Kadir Serkan Selçuk yazdı:

ABD’nin panzehri: Demokrasi

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
ABD’nin panzehri: Demokrasi
Abone ol

Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin ana gündem maddelerinin başında ABD’deki başkanlık seçimleri geliyordu. Trump ile Harris arasındaki yarışı kimin kazanacağı ve ardından neler olabileceği üzerine zaten haftalarca konuşulmuştu. Aynı tartışmalar seçim akşamında ve sonraki günlerde de sürdü.

Tartışmaların odak noktası, kazanacak adayın Türkiye’nin de dahil olduğu coğrafya üzerinde nasıl bir politika izleyeceğiydi. Herkes Trump’ın veya Harris’in kazandığı senaryolara göre uzun uzun konuştu ve Ortadoğu ile Rusya-Ukrayna savaşında olabilecek gelişmeleri masaya yatırdı.

Aslında kim kazanırsa kazansın uzun vadede belirgin bir strateji değişikliğini kimse beklemiyordu. Ancak yine de kısa, orta ve uzun vadede neler olabileceği ile ilgili uzmanlar ve uzman olmasa da her konuda görüş sarf edenler bol bol ekranlarda göründü.

Bu tür oturumlarda sık sık tekrarlanan, “ABD’nin en az 50 yıllık stratejisi bellidir, kim başkan olursa olsun bu değişmez” bilgiçliğinden öte, ABD’nin uzun vadeli stratejisinin değişmeyecek olmasının ana sebebi emperyalist bir ülke olmasıdır. Başkan kim olursa olsun, yine bütün dünyada pazarlar ve hammaddeler aranacak, enerji kaynaklarına sahip olunmaya ve halklar sömürülmeye çalışılacaktır. Ülkenin ayakta kalabilmesi ve Çin-Rusya ortaklığı ile girilen paylaşım mücadelesinde geri kalmamak için kendileri adına bunun yapılması zorunludur. Bu belliyken kimin başkan olduğu, tartışılması gereken en son meseledir. Türkiye’deki haber kanallarında her dört senede bir neredeyse aylarca bu konunun konuşulması, artık yapacakları yorumlar son derece sınırlı hale gelen ekran yüzlerine bir müddet için gündem maddesi oluşturmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Asıl üzerinde durulması gereken, ABD’nin başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgeleri üzerine yaptığı ve yapacağı planlardan çok, ABD’nin plan yaptığı ülkelerin halklarının vermesi beklenen karşılık olmalıdır.

Tam da bu noktada açıkça belirtmek gerekir ki, ABD’ye karşı olsun da hangi fikirde olursa olsun anlayışı doğru değildir. ABD emperyalizminin karşısında olan ama kendi toplumuna baskıyla, zulümle acı çektiren parti ve liderler en az ABD kadar suçludur. Bu sebeple, Mahsa Amini’yi öldüren İran rejimine, kız çocuklarının okumasını yasaklayan Afganistan’daki Taliban yönetimine ya da sivilleri öldürmekten çekinmeyen Hamas’a sempati duymak olanaksızdır.

Bu tür rejimler ve uygulamaları, ABD’ye Ortadoğu’dan elini çekmemesi adına fırsat yaratmakta, Büyük Ortadoğu Projesi veya Arap baharı gibi planlarla kendi hükümranlığını sürdürmesini ve bunu bütün dünyaya meşru kabul ettirmesini de sağlamaktadır.

ABD’nin gözünü diktiği ülkelerde yaşayan toplumların ne her türlü hakları kısıtlayan diktatörlere ne de ABD’nin sahte demokrasisine ihtiyaçları vardır. Bu tablo bize, özellikle Ortadoğu’da tek kurtuluş ümidinin halklar tarafından kurulmuş ve benimsenmiş gerçek demokratik rejimlerin oluşturulmasında olduğunu göstermektedir.


Yorum Yazın