Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, X hesabından KKTC'nin kurtuluşunun 40. yılında paylaşımda bulundu.
Tugay Uluçevik'in paylaşımı şu şekilde:
Kıbrıs Türk Halkı'nın 15 Kasım 1983 Salı günü dönemin Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTF D) Başkanı Rauf DENKTAŞ tarafından okunarak uluslararası camiaya duyurulan Bağımsızlık Bildirisi Kıbrıs uyuşmazlığının dününe ve bugününe ışık tutan tarihçesi mahiyetindedir.
İbret alınacak muhtevasıyla tarihî bir Belge'dir.
5 Mayıs 1985 tarihinde yapılan halk oylamasıyla kabul edilen KKTC Anayasası'nın "Başlangıç" bölümünde, Anayasa ile güdülen amaçlardan birincisi olarak "15 Kasım 1983 tarihinde, büyük bir coşku ve oybirliği ile kabul edilen Bağımsızlık Bildirisini yaşama geçirmek" zikredilmiştir.
Kıbrıs konusu KKTC ve Türkiye için ortak Millî Dava olduğu için Kıbrıs konusunun KKTC'nde ve Türkiye'de eğitim programına dahil edilmesinde ve Bağımsızlık Bildirisi'nin çocuklarımıza şerh edilerek anlatılmasında fayda vardır.
KKTC'nin kuruluşunun 40'ıncı yıldönümünde Bağımsızlık Bildirisi'nin bazı Maddelerinden alıntıları aşağıya kaydediyorum:
1-Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Halkı ile Kıbrıs Rum Halkı’nın ortaklığına dayalı bir devlet olarak kurulmuştu. İki milli toplumun anlaşması suretiyle kurulmuş olan bu ortak Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Yönetimi, 1963’ten başlayarak, yıkmış ve yok etmiştir. Yasama, yürütme ve yargı organları , en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün devlet kadroları, Kıbrıs Rumları tarafından zapt ve işgal edilerek, devletin ortak kurucusu olan iki milli toplumdan yalnız birinin tekeline alınmıştır.
Münhasıran Rumlardan kurulan polis ve ordu birlikleri teşkil edilerek, bu silahlı güçler, Kıbrıs Türk Halkı’na karşı baskı ve zulüm aracı olarak kullanılmıştır.
Yirmi yıldan beri, Kıbrıs Türk Halkı, varlığına temel hak ve özgürlüklerine ve siyasal statüsüne yöneltilen tehdit ve saldırılara karşı meşru direniş ve meşru savunma halindedir.
10-Kıbrıs Rum Yöneticileri, geçmişte, Kıbrıs Türklerini “tabut veya bavul” (ölüm veya adayı terketme) seçeneklerinden birini tercihe zorlamak istemişlerdir. Kıbrıs’taki Türk – İslam varlığının tamamıyla yok edilmesi için Akritas Planı, Milli Muhafız Ordusu’nun Kıbrıs Türk Halkına karşı uygulayacağı “yok etme” planları, “İoannides-Sampson” planı gibi, hepsi belgelenmiş ve ispatlanmış, sayısız saldırı ve katliam planları hazırlanmıştır.
EOKA terör örgütünün faaliyete geçtiği 1955 yılından bu yana, yüzlerce Türk köyünde ve şehirlerin Türk kesimlerinde, sindirme ve yok etme planları birçok defa uygulamaya konmuştur.
Kıbrıs Rum yöneticileri, bugün de Kıbrıs Türk Toplumuna kendi kesiminde güvenlik ve hürriyet içinde yaşama hakkını tanımağa yanaşmamaktadırlar. Hergün daha iyi görülmektedir ki, Kıbrıs Rum yöneticilerinin amacı fiiliyatta Kıbrıs Rumlarının egemen olacakları bir devlette, Kıbrıs Türklerini, bir “tebaa toplum” olarak, ikinci sınıf yurttaşlar durumunda yaşamağa zorlamaktan ibarettir.
Bir Kısım Kıbrıs Rum yöneticileri ve onlara yön veren Yunanistan’daki Pan - Helenistler, üzerinde iki ayrı milli toplumun yaşadığı ve bu iki toplumun yanyana, barış içinde yaşamaları gereken Kıbrıs’ı baştan başa Helenleştirmek hayalinden vazgeçmemişlerdir.
Bu amacı gizlemeğe bile hacet görmeyen fanatik Rum Ortodoks Kilisesi Kıbrıs Rum Yönetimi üzerinde etkili olmağa devam etmektedir.
11-Yukarıdaki gerçekler açıkça göstermektedir ki, Kıbrıs Rum Yönetiminin Kıbrıs Türk Halkı’nı da temsil ettiğini ilan etmesi, demokrasiye, insan haklarına, Birleşmiş Milletler ilkelerine, akla ve vicdana aykırıdır. Kıbrıs Türk Halkı’nı yabancı bir tahakküme tabi kılmak isteyen ve bütün devlet organlarını Kıbrıs Rumlarının tekeline veren Kıbrıs Rum Yönetimi, ırk, milli menşe, dil ve din esasına dayalı ayrımcılığın en kötü örneklerinden birini sergilemiştir.
12-Kıbrıs Türk Halkı’nın güvenliğini, eşitliğini, temel hürriyetlerini, devlet yönetimine etkili biçimde katılma hakkını, kendi kendini yönetme ve kendi kaderini tayin etme hakkını, hatta yaşama hakkını kabul etmeyen Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Türk Halkı ile hiçbir meşru ilgisi ve bağı kalmamıştır.
Kıbrıs Türk Toplumu’nun tarihten, milletlerarası anlaşmalardan, İnsan hakları beyanname ve sözleşmelerinden doğan bütün haklarını elinden almak isteyen; Anlaşmalardan ve Anayasa esaslarından tamamıyla ayrılarak meşruluğunu yitirmiş bulunan; Bütün organları Kıbrıs Rumlarının tekelinde olan; Yalnız kuruluş tarzı ile değil, izlediği politikalarla da sadece Kıbrıs Rumlarının devleti haline gelen; Pan-Helenist yayılmacılığının hizmetine giren; Kıbrıs’taki Türk varlığını yok etmeği amaçlayan; Irkçı ve ayrımcı bir yönetime karşı, Kıbrıs Türk Halkı’nın hiçbir sadakat borcu olamaz.
15-Ne coğrafya bakımından , ne de tarihi olarak Kıbrıs Yunanistan’ın bir parçası olmadığı halde, Kıbrıs Rum yöneticileri, Yunanistan’ın etkisi altında Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etmek amacından, hiçbir dönemde vazgeçmemişlerdir.
Sömürgeciliğin her türlüsünü reddeden Kıbrıs Türk Halkı, Enosis’e karşı direnerek , daima Kıbrıs’ın bağımsızlığını kanıyla ve canıyla savunmuştur. Kıbrıs Türk Halkı’nın yiğit direnişi olmasaydı , Kıbrıs’ın tümü çoktan Yunanistan’a ilhak edilmiş, bağımsız Kıbrıs ortadan kalkmış ve Kıbrıs Türk Halkı yeniden bir sömürge yönetimi altına girmiş bulunacaktı.
18-...Kıbrıs Rum Yönetimi, Ortaklık Devletini yıkarak, Kıbrıs Türkleri’nin temel haklarını yok etmeye çalışarak ve Kıbrıs Türklerine karşı düşmanca bir tutum izleyerek, Kıbrıs’ın tümünün meşru “hükümet ”i olamayacağını kuruluş tarzı ve faaliyetleriyle, bizzat göstermiştir.
Kıbrıs Halkı için “kendi kaderini bizzat tayin etme” hakkının kullanılması zorunlu hale gelmiştir.
20-. Hiç kimse, Kıbrıs Türk Halkı’nın;
“Her halk kendi kaderini tayin hakkına sahiptir; bu hakkın gereği olarak kendi siyasi statüsünü serbestçe tayin eder, kendi iktisadi sosyal ve kültürel gelişmesi yolunda serbestçe çaba gösterir” kuralından vazgeçmesini isteyemez.
Hiç kimse, Kıbrıs Türk Halkı’nın şu ebedi gerçekleri haykırmasını önleyemez:
“Bütün insanlar eşit yaratılmıştır. Bütün insanlar, doğuştan, bazı vazgeçilmez haklarla yaratılmıştır. Bu haklar arasında, yaşama hakkı, hür olma hakkı ve mutluluk yolunda çaba harcama hakkı vardır. Hükümetler yetki ve güçlerini, yönettikleri kişilerin tasvibinden alırlar.”
Kıbrıs Türk Halkı inanmaktadır ki, dünya yüzünde “Barışçı ve dostça ilişkiler, ancak her halka eşit haklar ve kendi kaderini tayin hakkının tanınması ve hiçbir ırk, cinsiyet, dil veya din farkı gözetilmeden insan haklarına ve temel hürriyetlere, bütün cihanda saygı gösterilmesi ve uyulması yoluyla gerçekleşebilir”
Kıbrıs Türk Halkı inanmaktadır ki, hür ve bağımsız yaşamak Kıbrıs Rumları kadar Kıbrıs Türk Halkı’nın da hakkıdır.
21-Kıbrıs Türk Halkı bu hakkını çoktan kullanmıştır. Kendi devletini bütün organları ile kurmuştur. Bu gün yapılmakta olan, mevcut bir gerçeğin tespit ve ilanından ve devletimizin adının konmasından ibarettir.
22- Bu tarihi günde bir defa daha, Kıbrıs Rum halkına barış ve dostluk elimizi uzatıyoruz.
Aynı Ada’da yanyana yaşamağa mecbur bulunan iki halkın, aralarındaki bütün sorunları eşit düzeyde müzakerelerle, barışçı, adil ve kalıcı biz çözüme ulaştırmalarının mümkün ve zorunlu olduğuna inanıyoruz .
Yorum Yazın