Lemi Özgen yazdı:

Çikolata her zaman tatlı olmaz

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Çikolata her zaman tatlı olmaz
Abone ol

Çocuklar  içeri girer girmez, o koskoca kapı arkalarından gürültüyle kapandı. Parlak, ama göz kamaştırmayan hoş ışıkların aydınlattığı bir salondaydılar şimdi. Duvarlar menekşe mavisi, akide şekeri beyazı ya da pamuk helvası pembeliğinde yansımalar yapıyordu. Başlarının üzerindeki yüksek tavandan ve duvarların dibinden geçen kalın ya da ince bir sürü boru, şimdilik sadece kapılarını görebildikleri yüzlerce odaya ve koridora doğru uzanıyordu.

Bütün borulardan beyaz, kül rengi ve kızıl kahve renginde dumanlar çıkıyor ve bu dumanlardan dünyanın en tatlı, en baş döndürücü kokusu yükseliyordu: Çikolata kokusu.

Çocuklar salondan çıkıp, koridorda  ilerlemeye başladılar. İşte o tuhaf ritimdeki ve alışılmamış sözlerle yüklü şarkıyı da tam o sırada duydular. Alto soprano seslerin öne çıktığı, basların neredeyse unutulduğu ama on sekizlik bir ritimle son derece hızlı bir hale getirilmiş bir şarkıydı bu. Sahipleri görünmeyen sesler, “Hızla dönerken koca çarklar, gürültüyle onları izler dev bantlar / Yüz tane bıçağı iyice bileriz, sonra şeker, krema ve baharat ekleriz / Haşlarız onu bir dakika kadar, ta ki iyice emin oluncaya kadar” diye söylüyorlardı şarkıyı.

Sesi izlediler ve toz pembe renkli bir camın arkasından, şarkıyı söyleyenleri gördüler. Civciv sarısı ile yavruağzı turuncusu arasında bir renkte tulumlar giymiş küçücük canlılardı bunlar. 

Küçücüktüler. Boyları, yetişkin bir insanın ancak diz kapaklarına değebilecek kadardı.

“Altın bileti” kazanarak yıllardır merak ettikleri çikolata fabrikasına girmeyi başarabilen çocuklar, bütün bu gördüklerinin karşısında şaşkınlıktan hareketsiz kaldıkları tam o anda, fabrikanın esrarengiz sahibini de gördüler.Yıllardır çikolata fabrikasının önünden geçmelerine rağmen hiç göremedikleri, hikayesi yıllardır ağızdan ağza anlatılan Bay Willy Wonka hemen yanlarındaydı.

Charlie’nin çikolata fabrikası

Ünlü yönetmen Tim Burton’un ülkemizde de gösterilen “Charlie’nin Çikolata Fabrikası” filminden ve bu filmin asıl kahramanları olan çocuklardan bahsediyorum. Oburluğu dillere destan olan Augustus Gloop, ailesinin çok şımarttığı Veruca Salt, ağzından sakız hiç eksik olmayan Violet Beauregarde, televizyon tutkunu Mike Teavee ve tabii ki filmin “esas oğlanı” Charlie Bucket.

Fabrikanın sahibi bir piyango düzenler ve  beş Wonka çikolatası içine saklanmış “altın bileti” bulan  beş şanslı çocuğu, o zamana kadar hiç kimsenin göremediği çikolata fabrikasına davet eder. Çocuklar bu esrarengiz fabrikaya girerler. İçerde gördükleri karşısında gözleri kamaşır.

Çocuklar suçlu mu?

Sonra, fabrikayı gezmekte olan çocuklarda bazı kötü davranışlar belirmeye başlar. Wonka’nın şahane icatlarıyla ilgilenmeyip, kendi isteklerinin peşinde koşmaya başlarlar. Bu açgözlülükleri, şımarıklıkları, cimrilikleri ve ukalalıkları yüzünden de başları belaya girer ve teker teker gruptan koparlar.

Maymunlar Cehennemi, Batman gibi filmlerin yönetmeni Tim Burton’un, romancı Roald Dahl’ın aynı adlı kitabından çektiği Charlie’nin Çikolata Fabrikası filminde, Johnny Depp, James Fox, Christopher Lee gibi ünlü oyuncular rol aldılar. Bu filmin mesajı neydi peki? Dahl, Golding’in “Sineklerin Tanrısı” kitabında olduğu gibi, çocukların da suçlu olabileceklerini mi söylemek istiyordu?

Yoksa o çocukların şımarık, pisboğaz, sorumsuz, ukala ve bilgisiz yetişmesine göz yuman, ya da bunu asla göremeyen büyüklerin suçluluğunu mu yazıyordu? Çikolata da bazen tatsız ya da acı olabilir mi?

Bob Dylan’ın söylediği gibi, “Her şey değişiyor ve karar sizin”…


Yorum Yazın