AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Kara harekatı korkunç sonuçlar doğurur

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Kara harekatı korkunç sonuçlar doğurur
Abone ol

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Kara harekatı hem insani hem de bölgesel bir çatışmayı tetikleme açısından korkunç sonuçlar doğuracaktır. Kara harekatına odaklanmışken şu an bile devam eden hava harekatının bundan daha az korkunç sonuçlar doğurduğunu söylemek mümkün değil" dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde düzenlenen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.

Cumhuriyet'in 100. yılının hafta sonunda kutlanacağını anımsatan Çelik, kutlama etkinliklerinin kapsamlı bir şekilde icra edileceğini, Ankara'daki törenlerden sonra İstanbul'da da yapılan hazırlıklarla bütün milletin gözleri önünde Cumhuriyet'in 100. yılının şan, şerefle kutlanacağını söyledi.

"Birinci Dünya Savaşı'nın ardından büyük mücadeleler içinde Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak, bizi yok etmek isteyenlere karşı bir kere daha tarihte varız, buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz, mesajımızı güçlü bir şekilde verdik" diyen Çelik, Cumhuriyet'in demokrasiyle taçlanması mücadelesinin de çeşitli sıkıntılara, darbe girişimlerine rağmen bugünlere kadar geldiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminden itibaren yapılan güçlü devrimlerin, Cumhuriyet'in demokrasiyle taçlanması ve her türlü vesayet egemenliğinin sona erdirilmesi bakımından son derece tarihi olduğunu vurgulayan Çelik, "Geldiğimiz noktada, bir kez daha Türkiye Yüzyılı'na büyük bir güven ve gururla bakıyoruz. Şan ve şerefle Cumhuriyetimizin 100. yaşını kutluyoruz. Bir kere daha milletimizin bayramını tebrik ediyoruz" diye konuştu.

İsrail-Filistin çatışması

Çelik, Gazze'deki olaylar devam ederken insani durumun da herkesin gözleri önünde giderek ağırlaştığını ifade etti.

Bu çerçevede Türk milletinden gelen taleplerin, büyük bir vicdani ve insani duruş olarak gösterilmesi için cumartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılacağı büyük bir mitingin İstanbul'da icra edileceğini anımsatan Çelik, Gazze'deki insanlık dışı ablukanın kabul edilemez olduğunu bütün dünyaya göstereceklerini dile getirdi.

Gelinen son noktada vahim gelişmelerin söz konusu olduğunu, çocukların hastanedeki hayatlarıyla ilgili kaygının herkes tarafından taşındığını aktaran Çelik, bugün maalesef o hastanelerin bütün altyapısının yok edildiğini, çocuklara ve yaralılara hizmet veremez hale geldiğini belirtti.

'Gazze bütün insanlığın sınav verdiği bir yer haline gelmiş durumda'

Ölen Filistinli sayısının 5 bine yaklaştığını, bunun yarısının çocuk olduğunu ifade eden Çelik, şunları söyledi:

"Kadın ve masum insanlar günlerdir bombalanarak hayatlarını kaybediyorlar. Yaralıların tedavi edilmesi için herhangi bir sağlık altyapısı olmadığı için Gazze, facia üzerine facia eklenerek bütün insanlığın sınav verdiği bir yer haline gelmiş durumda. İnsan hakları örgütlerinin bunu soykırım olarak adlandırmaya başlamış olması bütün insanlık için aslında bir uyarı işareti. Bütün bunlar olurken Batılı hükümetler ne yapıyorlar? Batılı hükümetler, Filistin'e destek yürüyüşlerini engellemeye çalışıyorlar, Filistin bayrağını suç unsuru haline getirmeye çalışıyorlar. Allah'tan Batı'nın pek çok ülkesindeki başkentlerde vicdanlı insanlar soyluluk, asalet göstererek mazlum insanların yanında olduklarını ifade eden büyük yürüyüşlere imza atıyorlar. Belki de bu hükümetlerle dünya halkları arasındaki en büyük ayrışmalardan biri bu şekilde yaşanmış oluyor."

'Savunmasız sivillerin üzerine bomba yağdırma...'

Batılı liderlerin de İsrail'i düzenli olarak ziyaret ettiklerini, hepsinin ezberlediği, ortaklaşa "İsrail'in kendini savunma hakkı var" cümlesini kurduğunu söyleyen Çelik, egemen her devletin kendini savunma hakkının olduğunu vurguladı.

Ancak İsrail'in kendini savunma hakkının, çocukları öldürme hakkı olmadığını belirten Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:

"İsrail'in kendini savunma hakkı, savunmasız sivillerin üzerine bomba yağdırma, bütün bölgeyi içine sürükleyeceği bir bölgesel çatışmayı tetikleyebilecek büyük bir provokasyona imza atmak değildir. Batılı liderlerin İsrail'in kendini savunma hakkından bahsederlerken aynı zamanda da Filistinli çocukların, masum sivillerin yaşama hakkından ve Gazze'nin insanlığın gözü önünde yok edilme çalışmasına karşı herkesin durması gerektiğinden de bahsetmeleri gerekir. Bugün sadece İsrail'in kendini savunma hakkından bahsedip bu cümleyi yalnız başına bırakmak 'İsrail'e sen daha çok katliam yap, cinayet işle' demekten başka bir anlama gelmemektedir. İsrail'in kendini savunma hakkı, uluslararası hukuk kuralları içerisinde olur. Hukuka ve insan haklarına riayet içerisinde olur. Eğer siz masum çocukların ve sivillerin cesetleri üzerinden kendini savunma hakkı var diye konuşursanız, bu 'daha çok insan öldürün' demekten başka bir işe yaramaz."

- "İsrail, Gazze'yi insansız toprak parçası haline getirme peşinde"

Çelik, tüm dünyanın günlerdir İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekatının ne tür korkunç sonuçlar doğuracağını tartıştığını dile getirdi.

"Kara harekatı hem insani hem de bölgesel bir çatışmayı tetikleme açısından korkunç sonuçlar doğuracaktır. Kara harekatına odaklanmışken şu an bile devam eden hava harekatının bundan daha az korkunç sonuçlar doğurduğunu söylemek mümkün değil" diyen Çelik, şunları kaydettİ.

"Kara harekatının korkunçluğundan bahsederken şu anki hava harekatlarının ortaya çıkardığı facianın normalleşmemesi lazım. Kendisine yapılan saldırıya karşılık verirken 2 milyona yakın sivilin, yaklaşık 1,1 milyonunun yaşadığı Gazze'nin kuzeyini bu şekilde bombalamaya kimin hakkı var? Bu kadar insanın üzerine bomba yağdırmaya kimin hakkı var? Tüm dünya Gazze'ye insani yardımı konuşurken İsrail ise Gazze'yi insansız toprak parçası haline getirme peşinde. Herkes insani yardımdan bahsederken İsrail'in, Netanyahu hükümetinin ne yapmak istediğini görmek bakımından düşünülmesi gereken budur. Filistinlileri Mısır'a mı, başka bir çöle mi sürelim diye plan geliştiriyorlar. Gazze'nin herhangi bir kara harekatıyla insansız toprak parçası haline getirilmesi insanlık dışı bir hedef olur, bölgede çok daha büyük çatışmaların çıkmasına yol açar."

'İki devletli çözüm'

Ömer Çelik, Gazze'nin bir açık hava hapishanesi durumunda olduğunu, 2007'den beri dünyanın en ağır şartlarının, modern zamanın en uzun süren işgallerinden birinin devam ettiğini belirtti.

Kime sorulsa "İki devletli bir çözümden yanayız" cevabının alındığını aktaran Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İki devletli çözümden yanayız, diyenlerin iki devletli çözümün hayata geçmesi için uygulanabilir bir protokolü, uygulama planı var mıdır? Bir uygulama planı da yok. İki devletli çözümden bahsedip arkasından Gazzelilerin, Batı Şeria'dakilerin ölümlerini seyretmek, bu iki devletli çözümü bu şekilde dillendirmek de aslında bütün bu zulümlere seyirci kalmak anlamına geliyor. İki devletli çözümden bu saatten sonra bir uygulama, eylem planı çerçevesinde bahsedilmesi gerekir. Net bir durum var. İşgali görmezden gelerek herhangi bir şekilde bu bölgede barış ve normalleşmenin sağlanması mümkün değil."

İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların sona ermesi ve iki devletli bir çözümün hayata geçirilmesi gerektiğine vurgu yapan Çelik, "Sorunun çözümü askeri değil, sorunun çözümü siyasidir. Çünkü bugünkü çatışmaları ortaya çıkaran tablo, bundan önceki çatışmaları da ortaya çıkaran tablo bu işgalin neticesi olarak gündeme gelmiştir. İşgal sona ermeden iki devletli, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devleti kurulmadan bu meselenin herhangi bir şekilde çözülmesi mümkün olmayacaktır" diye konuştu.

Filistin'de işgal görmezden gelinerek bir normalleşme gerçekleştirilmeye çalışıldığını belirten Çelik, ancak işgal devam ettiği müddetçe, olumsuzluklar olumlu ve anlamlı siyasi çözüme dönüşmediği müddetçe herhangi bir şekilde gerilimlerin sona ermesinin mümkün olmadığını dile getirdi.

Çelik, şöyle devam etti:

"Bütün bunlar olurken Amerika Birleşik Devletleri kurallara dayalı düzenden bahsediyor. Kurallara dayalı bir uluslararası düzenin olması için herkesin hukuk içerisinde hareket etmesi gerekir. İsrail'in kendini savunma hakkı diyerek çoluk çocuk öldürme hakkını savunanlar veya bunu görmezden gelenler kurallara dayalı bir uluslararası düzenin en büyük şu anda provokatörü durumundalar. Buna karşı en büyük provokasyonu gerçekleştirenler durumundalar. Bir yandan Netanyahu hükümetinin saldırganlığı, bir yandan da yaklaşan, gelecek yıl yapılacak Amerika seçimleri sebebiyle bir iç siyaset konusu, bir iç siyaset yarışı haline gelmesi sebebiyle bu kadar insan bu bombaların altında hayatını kaybediyor."

'Masum insanlar ölmeye devam ediyor'

Bölgede olaylar başladığı an ilk düşünülmesi gerekenin, barış aklıyla ve siyasi akılla, buna yönelik çözüm kapasitesiyle meselenin nasıl ele alınacağı olduğuna dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:

"Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk yaptığı şey ne oldu? Oraya savaş gemisi göndermek oldu, uçak gemisi göndermek oldu. Şimdi gelinen noktada da maalesef çok daha vahim bir şekilde Gazze tipi coğrafyalarda deneyim sahibi birtakım Amerikalı askeri yetkililerin İsrail'e gönderileceğinden bahsediyorlar. Ne için? İsrail'in yapmasından bahsettiği kara harekatına destek olmak üzere. Yani şimdi hem kurallara dayalı düzenden bahsedeceksiniz hem de bir yere daha çok adam öldürebilsinler diye birtakım askeri yetkililer göndereceksiniz. Başından beri bu şekilde bir tutum ortaya konulması bir çözüm odaklı değil, tam tersine bölgedeki çatışmaları büyütecek maalesef çok yanlış odaklı bir yaklaşımın olduğunu herkesin gözü önünde göstermiştir."

Çelik, Amerikalıların bütün dünyanın isyan ettiği bombalamalar karşısında sadece uçak gemisi, savaş gemisi göndererek ya da benzeri coğrafyalarda deneyimli askeri yetkili göndereceklerini söyleyerek çatışmanın derinleşmesine katkı sağlamaktan başka hiçbir iş yapmadığını vurguladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun olaylar başlar başlamaz, "Öyle şeyler yapacağız ki bütün Orta Doğu'daki harita değişecek" dediğini aktaran Çelik, şöyle konuştu:

"Daha saldırı olur olmaz, olaylar başlar başlamaz Netanyahu'nun çıkıp da Orta Doğu haritasını değiştirmeye soyunması, burada mevcut herhangi bir şekilde bir saldırıya karşılık verilmesinden öte bunu vesile addedip birtakım başka planların hayata geçirilmeye çalışıldığını gösteriyor. Düşünebiliyor musunuz? Bütün dünyanın küresel güç mücadelesi, 360 kilometrekarelik bir alana Gazze'nin üzerine yığılmış durumda. Bu güçlerin karşısındaki güçler de şimdi oraya savaş gemileri gönderiyorlar, Gazze açıklarına. Dünyadaki bütün vekalet savaşları, dünyadaki bütün güç mücadelesi 360 kilometrekarelik Gazze toprağının üzerine boca ediliyor. Peki bütün bunlar olurken ne oluyor? Orada açık hava hapishanesi içinde yaşayan 2 milyon insan her gün bombalanıyor, her gün ölüyor. Bütün bu güç satrancı içerisinde, bütün bu güç mücadelesi, bütün bu vekalet savaşları içerisinde masum insanlar ölmeye devam ediyor."

Çelik, Gazze'de yaşananların uluslararası düzenin her türlü meşruiyetinin iflası anlamına geldiğini belirterek, bundan sonra diplomatik akılla girilecek yere savaş aklıyla girilirse, çözüm önerisiyle gidilecek bir yere uçak gemisiyle gidilirse, buradaki çatışmanın derinleşmesine ve bu derinleşmenin daha çok insan ölümüne yol açmasına imkan verilirse o zaman başka güçlerin de aynı şekilde hareket edeceğini ifade etti.

2 milyon Filistinlinin Mısır'a gönderilmesi

Çelik, Filistinlilerin bir çözümmüş gibi Mısır'a sürgün edilmesinden bahsedilmesinin ahlaksız bir yaklaşım olduğunu dile getirerek, "Siz tutacaksınız Filistinlilerin kendi toprağından, 'Biz bu topraklardan sürüyoruz ve sizi başka bir ülkenin topraklarına gönderiyoruz' diyeceksiniz. Kimin hakkı var buna? Burası Filistin toprağı. Siz bu insanları hem bombalayacaksınız hem öldüreceksiniz, arkasından da ateşkes çağrılarına olumsuz cevap vereceksiniz, arkasından da gelin 2 milyon kişiyi Mısır'a gönderelim... 2 milyon kişinin bir başka ülke gönderilmesi, kendi yerlerinden zorla göç ettirilmesinin ne kadar büyük bir facia doğuracağı açıktır. Ne kadar büyük bir insanlık dramı doğuracağı açıktır. Bütün bu bir bölgede ne kadar büyük çalkantılara sebep vereceği açıktır" diye konuştu.

Filistinlilerin, Mısır'a gönderilmesi teklifinin Filistin Devleti'ni tamamen ortadan kaldıracak bir yaklaşım olduğuna dikkati çeken Çelik, "Cumhurbaşkanımız olayın olduğu ilk andan itibaren her iki taraftan da sivillerin ölümüne karşı çıkarak iki devletli çözümün hayata geçmesinin bu işin nihai çözümü olduğunu ifade eden çok güçlü bir diplomasi yürütüyor. Türkiye Cumhuriyeti, elindeki bütün imkan ve kabiliyetlerle ateşkesin sağlanması ve siyasi çözümün hayata geçmesi için şu anda en güçlü biçimde öne çıkmış durumdadır" dedi.

'Derhal ateşkes ilan edilmesi gerekir'

Çelik, ne herhangi bir şekilde çatışmaların derinleşmesi, çatışmaların derinleşmesinden bir siyasi proje çıkarmak isteyen ülkelerin yanında duracaklarını ne de herhangi bir şekilde sivil ölümlerinin yanında duracaklarını vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bütün bunların hepsine karşı bir şekilde bir siyasi çözümün hayata geçmesi gerektiğini düşünüyoruz. O sebeple derhal acilen ateşkes ilan edilmesi gerekir. Bu ateşkesin bir garantörlük altına alınması gerekir ve tüm tarafların elindeki sivil rehineleri derhal serbest bırakması gerekir, çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere. Ondan sonra da iki devletli çözüm için bütün uluslararası toplumun elini taşın altına koyması gerekir. Aksi halde bunun karşısında duran herkes bu cinayete ortak olur."

Ateşkesten bahsedildiğinde bunu veto edenlerin vetonun neticesinin binlerce çocuğun ölümü anlamına geldiğini bilmiyormuş gibi hareket ettiğine işaret eden Çelik, şunları söyledi:

"İnsanlığın vicdanı başkentlerde ayakta ama Batılı hükümetler tam tersi bir yere bakıyorlar. O sebeple devlet aklını çalıştırmanın, barış perspektifini ortaya koymanın, siyasi akılla hareket etmenin ve diplomatik aklı devreye sokmanın zamanıdır. Bütün bunları terk ederek bir çatışmayı derinleştirme peşinde koşmak, diplomasiyi bir kenara bırakmak, siyasi çözüm arayışlarını bir kenara bırakmak, ateşkesi reddetmek, insani yardımları engellemek gibisinden bir şey, bir devlete yakışan değil, bir cinayet şebekesine yakışan bir davranıştır."

Ömer Çelik, devletlerin, meşruiyetlerine aldıkları hukuka göre hareket etmeleri gerektiğine vurgu yaparak, şöyle devam etti:

"Devletler, örgütler gibi hareket etmeye başlarsa bunun arkasında herhangi bir şekilde kimsenin huzur içinde yaşayacağı bir uluslararası düzen kalmaz. Onun için derhal ateşkes ilan edilmeli, çatışmalar durmalı insani yardımlar en güçlü bir şekilde bölgeye herhangi bir miktar kısıtlaması olmadan bölgenin insani ihtiyaçlarını tam karşılayacak şekilde girmeli ve sivil rehineler serbest bırakılarak siyasi çözüm için ilk adımlar atılmalıdır. Bütün bu çerçevede Cumhurbaşkanımızın bu mesaisi en güçlü şekilde devam ediyor, devam edecek. Devletimizin elindeki bütün imkan ve kabiliyetler, bu söylediğimiz barış perspektifinin ortaya çıkması, bu bombalamaların durması, bundan öte cinayetlerin işlenmemesi için bu faaliyetleri sürdürecekler."

Çelik, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"Türkiye'nin İsrail-Filistin çatışmasında garantörlük rolüne" ilişkin soruya Çelik, ilk olarak yapılması gerekenin ateşkesin sağlanması olduğunu söyledi.

Ateşkes sağlandıktan sonra garantör olarak bulunacak ülkeler arasında kararın verileceğini belirten Çelik, "Ancak burada bir hususa dikkatinizi çekmek isterim. Birileri garantörlükten şunu anlıyorlar yani oraya ateşkes olduktan sonra bir uluslararası güç yerleşsin ve tüm mesele orada bitsin. Orada bitsin demek, fiilen Gazze'deki Filistin egemenliğini ortadan kaldırmak anlamına gelir. O uluslararası gücü sadece İsrail'i muhatap alan, Gazzelileri, meşru Filistin yönetimini muhatap almayan bir güç olarak konuşlandırmak da orada sadece tek taraflı bir güvenlik sağlayacağı için sonuç olarak iki devletli perspektifini ortadan kaldıran manaya gelir." değerlendirmesinde bulundu.

'Ateşkesin sağlanmasıyla birlikte garantörlük olmalı'

İki devletli çözümün garantörü olacak bir modelin ortaya çıkmasını istediklerini ifade eden Çelik, şöyle devam etti:

"Bizim söylediğimiz şey birinci olarak ateşkesin sağlanmasıyla birlikte bu garantörlük olmalı. Bu, aynı zamanda iki devletli çözümün garantörlüğü anlamında işlemelidir. İki devletli çözüm perspektifine gitmeden arkasından bir uluslararası güç gelsin ve iş burada bitsin dediğinizde uluslararası güç tek taraflı olarak sadece İsrail yönetimini muhatap almaya başlar. Filistin yönetimini muhatap almamaya başlar. Şu anda bunu oluşturabilecek birtakım Batılı ülkelerin verdikleri mesajları da görüyoruz. Uluslararası güç konuşlandırma işi, İsrail'in 'gel benim güvenliğimi sağla, Filistin yönetimini tanıma' gibisinden bir yaklaşımının neticesi olur. Söylediğimiz bu değil; bu, tam tersine iki devletli çözüme girecek bir şekilde ateşkesin garantörü olacak."

'Takvim yakın zamanda işlemeye başlar'

AK Parti ve MHP arasında kurulan seçim komisyonunun toplanması üzerine Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bugün bir görüşme gerçekleştirdiğini anımsatarak "AK Parti heyeti kendi içerisinde çalışmalarını olgunlaştırdı. MHP heyeti de kendi içerisinde çalışmalarını olgunlaştırdı. Bu takvim yakın zamanda işlemeye başlar" diye konuştu.

'Bahçeli'nin Gazze konusundaki hassasiyetini şükranla karşılıyoruz'

Bahçeli'nin Gazze'ye ilişkin açıklamalarına ilişkin bir soru üzerine Çelik, şu yanıtı verdi:

"Sayın Bahçeli'nin Gazze konusundaki insani, vicdani ve siyasi hassasiyetini şükranla karşılıyoruz. Burada bütün insanlığın şu anda dikkatinin odaklandığı bu yer, aynı zamanda bizim tarihimizin ve milletimizin duygularının da çok güçlü bir parçası. Tarih boyunca böyle oldu, bugün de böyle ama şimdi birileri çıkıp da 'bizim bu coğrafyayla ilgimiz yokmuş, bizim Filistin davasıyla bir ilgimiz yokmuş' gibi birtakım açıklamaları temelsiz bir şekilde herhangi bir dayanağı olmadan yapabiliyor. Hatta Filistin davasının bu insani tarafını savunmakla milli davaları savunmak arasında bir çelişki varmış gibisinden bir tablo ortaya koymaya çalışıyorlar. Bunlar yanlıştır. Sayın Bahçeli'nin ortaya koyduğu insani, vicdani siyasi yaklaşım tabii ki takdire şayandır. Bu konuda bir ayrımız, gayrımız yoktur."

Çelik, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in Ortadoğu ziyaretinde Türkiye'yi ziyaret etmemesine ilişkin soruya, "Amerika Dışişleri Bakanı'nın bölge turu yaparken Türkiye gibi bir ağırlık merkezine uğramaması ortaya koyduğu diplomatik faaliyetin ne kadar eksik ve vizyonsuz olduğunu göstermiştir. Zaten Türkiye'ye geldiğinde de duyacağı neydi? Yani buraya bu bahsettiğim şekilde bu savaş gemilerini, uçak gemilerini göndermenin bir manası yok. Orada 'bir diplomasi, barış çerçevesi oluşturması gerekiyor' mesajını duyacaktı ama anlaşıldığı kadarıyla bunu duymak istemiyorlar. Bölgeye yaptıkları ziyarete tek taraflı tezlerinin kabulü için birtakım yoklamalar ya da test etmeler şeklinde geçiyor ama bu açıdan da çok başarılı olmadığı gözüküyor. Bunu yapanların aslında planlamalarının, diplomatik aklı işletme biçimlerinin ne kadar zaaf içerisinde olduğunu gösterir" karşılığını verdi.

'Kudüs'te herkesin barış içerisinde yaşamasını istiyoruz'

Blinken'in, Yahudi olarak İsrail'e gittiğini söylemesinin eleştiren Çelik, "Kudüs'te Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar var. Biz hepsinin barış içerisinde yaşamasını istiyoruz. Biz Filistinli çocukların da İsrailli çocukların da rahat uyumasını istiyoruz ama bugün Filistinli çocukların, kadınların üzerine bomba yağdırırken bunlar birtakım seri cinayetlere kurban giderken çıkıp oraya 'ben buraya Yahudi kimliğimle geldiğim' gibisinden dini aidiyete atıf yapmak son derece yanlış bir yaklaşımdır" değerlendirmesini yaptı.

ABD Başkanı Joe Biden'in, Ukrayna ve İsrail'e yardım paketini aynı çerçeveye almasına yönelik bir soru üzerine de Çelik, "Ukrayna ve İsrail'e aynı yardımı, bir paket olarak ele alması, toptancı yaklaşımın, diplomatik bir akılla yaklaşılmadığının bir göstergesi. Rusya-Ukrayna savaşıyla şu anda Filistin'de gerçekleşenler iki ayrı olay. Ne dinamikleri benziyor ne tarihleri benziyor ne de şu anki aktüel durumları benziyor. Burada bunun ikisini aynı kefeye koyduğunuz zaman tüm bir bölgede Filistin, İsrail ve Orta Doğu bölgesinde çatışmayı derinleştirmekten başka bir iş yapmamış olursunuz. Maalesef Amerikan diplomasisinin herhangi bir şekilde diplomatik birikimini meydanda görmüyoruz" diye konuştu.

'F-16 konusunda ilerlemeler var'

Çelik, İsveç'in NATO'ya katılım protokolü ve F-16 konusu hakkındaki soruyu, şöyle yanıtladı:

"Meclis'e gönderilmesi, siyasi iradenin tasarrufu ama Meclis'in geçmesi, geçip geçmemesi yüce meclisin tasarrufu olacaktır. Dolayısıyla yüce Meclis bunu değerlendirecektir. Meclis Başkanımız Türkiye'ye döndükten sonra komisyona gönderildiğini ifade etti.

F-16 konusunda da İsveç'in bu terör örgütlerine karşı attığı adımlar konusunda da ilerlemeler var. Bunları kaydediyoruz. Tabii sıkıntılı gördüğümüz durumlar da var ama sonuç olarak bunu takdir edecek olan yüce meclistir. Meclis Başkanı'mızın komisyona göndermesi, komisyonda bunun tartışılmasıyla birlikte ortaya çıkacak tabloyla takvim işleyecek. Bunlar gerçekleşmeden takvim konusunda şu anda bir şey söyleyemiyoruz."

Yerel seçim çalışmaları

Ömer Çelik, AK Parti'nin yerel seçimlere yönelik çalışmalarına ilişkin soruya ise şu karşılığı verdi:

"Şu ana kadar bir kamp değerlendirmesi yapmadık. Bildiğiniz gibi uluslararası gündem yoğun. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın çok yoğun bir mesaisi var. Kasım ayı da çok yoğun bir şekilde geçecek. Tabii milletvekillerimizle buluşma için başka imkanlarımız da var. Adayla ilgili kriterlerimiz zaten belli. Bu kriterlerin birtakım ilkeler temelinde ahlaki temelde olanları var, birtakım da siyasi temelde olanları var. Dolayısıyla süreç başladığında bu kriterler hassasiyetle uygulanacak."


Yorum Yazın