtti.

"TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KORUNMASI ADINA TEKLİFİN MEVCUT HÂLİYLE KABUL EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR”

EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) -Saray mutfağında hazırlanmış, usulen imzaları tamamlanıp önümüze konmuş bir başka kanun teklifiyle yine karşı karşıyayız. Siber güvenliğin güçlendirilmesi hedefiyle sunulan bu teklif bireylerin hak ve özgürlüklerini doğrudan kısıtlayabilecek düzenlemeler içeriyor. Komisyon süresince de "Kanun içeriğindeki belirsiz kavramları giderelim, kurulacak siber güvenlik başkanlığına verilen aşırı geniş ve denetimsiz yetkilere bir sınır çizelim, bu sınırsız yetkilerin kullanımı kapsamında kişi ve kuruluşlara verilecek olan orantısız yaptırımların önüne geçelim." dedik, "Temel hak ve özgürlüklerin korunması adına teklifin mevcut hâliyle kabul edilmesi mümkün değildir, derinlemesine gözden geçirilmesi ya da tamamen geri çekilmesi zorunludur." dedik. Niye dedik tüm bunları? Çünkü sizin iktidarlarınızda bu sınırsız yetkilerin kimlere ve ne şekilde verildiğini çok açıkça gördük ve tecrübe ettik, o kişilerin liyakatsizliğini, yaşadıkları güç zehirlenmesiyle yaptıklarını hep beraber gördük. Size bir distopyadan örnek vereceğim, George Orwell'in 1984 romanında Okyanusya'nın tüm vatandaşları tele-ekranlarla izleniyor. Bu ekranlar hem yayın yapıyor hem de bulundukları yerdeki ses ve görüntüleri merkeze taşıyor. Hiç kimse hiçbir zaman bunların denetim alanından çıkamıyor. Bir düşünce polisliği kurulmuş; devletin ya da devleti denetleyen partinin belirlediği düşüncenin dışına çıkanlar, işlerin düzenini, gidişatını sorgulamaya çalışanlar bu polisler tarafından izleniyor, yakalanıyor ve işkenceden geçirilerek düzeltiliyorlar. Halk hükûmet tarafından uydurulmuş haberlerle besleniyor, "Big Brother" adlı efsanevi bir hükûmet liderine tapınmaya zorlanıyor, saçma sapan ifadelere inanmaları için beyinleri yıkanıyor. Vallahi, sizi bilmiyorum ama bu, bana çok tanıdık geliyor. Romandaki "Big Brother" gibi bizde de Sayın Erdoğan halkı tepeden izliyor. "Sesinizi kısmazsanız soluğu Silivri'de alırsınız." İşte, o "Big Brother" ülkede gasbettiği iradeyi, gösteriş olsun diye diktiği sarayları, bir ordu korumayla, araçla, uçakla gittiği ülkelerin vatandaşımıza yarattığı maliyeti, bu ülkedeki açlığı, bu ülkede üzerinden iş makineleriyle geçtiğiniz doğayı, HES'lerle gasbettiğiniz akarsularımızı, bu ülkedeki kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını, gençlerin geleceksizliklerini, beslenme, barınma sorunlarını, eşitsizliği, hukuksuzluğu, temel hak ve özgürlüklerin böyle Parlamento eliyle lağvedilmesini, seçildiği hâlde Parlamentoda görev yapması engellenen milletvekillerini yani Anayasa ihlallerini ve "İleriye götürülecek." denen ülkenin 1960'lara geri dönmesini de bu anlamda ve geriye götürülen bu ülkeden vatandaşın duyduğu rahatsızlığı konuşmayalım diye halkımız hamasete ve her gün asıl gündemden uzak, yeni bir gündeme boğuluyor. İşte, bir ülkede -tırnak içerisinde- başkanlık binaları, Parlamento binasının boyunu aştıysa bunun ne anlama geldiğini hepimiz böylece yaşayarak görüyoruz. Parlamentonun boyunu aşan o binalarda hazırlanan kanunlarla vatandaşı cendere altına almaya devam ediyor, hatta artık, Parlamento eliyle bir istibdat devri yaratıyorsunuz.

“O ZAMAN, BU YASANIN İSMİ "SİBER GÜVENLİK YASASI" DEĞİL, "SİBER DİKTATÖRLÜK YASASI" HÂLİNE GELİR”.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kanunun adı "Siber Güvenlik Kanunu" ama öyle maddeler var ki devleti partileştiren, partisini de devlet gören iktidarın hukuksuzluklarını meşrulaştıracak bir yasa metniyle karşı karşıyayız. Bu yasa ifade özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü, özel hayatın gizliliği gibi temel hakları tamamen hiçe saymaya başlayacak, vatandaşı da fişlemeye kalkacaklar. Evet, kabul ediyoruz, siber güvenlik bugün askerî güvenlik kadar ve belki de gelecekte ondan bile çok daha önemli, çok önemli bir mesele; her türlü önlemi almak lazım, her türlü yasal düzenleme hazırlanmalı ama siber mücadele öyle ucuz bir mesele de değil. Ülkeler, hatta şirketler siber güvenlik için milyarlarca lira para harcıyorlar; bir bankanın siber güvenliği için harcadığı parayı düşünün, bir savunma şirketinin, bir ordunun... Yahu, burada ortada bütçesi olmayan bir başkanlığı konuşuyoruz, bütçesi bile yok; niye hazırlandığı buradan belli oluyor. Zaten yeterince tahakküm altına aldınız insanları, her türlü sıkıntı da mutlaka birilerini paket yapıp Silivri F Tipi Cezaevine atıyorsunuz, şimdi de dijital diktatörlüğü kurma zamanı gelmiş; onu anlıyorum.

Bir de teklifin 6'ncı maddesi var, diğer arkadaşlar da konuştu. Yediden yetmişe herkesten toplayacağınız verileri anonimleştireceğinizi söylüyorsunuz. Bu verilerin yanlış ellere geçmesi, yanlış amaçlarla kullanılması riskini nasıl engelleyeceksiniz? Niçin taranan verileri bertaraf edip silmek yerine saklama ihtiyacı duyuyorsunuz? Sebep ne? "Kanunla anonimleştireceğiz" dediğiniz, vatandaşını fişleyen bir ülkede demokrasi var diyebilir misiniz, demokrasiden bahsedebilir misiniz?

Teklifin 16'ncı maddesinde de yeni bir suç türü uydurmuşsunuz; veri sızıntısı olmadığı hâlde veri sızıntısı yapılmış gibi bir algı oluşturma yöntemiyle kurumları ve şahısları hedef alma suçu. Bir kuyruk acısı sonrası konulan bir madde bu; hani, Bakanın gazeteciyi hapse attırıp sonradan kendisinin de ikrar ettiği. Genç bir gazeteci vardı, milyonlarca vatandaşın kimlik bilgilerinin çalınmasını haber yaptı, sonra çocuğu hapse attınız, eylül ayında Bakan çıktı "Evet, doğru." dedi, aynı Bakan ocak ayında da "Hayır, yalan." dedi. Hangisi doğru, hangisi yalan? Üç ay evvel "doğru" dediğine üç ay sonra "yalan" diyen Bakana biz nasıl inanacağız; Bakanın kendisi yalan. Milyonlarca vatandaşın bilgisini, yedi sülalesinin adresini, telefonunu, özel hayatıyla ilgili bilgileri panel sistemde satılırken İçişleri Bakanı operasyon düzenledi, onlarca kişiyi tutukladı. Hani veri sızıntısı yalandı? Niye bu adamlar tutuklandı o zaman?

Bu yasa teklifi muhalif gazetecilerin, medya mensuplarının, vatandaşların ve sosyal medya kullanıcılarının sindirilmesi için maddeler barındırıyor. Bu yasanın bu şekliyle çıkması Türkiye'de demokrasi kıskacının biraz daha daraltılması demek. O zaman, bu yasanın ismi "Siber Güvenlik Yasası" değil, "siber diktatörlük yasası" hâline gelir. Biz gelecek nesillere koktuğu için susan bir Türkiye değil 8'inci Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in söylediği konuşan bir Türkiye bırakmak zorundayız. Susan Türkiye kimseye hayır getirmez, geçmişte getirmediği gibi.

“16'NCI MADDE, BU MADDEYLE ETKİ AJANLIĞI KILIF DEĞİŞTİRMİŞTİR”

YENİ YOL GRUBU ADINA MEHMET KARAMAN (Samsun) - Kıymetli milletvekilleri, mevcut kanun metnindeki hâliyle Siber Güvenlik Başkanlığı âdeta Superman gibi süper güçlerle donatılmaya çalışılmaktadır. Sadece gerçek kişiler değil diğer türlü devlet ve kamu tüzel kişilikleri üzerinde de tahakküm kurulabilecek bir güce sahip olacaktır. Nitekim kendi hiyerarşik yapısında ast-üst ilişkisi olmayan kurumlara da talimat verebilecek bir yapı idareler arası çatışmaya sebep olacağı gibi kamu düzenini de sarsacaktır.

Kıymetli milletvekilleri, bir diğer problemli olduğunu düşündüğümüz madde ise 16'ncı maddedir. Bu maddeyle etki ajanlığı kılıf değiştirmiştir. Bakınız "Veri sızıntısı olmadığı hâlde..." deniyor. Kime göre, neye göre veri sızıntısı olmuyor? Yıllarca iktidar "Verileriniz güvende, hiçbir endişeniz olmasın." deyip durdu. Basın mensupları, sivil toplum kuruluşları yetkilileri ise "Veri sızıntısı olduğunu ve önlem almamız gerektiği konusunda vatandaşı uyardı." Sonuçta kim haksız çıktı? Siz haksız çıktınız. Yıldan yıla e-devlet, e-nabız verilerimiz çalınıyor, hâlâ "Yok." diyorsunuz. Açın, bakın Telegram kanallarında ücretsiz botlarla hepimizin verileri nasıl servis ediliyor?

MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Yeni kanuna göre bu cümleyi söylemek suç!

MEHMET KARAMAN (Devamla) - Şimdi, bu kanunla sizin aksinize bizi uyaran basın mensupları ve ilgilileri baskılamaya mı çalışıyorsunuz? Bırakın Allah aşkına, suç "Kral çıplak." diyenlerde değil, verilerimizin soyup soğana çevrilmesine engel olmayanlardadır. Bunlarla uğraşacağınıza, kimin haklı sesini kısmaya gayret göstereceğinize gerekeni yapınız ve vatandaşımızın verilerine sahip çıkmanın yollarını arayınız.

SİBER GÜVENLİK BAŞKANLIĞINA TANINAN OLAĞANÜSTÜ YETKİLER YARGISAL DENETİME TABİ TUTULMALI

DEM PARTİ GRUBU ADINA ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) -  Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; mevcut düzenlemeye ilişkin öneri ve sonucu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Mevcut düzenlemenin temel eleştirilerinin ışığında bu kanun teklifinin mevcut hâliyle kabul edilmesinin temel hak ve özgürlükler ile hukuki öngörülebilirlik ilkeleriyle bağdaşmadığı açıkça görülmektedir. Bu bağlamda aşağıdaki hususların yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.

1) Teklif, temel hak ve özgürlüklerin korunması perspektifiyle ilgili tüm paydaşların görüşleri alınarak yeniden ele alınmalıdır. Uluslararası düzenlemeler, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyinin metinleri, ayrıca anayasal ve mevcut kişisel verilerin korunması mevzuatı esas alınarak şeffaf, hesap verebilir ve denetime açık bir düzenleme oluşturulmalıdır.

2) Siber Güvenlik Başkanlığına tanınan olağanüstü yetkiler yargısal denetime tabi tutulmalı ve aşırı geniş yorum alanı bırakmayacak biçimde sınırlandırılmalıdır. Kritik altyapı tanımları somut kriterlere bağlanmalı ve idari müdahalelerin keyfî uygulanmasının önüne geçilmelidir.

3) Ceza hükümlerinde yer alan suç tanımları açık, öngörülebilir ve ölçülü olmalıdır. Suçun unsurları netleştirilmeli, hangi eylemlerin suç teşkil ettiği, hangi durumlarda hangi cezaların uygulanacağı hususları detaylandırılarak keyfî yargılamaların ve orantısız cezalandırılmalarının önüne geçilmelidir.

4) Kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliği ve haberleşme özgürlüğü anayasal güvence altına alınan temel haklardır. Bu hakların ihlaline yol açabilecek tüm düzenlemeler derinlemesine tartışılarak yeniden düzenlenmeli ve yargısal denetimin etkinliği sağlanmalıdır.

5) Basın özgürlüğü ve sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen kamu tartışması demokratik denetimin en önemli unsurlarındandır. Bu nedenle, eleştirel haber ve bilgi paylaşımının cezai yaptırıma tabi tutulacağı öngörülmemeli, özgür ve açık bir tartışma ortamının tesis edilmesine özen gösterilmelidir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *