İngiltere ya da yeni adıyla Birleşik Krallığı’n başkenti Londra yakınlarında göz alabildiğine uzanan, renk cümbüşü diyebileceğimiz botanik bahçeleri var. Kew Gardens isimli bu bahçeler 1893 tarihinde botanik uzmanları tarafından kurulmuş. Botanikçiler ve bahçe kültürü uzmanları bu güzelim alanlarda bitkiler ve ağaçlar üstünde araştırmalar yapmışlar. Onların araştırmaları ve buldukları sonuçlar arşivlenmiş. Ancak, ilerleyen yıllarda, bahçelerin içinde yer alan Windsor Tower isimli tarihi taş yapının İngiltere Kraliyet Arşivleri’ni barındırmasına karar verilmiş.
Meraklılar için…Londra’dan Kew Gardens’a ulaşmak hiç zahmetli değil. Metroyla yarım saate yakın, taksiyle hatta daha kısa sürede bu güzelim bahçelere ulaşabiliyorsunuz. Şimdi, bu girizgahı neden yazdığımı kendi kendinize sorabilirsiniz. Anlatayım.
Yıllar önce, Londra’da bir sahafta ilginç bir kitap buldum. Kapağında Enver Paşa’nın fotoğrafı var. Kitabın ismi “Sweet Waters- An Istanbul Adventure” yani “Tatlı Sular- Bir İstanbul Macerası”. Yazarı Harold Nicolson. Nicolson, ismi fazla bilinmeyen, ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli roller oynamış bir İngiliz diplomat. Aslında Harold Nicolson ve eşi yazar-şair Victoria Sackville-West’in hayatı başlı başına bir yazı konusu. Bir başka zamana…
Kitap Balkan Savaşları’nın patlak verdiği 1912’nin İstanbul’unda geçiyor. Belgesel roman niteliğinde. İngiliz diplomat Harold Nicolson o yıllarda genç bir Hariciye memuru olmasına rağmen İstanbul’a İngiltere Krallığı Maslahatgüzarı olarak atanmış. Görevi gereği Osmanlı İmparatorluğu’nda sivil ve askeri üst düzey yetkililerle temas ediyor. Bunlardan birisi de Mustafa Kemal (Atatürk ) isimli genç bir subay. En az haftada bir kere Beyoğlu’nda (Pera) İstanbul Kulübü’nde buluşup öğle yemeği yiyorlar. Hatta bu yemeklerden birinde Balkan Savaşları’nın patlak verdiği haberini alıyorlar. Başka bir buluşmalarında aldıkları haber de Rus ordusunun Agios Stefanos’a (Yeşilköy) kadar yaklaştığı.
Kitabı bırakıp daha sonra yaşananlara dönelim. İstanbul ve Ankara’ya atanan yabancı diplomatlarla benim gibi diplomasi yazarları tanışırlar, ahbaplık ederler, dünya meselelerini konuşurlar. Diplomatlar, diplomasi yazarlarına Türkiye’yle ülkeleri arasındaki ilişkiler konusunda haber niteliğinde bilgiler verirler.
Ahbaplık ettiğim İngiliz diplomatlardan şu ilginç bilgiyi almıştım: “Lozan Konferansları’nın fiyaskoyla değil, olumlu biçimde sonuçlanmasında, o dönem İngiltere Dışişleri Bakanı olan Lord Curzon’ın Özel Kalem Müdürü Harold Nicolson ve Mustafa Kemal ‘in (Atatürk) arasındaki arkadaşlık önemli rol oynamış, konferansı onlar kurtarmıştır.”
Başka İngiliz diplomatlar, Atatürk’le liberal ekonominin babası bilinen, Bloomsbury Grubu ( 20. Yüzyılın ilk çeyreği öncesi İngiliz entelektüeller ve sanatçıların Londra’nın Bloomsbury Sokağı’nda bir mekanda kurdukları avant garde grup) üyesi John Maynard Keynes’i Harold Nicolson’ın tanıştırdığını anlatmışlar, İzmir İktisat Kongresi’ne Keynes’in kuramlarının damga vurduğu görüşünü savunmuşlardı.
Bunlar konuşuldukça bendeki merak artmıştı. İngiltere’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında artısı eksisiyle önemli rolü olduğu bilgisi vardı da bu anlatılanlardan yola çıkıldığında önem daha da artıyordu.
2000’li yılların başında Ankara’ya David Logan ( yıllar sonra Kraliçe tarafından taltif edilip Sir unvanını aldı) isimli bir İngiliz Büyükelçi atandı. Kendisi hayattadır ve Türkiye’de olup bitenle yakından ilgilenmektedir. David Logan’la kısa zamanda ahbap olduk. Hatta kendisiyle şöyle bir anım var: KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denkaş beni Kıbrıs’a çağırmıştı. Tam o günlerde Büyükelçi Logan’dan bir davet aldım. İstanbul’a geleceğini, vereceği bir resepsiyona katılıp katılamayacağımı soruyordu. Kıbrıs’a Denktaş Bey’le görüşmeye gideceğimi söylediğimde, “Değerli dostum Rauf’a benden selam söyle. 1968’de bir akşam Ankara’dan, benim evden çıkıp Kıbrıs’a döndüğünü hatırlar mı acaba?” demişti. Meğer Büyükelçi Logan, Kıbrıs’ta Türk-Rum ortak cumhuriyetinin berhava olmasına neden olayların ardından Denktaş’ın Makarios Hükümeti marifetiyle adadan uzaklaştırılması üstüne Ankara’ya, sürgüne gittiği dönem İngiltere Büyükelçiliği’nde birinci katipmiş. İkisi iyi bir ahbaplık kurmuşlar. Hatta Logan’ın anlattığına göre Denktaş’ın o akşam gizlice adaya dönmesine onun evinde karar verilmiş.
Kıbrıs’ta Lefkoşa’daki KKTC Cumhurbaşkanlığı binasında ( eski İngiliz sömürge valilerinin rezidansı) Denktaş Bey’e Logan’ın selamını ve mesajını söylediğimde gülüp, “Bizim David neleri de hatırlıyor,” demişti.
Kıbrıs seyahati sonrası İstanbul’a döndüğümde Büyükelçi Logan’ı aradım ve Türkiye’nin kuruluş aşamasında basının rolünü İngiliz arşivlerinden ( Kew Gardens) araştırmak istediğimi söyledim. Oysa esas amacım İngiltere Hükümetleri’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda oynadıkları rolleri araştırmaktı. Büyükelçi Logan benim esas amacımı anladı mı bilinmez ama bana ,”Bu işlerle British Council (İngiltere Eğitim ve Kültür Teşkilatı) ilgileniyor. Onlara baş vur. Sana yardımcı olurlar,” dedi.
Yazılı baş vurumu yaptım. British Council’ın o dönem direktörü tanıdığım bir diplomattı. Bir süre sonra kendisinden şöyle bir cevap aldım: “Kew Gardens’da böyle bir araştırma yapmanız için ne yazık ki zaman elverişli değil. Buna rağmen gitmekte ısrar ederseniz siz bilirsiniz. Size yardımcı olamayız.”
Bu cevap açıkça şu anlama geliyordu: “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında bizim rolümüzün ne olduğunun bilinmesini kesinlikle istemiyoruz.”
Diplomasi yazarı birikimimle ancak bu kadar yazabiliyorum. Bilmem, anlatabildim mi?
Yorum Yazın