İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4835 %0.01
36,5870 %-0.01
3.432.602 %0.06
3.066,55 0,43
Ara
MUHALIF GAZETECILIK GÜNDEM Yakup Dıvrak Batı'nın ikiyüzlülüğünü yazdı: "Soykırım mı? Al sana soykırım!.."

Yakup Dıvrak Batı'nın ikiyüzlülüğünü yazdı: "Soykırım mı? Al sana soykırım!.."

Son zamanlarda başta Fransa ve Almanya olmak üzere pek çok Batı ülkesinin geçmişte yaptığı soykırımlar nedeniyle özür dilediğini hatırlatan Yakup Dıvrak, "İyi; sen kalk Namibya’da 80.000 Herero ve 10.000 Nama öldür, 116 yıl sonra özür dile ve Nabia’ya da 1,1 milyar Euro proje finansmanı sağla ve dosyayı kapat!.." eleştirisinde bulumndu.

Yazarımız Yakup Dıvrak'ın, "Soykırım mı? Al sana soykırım!.." başlıklı makalesi şöyle:

Medeni Batı, ikide bir soykırım konusunu Türkiye’nin önüne koyar ya!
Peki şimdi ne olacak?

Almanya Namibya’daki soykırımı tanıdı, özür diledi ve de tazminat ödemeyi kabul etti. 
Fransa Afrika’da yaptıklarından dolayı özür üstüne özür diliyor… 
En son Kanada suçüstü yakalandı! 235 yatılı öğrencinin öldürülmesinin hesabını veremiyor… Kanada’nın sevimli Başbakanı Justin TREDEAU özür diledi, bitti… Sahiden bitti mi? 
Ya ABD’nin yerli halklara yaptıklarını nereye koyacağız?

Baştaki soruya geri dönelim. Peki şimdi ne olacak?
Artık aleni soykırım yapılamayacak. Ufak, ufak yerel savaşlarla idare edilecek. Silahlar satılacak. Tekeller kâr üstüne kâr edecek. En önemlisi de savaş gıda maddeleri üzerinden yürütülecek. Sadece gıda ürünlerinin genleriyle oynanmayacak, insanların genleriyle de oynanacak. Önce hasta et, sonra iyileştir… Daha doğrusu iyileştiriyormuş gibi yap… Bas ilacı, iğneyi; içir avuç avuç hapları… Ve gelsin milyon dolarlar…

Almanya’dan Türkiye’ye sık sık geldiğimde hep gözlemlerim; masalar mayonez ve ketçapla dolu. Neden acaba? Bir dilim ekmeği, bir bardak suyu hesaba yazanlar, neden her masaya bedava mayonez ve ketçap koyar, müşteriye ücretsiz ikram eder? Bu işin arkasında bir ‘Ali Cengiz Oyunu’ olmasın? Bunların içerisinde hangi kimyevi katkı maddeleri var acaba? Ve bu mayonez ve ketçabı üreten tekeller hangi ülkede konumlanmışlar?

İşi biraz somutlaştıralım. Sülfürik asit zararlı bir kimyevi maddedir ve gıda ürünlerine katılması yasaktır. Peki, aynı sülfürik asit diş macununda neden bulunur acaba? Ve neden hemen hemen her filmde diş fırçalama sahnesi bulunur? 
Neden, neden, neden? 
Diş fırçalama insanların beynine neden akıtılır sürekli. Başka hangi partiküller var diş macununda dersiniz? Biraz komplo teorisi gibi oldu değil mi? Ama değil. Tıpkı AVM’lerde ılık hava ve gevşetici müzikle formatlayıp mayıştırılarak alışverişe yönlendirildiği gibi diş macunuyla nereye yönlendiriliyoruz acaba?

İşte bütün bu işleri yapan Batı medeni, Türkiye ve Türkiye gibi emperyalizmin çemberini ilk kıran ülkeler soykırımcı öyle mi? Hadi canım sende… Önce, herkes kendi kapısının önünü süpürsün…

Ne diyordu Prof. Dr. İdris KÜÇÜKÖMER 1960’lı yılların ortasında?
“Türklerin ve Türkiye’nin tarihi henüz yazılmadı. Ama bir gün yazılacak…”
Yazılsın, yazılsın da biz de okuyup aydınlanalım. Türkiye, özür dilemesi gereken bir durum varsa özür dilesin. Ama şu medeni Batı da tarihini önüne koysun ve düşünsün. Batı bu işleri sadece özür dileyerek geçiştiremez.

İyi; sen kalk Namibya’da 80.000 Herero ve 10.000 Nama öldür, 116 yıl sonra özür dile ve Nabia’ya da 1,1 milyar Euro proje finansmanı sağla ve dosyayı kapat!..
Krizde Yunanistan’a birkaç yüz milyar yardım yap ama Namibya’ya sadece 1,1 milyar proje finansmanı… Siz sadaka anlayın. Hereroların ve Namaların torunları bu anlaşmayı ve proje desteğini reddediyor. Namibya’nın şaibeli politikacıları ve yöneticileri Almanya güzellemesi yapıyor…

Batılı ülkeler tam da bu nahoş konuları, biraz özür, biraz inkâr ve biraz da para verip susturarak kapatacakken, kiliselerdeki ve yatılı okullardaki çocuk tacizi rezaleti tekrardan gün yüzüne çıktı. Rezil mi rezil bir durum… İnsanın midesi bulanıyor… Ama Papa Hazretleri, bu konuyu protesto ettiği için istifasını sunan Kardinalin istifasını kabul etmiyor. Amma da medeni bu din adamları. Barış için, Latin Amerika’daki açlığa karşı tavır alan Hristiyan din adamlarını tenzih ederim. Bu konular başlı başına bir yazı konusu.

Tam da burada Kaptan aklıma geliyor. Ne diyordu Attila İLHAN? 
“Hangi Batı?” 


Evet, sizce hangi Batı?

Soykırımcı Batı mı yoksa medeni Batı mı? Faşist rejimler üreten Batı mı yoksa sanatın, edebiyatın, müziğin, teknolojinin kalesi Batı mı?

Bizim beğenip sevdiğimiz Batı burjuva demokrasinin hakkını veren, açık toplumu yaşatan hümanist Batı. Açık toplumda bireyi en üstte tutan Batı…

Kısacası Aydınlanmayı, Rönesans’ı ve Fransız İhtilali’ni yaratan Batı… Bilimin, ilimin, her türlü sanatın alt yapısını hazırlayan Batı…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *