İstanbul'da 13 yıl önce vahşice öldürülen Münevver Karabulut'un katili Cem Garipoğlu'nun ölmediği iddiası üzerine mezarının açılması için başlatılan soruşturmaya takipsizlik kararı verildi. Süreyya Karabulut'un 'Öldüğüne inanmıyorum' açıklamasının ardından sosyal medyada komplo teorileri yeniden gündem oldu. Peki Cem Garipoğlu gerçekten de ölmedi mi?
3 Mart 2009'da Cem Garipoğlu tarafından gerçekleştirilen Münevver Karabulut cinayeti o dönem Türkiye'yi yasa boğmuştu. Cem Garipoğlu, Münevver Karabulut'un cesedini testereyle parçalara ayırarak bir bavul ve gitar çantası içinde Etiler'deki çöp konteynerine atmıştı. Bu detaylar ise herkesin kanını dondurmuştu.
Cinayetin ardından 197 gün boyunca kaçan katil zanlısı Garipoğlu, kendi isteğiyle teslim olmuştu ve 2011 yılında da 24 yıl hapisle cezalandırılmıştı. Annesi ve amcasına da üçer yıl hapis cezası verilirken babası da beraat etmişti.
Münevver Karabulut'un annesi, babası ve kardeşi de Cem Garipoğlu'nun ailesi aleyhine 2 milyon TL'lik manevi tazminat davası açmıştı. Maddi ve manevi tazminat davası sonucunda ise Garipoğlu ailesinin Karabulut ailesine 37.500 lira maddi, 1 milyon 250 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verilmişti.
Tarihler 10 Ekim 2014 gösterdiğinde ise Türkiye, Silivri 5 No'lu L Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalan Garipoğlu'nun intihar haberiyle ikinci kez sarsılmıştı.
Garipoğlu'nun intiharının ardından da komplo teorileri havada uçuşmuştu. Bu cinayeti dikkatle takip eden vatandaşlar Garipoğlu'nun ölmediğini, yurt dışına kaçırıldığını belirtmişti. Hatta ölen kişinin başkası olduğu söylentileri kulaktan kulağa dolaşmıştı.
Baba Karabulut'un açıklamalarının ardından bu iddia yeniden gündeme geldi. Cem Garipoğlu'nun intihar ettiğine inanmadığını söyleyen Münevver Karabulut'un babası Süreyya Karabulut, mezarın açılması için başvuruda bulunacağını söyledi.
13 yıl önce öldürülen Münevver Karabulut'un Babası Süreyya Karabulut'un, 8 yıl önce cezaevinde intihar eden kızının katili Cem Garipoğlu’nun ölmediğini, kaçtığını veya kaçırıldığını öne sürerek 'mezarın açılması' talebiyle yaptığı başvuru savcılıkça reddedildi.
Baba Karabulut'un isteği üzerine avukatı tarafından Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu. Savcılık, Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi'nce yapılan incelemede ölen şahıstan alınan DNA profili ile Cem Garipoğlu'nun anne ve babasından alınan DNA örnekleri arasında yüzde 99,99 uyum olduğunu belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Savcılık gerekçesinde şunlar kaydedildi:
"…İntihar eden hükümlünün bedeninden ve Cem Garipoğlu'nun anne ve babasından alınan DNA örnekleri arasında inceleme yapıldığı. Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi'nce yapılan incelemede ölen şahıstan alınan DNA profili ile Cem Garipoğlu'nun anne ve babasından alınan DNA örnekleri arasında yüzde 99.99 ihtimalle analık-babalık indeksinin hesaplandığı, dolayısıyla ölenin Cem Garipoğlu olduğu hususunun tespit edildiği… Sonuç olarak şikayete konu olaylarla ilgili, yukarı açıklanan hususların aksine, iddiayı destekler nitelikte maddi bir delilin mevcut olmaması nedeniyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir."
"İçimdeki şüphe dinmedi"
Suç duyurusunun reddedilmesiyle ilgili baba Süreyya Karabulut "Avukatımız elinden geleni yaptı. Ama bu derin şüphe hala içimde. Cesedini görseydim ikna olurdum. Ama olay tarihinde sadece fotoğraflarını gösterdikleri için bu şüphem dinmiyor. Mücadelemizi verdik, vereceğiz" dedi.
Ne olmuştu?
Türkiye'yi sarsan cinayet 3 Mart 2009'da Cem Garipoğlu tarafından gerçekleştirildi. Cem Garipoğlu, Münevver Karabulut'un cesedini testereyle parçalara ayırarak bir bavul ve gitar çantası içinde Etiler'deki çöp konteynerine attı. Cinayetten sonra 197 gün kaçmayı başardı.
Teslim olduktan sonra da yargılandığı Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Kasım 2011'de 18 yaşından küçük olduğu için Cem Garipoğlu'nu en ağır ceza olan 24 yıl hapisle cezalandırdı. Silivri 5 Nolu Cezaevinde üç kişilik koğuşta tek başına kalıyordu. 10 Ekim sabahı sayıma gelen gardiyanlar Cem Garipoğlu'nun cansız bedenini buldular. Başına poşet geçirerek, çamaşır ipiyle kendisini boğarak, intihar ettiği kaydedildi.
Bu tarihten itibaren kamuoyunda Garipoğlu'nun intihar etmediği, kaçırıldığı, olayın ' intihar değil cinayet' olduğu hatta ölen kişinin başkası olduğu söylentileri kulaktan kulağa dolaştı.
8 yıldır da Savcılık ve Adli Tıp'ın raporlarına rağmen hâlâ bu şüphe devam ediyor.
Yorum Yazın