Hayvanları Koruma Kanunu öncesinde AKP ve MHP’ye ‘gözden geçirme’ önerisi

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Hayvanları Koruma Kanunu öncesinde AKP ve MHP’ye ‘gözden geçirme’ önerisi
Abone ol
Genel Kurul'da bugün başlayacak görüşmeler TBMM TV’nin yayını olmadığı için ekrandan izlenemiyor. Ancak Meclis TV’nin internet yayını var. Genel Kurul’un bugünkü oturumunda teklif görüşmelerine geçilmeden önce söz alan CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, AKP ve MHP’ye teklifi yeniden gözden geçirme önerisinde bulundu, İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, ortada net olmayan durumlara dikkat çekerek, “Bu kadar fazla netliğin olmadığı bir yerde bunu böyle zorlayarak, “Hadi, çıkaralım. Meclis kapanmadan biz bu kanunu çıkaracağız.” Bunun altında yatan neden nedir, bilmiyorum. Ya, hangi ilde, hangi ilçede, ne kadar köpek var? Bekleyelim yani ekim ayında çıkınca ne olacak, ekim ayında çıkmasının nasıl bir zararı var” dedi.

Muhalif- Ankara

TBMM Genel Kurulu’nun bugünkü oturumu son dakika sürprizi olmaması durumunda Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılacak değişiklik için mesai yapacak.  17 maddelik teklif, sahipsiz hayvanlara ‘ötanazi’ ve 'bakımevleri' uygulamasıyla tartışmaların odağında. Teklif görüşmelerine geçilmeden önce söz alan CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, AKP ve MHP’ye teklifi yeniden gözden geçirme önerisinde bulundu, İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, ortada net olmayan durumlara dikkat çekerek, “Bu kadar fazla netliğin olmadığı bir yerde bunu böyle zorlayarak, “Hadi, çıkaralım. Meclis kapanmadan biz bu kanunu çıkaracağız.” Bunun altında yatan neden nedir, bilmiyorum. Ya, hangi ilde, hangi ilçede, ne kadar köpek var? Bekleyelim yani ekim ayında çıkınca ne olacak, ekim ayında çıkmasının nasıl bir zararı var” dedi.

Genel Kurul’daki konuşmalar şöyle:

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin): ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Diğer bir durum, Komisyonda kamuoyunda, Mecliste uzun süredir hayvanları koruma yasasıyla ilgili bir mücadele verdik. Tüm itirazlarımıza rağmen, Anayasa tartışmalarına rağmen bunlar çözümlenmeksizin, Türkiye'de üniversitelerle, Türkiye'de, belediyelerle, Türkiye'de bilim adamlarıyla kesin bir uzlaşma sağlanmaksızın bugün bu yasa buraya gelecek.

Şimdi, Kanuni Sultan Süleyman’ın bir hikâyesiyle devam etmek istiyorum: Osmanlı Devleti'nin kudretli padişahlarından birisi Kanuni ve doğaya karşı, ağaçlara karşı müthiş bir merakı var. Bir gün sarayın bahçesinde gezerken bir ağacın çürüdüğünü ve ağacı karıncaların sardığını görüyor, çok üzülüyor.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ne yapacağına karar veremiyor tabii. Karıncaları da öldürmek istemiyor, ağacın da ölmesini istemiyor. Ebussuud Efendi, hocası; çok kıymet veriyor görüşlerine. Edebi bir yönü de olan Süleyman yanına gidiyor, kapısını çalıyor, hoca efendi yok. Ne yapıyor? Bir not bırakıyor, notunda aynen şunu yazıyor Kanuni Sultan Süleyman: “Meyve ağaçlarını sarınca karınca/Günahı var mı? Karıncayı kırınca.” Notu alan Ebussuud Efendi ise gülümseyerek şöyle bir cevap veriyor: “Yarın Hakk’ın divanına varınca/Süleyman’dan hakkın alır karınca.” ve onun üzerine Kanuni Sultan Süleyman karıncanın bile orada incitilmeyeceğini anlıyor. Şimdi ben bunu niye anlatıyorum bakın?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sokak hayvanlarıyla ilgili sayının artması, aşıların yapılmaması, kısırlaştırma sorunu olması, özellikle kırsal bölgelerde bir köyden bir köye, bir mahalleden bir mahalleye yayan gitmek zorunda olan çocuklarımız, bunların saldırıları hepsini bir bütün olarak değerlendirmek zorunluluğumuz vardır. Tabii ki evlatlarımızı düşüneceğiz, çocuklarımızı düşüneceğiz, onların kılına zarar gelmesini istemem. Hepimiz anne-babayız. Yaşlılarımızın… Ama bunun çözümü milyonlarca hayvanı bir toplama kampına alıp önünü, sonunu düşünmeden, planlamadan ölüme terk etmek mi? Hayır, bu da değil. Bakın, bu hikâye aslında bunu anlatıyor. 2004'ten bugüne kadar alınan, önerilen tedbirlerin hiçbiri uygulanmamış. Biz maalesef ki bu noktaya gelmişiz.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Şimdi sorumluluğu belediyeler üzerinden ve sorumluluğu onlara atarak çözmek istiyoruz. Burada aklı, bilimi kullanmıyoruz. Bu yasa toplumu ikiye bölüyor; sosyal medyada maalesef ki bazı sahte hesaplardan işte hayvan severlere saldırılıyor, onlar tutuyor, yaralanmış, bir şekilde endişe duymuş, karşı çıkan, yasanın yanında olan insanlara saldırıyor, yöntem bu olmamalı.

Öncelikle, son kez bir çağrıda bulunuyoruz, bu yasa görüşülmeden önce: Bir yasanın yapılmasındaki amaç toplumu ikiye bölmek değildir, ayrıştırmak değildir. Yapılacak yasa toplumun büyük bir kesiminin onayını almak, uzlaşısını sağlamaktır. Maalesef ki bundan uzak bir yasa var. O yüzden toplumun bir tarafının vicdanını büyük oranda zedeliyor.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Onları karşı karşıya getirmektense bu ülkenin belediyeleriyle, merkezî yönetimiyle, üniversiteleriyle, veteriner hekimleriyle, STK’leriyle, hepsiyle birlikte bir çözüm üretilebilir. Bu, onları katletmek değil, onları bir yerde toplamak değil, yerinde aşılatıp, yerinde kısırlaştırıp yaşatarak olabilir. bu bütçeyi, bu ülkeye hayvanseverler ve belediyeler, merkezî yönetim verebilir. Anayasa’ya aykırı olan bu yasa teklifini -uzun uzun konuşacağız- gelmeden bir kez daha gözden geçirmesini AKP ve MHP Grubuna öneriyorum. Diğer söz talebi Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili ve Manisa Milletvekili Bahadır Nahit Yenişehirlioğlu’na ait.

SAADET PARTİSİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ VE İSTANBUL MİLLETVEKİLİ İSA MESİH ŞAHİN: Bugün sahipsiz hayvanlar konusunda bir yasa teklifini konuşacağız. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konunun sağduyulu bir şekilde konuşulması, aklıselim bir zeminde buluşulması bizim temennimizdir. Bu konuyu da ifade etmek istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İYİ PARTİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ VE İSTANBUL MİLLETVEKİLİ BURAK KAVUNCU: Öncelikle şunu belirteyim, biz daha önce de çok defa bu konuyu yorumladık ve şunu söyledik hep: Bu, bu hâliyle büyük bir problemdir yani başıboş sokak hayvanları konusunu çözülmesi gereken bir mesele olarak görmek durumundayız; “Bu hâliyle kalsın.” demek, bu problemin çözülmesini istememektir. Elbette, bir düzenlemeye ihtiyaç duyuluyor ve bir adım atılması gerekiyor. Hiçbir çocuğumuz, hiçbir evladımız köpekler tarafından saldırıya uğramak korkusuyla yaşatılamaz; çocukları bırakın, hiçbir yetişkin komşusuna, markete giderken köpek saldırısına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya bırakılamaz. Bunun çözülmesi lazım ama buralara nasıl geldik, önce bunu hatırlamak lazım.

Bakın, burada, 2004 yılında çıkan ve yaklaşık yirmi yıldır -yirmi yıl olmuş- uygulanmayan bu kanunun taraflarını; belediyelerin, bakanlıkların, neden uygulamadıklarını iyi anlamak lazım. Dolayısıyla kimin sorumlu olduğu, neden bu işin çözülemediğini bir kere, net olarak vurgulayalım. Bu işin çözülmemesinin sebebi 2004 yılında çıkmış olan kanunu uygulamayan belediyeler -partisi ne olursa olsun- ve bakanlıklardır.

Ben hayvan haklarının konuşulduğu Tarım Komisyonuna gittim. Şimdi, tabii, orada beni hem üzen hem de öfkelendiren bir olay oldu. İşte, iktidar partisinin milletvekilleri köpekler tarafından saldırıya uğramış, mağdur olmuş vatandaşlarımızın fotoğraflarını ellerinde tutuyorlar. Ya, bir kere, bu işin asli sorumlusu sizsiniz yani sizin iktidarda olduğunuz dönem bu çocuklar saldırıya uğradı, sizin iktidarda olduğunuz dönem bu insanlar mağdur oldu. Elinizi kolunuzu bağlayan mı vardı veya belediyelerse? Ama o fotoğrafları tutmak bir çözüm getirmez, her meseleyi kutuplaştırarak çözmeye çalışmak da bir fayda sağlamaz. Teröristler, vatanseverler, dindarlar, dinsizler; hatırladığımız ne kadar konu varsa âdeta elmayı ikiye böler gibi bu ülkeyi ikiye böldünüz. Şimdi de çocukların canını düşünmeyenlerle itseverler gibi -çok affedersiniz- bir tanımlama üzerinden bu problemi, bu konuyu çözülemeyecek bir noktaya getirmeye kimsenin hakkı yok. E, ne yapalım şimdi? Biz de bugün, yarın elimize sizin iktidarınız döneminde ölmüş, hayatını kaybetmiş vatandaşlarımızın fotoğraflarını mı alalım? İliç’te ölmüş işçilerimizin fotoğraflarını mı taşıyalım elimizde veya vakıflarda ölmüş, tecavüze uğramış çocukların fotoğraflarını mı taşıyalım elimizde? Böyle mi çözeceğiz bu meseleleri? Sizin de bunlardan rahatsız olduğunuzu, üzüldüğünüzü biliyoruz ama Sokak Hayvanları Kanunu tartışılırken sanki bir tarafı “Ya, ölecek tabii, bu çocuklar.” gibi bir anlayış içerisine sokmak… Bu yanlış bir anlayıştır, olayı çözümsüzlüğe götürecektir.

Aslında, kıyasladığınız zaman, size birkaç rakam vereceğim yani neyi tartıştığımızı, nasıl tartıştığımızı, olayı nasıl bir siyasi mesele hâline çevirdiğimizi… “Acaba -belki- bu konu üstünden bir fon, bir kaynak yaratır mıyız?” diye, Bakanlıklar ile belediyeler veya işte, siyasi partiler arasında hem doğayı hem çevreyi hem çocuklarımızı hem hayvanları tehlikeye atan bu meselenin de biraz suistimal edildiğini net olarak görebilmemiz lazım.

Türkiye’de 4,5 milyon sokak hayvanı olduğu söyleniyor, hadi 5 diyelim; bir başka iddia da çok daha fazla olduğu; “10 milyon” diyen var. Bir kere, rakam konusunda bir netlik yok. Yani, bu kadar fazla netliğin olmadığı bir yerde bunu böyle zorlayarak, “Hadi, çıkaralım. Meclis kapanmadan biz bu kanunu çıkaracağız.”ın altında yatan neden nedir, bilmiyorum. Ya, hangi ilde, hangi ilçede, ne kadar köpek var? Bekleyelim yani ekim ayında çıkınca ne olacak, ekim ayında çıkmasının nasıl bir zararı var?

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Niye bunu zorlayarak bugüne getiriyoruz, onu anlamış değiliz.

Dün de ifade ettim, bakın, Türkiye’de 4,5 milyon olduğunu kabul edelim, hadi, 10 milyon olduğunu kabul edelim; her bin kişiye düşen köpek sayısı 117. Bakın, bin kişiye düşen köpek sayısı Portekiz’de 201, İspanya’da 142, İtalya’da 140, Romanya’da 216, Rusya’da 120. Bir kere bin kişiye düşen köpek sayısı açısından en düşük rakama sahip ülke Türkiye diğer ülkelerle kıyasladığınızda. Peki, problem nerede, niye diğer ülkelerde yok? Çünkü -onu da söyleyeyim- sahiplenme oranı, mesela Portekiz’deki hanelerin yüzde 39’u köpek sahibi, İspanya’daki hanelerin yüzde 27’si köpek sahibi, İtalya’daki hanelerin yüzde 25’i köpek sahibi; böyle gidiyor.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) – Yani köpek sayısı bizden çok daha fazla olmasına rağmen bizde problem onlarda niye değil? Bir kere sahiplenme problemini çözmüşler. Ha, bizde niye çözülemiyor? Çözülemez efendim, çözemezsiniz. “İstanbul’a ihanet.” ettik diyerek, şehirlerde o dik mimariyi yaparak sahiplendiremezsiniz. Kim köpek sahiplenmek ister, nasıl çıkaracaksınız, nasıl gezdireceksiniz? Ekonomik problemler… 1591 yılında Avusturya büyükelçisi hatıralarında yazıyor, Osmanlı dönemi, hakaret ediyor ama söylemek istediği şu: “Allah’ın lütfunu kazanmak için kasaptan aldığı eti kedi ve köpeklere satan bir millet bunlar.” “Bunlar enayi.” diyor devamında ama biz bununla gurur duyuyoruz; böyle bir medeniyetin evlatlarıyız, bunu aklıselimle çözebilecek kapasitemiz de var. Gene her konuda olduğu gibi iki ayağımızı bir pabuca sokmanın anlamı yok diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.


Yorum Yazın