Bizlere hep anlatılmıştır; cahiliye dönemi Arap toplumunda kızlar diri diri toprağa gömülürdü diye. Bu durum ne kadar gerçeği yansıtıyordu? Bugün aynı topraklarda durum çok mu farklı?
Oğuz Büber - Muhalif Analiz
Kız çocuklarının katli denildiğinde ilk olarak cahiliye Arap toplumu aklımıza gelmektedir. Kız çocuklarının öldürülmesi, dünyanın farklı bölgelerinde değişik şekillerde yaşansa da ‘diri diri gömme’ geleneği bu coğrafyada görülmekteydi.
Aile reisi olan erkekler bir ya da en fazla iki tane kız çocuklarının olmasına müsamaha gösterebiliyorlardı. Çünkü onlar için erkek çocuk değerli, kız çocuğu işe yaramaz anlamına geliyordu. Kız çocukları fazla doğarsa iş artık namus meselesine dönüyor, katletme devreye giriyordu.
Arap yarımadasında o dönemlerde hayat son derece pahalıydı ve eve finansal olarak destek sağlayabilecek aile bireyleri önemli hale geliyordu. Erkek evlat çok olursa bu; hem fazla para hem de fazla şeref demekti. Şerefi ve onuru erkek evlat sayısına indirgeyen bir anlayış vardı ne yazık ki…
Her çocuğun doğumu mutluluk verir ya insana, dönemin Arap coğrafyasında hiç de öyle değildi…
Kız çocuğu demek utanç, hüzün ve keder gibi olumsuz tüm duyguları hakim kılıyordu adeta.
“Kız çocuğun oldu” cümlesi, bir babaya utancın en yükseğini yaşatırken kaçacak delik aramasına da neden oluyordu.
Resmi kaynaklara göre, insanlık dışı bu gelenek ekseriyetle İslam’a yakın dönemde görülmüştür.
Kız çocuklarının diri diri gömme geleneğinin en önemli gerekçesi fakir kalma korkusuydu. Zaten açlık sınırında yaşayan aileler kız çocuklarını yük olarak görüyor ve uğursuz kabul ediyorlardı.
Katliamın diğer bir sebebi de yobazlık kisvesi altındaki namus anlayışlarıydı. Kızlarını evlendirmektense kendi elleriyle toprağa gömmeyi yeğliyorlardı. İslam öncesi Arap toplumunda kadınların tecavüze uğrayarak eve gelmesi ile kız çocuk doğurması eş tutulmaktaydı.
Cahiliye dönemi Arapları’nda kız çocukları iki yöntemle öldürülüyorlardı.
İlkinde hamile kadın doğumunu arazide gerçekleştiriyor. Kız doğması durumunda kazdığı çukura kendi elleriyle gömüyordu.
İkinci yöntemde ise ortalama altı yaşına kadar yaşamasına izin veriliyordu ve sonrasında babası tarafından gömülüyordu.
Kur’an-ı Kerim’de konuya değinen ayetlerin önemli bir kısmında çocuk öldürme ile geçim kaygısı arasındaki ilişkiye dikkat çekilmiştir:
“Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.” (İsra 17/31) De ki: “Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya, babaya iyilik yapın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin ve onların rızkını veren Biziz- gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte bunlar Allah’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız” (En’am 6/151)
Kız çocuklarını diri diri gömme geleneği, Mümtahine suresinde de Müslümanların sakınması gereken çirkin davranışlardan biri olarak ifade edilmiştir:
“Ey peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir ortak kalmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, başkasının çocuğunu sahiplenerek kocasına istinatta bulunmamak ve uygun olanı işlemekte sana karşı gelmemek şartıyla bey’at etmek üzere geldikleri zaman, onları kabul et; onlara Allah’tan bağışlanma dile; doğrusu Allah, bağışlayandır, acıyandır.” (Mümtahine 60/12)
Yine Kur’an’da bu defa sert ifadelerle uyarı veriliyordu:
“Beyinsizlikleri yüzünden, körü körüne çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri -Allah’a iftira ederek- haram sayanlar mahvolmuşlardır; onlar sapıtmışlardır, zaten doğru yolda da değillerdi. (En’am 6/140)
Kur’an-ı Kerim’de çocuk katletmenin lanetlendiği ayetlerle de gözüküyor. Peki bugün coğrafyada durum nasıl? Kadınlar öldürülmemenin dışında daha iyi koşullara sahip oldu mu? Kadın erkek eşitliği sağlandı mı?
Yer Afganistan’ın Herat şehri…
Artık diri diri toprağa gömülen kız çocukları yok ancak çocuk gelinler var.
Oysa ki İslam’ın gelişiyle cahiliye dönemi bitmişti (!)
Taliban rejiminden nasibini alan ülkenin Şehrak-ı Sabz bölgesinde evlenmek için satılan 8-10 yaş arasında bir sürü kız çocuğu var.
Bölgedeki yaşam koşulları içler acısı… Gölge yapabilecek bir ağacın bile bulunmadığı yerleşim yeri uçsuz bucaksız bir çölde yer alıyor. Kum fırtınaları ve sert hava koşulları da cabası.
Su kaynağı, elektrik ya da iş imkanı yok. Sadece dışarıdan gelen yardımlarla hayatlarını sürdürebilen insanlar var burada…
Çatışmaları bırakıp bu bölgeye gelmişler ama kötü hayat şartları onların peşini bırakmamış…
Afganistan’ın geneline baktığımızda çocuk yaşta evlilikler hızla arttı ve bunun sebebi sadece ekonomik koşulların kötüye gitmesi değil.
Ülkedeki aileler bir zamanlar kızlarının eğitim aldığında iyi bir iş bulacağını ve aile ekonomisine katkıda bulunacaklarını düşünüyorlardı.
Bugün ise Taliban’ın her geçen gün artırdığı kısıtlamaların altında; altıncı sınıftan sonra kız çocuklarına okul yasak ve kadınların çalışma seçenekleri oldukça sınırlı.
Eve mahkum edilen bir kız, ailesi için beslenmesi gereken başka bir boğaz haline geliyor. Ancak bir gelin olarak düşünüldüğünde değerli. 2.000 dolar değerinde başlık parası almaları durumunda bir ailenin bir yıllık beslenme ihtiyacı karşılanmış demektir.
Tabii bu bir kız çocuğu için kabusun ta kendisidir.
Küçücük yaşta gelin olarak gittikleri evde ev işlerinden sorumlu olmaları bir tarafa; genellikle sözlü, fiziksel ve cinsel istismara maruz kalıyorlar. Bunun adına evlilik adı altında kölelik de denilebilir.
Bu durumdan mütevellit Afgan genç kızlar arasında intihar ve depresyonun artmasına da şaşırmamak gerekli.
Too Young to Wed (Evlenmek için çok küçük) isimli bir program ise çocuk gelin olgusunun temel nedenlerini ele almak ve etkisi azaltmak için çaba sarf ediyor.
Açlıktan ölmek ya da çocuklarını satmak arasında bir tercih yapmak durumunda kalan ailelere geçim kaynağı sağlamak için eğitim de veriyorlar.
Programın Afganistan’da gerçekleştirdiği saha çalışmasında çocuk yaşta evlilik tehlikesiyle karşı karşıya kalan çocuklardan bazılarının hayat hikayelerine de yer verilmişti.
Too Young to Wed (Evlenmek için çok küçük) Programı
Uluslararası bir program olan Too Young to Wed 2012 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde kurulmuştur. Program, kadınların ve kız çocuklarının karşılaştığı insan hakları sorunlarına ilişkin görsel kanıtlar sunarak kız çocuklarını savunmayı, güçlendirmeyi ve çocuk evliliklerine son vermeyi amaçlamaktadır.
Khoshbakt, 10 yaşında
Annesi Nazdana ile yaşayan 5 çocuktan biri Khoshbakt. Babaları bir yıl önce vefat etmiş ve Anne Nazdana şimdi gündüzleri terzi olarak çalışıyor, geceleri ise nakış yapıyor. İki kızları da dilenerek para topluyorlar. Ekim ayındaki depremde evlerinin yıkılmasından beri tüm aile bir çadırda hayatlarına devam ediyorlar. Khoshbakt iki ay içerisinde, iki yıl önce 150.000 Afgani’ye satıldığı ailenin yanına gidecek. Tek söyleyebildiği ise: “Annemin yanında olmak istiyorum.” Arkadaşlarıyla birlikte okul hayatına da devam etmek istiyor. Nazdana’ya 8 yaşındaki diğer kızı Razia için de para teklif edilmiş. Şu an için erteliyor ama gelecekte başka bir şansı olmayacağını da biliyor.
Saliha, 10 yaşında
Saliha 7 yaşında evlendirilmek için satıldı. Babası Mohammed Kaan, “Yoksulluk ve açlık” sebebiyle, diğer çocuklarının hayatını kurtarmak amacıyla kızını sattığını söylüyor. Kendisini suçlu hissettiğini belirtiyor fakat başka seçeneği olmadığını da ifade ediyor. Too Young To Wed programı bu evliliğin iptali için aileler ve dini liderlerle birlikte çalıştı. Şimdi 10 yaşında ve okula kayıtlı olan Saliha, eğitiminden son derece memnun olan babasıyla beraber ev ödevlerini yapıyor. Kızını okulunu bitirmeden evlendirmeyeceğini de ayrıca vurguluyor.
Benazir, 10 yaşında
Babası Murad Khan; Benazir’i sekiz çocuğunu besleyemeyeceğini anladığında, 7 yaşındayken satarak evlendirdi. Yine, Too Young To Wed diğer bir kız çocuğunda olduğu gibi aileler ve dini liderlerle görüşerek evliliği iptal ettirdi. Baba Khan’a bir dükkan açıp ailesine bakabilmesi için de yardımda bulunuldu. Size garip gelecek ama Benazir şu anda robotik okulunda okuyor. Bir kız kardeşi de dikişi programını tamamladı.
Farzana, 9 yaşında
Anne Mariam’ın aralarında Farzana’nın da olduğu 1-15 yaş arasında yedi çocuğu var. Kocası geçtiğimiz yıl bir trafik kazasında vefat ettikten sonra Mariam’ın hayatta kalmak için tek çaresi borç para almak olmuş. Borçlar çoğalınca da Farzana 300.000 Afgani’ye (tahmini 4.300 Dolar) satmak durumunda kalmış. Alan kişi, Mariam’ın evinde bir erkek birey bulunmadığı için hemen alabilme hakkı olduğunu düşünüyor, fakat Anne Mariam kızının 18 yaşına kadar aile evinde kalması için mücadele ediyor.
Nazia, 9 yaşında
Nazia, okumak isteyen kardeşinin yerine kurban giden bir kız çocuğu. Bir yıl önce, okumak isteyen ablasının yerine satılıyor 9 yaşındaki kız. Satılma nedeni belli, diğer ailelerde olduğu gibi maddi imkansızlık. 200.000 Afgani’ye (yaklaşık 2.800 dolar) bir akrabalarına satılmaktan kurtulamıyor küçük çocuk. Evliliğin ne anlama geldiğini bile bilmiyor. Bu yüzden neye itiraz edeceğini de idrak edemiyor. Çocuğun ailesi onu almak istediğinde ise aklında sadece oyun oynamak ve ailesiyle birlikte olma isteği vardı. Aile en azından üç yıl daha evde kalması için mücadele ediyor.
Sonuç olarak; geçmişte ekonomik sıkıntılar öne sürülerek diri diri toprağa gömülen kız çocukları bugün aynı coğrafyada yine para uğruna satılıyor. Değişen ne? Siz karar verin…
Yorum Yazın