HABER: MURAT BAYAR (MUHALİF/ÖZEL)
Koronavirüse bağlı pandeminin yoksulluğu derinleştirdiğini belirten, İnsan Hakları Savunucusu ve Derin Yoksulluk Ağı Kurucusu Hacer Foggo, araştırmalara göre yoksulluğun 3 milyon kişi arttığını söyledi.
Derin yoksulluk Ağı’nın Türkiye’de, günlük 5,5 doların altında geliri olan, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın varlıklarını kabul etmediği aşırı yoksullarla çalıştıklarını kaydetti.
Göçmenler, Romanlar gibi toplulukların yanısıra, tekstil müdürlerinden, gazetecilere, üniversite çalışanlarına kadar ki meslek gruplarının, “işsizlik ve sahipsizlik nedeniyle gıdaya erişemediğini gördük” dedi.
Türkiye’de sahadaki tespitlerinin, Dünya Bankası’nın ve Birleşmiş Milletler’in ötesinde olduğunu belirten Foggo, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, uzaktan eğitimin kalıcı hale geleceğini açıkladığına işaret ederek, “İnternete erişemeyen çocukların durumu ne olacak?” diye soruyor!
BİAT EKONOMİSİ
Bugüne kadar yoksulluk ile ilgili yapılan çalışmaların sadece “siyaseti”, “siyasetçileri” beslediğini, itaat- biat ilişkisi kurulduğuna dikkat çeken Foggo, pandemiye yönelik geçici ve stratejik olmayan bir çalışmanın yaygınlaştığını, yoksulluğu uzun vadeli ve kalıcı olarak çözme gayretinde bir çalışmanın olmadığını vurgulayarak, “Yerel yönetimlerin bu konuda, ‘mevzuatın öngördükleri’ dışına çıkamadığını” söyledi.
Çocukların oyuncak yerine gıda istemeye başladığını, bebeklerin yokluktan mama yerine, katı gıda yemeye zorlandığını belirtirken, marketlerde mamalara alarm takılmasının, yoksulluğun ulaştığı yeni boyutu gösterdiğini belirterek şöyle söyledi:
“Marketlerdeki alarmlı mamayı gördüğünüzde rahatsız olmuyor ve ‘O bebeğin hakkı’ demiyorsanız yoksulluk derinleşmeye devam edecek” dedi.
SOSYAL YARDIMLAR, TEMEL GELİRLE BİRLİKTE VERİLMELİ
Hacer Foggo, açlıkla ilgili akut bir durum olduğunu, buna, patates ve soğanın da dâhil, olduğunu belirtiyor: “O evlerde yaşayan bir bebeğin beze ve mamaya da ihtiyacı olduğu unutulmamalı. 2-3 ayda bir verilen, patates soğan değil de düzenli olmalı, aileleri teşhir etmeden, hak temelli bir bakışla yapılması gerektiğini vurguluyorum. Bunlar yeterli mi diyeceksiniz, tabii ki değil.”
Bir kaos olduğunu kaydeden, Foggo, BM’nin (Birleşmiş Milletler) pandemiyi, 2. Dünya Savaşından sonra en büyük kriz hali olarak okuduğunu ve savaş ekonomisi uygulanarak, temel bir gelire ihtiyaç olduğunu belirterek, “Şimdi koli geldi ama ya sonraki ay?” diye belirsizliğe mahkum olmamaları aynı zamanda sadece gelire ve gıdaya odaklanmış bir sosyal politikanın da yeterli olmadığını vurguluyor.
Pek çok insanın icralık olduğunu, makineye bağlı koah hastalarının evinde, borca bağlı elektriğin kesildiğine işaret ederken Foggo, “Özelleştirilen elektrik şirketlerine maddi destek yapılırken, faturasını ödeyemediği için elektriği kesilen ailelere ‘af’ düşünülmüyor” dedi.
Kırsaldan, metropole gıda trafiğinin de, köyde tarımın bitmesi ile sona erdiğini, Türkiye’de yoksulluğun en büyük sigortası olarak gösterilen, aile yapısının da yara aldığını ifade ediyor.
Foggo, Dünya Bankası verilerine göre, yoksulluğun yılın ilk üç ayına göre 3 milyon kişi artarak, yüzde 25’ler seviyesine çıktığını kaydediyor: “Ünlü müzisyenlerin arkasında çalıp, iyi para kazanan müzisyenler, an itibariyle gıdaya erişemiyorlar.
Büyük bir kısmı İstanbul’da bulunan müzisyenlere verilecek bir koli için istenen bürokrasiden utandıkları için çoğu bu “yardımdan” da vazgeçmiş, depresyona girmiş durumdalar.
Türkiye’de tarımın da, sanayinin de öldüğü tespitini yapan Foggo, devletin elindeki kuruluşların da özelleşmesiyle, yoksulluğun iyice derinleştiği tanısını koyuyor.
DİJİTAL YOKSULLUK
Derin yoksulluk içindeki çocukların, internete erişemediğini neredeyse iki öğretim yılı boyunca hiç eğitim alamamış binlerce çocuğun olduğunu anlatıyor. Bunun da bir dijital yoksulluk olduğunu ve bu konunun da bir an önce masaya yatırılması gerektiğini vurguluyor.
Foggo, merkezi ve yerel yönetimlerin, yani tüm kamunun ortak bir stratejiyle yardımı götürürse, hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceğini kaydederek şu saptamayı yapıyor: “Temiz suya erişemeyen aileler var. Kamu bunun için ne yapıyor?”
Kovid-19 pozitif ailelerin aç bırakılmaması gerektiğini, hem çalışamayan hem de hasta insanların bağışıklıklarını güçlendirici bir uygulamanın ise olmadığına işaret ediyor.
“AÇLIK” İÇİN BÜROKRASİ ASKIYA ALINMALI
Foggo, hayatında hiç yardım istememiş insanların gıdaya erişemediğini, belediyelerin inanılmaz prosedürlerinden, utanıp, yıldıklarını ve depresyona girdiklerine dikkat çekiyor: “İlçe belediyelerinde, bütün bu prosedürlerin de tartışılması lazım. Deprem ve pandemi gibi kriz durumlarında sizin prosedürünüzü de askıya alıp, tartışmanız gerekiyor. Açlığın hiyerarşisi, bürokrasisi olmaz”
Yardımın, başlarda, inceleme yapmadan verilmesinin önerildiği ancak, karşı çıkıldığını anlatarak, sosyal hizmet mevzuatında da arızalı durumların görüldüğüne işaret ediyor.
Bir takip sistemi kurulup, sahada çalışması gerektiğini söyleyen, Foggo, sosyal incelemelerin yetersiz olduğunu ve yoksulluğu azaltıcı bir çalışma görmediğini anlatıyor.
5 YIL BOYUNCA YENİ YOKSULLAR OLUŞACAK!
Hayatları boyunca hiç sosyal yardıma başvurmamış ama birden bire gıdaya erişemeyen bir kesimin olduğunu belirten, Foggo bu kesime, “Yeni yoksullar” diyor. Yeni yoksulluğun önümüzdeki 3-5 yıl boyunca devam edeceği tespitini yaparken, dayanışma ağı olarak kendi güçlerinin de sınırlı olduğunu söylüyor.
Önümüzdeki orta vadeli dönemi, yeni sosyal yardımlar ve yeni sosyal kartlar olarak okuyan, Foggo, yoksulluğu yeniden tartışmak gerektiğini, temel ihtiyaçları karşılamaktan öte, buralarda istihdama yöneltecek projelere ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
ÇIKIŞ YOLU TEMEL GELİR PROJELERİNDEN GEÇİYOR
Foggo, temel gelir modelli, sabit bir gelire ihtiyaç olduğunun kesinlik kazandığını ve ancak temel gelir üzerinden, istihdam projelerinin ortaya çıkabileceğini ifade ediyor.
Foggo bugüne kadar uygulanan politikaların “bağımlılık”, “biat-itaat”, “muhtaçlık” ilişkileri üzerinden kurulduğunu artık yoksulluk meselesine insan hakları temeli üzerinden bakılması gerektiğini vurguluyor: “Bir tek yol var. Kısa vadede bir an önce temel gelir projesi hayata geçirilmeli, uzun vadede derin yoksulluk yaşayanların kollarındaki kelepçeyi çıkartıp onları bağımlılık ilişkisinden çıkartıp özgürleştirecek ve kendi ayakları üzerinde duracak politikaların hayata geçirilmesi gerekiyor.”
Hacer Foggo / Fotoğraf: Gürcan Öztürk