Saadet Partisi Grubu Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi, İstanbul Milletvekili Selim Temurci, Merkez Bankası Başkanın bankanın faaliyetlerine ilişkin bilgi verdiği toplantıda, "Şimdi, bu parasal sıkılaştırma "sıkı para politikası" dendiğinde Merkez Bankamız ne kadar şeffaftır ve o şeffaflığa bağlı olarak bir güven oluşturabildi mi?" dedi.
Muhalif- Ankara
Temurci'nin komisyondaki konuşması şöyle:
"Şimdi, bu parasal sıkılaştırma "sıkı para politikası" dendiğinde Merkez Bankamız ne kadar şeffaftır ve o şeffaflığa bağlı olarak bir güven oluşturabildi mi. Yani "Rasyonel ekonomi politikalarına döneceğiz." diyen yeni ekonomi yönetimi Merkez Bankamızı hem 85 milyonun nezdinde hem yabancı yatırımcıların nezdinde daha güvenilir bir kurum olarak gösterebildi mi, o noktaya geldik mi? Bence en önemli meselelerden bir tanesi bu. Yoksa biz özellikle şu an rezervlerle ilgili olarak net rezervleri duyuyoruz; olağanüstü bir başarı var, bunu tebrik ediyoruz. Cari açıktaki iyileşme... Bunlar çok güzel şeyler. Ülkenin risk primi düştü, sonuçta bu ülkenin vatandaşlarıyız, çocuklarıyız; bunlar bizi mutlu ediyor.
Tabii ki, bunlar ne pahasına gerçekleştirildi? Aslında Merkez Bankası Başkanımıza bir teşekkür borçluyuz, bir sunum yaptı ve o sunumun 14'üncü sayfası bize her şeyi gösteriyor. Yani 2021 Eylül resmini koyduğu 14'üncü sayfa, yani biz millet olarak 85 milyon olarak bu dayağı niye yedik? Aslında o slaytlarda her şey var. Şimdi, bu şeffaflıkla ilgili olarak üzerinde durmamız gereken iki ana konuyu ben tekrar hatırlatmak istiyorum. Bunu Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek Bey'le de geçen sene burada konuşmuştuk. Eğer rasyonel ekonomi politikalarına, döneceksek, rakamlara ve verilere hepimizin inanması lazım ve toplumu inandırması lazım.
MERKEZ BANKASININ ŞEFFAFLIĞIYLA İLGİLİ CİDDİ SORUNLAR VAR
Temurci sözlerine, “Şimdi, 2018 ve 2020 yılları arasında bence bu ülkenin ekonomideki bir verisini, siyasette en fazla konuşulduğu bir meseleyi hep birlikte yaşadık; malum, 128 milyar dolardan bahsediyorum. Şimdi, 2020'den sonra topladığımızda, bu 128 milyar dolara işte ekonomist arkadaşlarla, hocalarla bakıyoruz, bu rakamın 400 milyar doları bulduğunu, hatta geçtiğini hesaplıyoruz. Burada şeffaflığın bir gereği olarak şu anda eğer bu rakam, net rezervler Merkez Bankasında artıya dönüşmüşse ve biz bunu alkışlıyorsak, Merkez Bankası artık ekside değilse, Merkez Bankamızın gerek döviz alımlarını gerek döviz satışlarını, bunları mutlaka kamuoyuyla paylaşması gerekiyor, bunların gizli kalmaması gerekiyor. Ne adına bunlar gizleniyor? Ben yabancı sermayenin Türkiye'yle ilgili çekingen davranmasının bir boyutunun da Merkez Bankamızın güvenilirliği ve şeffaflığıyla ilgili olarak hâlâ çok ciddi sorunları olduğunu düşünerek bunu söylüyorum; birinci söyleyeceğim şey bu.” Diye devam etti.
Temurci sözlerini “İkincisi, güvenilirliğe zarar veren ikinci boyut işte hep konuşuldu, TÜİK meselesi. Bakın, bugün, işte, ben İstanbul milletvekiliyim, İstanbul'da ekmek fiyatlarını Fırıncılar Odamız 15 TL olarak talep etmiş. Şimdi, 1 Ocak 2023'te İstanbul'da ekmek fiyatları 5 TL yükseltilmişti Sayın Başkan, şimdi 15 TL talep ediliyor. Şimdi, TÜİK'te bu enflasyon sepeti dediğimiz yani biz... TÜİK, bu verileri nereden topluyor? Yani 1 kilo domatesin, 1 kilo patatesin, 1 kilo unun, 1 kilo şekerin fiyatını biz neden göremiyoruz? Şimdi, bu önemli çünkü ENAG'dan bahsedildi; olabilir, ideolojik farklılıklarımız olabilir. ENAG'ın yayınlamış olduğu rakamlar ile TÜİK'in yayınlamış olduğu rakamlar artık ekonomistler tarafından şöyle algılanıyor: ENAG ne açıklarsa TÜİK tam bunun yarısını açıklayacak. Şimdi, bu algıyı ortadan kaldırmak için Merkez Bankamızın bu konuda -biraz önce Erhan Bey de söyledi yönlendirici bir rolünün olması lazım çünkü sizin belirlemiş olduğunuz ki sizin ana konumuz fiyat istikrarı, finansal istikrar konusunda Türkiye'nin en önemli kuruluşu, performansınızı da belirleyen şey bu bu performansın ana göstergesi olan enflasyon verileri açıklanıyor ve ona göre çalışanlarımız, emeklimiz bu ülkede maaş zamları alıyor. Dolayısıyla bu iki konuda, ikincisiyle ilgili olarak bunu üzülerek ifade ediyorum şöyle bir sorunu var Merkez Bankasının: Bugün, Türkiye'de belki önümüzdeki aylarda bunu çok daha fazla konuşacağız vatandaşın nezdinde en fazla sorgulanan, tırnak içinde kötü olarak algılanan 2 yapı var; Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası maalesef hiç iyi algılanmıyor yani vatandaşın nezdinde "Başımıza ne geliyorsa bu arkadaşlar üretiyor." diye bir algı yerleşmeye başladı. Bence Merkez Bankasının bu konudaki problemi basit bir problem değil diye düşünüyorum. Bu iki konuya değindikten sonra, şimdi Merkez Bankamız var, işte faiz kararını açıklıyor, faizleri sabit tutuyor. Bakıyorsunuz, bir de BDDK'miz var, BDDK ise Merkez Bankasının yaptığının tersine, kredilerde genişlemenin önünü açacak bir uygulama başlatıyor yani paralel bir Merkez Bankası algısı; bu, doğru bir şey değil. Bunun nasıl olduğunu, nasıl o noktaya geldiğini anlamak da doğrusu mümkün değil yani bağımsız 2 kurum gibi bunlar değerlendiriliyor.”
Yorum Yazın