"Bu yoldan vazgeçin!"
Kars’ın Kağızman ilçesinde belediyeye atanan kayyıma tepki gösteren Tuncer Bakırhan, Kağızman Belediyesinin “gasp edildiğini” savunarak tarihi ve kültürel öneme sahip kente yönelik bu tutumu eleştirdi. Bakırhan, Kars’ın binlerce yıllık kardeşlik geleneğine vurgu yaparak, “Kars gerçek bir halklar mozaiğidir. Belki birçok kişi bilmez ama Türklerin Anadolu’ya giriş yaptığı ilk yerlerden biri de Kağızman’dır” dedi.
Kente ait bir atasözüne dikkat çeken Bakırhan, “Ekmek yediğin sofraya bıçak saplamayacaksın, yoksa adın namerde çıkar” ifadesinin halkların birlikte yaşamasını simgelediğini belirtti. Bakırhan, kapıyı çalarak içeri girmek yerine “kapıyı kırarak” girenleri kınadığını dile getirdi ve kayyım uygulamasının “komplo ve kumpas” olarak tanımladığı akıldan vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
“Halkın gözünün içine bakarak açıklama yapın” diyerek kayyım atanmasına tepki gösteren Bakırhan, barış ve kardeşlik çabalarının sürdürüldüğünü ancak bu uygulamanın Kağızmanlıların iradesine saygısızlık olduğunu vurguladı. “Bu yol yol değildir, derhal vazgeçin” çağrısında bulundu.
Tuncer Bakırhan, Türkiye ve Ortadoğu'nun kritik bir dönemeçte olduğunu ve önemli değişimlerin eşiğinde bulunduğunu belirtti. Bakırhan, "Türkiye ve Ortadoğu halkları için kader değiştirecek yeni bir başlangıcın eşiğindeyiz" dedi ve, "Yüz yıl önce kurulan modern ulus devletler, aslında kurtuluş ruhuna ters düşerek devlet ile halk arasında derin bir uçurum oluşturdu. Halk, kendi devletine yabancılaşırken, devlet de her fırsatta demokrasi ve hukuktan kaçındı" açıklamasında bulundu.
"Türkiye halklarının yüz yıldır süren tek tipleştirilme çabaları"na karşın, farklılıklarını koruyarak var olmayı sürdürdüğünü vurgulayan Bakırhan, "Baskılara rağmen farklılıklarımızla var olmayı başardık" ifadesini kullandı. Türk edebiyatının büyük ismi Yaşar Kemal'in sözlerini hatırlatan Bakırhan, "Demir olsaydık çürürdük, toprak olduk da dayandık" diyerek, zorluklar karşısında direnç göstermenin önemine değindi.
Bakırhan, Türkiye'nin çeşitliliğinin bir zenginlik kaynağı olduğunu ve bu farklılıkların birliği güçlendirdiğini belirterek, "Farklılıklarımız zenginliğimizdir ve birliğimizin güvencesidir" şeklinde konuştu. Bu düşüncelerle, farklılıklarla bir arada yaşamanın sadece mümkün olmakla kalmayıp, aynı zamanda zenginleştirici olduğunu vurguladı.
Bakırhan şöyle devam etti:
“Atacağımız her adım, Ortadoğu halklarının geleceğini belirleyecek”
Tuncer Bakırhan, Türkiye ve Ortadoğu’nun önemli bir eşiğe geldiğini belirterek, alınacak her kararın bölgenin kaderini tayin edeceğini vurguladı. “Atacağımız her adım, alacağımız her karar hepimizin geleceğini belirleyecek. Tarihi bir kavşakta olduğumuzu biliyoruz ve her adımımızı buna göre atıyoruz” diyen Bakırhan, toplumsal uzlaşının ve onurlu bir çözümün sağlanması amacıyla büyük bir çaba içinde olduklarını ifade etti.
“Öcalan’ın çağrısına dünyanın gözü çevrildi”
Abdullah Öcalan’ın yapacağı çağrının merakla beklendiğini dile getiren Bakırhan, “Dünyanın dört bir yanından mesajlar ve sorular geliyor. Büyük bir heyecan, büyük bir merak var. Milyonlarca insan, bu defa barış, adalet ve özgürlük gelsin diye dua ediyor” dedi.
“Diplomasi Ortadoğu’dan Avrupa’ya yayılıyor”
Bakırhan, İmralı heyetinin Federe Kürdistan’daki temaslarından söz ederek, barış diplomasisini Türkiye sınırlarının ötesine taşıdıklarını kaydetti. Hewlêr ve Süleymaniye’de çok verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini aktaran Bakırhan, bu temasların ulusal birlik adına tarihi adımlar içerdiğini söyledi.
Kürt liderlerden tarihi destek
Mesud Barzani ve Bafil Talabani gibi önemli liderlerle yapılan görüşmelerin barış sürecine büyük katkı sunduğunu belirten Bakırhan, “Sayın Barzani, Abdullah Öcalan’ın çözüm perspektifine güçlü destek verdiğini açıkça ifade etti. Sayın Bafil Talabani de, babası Mam Celal gibi bu perspektifi desteklediğini ve her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğunu söyledi” diye konuştu.
Barış yolunun anahtarı birlikte yaşam
Farklı kimliklerin kardeşçe yaşamasının önemine değinen Bakırhan, “Hewlêr’den Amed’e, Mardin’den Kobani’ye kadar tüm Kürtler barışa hazır. Türkiye’nin dört bir yanında halklarımız, barış için sabırsızlanıyor” diyerek, toplumun büyük kesiminin bu sürece destek verdiğini dile getirdi.
“İktidar da barışa hazırsa sorun çözülür”
Konuşmasında, “Hukuk ve özgürlükten yoksun bir toprakta ne devlet ne de insan mutlu olur” ifadesini kullanan Bakırhan, iktidarın da barış konusunda adım atması gerektiğini vurgulayarak, “İnançlıyız, kararlıyız. Yüz yıllık defteri kapatıp Türkiye’ye barışı getirebiliriz” ifadelerini kullandı.
28 Şubat Darbe Girişimi ve Dolmabahçe Mutabakatı
Tuncer Bakırhan, 28 Şubat Darbe Girişimi ve Dolmabahçe Mutabakatı’nın yıldönümüne denk gelen bu haftada, Türkiye'nin ve Ortadoğu halklarının geleceğini şekillendirecek adımların önemine vurgu yaptı. Bakırhan, "Bugün, Türkiye tarihine damgasını vuran iki önemli günün haftasındayız" diyerek, darbe tarihinin ve "Kürt sorununda barış umudunun yeşerdiği Dolmabahçe ruhunun" hatırlatıldığını belirtti.
Konuşmasında, Türkiye'nin 1997 darbesine karşı, 2015 demokratik çözüm umudundan yana olduklarını ifade eden Bakırhan, "Türkiye’yi darbe-demokrasi sarkacından kurtarmaya hazırız. Demokrasiyi darbe mekaniğinden kurtaralım" dedi. Tarihi kavşakta olduklarını vurgulayan Bakırhan, "Toplumsal uzlaşının ve onurlu bir çözümün kapısını aralamak için büyük emek harcıyoruz" ifadeleriyle barışa giden yolun ancak ortak çabayla mümkün olacağını sözlerine ekledi.
Öcalan'ın yapacağı çağrı
Özellikle Abdullah Öcalan’ın yapacağı çağrıya dünya genelinde yoğun ilgi gösterildiğini aktaran Bakırhan, "Ya silah, ya siyaset" diyenleri Dolmabahçe Mutabakatı’nın ruhuna bakmaya davet etti. Öcalan’ın da belirttiği gibi, "silahların susması, siyasetin konuşması" gerektiğini hatırlatan Bakırhan, "Gelin, Öcalan’ın kalıcı çözüm çabasını barışla taçlandıralım; çatışma döngüsünü kırmanın bir fırsatı olarak görelim" dedi.
Ayrıca, "Çatışmanın değil, çözümün; korkunun değil, huzurun Türkiye’sini inşa edelim" çağrısıyla, ülkenin geleceğini belirleyecek adımların, tüm halkların ortak çabasıyla atılması gerektiğini vurguladı.
Türk-Kürt ilişkilerine dair tarih ve geleceğe yönelik çağrı
Tuncer Bakırhan, Türk-Kürt ilişkilerinin köklü tarihsel referanslarla şekillendiğini ve geleceğe dair umut vaat eden adımların atılması gerektiğini vurguladı. Konuşmasında, tarihsel ortaklıkların önemini hatırlatırken, geçmişteki olumlu deneyimlere dayalı yeni bir barış ve uzlaşı sürecine çağrıda bulundu.
Tarihsel kökenler ve yazılı anlaşmalar
Bakırhan, Türk-Kürt ilişkilerinin acı deneyimlerle birlikte olumlu referanslara da sahip olduğunu belirtti. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kürt beyleriyle yapılan yazılı anlaşmanın, "Diyarbakır Eyaleti Kanunnamesi" ya da "Kürdistan Kanunnamesi" olarak devlet arşivlerinde yer aldığını hatırlatan Bakırhan, bu belgeye dayanarak, “Yüce Allah’ın birliğine yemin ederim ki, bu anlaşmayı hiçbir şekilde ihlal etmeyeceğim” sözleriyle verilen antlaşmanın ne kadar net olduğunu aktardı. Ancak, bu tarihsel sözleşmenin ilerleyen süreçlerde ihlal edildiğini sözlerine ekledi.
1921 Anayasası ve yerel yönetim anlayışı
Bakırhan, 1921 Anayasası’nın yerinden yönetimi esas alan, Kürtlerin ve diğer halkların kimliklerine, dillerine ve yerel yönetimlerine saygı gösteren tek anayasa olduğunu vurguladı. Ne var ki, 1924’te bu anlayışın ortadan kaldırılmasıyla, Kürt sorununun bastırma ve direniş ikileminin kapıları açıldığını dile getirdi. Kurucu iradenin mirasına sahip çıkanların, neden bu değerleri görmezden geldiklerini sorgulayan Bakırhan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar süregelen ortak yaşam adımlarını doğru okumaları gerektiğini belirtti.
Geleceğe yönelik barış ve birlik çağrısı
Bakırhan, “Dua ile başlayan süreçler, beddua ile bitmemeli” diyerek tarihsel ortaklıkların kıymetinin korunması gerektiğine dikkat çekti.
Ayrıca, “Gelin, çatışmanın değil, çözümün; korkunun değil, huzurun Türkiye’sini inşa edelim” diyerek, tüm halkların ortak paydada buluşması ve barışa ulaşması için kararlı olduklarını ifade etti. “Dünya değişiyor, Ortadoğu değişiyor, yaşam değişiyor. Gelin hep birlikte değişelim; rotamız demokrasi, rehberimiz barış olsun” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
Bakırhan, tarihsel referansların ışığında, Türk-Kürt ilişkilerinin geleceğinde barış, demokrasi ve yerel yönetim anlayışının yeniden canlandırılması gerektiğini belirterek, bu sorumluluğun tüm halkların ortak çabasıyla yerine geleceğine olan inancını yineledi.