Kastamonu'da yaptığı din görevlileri mezuniyeti konuşmasında, 'geçmiş yıllarda' Kuran-ı Kerim'i anmanın yasaklı olduğunu ve telefonlardan öğrenilen şeylerin zihinlerde kirliliğe yol açabileceğini söyleyen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Burhan İşliyen, "Ülkenin en acil ihtiyacı; nitelikli, ahlaklı, iman ettiği değerleri iyi temsil eden ve iyi ifade eden alim ihtiyacıdır." dedi.
Kastamonu'da 9 aylık akademi eğitimini tamamlayan 101 din görevlisi mezuniyet töreninde konuşan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Burhan İşliyen, yeni din görevlisi olarak çalışacak kişilere yönelik konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasına, "Ülkenin en acil ihtiyacı; nitelikli, ahlaklı, iman ettiği değerleri iyi temsil eden ve iyi ifade eden alim ihtiyacıdır. Allah sizi o kullarından eylesin" diye başlayan İşliyen, devamında bazı yaşadığı tecrübeleri de aktardı.
'İngilizceyi öğrenirken telefonun zihnini, kalbini nasıl kirlettiğini ölçme imkanına sahip değiliz'
Konuşmasında eğitimin hayat boyunca devam ettiğini söyleyen İşliyen, "Elindeki 3-5 inçlik bir ekranla dünyanın bütün bilgisine birkaç dakika içerisinde ulaşabilen bir gençlikle, bir toplumla karşı karşıyayız. Oğlum bir gün geldi, 'İngilizce yarışmasına katıldım, derece aldım' dedi. 'Sen ne zaman İngilizce öğrendin, hiç kursa gitmedin, ders de almadın' dedim. Sonra baktım ki keramet elindeki telefonda. Tabii o İngilizceyi öğrenirken kafasını, zihnini, kalbini nelerin kirlettiğini ölçme imkanına sahip değiliz" şeklinde konuştu.
Cezaevindeki mahkumlar, serbest kaldıktan sonra imam oldu
Gönenli Mehmet Efendi'nin Denizli'deki cezaevinde mahkumlara namaz öğrettiği hikayesini anlatan İşliyen, şunları kaydetti:
"Denizli'de bir eğitim-öğretim yılı... O yıllar yasaklı yıllar; Kur'an öğrenmenin lafzının bile rahatsızlık oluşturduğu dönemler. Allah bir daha o yılları göstermesin; bu millete de, hiçbirimize de. Genç yaşlarında cezaevine düşüyor. Adi bir suçtan dolayı değil; eğitim-öğretim faaliyetlerinden dolayı cezaevine düşüyor. Katillerin ve ağır suçluların bulunduğu koğuşa koyuyorlar. 'İçeriye girdim, her kafadan bir ses geliyor' diyor kendisi.
Sonrasında koğuş ağasını susturuyor. Argo bir tabirle 'Susun lan!' diyor. Ağası karşısına oturuyor. O da 'Ben hocayım' diyerek, 'Namaz kılın!' diyor. 'Bilmiyoruz' diye cevap alınca, 'O zaman size namaz kılmayı öğreteceğim' diyor. 'Koğuşta 7 ay kaldım. Koğuşun tamamı önemli bir din eğitiminden geçti' diyor. Af çıktıktan sonra koğuştakilerin tamamı serbest kalıyor. Sonrasında yokluk yılları başlıyor; cenazelerin ortada kaldığı, camilerde ezan okuyanların bulunamadığı dönemler.
Demokrat Parti'nin gelmesiyle açılan özgürlükler ve rahatlama ile müftülüklerde sınavlar yapılmaya başlanıyor. Sınavda, camide namaz kıldıracak kadar Kur'an-ı Kerim bilenlere imamlık belgesi veriliyor. Denizli'de imam olanların büyük bir kısmı, 7 ay boyunca koğuşta kaldıkları katillerin arasından çıktı."
Yorum Yazın