Saadet - Gelecek Partisi grup toplantısı notları

Davutoğlu: Selahattin Demirtaş’ı bir muhatap olmaktan çıkarmanın ne tutarlılığı var

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Davutoğlu: Selahattin Demirtaş’ı bir muhatap olmaktan çıkarmanın ne tutarlılığı var
Abone ol
CHP kadrolarından seçimlere girerek Meclis’te 6. Grubu kuran Saadet Partisi ve Gelecek Partisi TBMM'de toplantı gerçekleştirdi.

Saadet- Gelecek Partisi TBMM ortak grup toplantısında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanvekili Mahmut Arıkan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan için yaptığı çağrıya ilişkin, ''Terör belası çözülecekse, samimi iseniz, elinizi taşın altına koyacaksanız, Biz gövdemizi dağların altına koymaya hazırız'' dedi. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise ''Sayın Bahçeli’ye çağrımız; Şehit analarımızın da yitirdiğimiz bütün şehitlerin hukukunu koruyacak şekilde, aynı zamanda bir nesli dağlarda tüketen terör örgütünün silahsızlaştırılması dahil bir daha Türk ve Kürt gençlerimizin kaybolmasına yok açmayacak bir eylem planını açık bir şekilde ortaya koyun ve biz bunu görelim. Yoksa bir kişinin Meclis’te konuşmasına dayalı bir yolla bu meselenin çözülmesini iddia etmek mümkün değildir'' diye konuştu.

Saadet-Gelecek Partisi TBMM ortak grubu toplandı. Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Mahmut Arıkan tarafından yapıldı.
Arıkan, ''Son 25 yıldır dünyamız, bölgemiz ve Türkiye’mizde her şeyin daha karmaşıklaştığı, daha bağlantılı hale geldiği dönüm noktasından geçmekteyiz’’ dedi.

''İslam dünyası olarak hem savruluyoruz’’

İsrail’in Gazze’ye ve Lübnan’a yönelik saldırılarına ilişkin değerlendirmelerde bulunurken ''Bizler her şeye rağmen tarihin seyri içerisinde savrulmayan gidişata yön veren bir rolü de üstlenmek mecburiyetindeyiz’’ ifadelerini kullanan Arıkan, ''’Hemen yanı başımızda her geçen günü kilometre kilometre bize yaklaşan bir savaş devam ediyor. İslam dünyası olarak hem savruluyoruz hem de hiçbir rol maalesef üstlenemiyoruz’’ diye konuştu.

''İktidar yüzünden bu soykırımın ortağıyız’’

İsrail’e ticarete iktidarın desteğin sürdüğünü kaydeden Arıkan, şöyle devam etti:

''Mücahit Hamas örgütü, bu işgale karşı adeta destan yazıyor. Siyonist İsrail, sadece Filistin’in ya da Hamas’ın değil, tüm coğrafyanın ve bölgenin düşmanıdır. Bizler bunu söylüyoruz fakat ne bölgedeki ülkeler ne de Türkiye’deki iktidar bu konuyla alakalı hiçbir adım atmıyor. Siyonizme karşı durmayı geçtik, desteklemekten dahi bugünkü yöneticiler vazgeçmemekte. Biz bu iktidar yüzünden modern tarihin en büyük soykırımlarından birinin maalesef direkt ortağıyız. İlacın, suyun, yemeğin giremediği Filistin’e; silah, çelik, tel örgü, jet yakıtı taşıyan gemiler rahat bir şekilde girmekte. İktidara bir kez daha sesleniyorum. Söz ile siyaset, el ile ticaret yapmaktan vazgeçin. Filistin meselesi, iktidarda kalıp kalmama meselesi değildir. Filistin meselesi, ölüm kalım meselesidir. Filistin oy ya da vergi meselesi değil, beka meselesidir.''

''İktidar, 2025’te de çalışanı değil, sıcak parasını olanı destekleyecek’’

Sözlerine ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunarak devam eden Arıkan, ''Üretimi bitirme noktasına getiren iktidar, 2025 yılında da üreticiyi, çiftçiyi, çalışanı değil bankalarda sıcak parası olanı destekleyecek. Kur Korumalı Mevduat ile aziz milletimizin emeğini heba edenler, faizle de geleceklerini karartmaya devam edecekler. Birileri para sayma makinesinin sesine aşık olurken, bizler işleyen çarklara aşığız. Bizler buğdayı nimete, samanı yeme dönüştüren biçer döverin sesine aşığız. Bizde faize verecek para da buna hazır zemin de söz konusu değil. Bizde adil düzen ve ekonomik düzen var. Adil bölüşüm olmadığında neler yaşandığında günümüz Türkiye’sinden hep beraber görmekteyiz’’ ’’ diye konuştu.

“Emeklinin, asgari ücretlinin, memurun sofrasına daha fazla göz dikmeyin”

Asgari ücretin belirlenmesi sürecine ilişkin de iktidara çağrıda bulunan Arıkan, ''Bu kadar vicdansız olmayın. Emeklinin, asgari ücretlinin, memurun sofrasına daha fala göz dikmeyin. Tencerede kaynayacak bir şey bırakmadığınız gibi şimdi de tencerede boşa kaynayan suya göz dikmiş vaziyettesiniz. Emek sizin için bir anlam ifade etmeyebilir. Sizin lügatınızda yer almayabilir. Ama biz emeğin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu emeği size yedirmeye hiç niyetimiz yok. Vatandaş sizden harçlık istemiyor, hak ettiğini istiyor’’ dedi.

''Türkiye çeteler tarafından yönetiliyor’’

''Yenidoğan çetesi''ne ilişkin de konuşan Arıkan, “Ülkemizin sağlık sistemiyle beraber denetim ve takip sisteminin de çöktüğünün ilanıdır. Sağlıkta, orduda, ekonomide, sporda, sokakta çete. Türkiye mevcut iktidar tarafından değil, adeta çeteler tarafından yönetiliyor'' ifadesini kullandı.

''Milli Görüş’ün hiçbir neferi FETÖ’ye övgü düzmedi’’

Mahmut Arıkan, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in ölümü üzerine ise şöyle konuştu:

''55 yıllık hareketimizin hiçbir döneminde FETÖ ile yan yana gelmedik, hasret çekmedik, birlikte yol yürümedik, ne isterlerse de vermedik. 28 Şubat sürecinde tam karşısında olduğumuz gibi, Ergenekon ve Balyoz davalarında da tam karşısındaydık. 15 Temmuz sürecinde de meydandaydık. Kısacası sizin çıkarınız bitince geldiğiniz yerin biz sahipleriyiz. Biz başından beri durduğumuz noktadan hiç ayrılmadık. Milli Görüş’ün hiçbir neferi FETÖ’ye övgü düzmedi. Milli Görüş kökü dışarıda, gözü vatan toprağında olan hiçbir oluşumun içinde olmadı, olmuyor ve olmayacak.''

''Biz meşru ve hukuki bir çerçevede müzakere ederiz’’

Arıkan, konuşmasında yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin ''Terör belası çözülecekse, samimi iseniz, elinizi taşın altına koyacaksanız, Biz gövdemizi dağların altına koymaya hazırız’’ ifadelerini kullandı. “Biz; her problemi, muhatabıyla meşru ve hukuki bir çerçevede müzakere ederiz’’ diyen Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Terör sorunu nedeniyle on yıllardır çok şey kaybettik. Zamanımızı kaybettik, Kardeşliğimizi kaybettik. Evlatlarımızı kaybettik. Huzur ve güvenliğimizi kaybettik. Geleceğe ilişkin umutlarımızı kaybettik. Dolayısıyla Türkiye’yi yönetmek ve Türkiye üzerine konuşmak ciddi bir sorumluluk ister. Bu ülke ağzınıza her geleni söyleyebileceğiniz bir kabile devleti değildir. Bu topraklar el yükselterek üzerinde kumar oynayacağınız bir masa da değildir. Bu hatırlatmadan sonra şu uyarıyı yapmak isterim: Böyle bir Türkiye’nin kadim meseleleri günlük hesaplara kurban edilemez. Politika ve stratejisi küçük siyasi hesaplarla dizayn edilemez. İç politikaya dair matematik hesaplarla ülkemizin yaralarını kaşımaya, toplumun sinir uçlarıyla oynamaya kimsenin hakkı yoktur. Şimdi gelelim esas meseleye. Şunu açıkça ve gönül rahatlığıyla buradan beyan ediyorum: Biz; Türkiye’nin meselelerini çözmek gibi bir derdi olan herkesle otururuz, konuşuruz.''

Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Mahmut Arıkan’dan sonra kürsüye çıkan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, özetle şu görüşleri dile getirdi:

‘’Biz millet olarak sıradan, rastgele bir araya gelmiş bir aşiret değiliz. Devlet olarak da yeni doğmuş değiliz. Tecrübelerimiz var. Konjontürel siyaset alanında olanlar problemleri geçiştirirler. Siyaset yapma amaçları, problemi çözmek değil, problemi istismar ederek ayakta kalabilmektir.

Davutoğlu: ''Türkiye’de artık siyasi bir ahlak devrimine ihtiyaç var’’

Türkiye’de artık siyasi bir ahlak devrimine ihtiyaç var. Bu devrim ne kadar gecikirse bu toplum o kadar çürümeye maruz kalır. Devletimizi çetelerden arındırmak, milletimizi değerlerimizle buluşturmak ve kurumlarımızı temizlemek zorundayız. Temiz siyaset reformuna ihtiyaç var.

''Vatansız bir şekilde son nefesini verdi''

Dini bir yapılanma şeklinde çeteleşen her türlü faaliyet devletin işleyişini yok eder. Devletimize musallat olmuş son 50 içerisinde bütün gündemimizi meşgul etmiş iki terör örgütünden bahsedildi. Biri FETÖ terör örgütü, diğeri PKK terör örgütü. FETÖ terör örgütünün başı, vatansız bir şekilde son nefesini verdi.’’ 

''Bahçeli değil, Cumhurbaşkanı da bu konuya değinsin ve karşımızda bir devlet aklı görelim''

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına yönelik görüşlerini de dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sayın Bahçeli'nin daha önceki haftalardaki açıklamalarını hep olumlu bulduğumu ifade ettim. Türkiye'de dış güçlerin istismar ettiği en önemli fay hatlarından biri olan Kürt sorunu konusunda makul bir tavrın Sayın Bahçeli tarafından ortaya konulmasını bir ümit ışığı olarak gördüm. Ve bekledim ki sistematik bir açıklamayla sadece Bahçeli değil, Cumhurbaşkanı da bu konuya değinsin ve karşımızda bir devlet aklı görelim. Sayın Bahçeli dün yaptığı açıklamayla buna yeni bir boyut kattı. Maalesef, Sayın Cumhurbaşkanı bu açıklamalara destek dışında kapsamlı bir çerçeve çizmedi. Gece boyu Sayın Bahçeli'nin açıklamaları üzerinden yoğun bir sosyal medya fırtınası koptu. Ben Sayın Bahçeli'ye sosyal medyada sorulan soruları tekrar sormayacağım. Vaktinde 'terörist başını asın' diye Cumhurbaşkanı’na urgan attığınız dönemden, bugüne nasıl geldiniz diye sormayacağım.

''Terörle iş birliği yaptığımızı iddia edip...''

'Altılı Masa'nın yedinci ayağı HDP' dedikten sonra bugün DEM'i muhatap alıp konuşma teklifinde bulunmanızı da sormayacağım. ‘DEM Parti kapatılmalı’ dedikten sonra bugün DEM grubunu öne çıkaran bir açıklama da bulunmanızı da sormayacağım. 'Terörle iş birliği yaptığımızı' iddia edip sokakları neden bize dar etmeyi istediğinizi sormayacağım.

'''Serok Bahçeli' noktasına nasıl gelindi diye sormayacağım''

Kürtçe’yi ve beni istiskal edebilmek için 'Serok Ahmet' dedikten sonra bugün 'Serok Bahçeli' noktasına gelindi diye sormayacağım. Bizim partimizin programı içinde de mutlaka çözülmesi gereken bir sorun olarak tanımladığımız, çözüm noktasında da tam demokrasiyi gösterdiğimiz Kürt sorunu konusunda gerçekten adım atmak istiyorsanız bir eylem planını içerisinde bunu açıklayın. Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan’ın birinci testi samimiyettir. Bu fay hatlarını çözüme götürecek her hamlenin, politikanın, girişimin arkasındayız. Ama taktiksel olarak bunu kullanmak isteyen kim varsa onun da karşısındayız. Sayın Bahçeli’ye çağrımız; şehit analarımızın da yitirdiğimiz bütün şehitlerin hukukunu koruyacak şekilde, aynı zamanda bir nesli dağlarda tüketen terör örgütünün silahsızlaştırılması dahil bir daha Türk ve Kürt gençlerimizin kaybolmasına yok açmayacak bir eylem planını açık bir şekilde ortaya koyun ve biz bunu görelim. Yoksa bir kişinin Meclis’te konuşmasına dayalı bir yolla bu meselenin çözülmesini iddia etmek mümkün değildir.''


Yorum Yazın