CHP, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun 3-4 Temmuz 2024 tarihli toplantılarında kabul edilerek Genel Kurul’a gönderilen Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifinin Komisyon Raporuna kapsamlı bir şerh yazdı. ‘Kanun teklifi her ne kadar “Öğretmenlik Meslek Kanunu” adını taşısa da esas alarak Milli Eğitim Akademisi adında bir akademinin kurulmasıyla ilgili hükümler içermektedir” görüşüne yer veren CHP, “Diyanet Akademisi Modeli Milli Eğitime Uyarlanıyor” dedi. Şerh yazısında, bir meslek kanununda mesleği yapanların hakları hatırlatılarak, “Görev ve sorumluluklar, disiplin hükümleri, cezalar ayrıtınlı biçimde sayılırken, öğretmenin haklarına dair bir tane hüküm yoktur. Öğretmenin okul içindeki özerkliği, yönetim kararlarında pay sahibi olması, sınıf içinde kürsü dokunulmazlığı, tatil ve dinlenme, örgütlenme, kendini geliştirmesi için tanınması gereken imkanlardan bir cümle dahi söz edilmemiştir” denildi.
Muhalif - Özel
CHP, kapsamlı şerh yazısında, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifinin Öğretmenlik Meslek Kanunu olma özelliği taşımadığını belirtti, öğretmenlik mesleğini tanımlamadığı gibi öğretmenlerin yetiştirilmesinden, istihdamlarına, görev başında gelişimlerine, göreve atanma, yönetici olma, yönetime katılma, örgütlenme, sosyal haklar ve emekliliğe kadar meslekle ilgili birçok konuyu kapsayıcı nitelikte olmadığına dikkat çekti. “Ayrıca meslek kanunu olması için öğretmenlik mesleğiyle ilgili diğer kanunlarda yer alan hükümlerin bu kanuna taşınması da gerçekleşmiş değildir” denildi. Kanun teklifinin öğretmenlik meslek kanunu olarak hazırlandığı düşünüldüğünde diğer kanunlara yayılmış olan öğretmenlikle ilgili hükümlerin bu kanuna tümüyle taşınması gerektiğine işaret edilerek, “Örneğin, haftalık ders saatleri, ek ders ücretleriyle ilgili hükümler ile öğretmenlerin örgütlenmesi, sağlık hizmetlerinden yararlanmaları, öğretmenlere yönelik ve diğer kamu kurumlarına ait sosyal tesislerden yararlanma gibi konular kanun teklifinin kapsamında yer almalıydı. Meslek kanunu öncesinde öğretmenlerin kanunsuz çalışmadığı, kanunlara dayanarak görev yaptığı düşünülürse meslek kanunu, öğretmenlik mesleğiyle ilgili farklı kanunlarda yer alan normların bir kanunda toplanmasından, bazı hükümlerin yeniden düzenlenmesinden başka bir şey değildir” değerlendirmesi yapıldı.
CHP’nin komisyon üyeleri, İstanbul Milletvekilleri Suat Özçağdaş, Fethi Açıkel, Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan , Isparta milletvekili Hikmet Yalım Halıcı’nın imzalarıyla komisyon raporuna konular şerh yazısından bazı bölümler şöyle:
Anayasaya açıkça aykırılıklar
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun 3-4 Temmuz 2024 tarihli toplantılarında görüşülerek kabul edilen 2/2239 Esas Numaralı Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi, esastan ve maddeler bakımından Anayasa’ya açıkça aykırılıklar taşımaktadır. Aşağıda da ayrıntılı biçimde belirteceğimiz üzere anayasaya sadakatin mutlak sadakat olduğu, kanunların anayasaya aykırı olamayacağı gerçeği bilinçli olarak ve istenilerek dikkate alınmamıştır. Demokrasilerde çoğunluk iradesi, anayasaya dayalı yönetimlerde anayasanın çerçevesinde kaldığı sürece demokrasinin güçlü tarafıdır. Bu çerçevenin dışına çıkılan her durumda, demokrasi çoğunluk zorbalığına dönüşür. Nitekim bu yasa teklifi de tarihimizde anayasa dışına çıkan çoğunluk anlayışının nasıl işlediğinin, anayasal sistemin nasıl sakatlandığının ve demokratik değerlerin nasıl rafa kaldırıldığının kanıtlarından biri olmuştur.
Kanun Teklifi, TBMM Dışında Milli Eğitim Bakanlığı Koridorlarında Hazırlanmıştır
Birincisi, yasama ve yürütme arasındaki ilişki 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliğiyle referandumu ile değişmiş, gerçekleşen değişiklikle yürütme organının “yasa tasarısı” hazırlama yetkisi kaldırılmıştır. “Yasa yapma”, “yasa teklif etme”, yasama organı olarak TBMM üyelerine aittir. Oysa 26.06.2024 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan ve komisyonumuzca kabul edilen teklif, daha öncesinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kamuoyuna sızdırılmış, Bakanlık sızdırılan bu kanun teklifiyle ilgili çok sayıda açıklamalarda bulunmuştur. Bakanlık, kanun teklifinin tanıtımı için özel bir yerine getirmiş, basına açıklamalarda bulunmuş, öğretmen sendikalarını Bakanlığa çağırarak kanun teklifi hakkında bilgilendirmeler yapmıştır. Ayrıca kanun teklifinin ne zaman TBMM’ye geleceğini kamuoyu ve TBMM üyeleri, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in açıklamalarından öğrenmiştir. Bakan Yusuf Tekin açıklamasında “Hazırladığımız taslak metin önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına gelecek. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerimizin de siyasi parti ayırt etmeksizin bu sürece sahip çıkacağından eminim” biçiminde ifadeler kullanmıştır. Bakan Yusuf Tekin’in konuyla ilgili açıklamaları sadece bu yıla ait değildir. Örneğin, şu cümleler Yusuf Tekin tarafından 2023 yılı içinde Maarif Vakfı’nın çıkardığı dergide yer alan makalesinde yer almaktadır ve kanun teklifinin ruhunu ve eğer kanunlaşırsa nasıl uygulanacağını tam olarak yansıtmaktadır:
16 Nisan 2017’den itibaren çoğunluk iradesi tarafından kanun haline getirilen tüm kanun teklifleri, yürütme organı tarafından hazırlanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ise 16 Nisan 2017 tarihli Anayasa değişikliklerinin özü olan bir hükmün, yasa hazırlamanın TBMM üyelerine ait olduğu gerçeğinin ihlal edilmesi karşısında harekete geçmemektedir.
Tali Komisyonlar Teklifi Görüşmemiştir
Meclis Başkanlığı, TBMM İç tüzüğü gereği kendisine ulaşan kanun tekliflerini komisyona gönderse de Anayasaya aykırılık denetimi yapmaktadır. Ne var ki tekliflere ilişkin bu denetimlerin raporları komisyon üyelerine ulaştırılmamaktadır. Bu nedenle komisyon üyeleri olarak bizler TBMM Başkanlığının anayasa aykırı kanun tekliflerine karşı ne yaptığını bilmemekteyiz.
Diyanet Akademisi Modeli Milli Eğitime Uyarlanıyor
Kanun teklifi her ne kadar “Öğretmenlik Meslek Kanunu” adını taşısa da esas alarak Milli Eğitim Akademisi adında bir akademinin kurulmasıyla ilgili hükümler içermektedir. Kurulması öngörülen akademi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ihtiyaç duyduğu akademi olmaktan çok 7383 sayılı “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanun İle Devlet Memurları Kanununda Ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” da örneğini gördüğümüz akademinin kurulmasına ilişkin hükümler içermektedir. Bu haliyle teklif, kamu personelinin istihdamında, yetiştirme- istihdam etme- mesleki geliştirme ayrımını tümüyle değiştiren bir uygulamayı öngörmektedir.
Teklifte Atatürk İsmini Çıkarmak İçin Özel Çaba Gösterilmiştir
Kanun teklifinde öğretmenlere verilen yetiştirme görevi maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde şöyle yer almıştır: “Öğrencilerini; Anayasada ifadesini bulan temel ilkelere bağlı, Türk Milletinin millî, manevi, ahlaki ve kültürel değerlerini benimsemiş, ülkesine, içinde yaşadığı topluma ve insanlığa karşı sorumluluk hisseden erdemli insanlar olarak yetiştirir.”
Burada “anayasada ifadesini bulan temel ilkelere bağlı” ifadesinde yer alan ilkeler anayasanın başlangıç kısmında yer aldığından bu ibare “Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere bağlı” biçiminde olmalıdır. Maddenin tamamı ise 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun ikinci maddesiyle bire bir aynı olmalıdır. Çünkü öğretmenin yetiştirmeye dönük görevine bir amaç konulacaksa bu Temel Kanunun ikinci fıkrası olmalıydı . Kanun teklifinin tamamında özel olarak da bu fıkrada Atatürk ismi geçmemesi için özel bir çabanın gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu çabanın ne kadar bilinçli ve isteyerek yapıldığını bu maddede verdiğimiz önergenin reddinde de görmüş olduk. Grup olarak “Atatürk ilkeleri ve inkilapları” ifadesinin fıkraya eklenmesi için verdiğimiz değişiklik önergesi AKP oylarıyla reddedilmiştir.
Kullanılan Dil Buyrukçu ve Faşizan Bir Dildir
Ayrıca bu fıkrada kullanılan dil, zorba ve faşizan bir zihniyeti yansıtmaktadır. Milli Eğitim Kanununun ikinci maddesinde milli eğitimin amaçlarına göre yetiştirme eyleminde “Türk milletinin milli, ahlaki , insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen” ifadesi kullanılmaktadır. Oysa bu teklifte “benimseyen”, “benimsemiş”e dönüşmüştür. “Benimseyen” olma bireyin kendisine bağlı, gönüllü rızayı içeren içsel bir tutumu, “benimsemiş” olma ise dışarıdan belirlemeyi gerekli kılan bir durumu ifade etmektedir. Bu tür örnekler Milli Eğitim Temel Kanunundaki ifadenin 1983 yılında yazıldığını da hatırlamak ve mevcut iktidarın 12 Eylül Rejimiyle yarışmadığını, onu çoktan geçtiğini görmemiz açısından önemlidir.
Fıkrada yer alan “erdemli insanlar yetiştirir” ifadesi de sorunludur. Çünkü erdem, bakkaldan alınan bir ürün olmadığı gibi birilerinin size hediye edebileceği bir şey de değildir. Erdemli olma kişinin yaşamı boyunca olmaya, kazanmaya çalışacağı bir durumdur. O nedenle “erdemli insan yetiştirmek” ancak bir hedef olabilir. Bugüne kadar bir öğretmenin bir kişiyi erdemli insan haline getirdiğine dair bir kanıt ya da örnek yoktur. Öğretmen ancak öğrencilerin genel ahlak kurallarını bilmesine, benimsemesine yardımcı olur. Erdemli olma kişinin sadece okul ortamında aldığı öğrenmelerle gerçekleşmez. Dolayısıyla “erdemli insan yetiştirir” ifadesi yerine “yetişmelerine yardımcı olur” biçiminde bir ifade kullanılmalıdır. “Yetiştirir” ifadesi gerçekliği olmayan buyrukçu bir zihniyeti yansıtmaktadır.
Kanun teklifinin diğer maddeleri kanunlarda uyum sağlama amacıyla hazırlanmış maddelerdir. Sonuç olarak bu kanun için şunlar söylenebilir.
1.Kanun teklifi kesinlikle bir meslek kanunu özelliği taşımamaktadır. Birincisi hukuk sistemimizde bir meslek kanunu tanımı yoktur. Daha çok personel kanunu bulunmaktadır. Türkiye’de odalar birliği biçiminde örgütlenen meslek grupları düşünüldüğünde ve Anayasanın 135 maddesi dikkate alındığında meslek kanunları bağımsız profesyonel meslek gruplarının meslek örgütleri etrafında icra ettikleri mesleklerin hukuki çerçevesidir. Bir meslek kanunun önce o mesleği tanımlaması gerekir. Bu kanunda meslek olarak öğretmenliğin tanımı yoktur. Var olan tanım görevi üzerinden öğretmenin tanımıdır. Oysa bir meslek kanunu, o mesleğin tüm yönlerini içerecek biçimde düzenlendiğinde meslek kanunu adını alabilir.
Kanun teklifi;
•Öğretmenlik mesleğinin temel özelliklerini,
•Öğretmen yetiştirme,
•Göreve başlama,
•Görevde kendilerini geliştirme ve yükselme,
•Öğretmenlik dışında üstlendikleri yönetim vb. görevleri,
•Görev yapma ortamlarını,
•Okul içi kurullardaki görevlerini
•İstihdam ve özlük haklarını,
•Yönetime katılmayı
•Denetim ve disiplin süreçlerini,
•Sağlık hizmetlerinden yararlanma
•Sosyal haklarını,
•Örgütlenme ve diğer mesleki özgürlüklerini,
•Emeklilik vb . mesleği bir bütün olarak ele alan konuları içermemektedir.
Meslek kanunu bir kod kanundur ya da bizdeki yaygın kullanımla temel çerceve kanundur. Bu kanun teklifi böyle bir özellik taşımamaktadır.
2.TBMM’ye kanun teklifi olarak sunulmuş olsa da aslında bir kanun tasarısıdır. Bakan Yusuf Tekin’in açıklamaları teklifin MEB koridorlarında hazırlandığının kanıtıdır.
3.Önceki öğretmenlik meslek kanununa yönelik Anayasa Mahkemesi iptali ve gerekçeleri açıkça dikkate alınmamıştır. Aday öğretmenlik, bu kez hazırlık eğitimi içinde aynen korunmuştur.
4.Öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen uygulaması görev ve yetki farklılaştırılması içermeden aynen korunmaktadır. Bu unvanlar için verilen ücret, bu unvanların kazanılmasına esas alınan hizmet yılına ulaşmış öğretmenlere unvan şartı olmaksızın verilmelidir. İş farklılaşmamışsa, işin gerektirdiği özellikler farklılaşmıyorsa, işi yapanda bulunması gereken yeterliliklerde farklılaşma yoksa işi yapanın unvanının bir önemi yoktur.
5.Bu kanun teklifine göre bu iktidar döneminde MEB çok başarılı iken eğitim fakülteleri nitelikli öğretmen yetiştirmedikleri için başarısızdırlar. Oysa ki öğretmen yetiştirme programlarında bir eksiklik tespit edilmişse dahi bunları gidermek, niteliklerini arttırmak yerine sayılarını iki katttan fazla attıran da yine bu iktidardı.
6.Kanun teklifi gerekçede belirtilen öğretmenlere dair sorunların çözümünü değil, bu sorundan yararlanarak, meşruiyet sağlayarak otoriteye uygun öğretmen nasıl seçilir mantığıyla hazırlanmış bir kanun teklifidir. Bu kanun teklifi ulusun, devletin öğretmeni anlayışından iktidar partisinin öğretmenine geçişi düzenleyen bir teklif niteliğine sahiptir. Türkiyeyi normalleştirmeye değil, kutuplaştırmaya devam ediyoruz teklifidir. Cumhuriyetçiliğin temel ilkelerinden biri bir ülkede, vatanda herkesin olan hiç kimsenindir. Devlet hepimizindir, hiç kimsenindir. Vatan hepimizindir, hiç kimsenindir. Okullar hepimizindir, hiç kimsenindir. Bu teklif bu ilkenin tam karşısındadır.
7.Bir meslek kanunu, o mesleği yapmaya özendirici hükümler taşır. Mesleğin değeri ve önemi özel olarak vurgulanır, mesleği yapanların mesleğin öneminden kaynaklanan saygınlığını koruyucu, yükseltici özellikler taşıması beklenir. Öğretmenlik mesleğinin bizdeki itibarı maaşından çok istihdam güvencesinden kaynaklanmaktaydı. İstihdamda güvencesizlik, kısmi sözleşmeli, sözleşmeli öğretmenlik ile başlayan süreç, hazırlık eğitimi gibi tümüyle güvencesiz bir konuma getirilmiş durumda. Mesleki özellikleri kazanma ile istihdam arasında ilişkiye hazırlık eğitimi adı altında yeni bir basamak eklenmiş bulunmaktadır.
8.Bu kanun teklifi öğretmen yetiştirme tarihimizin en çetin mücadelesi olan öğretmen kaynağının tekleştirilmesi ve eğitim standartlarının ortaklaştırılması hedefinden tümüyle sapılmasıdır. Öğretmen kaynağı tekrar öğretmen yetiştiren kurumların dışına çıkarılmaktadır. İddia edildiği gibi öğretmen eğitiminde bir bütünlük getirmemektedir. Yapılan lisans eğitimi üzerine öğretmen yetiştirmeyi istihdam öncesinde kısa süreli bir eğitime indirgemektir.
9.Bir meslek kanununda mesleği yapanların hakları olur. Görev ve sorumluluklar, disiplin hükümleri, cezalar ayrıtınlı biçimde sayılırken, öğretmenin haklarına dair bir tane hüküm yoktur. Öğretmenin okul içindeki özerkliği, yönetim kararlarında pay sahibi olması, sınıf içinde kürsü dokunulmazlığı, tatil ve dinlenme, örgütlenme, kendini geliştirmesi için tanınması gereken imkanlardan bir cümle dahi söz edilmemiştir.
10.Kanun teklifi öğretmenlik mesleğini, kişinin kendisinin öğretmenlik eğitimi veren yüksek öğretim programlarında edindiği beceri ve bilgiye dayalı meslek olarak tanımamaktadır. Kanun teklifi öğretmenlik mesleğini, Milli Eğitim Bakanlığının bu teklifle kurulan akademide verilecek olan hazırlık eğitimiyle kazanılacak bir meslek olarak görmektedir.
11.Hazırlık eğitimine alınan öğretmenin statüsü ne çalışan, ne öğrenci, ne kursiyerdir. Bu yasa teklifiyle getirilen öğretmen istihdam sistemi, kamuda istihdamda görevin gerektirdikleri nitelikleri arama yerine görevin gerektirdikleri nitelikleri kazandırma gibi daha önceki hazırlık eğitimlerini anlamsız hale getiren bir şekle bürünmüştür.
12.Hazırlık eğitimine alınan öğretmen, statü olarak hiçbir şey iken kendisine sanki devlet memuruymuş gibi disiplin kuralları ve cezaları öngörülmektedir. Ayrıca kendisine DMK da öngörülen cezalardan daha ağır cezalar layık görülmektedir. Öneğin uyarı cezası DMK’da var iken bu kanun teklifinde yoktur.
13.Kanun teklifi, maddelerinde içerdiği Anayasaya aykırılıklarla, belirsizliklerle, toplam 13 yönetmelik atıfıyla, yasama merkezli hukuk yerine Bakan, Bakanlık merkezli bir hukuk anlayışına geçişi örneklemektedir.
Yukarıda belirttiğimiz hususlar doğrultusunda kanun teklifi, öğretmenlerin sorunlarını çözme amacı taşımamaktadır. Teklif, öğretmen atama sisteminde öğretmenlerin aleyhine ve öğretmen yetiştirme ve atama sisteminde yeni sorunların oluşmasına yönelik hükümler içermektedir. Teklifte kurulacak olan akademiye ilişkin Bakanlığa ve kurulacak birimlere keyfi yetkiler verilmesi ve anayasaya aykırı çok sayıda maddeden oluşması nedeniyle teklifin kanunlaşmasına esastan karşıyız.
Yorum Yazın