İstanbul
Parçalı bulutlu
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
38,2863 %0.05
43,7286 %0.05
4.082,21 % -1,89
93.658,34 %5.535
Ara
Muhalif. GÜNDEM Yayın Kurulu Üyemiz Çiğdem Aydın'a son veda!

Yayın Kurulu Üyemiz Çiğdem Aydın'a son veda!

Yayın Kurulu Üyemiz, kadın hakları savunucusu, KADER ve  AÇEV Gönüllüsü, Psikolog Çiğdem Aydın için bugün Akatlar Kültür Merkezi’nde tören düzenlendi. Törenin ardından Aydın'ın naaşı Etiler Camii’nde kılınan cenaze namazıyla son yolculuğuna uğurlandı.

Okunma Süresi: 3 dk

Kadınlar cenazeyi kendilerinin taşıyacağını belirterek erkeklerin cenazeyi taşımasına izin vermedi. Aydın’ın cenazesi kadınların omzunda alkışlar eşliğinde defnedildi.

Kanser nedeniyle yaşamını kaybeden kadın hakları savunucusu Fatma Çiğdem Aydın, son yolculuğuna uğurlandı. Aydın için Akatlar Kültür Merkezi'nde defin öncesi anma töreni düzenlendi.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlı Aka, sivil toplum örgütü temsilcisi ve birçok kadının katıldığı törenin ardından Etiler Camisi’nde namaz kılındı.

Defin töreninden önce konuşan kadınlar Çiğdem’in taşıdığı kadın mücadelesi meşalesini her daim taşıyacaklarını ifade etti. Daha sonra cenaze Nafi Baba Türbesi içerisinde bulunan mezarlıkta defnedildi.

Çiğdem Aydın'ın dostları ve dava arkadaşları da üzüntülerini dile getirdiler.

Muhalif.com.tr Yayın Kurulu Başkanı Ümran Göçen:

"Şahane bir kadın, 

 Şahane bir dost,  

 ŞAHANE gülüşlü kadın, 

 Yokluğunu hep hissedeceğim 

 Huzur içinde uyu…"

Yayın Kurulu Üyemiz Sn. Fatma Çiğdem Aydın’ın vefatının ardından sosyal medyadan da çok sayıda paylaşım yapıldı.  

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü:

"Çiğdem, iyi bir öğretici ve iyi bir yoldaştı. Canımdan bir parça alıp gitti. Kadınların siyasette ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanında emeği çok fazla olan bir isim. Bu alanda yıllarca mücadele eden, bu mücadelesini ranta çevirmeyen ve son ana kadar, hasta olmasına rağmen fikirlerini dile getirmeye devam eden biriydi. Kadın mücadelesi için büyük ve acı bir kayıp."

Kadın Hakları Savunucusu Avukat Canan Arın: 

“Toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili hepimize çok şey öğretti. Siyaset okullarını ilk başlatan isimdi ve burada birçok kadına eğitim verdi. Nezaketi, iletişim biçimi, kadınlara olan saygısı ve her şeyden de önemlisi kadınlara olan inancıyla mükemmel bir insandı. Tüm hayatını sadece eşitliğe ve adalete adamış bir kadındı. Kadınlar ailesiydi. Çiğdem iyi ki hayatımızdan geçmiş. Onun bize öğrettiği öğretilerle biz başka kadınlara ulaşacağız artık. Son nefesine kadar bu mücadeleden bir an olsun bile vazgeçmedi.” 

Kemal Kılıçdaroğlu:

"Kadın hakları savunucusu Çiğdem Aydın’ın vefatından dolayı derin üzüntü duydum. Çiğdem Aydın'a Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum. Kadın hakları için verdiği mücadele asla unutulmayacak!" 

Dilek Kaya İmamoğlu: 

"Ülkemizin önemli değerlerinden, KA.DER, AÇEV gibi birçok kurumda değerli işlere imza atmış, psikolog, eğitimci, kadın hakları savunucusu Çiğdem Aydın’ı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Tüm sevdiklerine sabır diliyorum."

Gamze Akkuş İlgezdi:

"Kadın hareketinin önemli isimlerinden Çiğdem Aydın bizlere veda etti. Kararlı bir insan hakları savunucusunu, güven veren bir dostu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Başta sevgili eşi Sezai Aydın olmak üzere tüm ailesine, sevenlerine, kadın hareketine baş sağlığı diliyorum."

Av. Şerdil Dara Odabaşı:

"Psikolog, çevirmen, eğitimci, kadın hakları savunucusu ve önceki dönem Kadıköy Kent Konseyi başkanlığı yapmış olan Fatma Çiğdem Aydın'ın vefat ettiğini üzülerek öğrendim. Kendisine Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum."

Necati Özkan:

"Çok değerli bir dostumu kaybetmenin acısını yaşıyorum. Çiğdem Aydın ile Kader kampanyalarında çalışmış ve kendisini çok sevmiştim. Mükemmel bir insan, mükemmel bir kadın, mükemmel bir dost, lider ve aydındı. Mekanı cennet olsun. Ailesinin tüm ve sevenlerinin başı sağolsun."

Yorumlar
Aşağıdaki görselde işlemin sonucu kaçtır
Captcha Image
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Muhalif. BİLGİ NOKTASI Kanal İstanbul depremi tetikler mi?

Kanal İstanbul depremi tetikler mi?

Bilim adamlarının uyarısına rağmen hükümet Kanal İstanbul projesini tekrar gündeme almış, bina inşatlarını da başlatmıştı. Bugünkü depremin ardından vatandaşlar merakla 'Kanal İstanbul depremi tetikler mi?' sorusunu aratıyor. İşte detaylar...

Okunma Süresi: 8 dk

Son dönemde hükümet Kanal İstanbul projesini tekrar gündeme getirdi. Bilim adamlarının uyarısına rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da "İnadına yapacağız" demişti. Bugünkü depremin ardından Kanal İstanbul'un depremi tetikleyip tetiklemeyeceği merak konusu oldu. Peki gerçekten Kanal İstanbul depremi tetikler mi?

Kanal İstanbul depremi tetikler mi?

Kanal İstanbul'un doğrudan depremi tetikleyeceğine dair bilimsel bir kanıt yok — ancak dolaylı etkileri ve riskleri üzerine ciddi uyarılar var.

Uzmanların Görüşleri Ne Diyor?

Prof. Dr. Naci Görür (Yer Bilimci):
Kanal İstanbul’a en sert tepki veren uzmanlardan biri. Şunları söylüyor:

"Kanal İstanbul, depremi tetiklemez ama deprem bölgesinde, zemin yapısı zayıf bir alanda nüfus yoğunluğunu artırarak felaket riskini büyütür."

Yani, doğrudan fay hattını harekete geçirmez ama deprem geldiğinde hasarın ve kaybın katlanmasına yol açabilir.

Prof. Dr. Celal Şengör:
O da Kanal İstanbul’a karşı çıkanlardan. Projeyi "çılgınca" buluyor ve İstanbul’un altyapısını daha kırılgan hâle getireceğini savunuyor.

Jeoloji Mühendisleri Odası:
Kanal güzergâhındaki zemin özelliklerine dikkat çekiyorlar. Yer altı su kaynaklarının zarar göreceği, zemin sıvılaşmasının artabileceği ve dolayısıyla deprem anında binaların daha savunmasız hale geleceği belirtiliyor.

Özetle:
Kanal İstanbul doğrudan bir fay hattını kesmiyor, yani kendi başına bir depremi “başlatmaz”.

Ama Marmara depremi gibi büyük bir sarsıntı geldiğinde, projenin etrafındaki yapılaşma, altyapı ve zemin durumu riskleri büyütebilir.

Görür, Kanal İstanbul Süreci Bilgilendirme toplantısında şunları söylemişti:

"Marmara Denizi’nin içerisinden Kuzey Anadolu fayının kuzey kolu geçiyor. Bunlardan bir tanesi adaların güneyinde biz ona adalar. Adalar Fayı diyoruz. Diğeri de Yeşilköy açıklarından Silivri açıklarına kadar uzanan Kumburgaz Fayı diyoruz. 10 sene o faylar üzerinde araştırma yaptık. Ben de araştırmanın başkanı olarak İtalyan, Fransız gemileriyle tam donanımlı Türkiye'de olmayan, dünyanın en donanımlı gelmeleri ve bilim adamlarıyla çalışmalar yaptık. Bu iki fayın kilitli olduğunu saptadık. Kilitli fay demek şu anda enerji biriktiriyor. Kırılmasını engel olan bir sürtünme kuvveti var. O sürtünmeyi yendeği anda deprem üretecek. Yapılan çalışmalar Parsosns ve diğerleri Amerikalı bir bilim adamının çalışmasıyla 30 sene içerisinde her an olmak kaydıyla kırılma olasılığı yüzde 64 dedi ilk çalışmasında sonra revize ettiler. Geçen sene yüzde 47’ye düşürdüler. Şimdi bu kadar bariz, bu kadar yani her an olabilecek bütün dünyanın bilim dünyasının da kabul ettiği bir depremde herhangi bir sorun görmüyoruz demek yani akıl işi değil. Neyse onlar neye göre diyor onu bilmiyorum. Fakat ben size şunu şu kadarını söyleyeyim.

Bu Kumburgaz fayı kırılırsa kendi başına ilk başta kırılacak faydır. Yedi nokta iki minimum deprem üretir. Adalar fayı yalnız başına kırılırsa en fazla yedi mertebesinde deprem üretir. İkisi birden kırılırsa yedi buçuğa kadar gidebilir. İstanbul'u tehdit eden yedi buçukluğunda bir deprem vardır. Şimdi ben sizler de anlıyorsunuz falan ama ben inandığınıza da inanmıyorum depreme. Eğer inanmış olsanız bu kadar söze gerek yoktur. Bir an önce iş yapılırdı. Ben gerçekten bizim siyasilerimizin depreme yeterince hakikaten inandıklarını zannetmiyorum. Evet biliyorlar söylüyorlar konuşuyorlar ama öyle değil. Çünkü Türkiye'nin gündemini görüyorum ben. Yok böyle bir şey yok. Şimdi İstanbul'da, Marmara Bölgesi'nde daha doğrusu deprem olursa çok büyük bir kayıp veririz, can kaybı, mal kaybı tasavvur bile edilemez.

İstanbul'da en yetkili insanlar yani kurumlar bile yüzde altmışından fazlasının deprem dirençli olmayan yapı stokundan meydana geldiğini söylüyor. Siz İstanbul'u bir düşünün, sokağını düşünün, evlerini düşünün yani böyle kullandıkları betonu düşünün, korozyona uğramış demirleri düşünün. Daha şu anda herhangi bir şey yokken çöken evleri düşünün, halkın bilinçsizliğini düşünün. Bir sürü daha nedenler yaparsınız? İstanbul bizi çökertir beyler şaka etmiyorum. Yani İstanbul Marmara Bölgesi çökerse bütün Türkiye diz üstü çöker. Bunu duymayan duysun. Bu şaka değil ve buna inanmıyorsa da inandıklarına sorsun. Gerçekten bilim adamına sorsun. Yoksa böyle bilim adamı olup da titri çok olan var ya hani, siyasetin emrinde. Onları kastetmiyorum ben. Doğrudan doğruya, uluslararası nitelikte bilim adamına sorsun. Türkiye'nin Marmara Bölgesi çökerse ekonomik bağımsızlığı kalmaz.

Bizim ekonomistler, iş adamları, iş dünyası depreme hazırlanmayı bilmiyor. Onlar depreme hazırlanmak deyince sadece fabrikalarının sağlam olduğunu zannediyorlar bir de tahtaya vuruyorlar. Bana bir şey olmaz diyorlar. Emin olun ben bunu TÜSİAD'ın icra kurulunda da aynı konuşmayı yaptım orada gördüm. Bakın bu iş şaka değil. İBB'nin sırf yaptığı 97 bin binanın çok ağır hasar alacağını düşünürsek ölümün en fazla oradan olacağı, yüzde doksan yedi. Bir milyon yüz bin yapı stoku var, bina var. 97 binin içinden çöküleceğini düşünürsek ağırlıklı olarak 97 bin bina, yüz bin bina deyin. Her birini beş katlı söyleyin şimdi beş katlı kalmadı. Beş yüz kat demektir iki daire koyun, bir milyon daire. Her daireye dört kişi koyun, dört milyon insan ölümle burun buruna ölecek demiyorum. Ama ölümle burun buruna. Şimdi sizin vicdanınıza, insafınıza sığınıyorum. Dört milyon insanın kaçı yaşasın ya? Ne kadar azaltabilirsiniz? Yani tehlike büyük."

“KANAL İSTANBUL FAY HATTININ ÜZERİNDE”

"Bu Kanal İstanbul'a şimdi geleyim. Kanal İstanbul tam fay hattının Üzerinde şaka değil üzerinde. Yani Sazlıdere Barajıyla Küçükçekmece'nin denize açıldığı yerde canlı faylar cirit atıyor. Bizim çalışmalarımızda biz bunları gördük. Yani doğrudan doğruya bu Küçükçekmece'nin altı, Büyükçekmece'nin altı, Büyükçekmece'nin batısı, orada gördüğümüz heyelanların hepsi dipten doğrudan doğruya Marmara’ya doğru gelen canlı faylara bağlı. O faylar da Kumburgaz fayına bağlı. Kumburgaz Fayı harekete geçerse bütün bu faylar harekete geçecek. Sizi hiçbir güç orada ayakta tutmaya mümkün değil. Hele böyle betonla metonla yani bir diyelim kanal yapacaksınız ayakta durmasını düşüneceksiniz bu mümkün değil. Orada heyelanlar tamamen bu faylarla tetikleniyor. Orada şu anda bile hareket var. Bizim uzaydan yaptığımız çalışmalara göre şu anda yılda iki santimetreye varan hareket var hareket. Deprem meprem yok. Büyükçekmece kayıyor, batıya doğru kayıyor, güneye doğru kayıyor. Yani burada belediye başkanları var. O binalar şimdi güzel gözüküyor duruyor ya sahilde yapmışsınız. Bakın 20 sene sonra iddia ediyorum ben yaşar mıyım, yaşamam diyelim de ama o 20 sene sonra bunların hepsi şakülden kayacak. Çünkü alttan iki santim kayıyor. İki santim kayma 20 santim santim eder. Ancak şakülden kaydırır onu başlar çatlamaya. O büyük binaların hepsi çatlağın, patlağın kaymanın içinde kalacaklar ve oturmayacaklar. Şaka değil ama şimdi orada bol bol binalar yapıyoruz, gökdelenler yapıyoruz marifetmiş gibi. Orada zemin kötü çimentolanma yok, suyu fazla orada ivme değeri çok fazla yani depremin ivme değeri çok fazla depremin hızı orada çok fazla sıvılaşma çok fazla. Yani her şeyiyle orası tam bir cehennemin içi o bölge. Siz oraya yapı yapıyorsunuz yapı yoğunluğunu artırıyorsunuz insan getiriyorsunuz, nüfusu artırıyorsunuz. Bir deprem bölgesinde yapılmaması gereken tek şey ne kadar yapı o kadar insan o kadar ölüm demektir ya. Ya bunu anlamak bu kadar zor mu?"

“BU İŞİ SAKIN YAPMAYIN BAŞINIZA DERT ALIRSINIZ”

"Ama siz her şeyi bütün bunların söyledik kitaplar yazdık. İBB de bastı böyle cilt cilt kitaplar. Benim de en son kitabımız çıktı tekrar. Ben illa yapacağım diyor inat ediyorsunuz. Biz öyle çok yüksek adamların bileğini bükecek halimiz yok. Bilim adamı olarak bu yanlış diyoruz. Bilimsel verilere göre söylüyoruz. Yani onun dışında bir şey değil. Daha iyi bir bilim adamı varsa o da çıkar der ki sayın Görür senin dediğin şu şu şu şu doğru değil. O zaman bilim doğruyu kabul etmek zorundadır. Ama bugün karşımıza öyle çıkılmıyor. Şimdi inatlaşıyorsanız o zaman illa yapacağım diye. 64 milyar dolara çıkıyor diyelim. Şimdi burası çok özel bir bölge. Neden özel bir bölge. Ana faydan ayrılmış fay kollarının içerisinden geçtiği ivmesi, hızı, kayması vesairesi yüksek bir yer bu özel bir bölgedir. Yani dünyada her yerde depremin dalgaları geldiği zaman en fazla ivmenin olduğu, en fazla hızın olduğu en fazla titreşimin olduğu yer değildir. Oralar deprem zonlarıdır. Ben diyorsun ki inat ettim deprem sonunda kanal yapacağım. O zaman ben yenilgiyi kabul edeyim. O zaman diyeceğim yetkililere şu. Tamam yap yapacaksan yap. Ama burada yapacağın yapının fiyatını, maliyetini normal bir yerdeki yapı gibi asla düşünme. Yani bunu binaya örnek vereyim yani kanal yerine. Normal bir binanın metrekaresi 20 bin 30 bin lira ise sen buraya yüz bin harcamak zorundasın. O zaman bu Kanal İstanbul'un maliyeti 64 milyara mal olmaz 104 milyara da mal olmaz. Güneydoğu'daki gibi çok daha fazlaya mal olur. O zaman da benim bir hakkım var sormaya. Milyonlarca insanın can güvenliği yokken hayatları tehlikedeyken bu ülke bu kadar fakir fukaralıktan ezilirken sen niye 200 milyarı buraya vereceksin? Sebep ne? Ne bekliyoruz buradan? Ve işte burada herkes de söyledi yani. Bir getirisi yok, bir şey getirisi olsa kabul ederim yani. Getirisi olan bir projesi olsa bilim olarak kabul ederiz. Ne getiriyor bize Allah aşkına. Onun için aklı selim galip gelsin. Bütün yetkililere lütfen sesimi duyun rica ediyorum, yalvarıyorum. Benim hayatım bu yolla gitti, geçti. Bu işi sakın yapmayın. Başınıza dert alırsınız. Ve bu işi de çözemezsiniz. Yazıktır, günahtır"

Yorumlar
Aşağıdaki görselde işlemin sonucu kaçtır
Captcha Image
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *