DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediye Eş Başkan adayı Gültan Kışanak, eski HDP Milletvekili Leyla Zana'nın yaptığı açıklamanın ardından son dönemde yeniden alevlenen “olası bir yeni çözüm süreci” tartışmalarını değerlendirdi.
T24'te yer alan habere göre, Kışanak, yeni bir çözüm süreci için “ Seçimden sonra yeni bir sürecin başlama ihtimali çok zayıf” dedi. Çözümün muhatabı olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gösterilmesi ve “CHP'nin derin devleti ikna edemeyeceği” tartışmasını da değerlendiren Kışanak, “Derin devlet konusunu da herkes unuttu. Oysa bu yapının ortaya çıkartılmasında CHP geleneğinin önemli bir rolü vardı” dedi, ancak çözüm konusunda AKP kadar muhalefete de ciddi eleştiriler getirdi.
Muhalefeti, Kürt meselesinde iktidarın çizdiği sınırların dışına çıkmamakla eleştiren Kışanak, CHP'nin "isterse sorunu çözebileceğini", bu konuda da cumhuriyetin kurucu partisi olarak sorumluluğu olduğunu belirtti. İktidarın ve muhalefetin hâlâ Kürt sorunu üzerinden birbirini vurduğunu ifade eden Kışanak, sorunun ancak partiler üstü bir politikayla çözüleceğine işaret ederken, bundan sonraki süreç için de net mesajı verdi: "AKP iktidarının bizlere ne yaşattığını biliyoruz; hala da yaşıyoruz. İktidarlar gelir geçer, Kürt sorunu kalır; cumhuriyetin yüzyılı böyle geçti. İkinci yüzyıl da böyle geçsin istemiyoruz."
AKP-MHP blokunun başta Kürtler olmak üzere kendi tabanında da ciddi rahatsızlıklar yarattığını ve bu durum 31 Mart sonuçlarına da yansıyacağını söyleyen Kışanak’a göre, AKP "kendi gidişatıyla yüzleşecek" ve Özellikle DEM Parti ile Cumhur İttifakı’ndan kopan Yeniden Refah’ın alacağı oy birçok dengeyi değiştirebilecek.
Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Gültan Kışanak, seçim kampanyası ve siyaset gündemine dair gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kışanak’ın avukatları aracığıyla 14 gazetecinin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
"DERİN DEVLETİ İKNA DEĞİL TEŞHİR ETMEK GEREKİYOR"
Sayın Leyla Zana'nın yaptığı bir açıklamayla yeni bir çözüm süreci mi başlatılacak konusu kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Sonrasında Sayın Ahmet Türk, Kürt sorununun çözümü için, "CHP yapamaz. Neden? Derin devleti ikna edemez çünkü. Erdoğan isterse ikna edebilir. Sorunu çözebilirler” dedi. Sayın Selahattin Demirtaş ise Kürt sorunu için muhatapların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Öcalan olduğunu söyledi. Sizce CHP Kürt sorununu çözemez mi? Sayın Türk'ün, "CHP derin devleti ikna edemez söylemine katılıyor musunuz?" Tüm bunlara bağlantılı olarak Kürt halkına tüm yaşatılanlara rağmen çözümün muhatabı Erdoğan mıdır? Yanıtınız 'Evet' ise, Erdoğan iktidar da olduğu için mi muhatap yoksa derin devleti ikna edebileceğini düşündüğünüz için mi?
En başta net olarak söyleyeyim. Kürt sorun ancak partiler üstü bir politikayla çözülür. Aksi takdirde AKP çözmek istese CHP karşı çıkar, CHP çözmeye kalkışsa AKP ‘ihanetle’ suçlar. Geçen süreçte bunu yaşayarak öğrendik. Hala da her iki parti, birbirini Kürt sorunu üzerinden vuruyor.
CHP isterse, Kürt sorununu rahatlıkla çözebilecek bir partidir. Cumhuriyetin kurucu partisi olması nedeniyle bu konuda büyük bir sorumluluk altındadır. Ama “isterse” kelimesinin özellikle altını çiziyorum. Şunu görmek gerekir, Türkiye’de milliyetçilik ulusalcılık üzerinden yükseliyor ve her iki kesimi de giderek sağcılaştırıyor. Bu nedenle Kürt sorunu, sadece Kürtlerin meselesi değildir, Türkiye’nin demokrasi sorunudur.
Derin devlet konusunu da herkes unuttu. JİTEM teşhir olmuş, hakkında davalar açılmış, derin devleti mahkum etme imkanı ortaya çıkmıştı. Ancak JİTEM elemanları tek tek beraat ettirildi. Doğru dürüst haberi bile yapılmadı. Oysa bu yapının ortaya çıkartılmasında CHP geleneğinin önemli bir rolü vardı. AKP döneminde ise sanki derin devlet yokmuş gibi davranılıyor, özellikle Kürtlerle ilgili olayların peşine kimse düşmüyor. Derin devleti “ikna etmek” değil, teşhir etmek gerekiyor.
Sanırım Ahmet Türk, AKP’nin iktidar olması nedeniyle, tüm devlet kurumları üzerindeki etkisine işaret etmek istemiştir. AKP iktidarının bizlere ne yaşattığını biliyoruz; hala da yaşıyoruz. Defalarca mahkemede söyledim, bir kez daha söyleyeyim; Eğer, bizleri hapishanede tutmak Kürt sorununu çözüyorsa, bizi edin, bu mesele bitsin. Bizim açımızdan, ne bedel ödediğimiz değil, sorunun nasıl çözüleceği önemlidir. Ortada tüm ülkeyi ve milyonlarca Kürt yurttaşı ilgilendiren son derece önemli bir sorun var. Beklentimiz, artık bu konunun iç politika malzemesi yapılmadan, temel haklar ekseninde, demokrasi içinde çözülmesi, toplumsal barışın sağlanmasıdır. İktidarlar gelir geçer, Kürt sorunu kalır; cumhuriyetin yüzyılı böyle geçti. İkinci yüzyıl da böyle geçsin istemiyoruz. Bir şey daha söylemesem içimde kalır. Keşke, AKP’nin Kürtlere kötü davrandığı, sadece seçim zamanı hatırlanmasa.
"MUHALEFETİN EN BÜYÜK HATASI DÜZGÜN SİYASET YAPMAMAK"
Kürt sorununun çözümü için Kürt Hareketinin önde gelen isimlerinden Erdoğan'ın yeniden inisiyatif alması doğrultusunda çağrılar geliyor. Geçmiş deneyimler ışığında bu çağrıların karşılık bulma ve sonuçlanma şansı var mı? Erdoğan'ı böyle bir sürece itecek basınç nasıl oluşturulabilir? Yerel seçim sürecinin bu anlamda katkısı oldu mu?
Bir yerel seçim sürecindeyiz. Doğal olarak tüm partiler, en yüksek oyu almaya ve kazanmaya odaklandılar. Birkaç gün sonra seçim bitecek ve biz hakiki gündemlerimizi daha çok ve daha net tartışmaya başlayacağız. Muhalefetin en büyük hatası, ki seçim arasında doğru düzgün siyaset yapmamak. Oysa asıl siyaset, iki seçim arasında yapılır, seçim sürecinde bunun meyveleri toplanır. Toplumsal dönüşüm ve örgütlenme, seçim döneminde söylenen iki beylik lafla sağlanamaz. Muhalefet asıl, seçimsiz dönemde iş yapar. İktidar sürekli seçim taktiği ile muhalefeti kendi gündemleri peşinden koşturuyor.
Teorik olarak önümüzde seçimsiz dört yıl var. Ancak ben bu takvimin değişeceğini düşünüyorum. İktidar kesinlikle oy kaybedecek ve çekim merkezi olmaktan çıkacaktır. Bu nedenle, muhalefet partileri, seçim sonrasında iç tartışmaları bir kenara bırakarak; halkın gerçek sorunlarıyla ilgilenseler, iktidar üzerinde ciddi bir toplumsal baskı yaratabilirler. İktidar bir anayasa değişikliği gündemi ortaya atacak, bence muhalefetin de “acil demokratikleşme paketiyle” karşılık vermesi gerekir. Aksi taktirde, iktidarın gündemleri peşinde sürüklenirler ve bir yıl sonra da kendilerini bir anayasa referandumu gündeminin içinde bulabilirler.
Yorum Yazın