Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan o uzun ve benzersiz yolculuk, işgal altındaki bir milletin bağımsızlık ateşini yakışını simgeler. Bu tarih, Türk milletinin sadece topraklarını değil, ruhunu da özgürleştirdiği bir milattır. Kurtuluş Mücadelesi, halkın her alanda zincirlerini kırdığı ve Cumhuriyet’e doğru attığı ilk adımdır. Emperyal güçlerin dağıtıldığı ve umudunu kaybetmiş bir halkı yeniden ayağa kaldırma iradesinin dünyanın yüzüne bir tokat gibi çarpılmasıdır.
Bu bağımsızlık mücadelesi, nihayetinde Cumhuriyet’in ilanıyla taçlandı, ancak bunun uluslararası arenada da tescillenmesi gerekiyordu. Cumhuriyet’in temelleri, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’yla sağlamlaştırıldı. Lozan, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesini tüm dünyaya kabul ettiren bir zafer ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur. İsmet İnönü’nün Lozan’daki diplomatik zaferi, Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası hukuk nezdinde tanınmasını sağladı. İnönü, sadece Türkiye’nin haklarını savunmakla kalmadı; yeni Cumhuriyet’in onurunu ve bağımsızlık iradesini tüm dünyaya ilan etti. Lozan, sadece bir antlaşma olarak değil, Cumhuriyet’in kuruluş belgesi niteliğinde kabul edilmelidir. (Lozan süreci ve İsmet İnönü’nün bu süreçteki rolü hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenlere Alev Coşkun’un Diplomat İnönü-Lozan kitabını tavsiye ederim.)
Ancak Cumhuriyet’e giden yol sadece zaferlerle dolu değildi. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşanan çalkantılar, bu yeni düzenin neden kaçınılmaz olduğunu gösteriyordu. Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin’in işgal güçleriyle işbirliği yapma çabaları ve halkın bağımsızlık mücadelesine karşı tutumu, milletin Cumhuriyet’i kurma kararlılığını daha da pekiştirdi. Vahdettin, zor bir dönemde tahta çıkmış, ancak kişisel çıkarlarını ve tahtını koruma uğruna halkın bağımsızlık arzusuna sırtını dönmüş bir lider olarak tarihe geçti. Vahdettin'in bu dönemdeki rolü üzerine yapılan tartışmalar hâlâ sürüyor. Ancak, belgeler Vahdettin’in ihanetini tartışmaya yer bırakmayacak şekilde gözler önüne seriyor.(Bu konuyu daha derinlemesine incelemek isteyen okuyucular için Alev Coşkun’un Vahdettin Dosyası-Hainlik Belgeleri kitabı önemli bir başvuru kaynağıdır.)
Cumhuriyet, yalnızca bir rejim değil; bir milletin yeniden doğuşunun, karanlıktan aydınlığa çıkışının en büyük sembolüdür. Mustafa Kemal Atatürk’ün ileri görüşlülüğüyle halkın özgür iradesine dayanan, esaretten ve geri kalmışlıktan kurtulan bir ulusun inşa ettiği bir düzen.
Yazının devamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz…