Özilhan geçtiğimiz günlerde TÜSİAD'ın YİK toplantısında yaptığı konuşmada, laiklik ve demokrasinin öneminden bahsetmiş; kuvvetler ayrılığı ilkesini güçlendirmek adına denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimin güçlendirilmesini önermişti.
Kadıgil ise "Geçelim bu demokrat tavırları" diyerek tepki gösterdiği TÜSİAD için "AK Parti iktidarının mağduru değil, suç ortağıdır" ifadelerini kullandı.
TİP Sözcüsü, TÜSİAD'ın konuşmasını önemli olduğunu ve AK Parti iktidarının sonunu işaret ettiğini savundu.
"TÜSİAD'dan birtakım açıklamalar geldi. Geçmişin hesabını vermeyen, geleceği inşa edemez. Bugün şikayet ettikleri AKP iktidarı gökten zembille inmedi, başını TÜSİAD'ın çektiği, uluslararası sermaye çevrelerinin de aktif destek verdiği bir sürecin sonunda iktidara geldi bu karanlık yapı. Şimdi TÜSİAD, bu karanlığın yaratılmasında kendi payı yokmuş gibi, AKP'yi yıllarca hem açıktan hem gizlice desteklememiş gibi, AKP'den sonraki Türkiye'yi inşa etmeye kalkıyor.
Yine de TÜSİAD'In konuşması önemli. Çünkü AKP devrinin sonuna geldiğimizin kanıtıdır bu. Eğer TÜSİAD konuşacaksa, sadece şimdiye kadar AKP ile birlikte işlediği suçlarını itiraf etmek için konuşmalıdır. Ötesi laf-ı güzaftır."
Tuncay Özilhan ne demişti?
TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, konsey toplantısında yaptığı konuşmada demokrasi ve laikliğin önemine vurgu yaptı.
Özilhan, kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi çağrısında bulundu. Özilhan konuşmasının devamında, "Başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici ve denetleyici kuruluşların bağımsızlığı tartışma dışı olmalıdır." dedi.
Özilhan şunları söyledi:
"100 yıl önce Atatürk ve arkadaşlarının modern dünyanın üyesi olmak adına attıkları adımda en önemli adım laikliktir. Bu çerçevede, çalışmalarının kurumlar başlığı altında yer verilen 3 öneriyi çok önemsiyorum.
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının sağlanması çerçevesinde devletin tüm işlemleride hukukla bağlı olması ve etkin hak arama özgürlüğünün güvence altında olması.
Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin güçlendirilmesi, tüm vatandaşlar için tüm hak ve özgürlük alanlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarında geliştirilmesi. Siyasette ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemleriyle mücadele edilmesi.
Kuvvetler ayrılığını güçlendirmek için denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimin güçlendirilmesi, şeffaf, hesap verebilir, daha az merkeziyetçi ve etkin bir kamu yönetimi anlayışının yerleşik hale getirilmesi. Bu adımları atabilmek, geleceği hep beraber inşa edebilmenin temelini oluşturacaktır."