Pyrrhon felsefesi:

“Doğru olduğuna emin olduğumuz şeylere bile güvenemeyiz”

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
“Doğru olduğuna emin olduğumuz şeylere bile güvenemeyiz”
Abone ol

Antik Yunan'da Protagoras ile birlikte tarihteki ilk şüpheci (septik) düşünürlerden biridir Pyrrhon. İlklerden biri olmakla kalmayıp en uç şüpheci filozof da kendisidir. Bugün size Pyrrhon'un nasıl bir felsefi anlayışa sahip olduğunu örneklerle ifade etmeye çalışacağım...

Oğuz Büber - Muhalif Özel

Hayata dair birçok şeyi bildiğini düşünenler vardır.

En basit olarak,

Siz de şu an nerede olduğunuzu ve bu yazıyı nerede okuduğunuzu biliyorsunuz mesela.

Peki gerçekten öyle mi?

Bu anı hayal ediyor olmayasınız…

Daha genel olarak bakarsak;

Neden bu dünyaya geldiğinizi, neler başarmanız gerektiğinizi ve sonrasında hayalleriniz ne olduğunuzu biliyorsunuz.  

Bir de bunun tam tersini düşünenler vardır. Hiçbir şey bilemeyeceğimizi, hatta bilemediğimizi fark etmemizin bile kesin olmayacağını söyleyen bir düşünce.

Bu fikrin mucidi, bahsetmek istediğim kişi ünlü düşünür Pyrrhon.

Pyrrhon’a göre doğru olduğuna emin olduğumuz şeylere bile güvenemeyiz. Çünkü yanılma ihtimalimiz var.

Her şey sorgulanabileceği gibi şüphe de edilebilir aynı zamanda.

O zaman, bu durum karşısında sergileyeceğimiz tutum ne olmalıdır?

Açık fikirli olmalıyız. Çünkü kendimizi bir fikre adamamız durumunda hayallerimizin tuzla buz olma ihtimali var.

Yukarıda bahsettiğimiz düşünce; önce Antik Yunan sonra da Roma’da yüzyıllarca popülaritesi devam etmiş Şüphecilik akımının temel fikridir.

Şüpheciler hangi konu olursa olsun belli bir düşünceyi savunma taraftarı değillerdi.

Tüm zamanların en ileri düzey şüphecisi Antik Yunan’da yaşamını sürdürmüş Pyrrhon’un yaşamı da düşünceleri kadar gariptir.

Sokrates’in bilinen ve düşüncesini ifade eden ünlü bir sözü vardır: “Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.”

İşte Pyrrhon bunu çok daha ileriye taşıyan isimdir.

Aynı Sokrates gibi Pyrrhon da eser vermemiştir. Ve Sokrates’le benzer şekilde Pyrrhon hakkında da bildiklerimiz öldükten birkaç yüzyıl sonra başka filozofların yazdıklarındandır.

Pyrrhon’un bu dünyaya yaklaşımı şöyleydi:

“Duyularımıza güvenemeyiz çünkü zaman zaman bizi hayal kırıklığına uğratırlar”

Örnek vermek gerekirse; Karanlıkta salonda gördüğünüz bir gölgeyi kediniz sanıyor ve sen burada ne arıyorsun diyerek sevmek için elinizi götürüyorsunuz. Hissettiğiniz yumuşak bir doku ama hiç de kediniz gibi kanlı ve canlı değil. Sonra anlıyorsunuz ki sadece bir yastığa dokunmuşsunuz…

Bunun gibi pek çok örnek verilebilir. Bir ses duyduğunuzu hissediyorsunuz. Anne, anne diyerek annenizin yanına gidiyorsunuz ve “Ne var?” diyorsunuz. 
Anneniz de: “Ne, ne var?” diyor. 
Karşılığında “Beni çağırmadın mı?” diye soruyorsunuz.
Annenizin yanıtı ise okkalı bir “hayır” oluyor.

Böyle Pyrrhon’u haklı çıkaracak türden birçok duyusal yanılsama yaşarız. 

Ama Pyrrhon bundan da fazlasını kast ediyor aslında.

Hızla gelen bir arabanın önüne atlasam buradan benim öleceğim ya da çok kötü yaralanacağım sonucunu çıkaramayız fikrini anlatmaya çalışıyor.

“Karşımda bir aslan olsa beni parça pinçik edeceğinin ispatı var mı?” ya da “Etim bedenimden ayrılırken acı hissedeceğimden nasıl bu kadar eminsiniz?” gibi sorgulamalar da Pyrrhon’un görüşünü yansıtıyor.

Eski zamanlara ait hikayelerin belki bir çoğu uydurma ve benim verdiğim örnekler de buradan yola çıkarak pekiştirilmek amacıyla yazıldı. Fakat Pyrrhon’un yaşadığı gerçek bir olay da var.

Gemiyle seyahat eden Pyrrhon çok korkunç bir fırtınanın ortasında buluveriyor kendisini. Rüzgar ve Fırtına yelkenleri parçalıyor ve gemiyi bozguna uğratıyor. Tüm mürettebat korku içerisindeyken durumdan etkilenmeyen tek kişi ünlü düşünür oluyor. Sebebi ise fırtınanın vereceği zarardan kesin bir şekilde emin olmaması.

Bu duruma günümüzden de bir örnek vermek istiyorum. Birçoğumuz fantastik öğeler içeren süper kahraman filmlerini zevkle izliyoruz. Bu filmlerdeki detayların gerçek olamayacağının tabii ki farkındayız ama eserin kendi gerçekliği içerisinde; süper kahramanların uçabildiğini, tonlarca ağırlıkta cisimleri kaldırabildiklerini, görünmez olabildiklerini hatta ışınlanabildiklerini kabulleniyoruz.

Bu tür filmler özelinde Pyrrhon’un düşüncesini yansıtan çok güzel bir örnek bulunuyor. Örümcek Adam: Evden Uzakta (Spiderman: Far From Home) isimli film 2019 yılında çekildi. Örümcek Adam’ı hepimiz biliyoruz bir örümcek ısırıyor ve Peter Parker örümcek süper güçlerine kavuşuyor.

Bahsetmek istediğim ise filme konuk diğer süper kahraman Mysterio. Süper kahramanı filmde ilk gördüğümüzde yetenekleri uçabilmek ve bir özel gücüyle cisimleri alana hapsederek kontrol edebilmek. Venedik’te ve Londra’da geçen sahnelerde bu detayların hepsi mevcut. 

Göründüğü kadarıyla başlangıçta diğer süper kahraman filmlerindeki gibi savaşabilen bilen bir karakter olarak bize sunuluyor. Belki spoiler olacak ama filmin çıkışının üzerinden yıllar geçtiği için vermek sıkıntı olmaz diye düşünüyorum.

Bu karakterin süper güçlerinin hepsi sahte. Yani film de olsa bir gerçekliği yok. Combat drones olarak isimlendirilen projektörlerle üç boyutlu bir ortam yaratılarak her detay gerçekmiş gibi yansıtılıyor. Süper kahramanların kabul gördüğü bir dünyada böyle hileler kullanılarak süper yetenekler varmış gibi gösterilebiliyor yani.

Bu aslında Pyrrhon’un anlatmak istediği ‘doğru olduğuna emin olduğumuz şeylere bile güvenemeyiz’ fikrinin ne anlama geldiğini gösteriyor bizlere…
 


Yorum Yazın