Muharrem Gür yazdı:

Bir coğrafyanın çıkmazı

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Bir coğrafyanın çıkmazı
Abone ol

Ortadoğu coğrafyasını yıllardır tüm dünya dikkatle takip ediyor. Arap İsrail savaşları ve gerginliği, İran-Irak savaşı, ardından Irak'ın Kuveyt'i işgali ve Amerika'nın müdahalesi, 11 Eylül saldırılarının ardından Amerika'nın bu sefer de  Irak'a müdahalesi ve 7 Ekim'den bu yana bir yılı aşkın süredir yaşananlar.

İlk uygarlıklara yurt olmuş, geçmişte çok sayıda inancın ve milletin bir arada yaşadığı, bilimin ve sanatın yeşerdiği bu topraklar kan, gözyaşı, savaşlar ve iç çatışmalardan bir türlü kurtulamadı.

Zengin enerji kaynaklarına sahip olan bölgenin yönetimleri, ekonomileri ve hatta inanç dünyaları bile bölgeye şöyle ya da böyle hakim güçler tarafından yüzyıllardır planlandı ve günümüzde de planlanmaya devam ediyor.

İkinci dünya savaşından sonra emperyalist güçler tarafından hiçbir tarihsel ve sosyolojik gerçekliğe dayandırılmadan çıkar odaklı olarak harita üzerinde oluşturulan yapay devletler sonu gelmeyen istikrarsızlıklarla boğuşmaya devam ediyor ve uzak gelecekte dahi devam edecek gibi görünüyor.

Bu ülkelerin neredeyse tamamı çok inançlı ve çok etnik kökenli olarak dizayn edilmiş, kurdurulan ve desteklenen örgütler aracılığıyla da sürekli bir istikrarsızlık, çalışma ortamına mahkum edilmiştir.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi bölgede bilim, felsefe, akılcı ve özgür düşünce, bir arada yaşama kültürü vb. değerlerin hakim olduğu dönemlerde bir çok bilim insanı yetişmiş, sanat eserleri üretilmiş, belki bugünün bile ilerisinde bir medeniyet yaşanmıştır.

Aydınlanmanın, özgür düşüncenin olmadığı, biliminin, sanatın hayatın içinde yer almadığı hakim güçlerin organizasyonu ile oluşturulmuş din temelli  yönetim anlayışına sahip bu devlet yönetimlerinin bu kavramlar ile barışık olması doğası gereği zaten mümkün değildir. Kırılma da bu değerlerden kopmaya başlandığı dönemlerden itibaren olmuştur.

Günümüzde dünya siyasetine ve ekonomisine hakim olan devletler tarafından dolaylı veya direkt olarak kurulan, yönetilen bölge devletlerinin demokratik yapılanmadan uzak, teokratik yönetimlere sahibi olmaları, örgüt veya grupların ise cihatçı, selefi anlayışta olmaları bu coğrafyanın neden bu duruma düştüğüne ve gelecekte neler yaşayacağına dair sorulara cevap niteliğindedir.

Otoriter bir yönetimden kurtulduğu için bayram eden kitleler daha demokratik, özgür bir ülkenin kendilerini beklediğini düşünüyor olabilirler. Oysa ki kendilerini bekleyen elbette ki bir başka otoriter, teokratik yönetim. Hem yeni otoritenin yapısı hem de organizatör ülkelerin varlığı buna izin vermeyecektir.

Sonuç olarak elde var olan milyonlarca insanin silinen geçmişleri, heba olan gelecekleri ve hayalleridir. Mevcut dünya düzeni değişmediği sürece de bu coğrafyada bir değişiklik beklenmemelidir.


Yorum Yazın