Muzaffer Ayhan Kara yazdı:

Antalya Kaleiçi’nde “göç” temalı etkinlikler

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Antalya Kaleiçi’nde “göç” temalı etkinlikler
Abone ol

Geçtiğimiz hafta Muratpaşa Belediyesi’nin, bir yanı uçsuz bucaksız maviliğiyle Akdeniz’e açılan, diğer yanı konakları ve begonvillerle çevrili sokakları ve meydanlarıyla tarihe uzanan Antalya’nın tarihi kent merkezinde düzenlediği 9. Kaleiçi Old Town Festivali’ndeydim.  

OLD TOWN FESTİVALİ’NİN TEMASI BU YIL “GÖÇ” OLDU

Festival, bu yıl 18 ülkeden 23 kentin temsiliyle ve “göç” temasıyla yapıldı. Türkiye’nin başını çok ağrıtan kontrolsüz göç meselesi varken belirlenen festival teması yerinde olmuş. Çünkü festivalin forum bölümündeki sunumlarda gördük ki, pek çok ülke de göçle ilgili sorunlarla karşı karşıya. Fakat diğer ülkelerin bizden farkı anladık ki forumda;  birincisi, kontrollü göç alıyorlar; ikincisi, aldıkları göçmenlerin entegrasyonuna çok önem veriyorlar. Hele yurttaşlığa geçmeleri, başta geldikleri ülkenin dilini iyi bilmek gibi sıkı kurallara bağlı…  

Bu arada, Muratpaşa Belediyesi her ay bir forum düzenliyor ve festivalden hemen önceki geride kalmakta olan ayın forumunun konusu da “göç” olmuş. O foruma ve sonuç bildirgesine de geleceğim festivalin ardından.

Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal bir hukukçu olmasına karşın sanata ve edebiyata da açık. Gitar çalıyor, bir öykü kitabı var daha önce kaleme aldığı ve yeni yayınlanan siyasi boyutlu bir kitaba daha imza attı. Bununla birlikte Muratpaşa’da kentin fiziki gelişimi, altyapısı için de çalışmaları dikkat çekici. Ayrıca kent temiz, bakımlı. Çok sayıda yabancının yaşadığı Antalya’nın nüfusu 500 bini aşan bu merkez ilçesinde Kaleiçi 10 yıl öncesine kadar izbe bir lokasyon iken, tehlikeli bir yer olarak görülürken şimdi restore edilerek yaşama döndürülen binaları ile, tarihi camileri ile, otelleri, lokantaları, eğlence noktaları ile turistik bir merkez haline gelmiş durumda Uysal’ın dokunuşuyla. Kaleiçi Old Town Festivali de bu bağlamda hayata geçirilmiş ve dokuzuncu kez kentle buluşurken oradaydım. İyi planlanmış, gala yemeğinden kortej yürüyüşüne, konserlerden foruma, gezilere kadar aksamadan akıp giden bir festival yaşandı. Festivale katılan her kent temsilcileri için dil bilen üniversite öğrencilerinden mihmandarlar iyi düşünülmüş. Belediyenin Dış İlişkiler Müdürü Vural Bey ve Dış İlişkiler Proje Koordinatörü Utku Bey ve ekip arkadaşları da mihmandarlarla birlikte konukların hareketini titizlikle kolaylaştıran aktörlerdi. Belediye Başkan Yardımcısı Oya Kansu sürekli ortamdaydı. Başkan Uysal ve eşi Ümran Hanım da olabildiği kadar ortamda bulundular. 18 ülkeden gelen konukların çoğu Avrupa’dandı (old town esprisi içinde olan kentler). Moldova, Letonya, Litvanya, İtalya, Polonya, Balkan ülkelerinden temsilcilerle festival rengarenkti. Önceki yıllarda daha çok ülke katılırken bu defa tasarruf önlemleri nedeniyle katılım azalmış. Ancak bir festivale 18 ülkeden 23 kentin katılması da değerli.

Perşembe akşamı gala yemeği ile başlayan festival, pazar günkü dünyada alanında ilk 20’de olan ve her yıl 700 bin ziyaretçisi olan Akvaryum ve ildeki bütün uygarlıklardan, antik kentlerden izler içeren eşsiz Antalya Müzesi turunun ardından Pof. Dr. Erdal İnönü Kent Parkı’ndaki kapanış yemeği ile son buldu. Gazipaşa’daki programı nedeniyle Başkan Uysal burada olamadı ama eşi Ümran Hanım ile başkan yardımcıları Murat Kaya ve Oya Kansu ile belediye meclis üyeleri konuklarla birlikte oldular.

Şu notu da düşeyim; Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal ve eşi Ümran Hanım’ın ev sahipliğindeki festivalin açılış programına Antalya’daki üst düzey devlet ricalinin katılımı önemliydi. Uysal’dan sonra kürsüye gelerek değerli bir açılış konuşması da yapan Vali Hulusi Şahin, Dışişleri Bakanlığı Antalya Temsilcisi Büyükelçi Deha Erpek ve Muratpaşa Kaymakamı İhsan Kara da eşleriyle birlikte protokol masasındaydı.

FESTİVAL ÖNCESİNDE DE GÖÇ TEMALI “FORUM MURATPAŞA”

Eğitim, göç, gelir dağılımı adaletsizliği ve iklim krizi gibi küresel sorunlara çözümler geliştirmeyi hedefleyen Forum Muratpaşa’nın ikincisi festival haftasından önceki haftada “göç” gündemiyle toplanmış. Forumda gazeteci-yazar Merdan Yanardağ, Türkiye Mülteci Konseyi ve Afgan Mülteciler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Zakira Hekmat, İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAMDER) Başkanı ve eski Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Metin Çorabatır konuşmacı olarak yer almış. Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın forumdaki açılış konuşmasından bir paragraf şöyle:

“Her üç kişiden ikisinin gıda alırken zorlandığı bir Türkiye’den söz ediyoruz. Dünya, Türkiye'deki çelişkiyi görmezse, ‘Mültecilere sakın dokunma’ baskısını devam ettirirse, Türkiye’nin başında bir kısım basiretsiz siyasetçiler yakalamanın avantajıyla şartları uymayanları iade gibi Türkiye'nin yasal haklarını dahi kullandırmamakta, bu derece ısrar ederse bu dengesizlik, bu eşitsizlik, bu ekonomik kriz ortamı yarın Türk vatandaşlarının da Ege'den, Karadeniz'den, her taraftan gelişmiş ekonomilere doğru yürümelerine neden olur. Eğer bu baskı bu şekilde Türkiye'yi örselemeye devam ederse çok sakıncalı sonuçları olacaktır.”

Soru-yanıtlarla yaklaşık dört saat süren forumun sonunda 11 maddelik sonuç bildirgesi açıklanmış. Sonuç Bildirgesi’ni de aynen aktarıyorum:

“Göç Politikaları Türkiye Gerçeklerine Uygun Olmalı: Göç sorunu, Türkiye’nin gerçekleri ve vatandaşların yaşadığı sosyal ve ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak ele alınmalı. Göç politikaları yalnızca merkezi otoritelerce değil, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının da aktif katılımıyla, ortak akılla oluşturulmalı.

Geri Dönüş Sağlanmalı: Göçmenlerin ülkelerine güvenli bir şekilde dönmeleri sağlanmalı. Mültecilik statüsü yeniden değerlendirilmeli. Ülkelerine gidip geri dönen mültecilerin ülkelerinde güvende olup olmadıklarına ilişkin statüleri gözden geçirilmeli. İltica başvuruları hızlı ve etkin bir şekilde sonuçlandırılmalı. Koşulları uygun olmayanlar reddedilmeli.

Türkiye Depo Ülke Olmaktan Çıkmalı: Türkiye, gelişmiş ülkeler tarafından depo ülke olarak görülmemeli, bu politikaya karşı durulmalı. Bu yaklaşımı güçlendirecek politik diyaloglardan kaçınılmalı. Göçmenlerin yükü, ülkeler arasında adil ve dengeli şekilde paylaşılmalı. Türkiye, uluslararası hukuk ve sözleşmelerde yer alan haklarını Avrupa devletleriyle aynı şekilde kullanmalı.

İskan Politikaları Belirlenmeli: Göçmenlerin yerleşim süreçleri için sosyal ve ekonomik koşullar dikkate alınarak iskan politikaları oluşturulmalı. Göçmenler, demografi politikalarına uygun doğum planlaması konusunda bilinçlendirilmeli.

Göçmenlerin Durumu Kategorize Edilmeli: Türkiye’deki göçmenler, işgücü, eğitim gibi farklı kategorilere ayrılarak daha etkin politikalar üretilmeli. Ekonomimize katkı sağlayacağı düşünülenler oturma ve çalışma izni verilerek hukuki statüye kavuşmalı, çalışma koşulları iyileştirilmeli. Bu grup ve dönüşü halinde zulme ve hak ihlaline uğrayacağı sabit olan grup dışındakiler güvenli şekilde iade edilmeli.  

Entegrasyon Politikaları ve Toplumsal Diyalog Geliştirilmeli: Özellikle ilticası kabul edilenler ile çalışma ve oturma izni verilen göçmenler için ekonomik, sosyal ve kültürel entegrasyonu sağlayacak politikalar oluşturulmalı. Göçmenler ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasındaki önyargıları kırmak için diyalog ortamları yaratılmalı.

Sosyal Barış Sağlanmalı: 1951 Cenevre Sözleşmesi uyarınca göçmenlere ücretsiz olarak tanınan eğitim, sağlık gibi fiili ve hukuki haklar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da sosyal barışın sağlanması amacıyla sunulmalı.

Afrika İle Vize Politikaları Yeniden Düzenlenmeli: Sayılarının 2050’de 200 milyonu bulacağı düşünülen iklim mültecilerinin, Afrika’nın orta ve alt bölümündeki ülkelerle olan vize muafiyet anlaşmaları ve kolay vize verme politikası nedeniyle ağırlıklı olarak Türkiye’ye yönelmektedir. İstanbul’un belirli semtlerinde yoğunlaşan bu göçün ve yerleşim yoğunluğunun titizlikle takibi yapılmalı, vize muafiyet anlaşmaları derhal gözden geçirilmeli, kolay vize politikasından derhal vazgeçilmeli.

Şeffaf Bilgi Paylaşımı Zorunlu Olmalı: Göçmenlerle ilgili bilgi kirliliğini önlemek için kamu kurumları verileri net ve şeffaf bir şekilde paylaşmalı. Göçmenlerle ilgili veri toplama, istatistiksel çalışmalar ve raporlamalar artırılmalı.

STK ve Cemaatler Yakından İzlenmeli: Göçmenlerle ilgili çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları ve cemaatlerin faaliyetleri denetlenmeli. Göçmenlerin suç örgütleri tarafından istismar edilmesi engellenmeli.

Göçmenler İç ve Dış Politikada Araçsallaştırılmamalı: Göçmenler, siyasi çıkarlar uğruna iç ve dış politikada bir araç olarak kullanılmamalı.”

15 YIL ÖNCE, 15 YIL SONRA

Antalya’ya okurlarım şaşırabilir, bu ikinci gidişimdi! İlki bendenizi bu gidişime de vesile olan Gönen Orhan’ın 2009’da yürüttüğü Kepez seçim kampanyası içindi. O kampanyanın siyasi içerik editörü ve aynı zamanda metin yazarıydım. O zaman Gönen’le gittiğim Antalya’dan yoğun kampanya çalışmaları nedeniyle pek bir şey de anlamamıştım. Bu defa Antalya’nın en azından merkezini ve kalbi Kaleiçi’ni keşfetme fırsatım oldu festivalin serbest zamanlarında. Hatta tek Antalyalı fakülte arkadaşım sevgili Çiğdem Ekiz’i de ziyaret etme, kucaklama şansım oldu. Şu notu da düşeyim; Gönen Orhan’ın başında olduğu ve katkıda bulunduğum Kepez kampanyasında aradaki büyük makası oldukça daraltınca o sayede Antalya Büyükşehir’i de, Döşemealtı’nı CHP kazanmıştı. Prof. Dr. Mustafa Akaydın da o zaman CHP’nin Halk gazetesine verdiği demeçte Antalya’nın Kepez sayesinde kazanıldığını işaret etmişti. 15 yıl önce ve 15 yıl sonra… 15 yıl önce de sadece yine fakülte arkadaşım Mustafa Kul’u (Erzincan milletvekilliği, CHP Genel Sekreter Yardımcılığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptı) ziyaret edebilmiştim fırsat bulup. Onun Antalya zamanları da bir süre sonra sona ermiş ve İstanbul’a dönmüştü. 


Yorum Yazın