Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğünün yerine "Utanç Müzesi" kanun teklifi

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğünün yerine "Utanç Müzesi" kanun teklifi
Abone ol

TBMM’de 16 Haziran 2024 tarihine kadar verilen 2.222 kanun teklifi arasında DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo’nun 1970 ve 80’li dönemde adı işkencelerle bilinen İstanbul'un Gayrettepe İlçesinde bulunan ve yıkılan eski Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğü’nün yerine "Utanç Müzesi" Yapılması teklifi dikkat çekiyor. Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nun Esas Komisyon olduğu kanun teklifinin gerekçesinde, İnsan Hakları Demeği ve Türkiye İnsan Haklan Vakfı’nın, Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası kapsamında 27 Mayıs Pazartesi günü, Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğü'nde yakınlarını kaybedenlerle yıkılan bina önünde yapılan basın açıklamasına yer verilerek, “Yapılan çalışmalar, 12 Eylül’de bu ve benzeri işkence merkezlerinde yaklaşık 650 bin kişiye tam 45 çeşit işkence uygulandığını söylüyor. Sadece 12 Eylül döneminde belgelenen 171 işkencede ölümün önemli bir bölümünün izleri burada. Olanlar bütün tanık ve delillere rağmen inkâr ediliyor" denildi. Cupolo’nun teklifinin komisyon gündemine alınıp görüşülmesi zor görünse de tutanaklara girmesi açısından da önemli.   

 Niyazi Ünsal, Adnan Ekmen, Zübeyir Aydar, Engin Özkoç

Yıkılan Gayrette İl Emniyet Müdürlüğü, 1970 yıllardan itibaren Meclis’e işkence iddialarıyla da taşınıyor. 1973-1979 yılları arasında Erzincan Senatörü olarak görev yapan Niyazi Ünsal’ın belgelediği 22 vakayı Genel Kurul kürsüsünden tek tek anlattığı ‘Bazı vilâyetlerde vuku bulduğu iddia edilen işkence olaylarına dair Senato Araştırması isteyen önergesi’ dikkat çekiyor. Ünsal, işkence mağdurlarının imzalı, fotoğraflı, raporlu, resimleri ve yazılı belgelerini kürsüden gösteriyor. Eski vekiller Adnan Ekmen, Zübeyir Aydar ve Engin Özkoç da Gayrettepe’ye dikkat çekiyor.

 Hülya Özmen Muhalif- Özel

TBMM’de 16 Haziran 2024 tarihine kadar verilen 2.222 kanun teklifi arasında DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo’nun 1970 ve 80’li dönemde adı işkencelerle bilinen İstanbul'un Gayrettepe İlçesinde bulunan ve yıkılan eski Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğü’nün yerine "Utanç Müzesi" Yapılması teklifi dikkat çekiyor. Cupolo’nun teklifinin komisyon gündemine alınıp görüşülmesi zor görünse de tutanaklarda yerini alması önemli. Yıkılan Gayrette İl Emniyet Müdürlüğü, 1970 yıllardan itibaren Meclis’e işkence iddialarıyla da taşınıyor. 1973-1979 yılları arasında Erzincan Senatörü olarak görev yapan Niyazi Ünsal’ın belgelediği 22 vakayı Genel Kurul kürsüsünden tek tek anlattığı ‘Bazı vilâyetlerde vuku bulduğu iddia edilen işkence olaylarına dair Senato Araştırması isteyen önergesi’ dikkat çekiyor.  Eski vekiller Adnan Ekmen, Zübeyir Aydar ve Engin Özkoç da Gayrettepe’ye dikkat çekiyor.

 DEM Partili Cupolo’nun kanun teklifi ve gerekçesi şöyle:

Başkanlığa Geliş Tarihi    29/05/2024

Teklifin Başlığı    İstanbul'un Gayrettepe İlçesinde Bulunan ve Yıkılan (Eski) Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğünün Yerine "Utanç Müzesi" Yapılmasına Dair Kanun Teklifi

 Cumartesi Anneleri ve Gayrettepe’de kaybedilenler 

“İnsan Hakları Demeği ve Türkiye İnsan Haklan Vakfı, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası kapsamında 27 Mayıs Pazartesi günü, bilhassa 12 Eylül sonrasında işkence uygulamaları ile bilinen ve artık yıkılan eski Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğü önünde basın açıklaması yapmıştır. Basın açıklamasının ardından Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğü'nde yakınlarını kaybedenler yaşadıklarım şöyle anlatmışlardır:

"Bu bina, aydın, yazar, gazeteci ve devrimcilere uygulanan ağır işkencelerle ve gözaltında kaybettirmelerle tarihe geçti. Bina Mart ayı itibariyle yıkıldığında 'Tarihi bina bütün yaşananlarla beraber yıkıldı, enkaza dönüştü, 'diyenler oldu, ancak yüzlerce insanın kanı olan karanlık bir tarihin simgesini unutmak mümkün değil. Hafıza, hakikat ve adalet arayışı yanında çekiler acılar son bulsun diye; yıkılan bina yerine bir "utanç müzesi" ve yaşanan insanlığa karşı suçları simgeleyen bir anıt yapılmasını istiyoruz. Yapılan çalışmalar, 12 Eylül’de bu ve benzeri işkence merkezlerinde yaklaşık 650 bin kişiye tam 45 çeşit işkence uygulandığını söylüyor. Sadece 12 Eylül döneminde belgelenen 171 işkencede ölümün önemli bir bölümünün izleri burada. Olanlar bütün tanık ve delillere rağmen inkâr ediliyor"

"Hayrettin Eren bu binada kaybettirildi. Süleyman Cihan burada işkenceyle öldürüldü, sonra 'Camdan atladı' diye belge düzenlendi. Mustafa Asım Hayrullahoğlu bu binada öldürüldükten yıllar sonra Kasımpaşa'daki kimsesizler mezarlığında bulundu. Maksut Tepeli burada gördüğü ağır işkenceler yüzünden koma halinde Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne kaldırıldı fakat sonrasında mezar yeri açıklanmadı. Nurettin Yedigöl, Yusuf Erişti, Hüseyin Toraman, Hüsamettin Yaman, Soner Gül, Hasan Gülünay, Ayhan Efeoğlu, Ali Efeoğlu, Cüneyt Aydınlar, Halil Alpsoy, İsmail Bahçeci hala adalet bekliyorlar. Murat Yıldız, Rıdvan Karakoç, Hasan Ocak, Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir da kaybedildi. Yakınları, hala adalet bekleyenler arasında. Gerçekler devlet sırrı denilerek saklanıyor, bütün failler cezasızlık zırhıyla korunuyor.

2 Ağustos 2010 günü Emekli Koramiral Atilla Kıyat katıldığı bir TV programında 1993 ile 1997 yılları arasındaki faili, meçhullerin ve gözaltında kaybedilmelerin 'bir devlet politikası olduğunu', bu cinayetleri işleyen askerlerin emirleri uyguladığını söyledi. Dönemin Cumhurbaşkanlarının, Başbakanlarının, Genelkurmay başkanlarının, OHAL valilerinin hesap vermesi gerektiğini açıkça itiraf etti."

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin: "Bu binaya her geldiğimizde her taraftan işkence haykırışlarını duyardık. Cüneyt Aydınlar İktisat 1. Sınıf öğrencisiydi. Arkadaşları çıkarıldığı mahkemede Cüneyt 'e çok işkence yaptıklarını söylediler. Cüneyt 'i Beyoğlu'nda yer göstermeye 'Haydi Cüneyt ölüme gidiyorsun. ' diyerek götürmüşler. Etraftakilerin ifadesine göre bir inşaatta sokmuşlar ve ateş sesi gelmiş. Bu büyük katliamları açıklamayan her iktidar bunu devam ettiriyor,"

Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun: "Eşim ben ve çocuklarımın gözleri önünde gözaltına alındı. Gayrettepe'den evime not bırakılınca eşimin burada olduğuna emin oldum. Bana 'buradan eşinizi kaybederler' şeklinde tehditte bulunuldu. Kimseye bir şey anlatmamam konusunda tehdit edildim. Bizim mezar yerimiz yok. Artık Galatasaray Meydanı 'na karanfil bırakmak istemiyoruz. Arşivleri açarak mezarın nerede olduğunu söyleyin en azından karanfilimizi oraya bırakalım. Nerede olduklarım bildiğinizi çok iyi biliyoruz. Bu mücadele son kayıp bulunana, son fail cezalandırılana dek devam edecek. "

Söz konusu basın açıklamasından hareketle Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü binasında gördüğü işkence sonucu yaralanan, hayatına engelli olarak devam etmek zorunda kalan, hayatını kaybeden, kaybettirilen kişiler ve yakınları ile tam 1000 (bin) haftadır gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak amacıyla ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanında  1995 yılından bugüne oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri'nin/İnsanları'nın talebi ve "adalet" arayışına bir nebze de olsa yardımcı olabileceği göz önünde bulundurularak işkence ve gözaltında kayıplarla bilinen Gayrettepe'deki (Eski) Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü binasının hafıza mekanı olarak korunması ve "Utanç Müzesi "ne dönüştürülmesini sağlamak amacıyla bu kanun teklifi hazırlanmıştır.

 

“26 yaşındaki Hayrettin Eren”

22’nci Birleşim

27 Kasım 2018 Salı

 

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, kazada ölen askerlerimizi rahmetle anarken şunu ifade etmek istiyorum: Ne oluyor? Terör saldırısından ölmüyorlar, savaşta değiliz. Bu insanlarımız, bu kardeşlerimiz askerlik görevlerini yaparken -yaklaşık 14 kişi- hayatlarını niçin kaybediyorlar? Bazıları nöbette, bazıları kazada şehit düşüyorlar. Bu konunun özenle üzerinde durulmasını Başkanlığınızdan rica ediyorum.

Sayın Başkan, Genel Başkanımızın Cumartesi Annelerine verdiği sözü yerine getirerek başlıyorum. Sözümüzün gereği, dünyanın en barışçıl, en meşru eylemlerinden birini gerçekleştiren Cumartesi Annelerinin engellenmek istenen sesini Meclis Genel Kuruluna taşıyorum.

Annelerin 713’üncü hafta eylemindeki açıklaması aynen şöyledir: “Otuz sekiz yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren için adalet istiyoruz.” diyorlar. 26 yaşındaki Hayrettin Eren, 12 Eylül askerî darbesinin ardından, 21 Kasım 1980 tarihinde babasına ait otomobille evden ayrıldı. Saraçhane Haşim İşcan Geçidi’nde arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındı. Önce Karagümrük Karakoluna, ardından da aynı operasyonda gözaltına alınan 8 kişiyle birlikte Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şubeye götürüldü. Gayrettepe’ye giden anne Elmas Eren, Hayrettin’in gözaltına alınırken kullandığı otomobili siyasi şubenin bahçesinde gördü ancak oğlunu soran Elmas Eren’e “Gözaltında böyle biri yok.” cevabı verildi. Birlikte gözaltına alındığı 8 kişi mahkemeye çıkartıldıklarında “Hayrettin Eren de bizimle birlikte gözaltındaydı.” diyerek suç duyurusunda bulundular.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Millî Güvenlik Konseyi başta olmak üzere tüm resmî makamlara başvuran Eren ailesine “Hayrettin Eren isimli şahıs gözaltına alınmamıştır, hâlâ aranıyor.” cevabı verildi. Takipsizlik, zaman aşımı kararıyla kapatılmak istenen dosya tüm hukuki yollar tükenince 2014’te Anayasa Mahkemesine taşındı. Hayrettin Eren’in akıbetini açığa çıkartacak, onu kaybedenlerin cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte bir soruşturma ve yargılama başlatılması için yargı makamlarını göreve çağırıyor Cumartesi Anneleri.

Biz de diyoruz ki: Bir darbeden sonra evladını kaybeden bir annenin, üstelik de emniyet güçleri tarafından alıkonulduktan sonra kaybeden annenin Meclis tarafından sesinin duyulması gerekir.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

--

“Harun Çetin'in yanısıra, Rıza Ürün…”

Siirt Milletvekili ZübeyirAydar'ın, karakollarda işkence yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'nin yazılı cevabı (7/3128)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Zübeyir Aydar

Siirt

İstanbul Üniversitesi öğrencisi 1970 doğumlu Harun Çetin, 15 Mart 1993 tarihinde gözaltına alınarak Avcılar Merkez Karakolu'na götürülmüştür. Burada sopa ve kalaslarla dövüldükten sonra, gece yarısı Gayrettepe Terörle Mücadele şubesine sevkedilmiş, burada fenalaşması üzerine Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürülmüştür. İlk muayenesinde, vücudunda çok sayıda yaraya rastlanmış; solunum yetersizliği çektiği ve beyin kanaması geçirdiği saptanmış, derhal ameliyata alınmıştır. Ameliyatın ardından komaya giren Harun Çetin 6.9.1993 tarihinde ölmüştür.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı verilerine göre, Tansu Çiller Hükümeti döneminde, 9 insanımız gözaltında ve işkence sonucu katledilmiştir. Harun Çetin'in yanısıra, Rıza Ürün, 2.7.1993 tarihinde Ankara'da; Sıdıka Öncü, 8.7.1993 tarihinde Hazro'da Selahattin Dörtbudak, 3.8.1993 günü Nizip'te; Baki Erdoğan 21.8.1993 günü Aydın'da; Şerif Kaplan 8.9.1993 günü Hizan'da ve Hacı Sansak 3.10.1993 günü Şırnak'ta işkence sonucu hayatlarını yitirmiştir. İçişleri Bakanı, Anayasa gereği, bu olaylardan siyasî olarak sorumludur.

1. Bu olay, insanlarımızın, özellikle gençlerimizin karakollara sağlam girip, sakat ya da ölü çıkmasına bir örnek teşkil etmektedir. Türkiye'de sistematik bir işkence politikası yürütüldüğü artık bilinmektedir, insanlarımızın işkenceyle öldürülmesinde siyasi sorumluluğunuzu kabul ediyor musunuz?

2. 21 inci Yüzyılın eşiğinde Türkiye'de hala yaygın ve sistematik bir işkence politikası yürütülmesi karşısında, İçişleri Bakanı görevinden istifa etmeyi düşünüyor musunuz? Yoksa bu sorumluluğu kabul etmeye devam edecek misiniz.

3. Harun Çetin'in katledilmesi olayına ilişkin vereceğiniz cevap, işkence ve öldürme olayının sorumlularının hazırladığı tutanağın altına imza etmekten ibaret mi olacaktır? Milletvekillerinin insan haklarına ilişkin Türkiye'nin insan hakları tablosunu çizen soru önergelerine

cevap vermede uyguladığınız resmi, sorumlular tarafından hazırlanan tutanakların altına imza atma politikası Emniyet teşkilatını Meclis denetiminden kaçırmaya yöneliktir. Bu politikayı daha ne kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

4. Harun Çetin'i işkenceyle öldürmekten sorumlu polislerin yargıya sevkedilmesi için kamuoyunu daha ne kadar bekleteceksiniz?

T. C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 3.3.1994

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-070156

Konu : Yazılı Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

ligi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 10.2.1994 gün ve Kan. Kar. Md.

A.Ol.O.GNS.0.10.00.02-7/3128-7287/29499 sayılı yazısı.

Siirt Milletvekili Zübeyir Aydar tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan

yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

15.3.1993 günü saat 20.00 sıralarında İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampusunun bahçesinde bir olayla ilgili olarak görevlilerce elinde kullanılmaya hazır molotof kokteylle birlikte yakalanan, aslen Siirt ili Merkez Köprübaşı köyü nüfusuna kayıtlı Mehmet oğlu 1973 doğumlu Harun Çetin, Avcılar Emniyet Amirliğince yapılan ilk sorgulamasında PKK terör örgütü mensubu olduğu, örgüt adına eylem yapacağı anlaşılması üzerine aynı gün saat 23.30 sıralarında tetkik ve arşiv kayıtlarının incelenmesi için Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce teslim alınmak üzereyken, Harun Çetin rahatsızlandığını beyan etmesi üzerine anında Şişli Etfal Hastanesine sevk edilmiş, yapılan ilk muayenesi sonucu beyin kanaması şüphesi bulunduğu ve beyin tomografisi çekilmesi gerektiği, hastahanenin bu işlemleri yapacak imkânlarının bulunmadığının söylenmesi üzerine, ambulansla doktor ve sağlık görevlileri nezaretinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesine sevk edilmiş, burada da beyin tomografisi çekme imkanı bulunmadığından yine doktorlar nezaretinde özel bir klinikte beyin tomografisi çektirilmiş, aynı hastahanede ameliyata alınmıştır. Bir müddet sonra tedavisi biterek taburcu edilmiş ise de daha sonra yine bilinmeyen nedenlerle rahatsızlanarak Hastaneye tekrar yatırıldığı ve 6.9.1993 günü hayatını kaybettiği anlaşılmıştır.

Harun Çetin'in yakalayan ve sorgulamasını yapan görevliler hakkında Bakırköy 1 inci Ağır

Ceza Mahkemesinde dava açılmış olup, devam etmektedir.

Arz ederim.

Nahit Menteşe

İçişleri Bakanı

---

“Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Osman Yıldız”

 

Mardin Milletvekili Mehmet Adnan Ekmen'in, bir gazete muhabirinin GayrettepeŞubede görevli polis memurlart tarafından keyfî olarak gözaltına alındığı ve kendisine işkenciddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun yazdı cevabı (7/1578)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın tçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasında aracılığınızı arz ederim.

Saygılarımla. 5.10.1990

M. Adnan Ekmen

Mardin

Bir süre önce yakınlarını ziyaret etmek üzere İstanbul'a giden Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Osman Yıldız Nusaybin'li olması şüpheli görülerek, Gayrettepe İkinci Şubede görevli polis memurları tarafından gözaltına alınmış ve kendisine işkence edilmiştir.

1. Hiçbir ihbar, hakkında şikayet veya haklı bir sebep olmadan, bir basın mensubu olan

Osman Yıldız'ın keyfî bir şekilde gözaltına alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

2. Nusaybin doğumlu olması gözaltına alınmak için bir gerekçe midir?

3. Osman Yıldız hangi yasaya dayanılarak gözaltına alınmıştır?

4. Gözaltı süresi içinde işkence yapan polisler, bu cesareti kimden yada hangi çevrelerden almaktadırlar?

5. Polis memurları akıllarına esen her yurttaşı bu şekilde gözaltına alabildiklerine göre,

ülkemizde kişi güvenliğinden sözedilebilir mi?

6. Osman Yıldız'ı haksız bir şekilde gözaltına alarak dayak atan polisler hakkında, hürriyeti kısıtlama ve işkenceden dolayı herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Güvenlik Daire Başkanlığı

Konu : Mardin Milletvekili M. Adnan Ekmen'in

Yazılı Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanılığına

Mardin Milletvekili M. Adnan Ekmen tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinde öne sürülen hususlarla ilgili olarak hazırlanan cevap aşağıya çıkarılmıştır.

1-2-3) 27 Eylül 1990 günü görevli ekiplerin İstanbul ilinin çeşitli semtlerinde yapmış oldukları genel denetim ve kontrollerde durumları şüpheli görülen, içlerinde Osman Yıldız'ın da bulunduğu, yankesicilik, kapkaççılık ve silah bulundurma suçlarından sabıkalı Timuçin Gündüz, Mehmet Baraktı ile Erol Çaparoğlu, görevli ekiplerce durumları tetkik edilmek üzere Emniyet Müdürlüğüne götürülmüşlerdir.

4-5-6) tddia edildiği gibi Osman Yıldız'ın üzerinde basın mensubu veya muhabir olduğunu belirten belge bulunmadığı, sabıkalı kişilerle birlikte olması sebebi ile görevlilerce alınmış, gerekli inceleme yapıldıktan sonra serbest bırakılmıştır.

Emniyette bulunduğu sırada kendisine fena muamele de yapılmamıştır. Şahısların doğum yeri ve nüfus kaydına göre değil, işlemiş oldukları suça göre haklarında işlem yapılmaktadır. Arzederim.

Abdülkadir Aksu

içişleri Bakan

--

Erzincan senatörü Ünsal’ın 48 yıl önce işkence önergesi

DEM Partili Ceylan Akça Cupolo’nun adı işkencelerle bilinen yıkılan Gayrettepe İl Emniyet Müdürlüğü’nün yerine ‘ Utanç Müzesi’ kurulmasına ilişkin kanun teklifi 1973-1979 yılları arasında  Erzincan Senatörü olarak görev yapan  Niyazi  Ünsal’ın  belgelediği 22 vakayı Genel Kurul kürsüsünden tek tek  anlattığı ‘Bazı vilâyetlerde vuku bulduğu iddia edilen işkence olaylarına dair Senato Araştırması isteyen önergesi’ dikkat çekiyor. Raporda adı geçen Hasan Aksu'nun ifadesinden  bin kesiti de  Genel Kurul’a şöyle aktarıyor: 

«Beni minibüse koyduktan sonra Fikirtepe'deki bir eve götürdüler. Orada Dursun Koçyiğit isminde birini tutukladılar. Daha sonra bizi Gayrettepe'deki 1 nci Şubeye götürdüler. Beni ve Dursun Koçyiğit'i fasılasız sabaha kadar dövdüler. Falakaya yatırmak, kafamızı duvarlara vurmak, el ve ayaklarımızı sopalamak, elektrik şoku vermek gibi maddî ve manevî her türlü işkenceyi denediler. Benimle birlikte işkence edilen Dursun Koçyiğit'i ertesi gün ifadeye götürdüler. Bir daha dönmedi, hayatından endişe ediyorum.»

 

CUMHURİYET SENATOSU TUTANAK DERGİSİ

4 ncü Birleşim

9.11\1976 Sah

Cumhuriyet Senatosu Erzincan Üyesi Niyazi Unsal'in, bazı vilâyetlerde vuku bulduğu iddia edilen işkence olaylarına dair Senato Araştırması isteyen önergesi.

BAŞKAN — Daha önce okunmuş olmasına rağmen aradan uzun bir zaman geçtiği için üyelerin hatırlaması bakımından okutuyorum efendim: Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına

Son günlerde işkence yapılanların sesi, yeniden yükselmeye başladı. Hemen her gün gazete ve dergilerde, işkence yapılan bir yurttaşımızın sesini duyuyoruz. 12 Mart döneminin utanç verici izi silinmeden, işkence sesinin yeniden duyulması, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

12 Mart döneminde işkence yapılanların sesi dünyanın hemen her yanında, duyulduğu halde, biz'ie etkisini gösteremedi. Yönetimi o dönemde elinde bulunduranlar, işkence seslerine, kulaklarını tıkadı ve işkence iddialarını yalanlama yarışma girdiler. İşkence, yapılanların görünen durumuna, sakat kalan organlarına ve eldeki tüm kanıtlara rağmen iş, örtbas edildi. İş bununla da kalmadı hepimizin bildiği bir afla noktalandı. Yeniden yazmaya üzerinde durmaya değer bir iş yapılmadı. İşkenceler için o dönemde.. Sadece, işkence, işkence edenlerin yanında kâr kaldı. Şimdi aynı durumun yeniden başladığını görüyoruz. Yine güvenlik kuvvetlerinin eline düşen her yurttaşa işkence yaptığı, çirkin fiiller uyguladığı, hatta bir kısmını işkence yaparak öldürdüğü söylenmektedir. Şahsen gördüklerimiz bir yana, okuduğumuz gazete, dergi, bildiri, kitap ve mektup bilgilerine, görgü tanıklarına bakılır se durura 12 Mart döneminden biraz daha ağır, biraz daha ciddidir. Ciddîdir, çünkü işkence ve ölümlere varan eylemlere Hükümetin adı karışmaktadır. 12 Mart döneminde işkencenin işareti Meclis kürsülerinden verilmişti. Şimdi Hükümetten verilmektedir.

İşkence yapanlara, yaptıranlara Hükümet göz yummaktadır. İşkencecileri korumakta ve kollamaktadır. Bunun en çirkin, en korkunç örneğini Malatya'da verdi Hükümet. Gençleri öldürenlere, ölüleri leş gibi ayaklarından tutarak süs üyelilere, başını, kolunu gövdeden ayıranlara ve en iğrenç işlemleri yapanlara ikramiye vermiştir bu Hükümet. Böylece suçların en ağırını, en korkuncunu işleyenlere Hükümet destek olmaktadır. Suçu teşvik ve tahrik etmektedir. Bundan yüz bulanlar aylarca, bir terör havası estirmiştir Malatya'da. İlgililer susmuştur, savcılar susmuştur bu terör içinde. Birçok insan ıstırap çekmiştir ve çekmektedir. Bunların tüm nedenlerini öğreneceğiz. Dünyanın hiçbir yerinde, demokratik hiçbir ülkede adam öldürenlere, ölüleri sürükleyenlere, işkence yapanlara, insan onuru ile oynayanlara ödül verildiği görülmemiştir. Filmlerde bile görülmeyen bir dram yaşanmaktadır ülkemizde, Erzincan'da içeri alman 7 liseli gence sarkıntılık yapıldığı yayınlarda yer almaktadır. Böylesine çirkin, böylesine ağır bir iddia karşısında kimse susamaz ve güvenlik kuvvetleri denetimsiz kalamaz.

12 Mart döneminin sakatlarına gün be gün yenileri eklenmektedir. O dönemden sağ ve sağlam çıkanlar bir oluruna getirilip, içeri tıkılıyor ve işkence testlerine tutuluyor. Konuyu özetlersek, Türkiye'de işkence edilerek öldürülen, sakat bırakılan, en hayatî organlarım kaybeden pek çok insan vardır. Ama bunları bu hale düşürenlerden, işkence yapaklardan suçlanan, ceza verilen kimse yoktur.

Bu sonucu çok iddialı olarak ortaya koyuyorum. Bunun hesabını başta Hükümet vermelidir. İşkence yapanlar ve yaptıranlar vermelidir ve bu utanç verici durumun üstündeki perde mutlaka kaldırılmalıdır. Bu Yüce Senato için kaçınılmaz bir görevdir.

Bunun için, 12 Mart dönemini de kapsamak üzere Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 133 ncü maddesi uyarınca işkence konusunda bir Cumhuriyet Senatosu

Araştırması yapılmasını teklif ediyorum.

Saygılarımla.

Cumhuriyet Senatosu

Erzincan Üyesi

Niyazi Ünsal

 NİYAZİ UNSAL (Erzincan) — Şimdi sizlere elimdeki çeşitli belgelerden bir demet bilgi sunacağım. Bunlar içinde resmî yazs, fotoğraf, resmî doktor raporlan, savcı ve yargıçlarca alınmış ifadeler ve işkence görenlerin konuşmaları vardır. Hepsi imzalı, adresli ve kanıtlıdır.

Belge : 3. — Yazı başlığı; «İşkenceciler işbaşında. Fotoğrafta eler, ayaklar şiş; yer yer yanık. Bununla ilgili doktor raporunda Hasan Aksu'nun yapılan muayenesinde sağ ayak başparmağında yeni sökülmüş tırnağın yeri. Sağ ve sol ayak parmaklarında ve tabanda maddî ekimoz. Her iki ayak bileği ön yüzde maddî yara. Sağ ayak tabanında (sigara olması muhtemel) yanık yarası. Rapor, Kadıköy Adlî Tabipliğince verilmiştir. Raporda adı geçen Hasan Aksu'nun ifadesinden size bir kesit veriyorum:

«Beni minibüse koyduktan sonra Fikirtepe'deki bir eve götürdüler. Orada Dursun Koçyiğit isminde birini tutukladılar. Daha sonra bizi Gayrettepe'deki 1 nci Şubeye götürdüler. Beni ve Dursun Koçyiğit'i fasılasız sabaha kadar dövdüler. Falakaya yatırmak, kafamızı duvarlara vurmak, el ve ayaklarımızı sopalamak, elektrik şoku vermek gibi maddî ve manevî her türlü işkenceyi denediler.

Benimle birlikte işkence edilen Dursun Koçyiğit'i ertesi gün ifadeye götürdüler. Bir daha dönmedi, hayatından endişe ediyorum.»

Hasan Aksu yanık ellerini ve ayaklarım fotoğrafta göstererek saptatmıştır buraya.


Yorum Yazın