Ayla Ganioğlu yazdı:

CHP’nin cumhurbaşkanı adayını Erdoğan mı belirleyecek?

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
CHP’nin cumhurbaşkanı adayını Erdoğan mı belirleyecek?
Abone ol

Ne tartışılırsa tartışılsın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in görüşmesi, 2028’de CHP’nin cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dolaylı da olsa bir müdahale olarak tarihe geçti.

Erdoğan’ın en çok isteyeceği şey, CHP’nin adayını belirleme konusunda parti içindeki güç dengesini etkilemektir herhalde.

AKP aslında bu müdahaleye çoktan başlamış durumda. Bülent Arınç’ın, Özel’i “kahraman” ilan etmesi, Özel’e, Erdoğan ile görüşmesinde, 15 Temmuz darbe gününde Meclis’teki kararlı tavrının övülerek “gazilik” unvanı verilmesi, AKP’nin, Özel’i öne çıkarma ve konumunu güçlendirme çabalarının önümüzdeki dönemde de devam edeceğini gösteriyor.

Özel, bundan rahatsız olmayabilir hatta parti içindeki gücünü artırdığını düşünerek çok memnun da olabilir ama bunun etkilerinin kısa vadeli olacağını, CHP’nin doğal seçmeninin en küçük hatasında kendisine ağır bir fatura çıkarabileceğini bilmesi gerekiyor.

Erdoğan ve AKP’nin, artık CHP’nin 2028 adayının kim olacağı ve adayı kimin belirleyeceği konusunda etkili bir aktör haline geldiği söylenebilir.  

Özel’in bu görüşmesinde, 31 Mart’ta, yüzde 50’den fazla oy alarak doğal cumhurbaşkanı adayı statüsüne yükselmiş Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş karşısında güçsüz görünmekten bir anlamda kurtulma, onların tercihlerine kolay boyun eğmeyecek ve asıl karar vericinin kendisi olduğunu gösterme çabası ağır basıyor olabilir.

Özel, CHP grup başkanvekilliğinden CHP Genel Başkanlığına kendi gücüyle değil, İmamoğlu’nun desteğiyle oturabildi. Bu nedenle Özel ile İmamoğlu’na eş başkanlık yakıştırması yapıldı. İmamoğlu’nun isteğiyle Parti Meclisi’ne girmiş ve parti yönetiminde etkili olan isimler nedeniyle, Özel kendisini kuşatma altında görüyor olmalı ki parti dışından güç arayışına giriyor.

Özel, önümüzdeki dönemde yapılacak kurultayda, kendisinin ya tasfiye edilmesi ya da Parti Meclisi’nde gücünün daha da azalması ve İmamoğlu’nun temel belirleyici isim olmasına karşı bir çıkış arıyor olabilir.

Ama parti içinde güçlenmek için, -öyle görünmüyor olsa bile- Erdoğan ve AKP’nin desteğini bir kenara koymanın, Özel’e bir yararının olmayacağı geçmişteki tecrübelerle sabit.

Ne zaman CHP içindeki güç mücadelesine Erdoğan ve AKP müdahil olsa, sonuç Erdoğan ve AKP lehine sonuçlandı. Kaybeden CHP oldu.

Haziran 2015’te iktidar çoğunluğunu kaybettiği en zayıf anında AKP, CHP’nin uzattığı el ile aylarca hükümet kurdurmayarak Kasım 2015’te yeniden Meclis çoğunluğunu elde edeceği seçime gitti.

AKP, bu kez 2015’ten de geriye düştü. İkinci parti oldu. Buna rağmen, bir kez daha CHP elini uzattı ve onu düştüğü ikincilikten kurtarabilecek taktik ve manevralara fırsat verebilecek bir adım attı.

Erdoğan ve AKP, yenilgilerini başarıya çevirme, rakiplerinin zaaflarını kullanma, kazanabileceği fırsatlar üretme ve manevralar yapmakta başarılı olduğunu bu kadar yıl iktidarda kalarak gösterdi.

CHP Genel Başkanı Özel hem kendisi hem de partisi adına çok riskli bir oyuna dahil oldu.

CHP, birinci partiyken, birkaç küçük değişiklik ve kazanım dışında hiçbir şey elde edemeyeceği bir süreçte, AKP doğal olarak CHP’nin başarılı olmasını ve oyunu artırabilecek oyun kurmasına izin vermeyecektir.

Özel’i, parti içindeki rakiplerine karşı kollayan birkaç karar dışında AKP’nin atacağı her adım sadece kendilerine yarayacaktır.

CHP, İyi Partilileşme tehditi ile karşı karşıya.

Muhalefet edermiş gibi, muhalefet partisiymiş gibi davranıp, gerçekte Erdoğan ve AKP’ye muhalefet etmeyen bir CHP, önce kendi doğal tabanını ve sonra da ödünç oyları kaybeder.

Taksim dayatması, muhalefet edermiş gibi görünmenin bir örneğiydi.

Emekçiler ve çalışan kesimler, 1 Mayıs’ta kendi haklarının savunulmasına yönelik CHP’den etkili bir adıma tanıklık etmedi. Sadece göstermelik ve sonucu belli bir “Taksim’e yürüyüş” adı altında muhalefet partisiymiş gibi davranıldı. Bu tür göstermelik ve içeriği olmayan muhalefet görüntüleri arttıkça AKP kazanır, CHP kaybeder. Ama bu arada AKP’lilerin övgüleri, destekleri arasında Özel başta olmak üzere CHP yönetimi bunun farkına varamayabilirler.

“Müzakere yoluyla mücadele” eğer CHP’nin, AKP’nin ve Cumhur ittifakının ortağı gibi görünmesine ve geniş kitlelerce öyle algılanmasına yol açacak bir oyunun adıysa, CHP şimdiden seçimi kaybetmenin taşlarını döşüyor demektir.

Oysa gerçekte, AKP’nin ezeli rakibi CHP’dir ve onun kurduğu 1923 cumhuriyetidir. 2002’den bu yana büyük bir toplumsal dönüşümü sağlayarak CHP’nin getirdiği ne varsa bunları değiştirmek için çalışan AKP, bunda önemli mesafe aldı. Artık 1923 cumhuriyetinden geriye ne kaldığı tartışılıyor.

AKP, CHP ve CHP zihniyetiyle mücadelesinde ancak bu zihniyeti ortadan kaldırmaya yönelik planına sadık kalanları kolladı yıllardır. AKP’liler, CHP’ye olumlu bir şey söylüyorsa, bu gerçeği göz ardı etmeyerek CHP’lilerin iki kez düşünmesi gerekiyor. CHP yönetimi, sadece AKP zihniyetine hizmet eden CHP’lilerin iktidar tarafından kollanacağını bilmiyor olamaz. 

Özel de parti yönetimi de, cumhurbaşkanı adayını belirleme ve parti içindeki güç mücadelesinde başarılı olabilirler ama bu, seçimi kaybetmelerine engel olmayabilir.

CHP, başarılı olduğu seçimden bir sonraki seçimde başarısız olmayı alışkanlık haline getirmiş bir parti. Bakalım bu kez bir sonraki seçim nasıl sonuçlanacak.


Yorum Yazın