Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin partisinin grup toplantısındaki sözlerine, “Bizim yerimiz parlamentodur. Parlamentoda yeri olmayanlar, savaş çığırtkanlığı yapanlardır. Bizim yerimiz burasıdır" yanıtı verirken, Meclis Genel Kurulu’nda Anayasa Mahkemesi’ndeki HDP’nin kapatma davası üzerinden DSP Genel Başkanı Önder Aksakal’ın konuşması da sert karşılık buldu. Genel Kurul’da DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in, “Parlamento yas evi değildir, taziye dileme yeri değildir. Parlamento, insanları yaşatmak için söz kurma, elini taşın altına koyma ve eylem yeridir” sözleri de terör gündemli toplantıya damgasını vurdu.
Hülya Özmen- Muhalif- Ankara
TBMM’nin 28. Yasama dönemine değişen yönetim kadrosuyla başlayan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), siyasetin daralan alanları için iktidar ve muhalefeti parlamentoda çözüm bulmaya çağıran konuşmalarıyla dikkat çekiyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin partisinin grup toplantısındaki sözlerine, “Bizim yerimiz parlamentodur. Parlamentoda yeri olmayanlar, savaş çığırtkanlığı yapanlardır. Bizim yerimiz burasıdır" yanıtı verirken Meclis Genel Kurulu’nda Anayasa Mahkemesi’ndeki HDP’nin kapatma davası üzerinden DSP Genel Başkanı Önder Aksakal’ın konuşması da sert karşılık buldu. Terör gündemli toplanan Genel Kurul’un dünkü oturumunda, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in, “Parlamento yas evi değildir, taziye dileme yeri değildir. Parlamento, insanları yaşatmak için söz kurma, elini taşın altına koyma ve eylem yeridir” sözleri de terör gündemli toplantıya damgasını vurdu.
DEM Parti sözcülerinin Meclis’i çözüm yeri gösteren ve çözüm yollarına işaret eden konuşmalarından bazı bölümler şöyle:
Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları Oruç’un Grup toplantısı konuşmasından bir bölüm (Bahçeli’ye yanıt)
Cellatları ve cellatlığı çağrıştıracak bir anlayışın parlamentoda yeri yok
Bizler elbette kendilerinden öyle bir iradeyi beklemiyoruz. Bahçeli diyor ki Karamanoğlu Mehmet Bey zamanında Türkçe konuşmayan bu topraklarda yaşayamazmış. Ve böyle bir ırkçı söylemden hareketle, Türkçe konuşmayanların Meclis’te yeri yok diyerek DEM Partinin parlamentoda yerinin olmadığını söylüyor. Bizler çok net olarak şunu söylüyoruz; cellatları ve cellatlığı çağrıştıracak bir anlayışın parlamentoda yeri yok. Parlamento sözün kurulduğu, siyasetin konuştuğu; savaşların, çatışmaların ve ülkede yaşanan bütün sorunların konuşulup çözüm bulunduğu bir siyaset alanıdır. Bunun dışında adeta cellatları parlamentoya çağırırcasına “Kürtçe konuşanların burada yeri yoktur, DEM Partililerin burada yeri yoktur” diyenlere yanıtımız çok net olarak şudur: Biz DEM Partililer olarak sadece Kürtçe konuşmuyoruz, Arapça da Türkçe de Süryanice de konuşuyoruz. Anadolu ve Mezopotamya topraklarındaki bütün kadim dilleri konuşan bir siyasi partiyiz. Bizim yerimiz parlamentodur. Parlamentoda yeri olmayanlar savaş çığırtkanlığı yapanlardır, çatışmaları derinleştirenlerdir. Bizim yerimiz burasıdır.
TBMM Genel Kurulu’nda DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit’in konuşmasından bir bölüm:
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Şimdi, bu Mecliste bazı partiler ve bu ülkede de bazı kesimler siyaset yapma adına partimize saldırmayı marifet sanıyorlar. Gündem olmak için, bir yerlere yaranmak için, kendilerini şirin göstermek için partimizin adını ve bizim önceki dönem partilerimizin adlarını ağızlarına alıyorlar. Biz buradan söyleyelim: Siz önce, o HDP’nin adını, DEM PARTİ’nin adını ağzınıza almadan önce gidip bin defa ağzınızı çalkalayın, ağzınızı. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Burada insanlar ölmüş, burada bir kan var, burada gözyaşı var, burada acı var, burada ölüm var; buna söz söyleyin efendiler, buna. Bu ölümü, bu kanı, bu gözyaşını nasıl dindireceğiz, bunu konuşun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Gelip partimizi hedef gösterip, siyasetimizi hedef gösterip buradan AYM’deki davaya atıf yaparak kendi sorumluluğunu hiç kimse üzerinden atamaz. Biz bu ülkede ne Türklerin ne Kürtlerin ne Lazların ne Çerkezlerin ne de bu ülkede yaşayan hiçbir yurttaşın bırakın ölmesini, ayağı taşa değsin istemeyiz, ayağı taşa değsin istemeyiz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Biz şu anda barış için bedel ödüyoruz. Bizim arkadaşlarımız müebbet hapis cezalarıyla yargılanıyorlar ama yine ne diyorlar biliyor musunuz? “Barış olsun, bizi idam edin.” diyorlar. Bu ferasetin, bu fedakârlığın yüzde, milyonda 1’ine sahip olmayanlar kalkıp partimize laf söylemesinler.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
Şunu söyleyerek bitireyim: Siz önce aynaya bakın, sorumluluğunuzu görün, ondan sonra gelip bize laf söyleyin. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
---
DEM PARTİ GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) – Son dönemde yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren askerlere Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı ve yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Bu kayıpların, on yıllardır süren çatışmalardan kaynaklı ölümlerin de son bulması temennisini buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum, bu ülkeye artık barış gelsin diyorum.
Değerli Türkiye halkları, DEM PARTİ olarak siyasetteki varlık gerekçemiz gençlerin çatışmalarda yaşamını yitirmemesidir. Bizler her zaman ölüm yerine yaşamı savunduk ve savunmaya da devam edeceğiz. Bir tek yurttaşımızın dahi burnunun kanamaması için çaba gösterdik ve bundan sonra da bu çabayı göstermeye devam edeceğiz. Bir kez daha ifade ediyoruz: Gelin, bu ülkede barışı, demokrasiyi ve özgürlüğü tesis edelim.
Değerli arkadaşlar, değerli halklarımız; bu ölümlerden hepimiz sorumluyuz. Şayet biz Meclis olarak, demokratik siyaset olarak görevimizi yerine getirebilmiş olsaydık bu ölümler yaşanmazdı. Meclis bu kayıplardan sonra derhâl sorumluluk almalıdır. Daha ne bekleniyor? Meclis ölümlerin durması için sorumluluk alırsa biz parti olarak canla başla çalışacağımızın sözünü bir kez daha bütün Türkiye halklarına veriyoruz. Türkiye’nin barışı yapacak deneyimi vardır. Siz değil miydiniz nerede çatışma çıksa ara bulucu olmak isteyen? Niye kendi çocuklarınız için bunu yapmıyorsunuz? Siz, Filipinler-Moro barış görüşmelerinde aktif yer almadınız mı? İyi ki de yer aldınız. Türkiye’nin resmî ajansı şunu geçmedi mi: “Türkiye, Filipinler’de barış sürecinin mimarı.” Peki, soruyoruz: Niye Kürt barışının mimarı olamıyor? Neden Türkiye'de Kürt barışının, Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesinin mimarı olamıyor?
Bu ülke, barış imkânını barış umudunu çok sevdi. 2009’da Oslo görüşmelerinde, 2013-2015 yılları arasında yürütülen çözüm sürecinde gerçekten barış ihtimali bütün ülkenin umudunu büyüttü. Çözüm sürecine Türk, Kürt, Sünni, Alevi, kadın, genç, işçi; herkes destek verdi. Neden? Çünkü kimse ölmüyordu, çünkü kin ve nefret yerine demokrasi sözleri duyuluyordu, çünkü herkes birbirini dinliyor, birbirini anlamaya çalışıyordu. Eş Genel Başkanımız Sayın Tulay Hatımoğulları bugün Meclis çatısı altındaki grup toplantımızda şunu ifade etti: “Barış zirvesi” çağrısı yaparak bu ülkede ölümlere son vermenin tek yoluna davet etti. Meclisin bu çağrıya kulak vermesi gerekiyor.
Güvenliği sağlamanın en kolay, en ucuz yolu barıştır değerli arkadaşlar. Sınırları korumanın, halkın güvenliğini sağlamanın en kolay yolu demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü sağlamaktır, demokratik çözüme şans vermektir ve bunun için de Parlamentonun inisiyatif geliştirmesi, elini taşın altına koyması ve Meclisin bir çözüm yeri olarak, bir diyalog ve müzakere yeri olarak işlevselleştirilmesidir. Çözüm aracı demokratik siyasettir. Demokratik siyaseti güçlendirmek çözümü, barışı, demokrasiyi ve hukuksal güvenliği güçlendirecek, ilerletecektir. Bir kez daha vurguluyoruz: Kürt sorunu gibi tarihsel bir sorunun çözüm yolu siyasettir, müzakeredir. Çatışmacı siyaset ne yazık ki sorunu çözmüyor, krizi büyütüyor, derinleştiriyor ve uluslararası bir mecraya taşıyor, bir arada yaşama iradesini zedeliyor.
Meclisteki ve Meclis dışındaki bütün partilere buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz. Gelin, bu sorunun çözümü için birlikte inisiyatif alalım, siyaset bunun için vardır. Siyaset sorun çözme sanatıdır, gelin bir kez daha burada buluşalım, burada ortaklaşalım. Gelin, Kürt sorununun demokratik çözümünü hep birlikte sağlayalım. Gelin, Meclisimiz bir kez olsun bütün bu ezberleri bozsun, çatışmasızlığı esas alan, şiddeti devre dışı bırakan, rasyonel akla ve politikalara dayanan bir süreç için Parlamento rol üstlensin. Bu Parlamento çatışmasızlığı esas alan bir çalışmayı yürütebilir çünkü geçmişte yürüttü. Normalleşme ve demokratikleşme zemini oluşturulabilir. Bildiri yayınlamak sorunları çözmüyor, ortadan kaldırmıyor. Parlamento yas evi değildir, taziye dileme yeri değildir. Parlamento, insanları yaşatmak için söz kurma, elini taşın altına koyma ve eylem yeridir. Mecliste bir komisyon kuralım, Kürt sorununun kaynaklık ettiği başta demokrasi sorunlarımız olmak üzere hukuksal alanda, adalet alanında, toplumsal yaşamda, emek yaşamında yaşanan tüm eşitsizlikler ve sorunların çözüm yollarına dair Meclis komisyonu bir çalışma yapsın. Bütün sorunların, çatışmaların diyalog ve müzakereyle, siyaset yoluyla çözümü konusunda Parlamento ve siyaset kurumu olarak bir deneyim ortaya koyalım, yeni bir başlangıç yapalım. Meclisin barış iradesine güç verelim. Daha önce yaptı bu Meclis, yeniden yapacağını biliyoruz, buna imkân tanıyalım.
Yorum Yazın