Emel Seçen yazdı:

Kış güneşinde altın kirpiklerinden bir mücevher

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Kış güneşinde altın kirpiklerinden bir mücevher
Abone ol

Derin derin…

İşte o derinliklerden tıpkı şarkı sözleri gibi istiridye içindeki “inci tanesi” gibi serpildi yüreklerimize, şimdiye kadar ki tüm zaman dilimlerinde ve hep kendi özgünlüğü ile.

O CEM ADRİAN

Bende demlenmesini bekledim yazının, zamanın ve senenin sonuna değil, yeni seneye başlangıç olarak “Cem Adrian –Mücevher” diyorum. Soho House İstanbul’da gerçekleşen, Mücevher, albümünün basın toplantısına gittiğimde, konserlerine defalarca gitmiş olsam da öncelikle bir seveni, dinleyicisi olarak ilk kez karşılaştım. Benim için zaman aktıkça derinleşen adeta bayram günü gibiydi ve sevgili Banu Zeytinoğlu’nun tıpkı Cem Adrian’daki duruluğu ve samimiyeti, beni son derece etkiledi ve mutlu etti.

İlerleyen süreçte kendisinin konserine (İF) gidip onu da harmanlama imkânım olmadı ama o gün sadece “Milliyet Sanat” için röportaj (Suzan Somalı Sönmez) vereceğim, röportajını Milliyet Sanar’n, Aralık sayısını okudum. Bence sizde okumalısınız.

Orada sevgili dostum, Atilla Dorsay’n da yazısı bulunmakta. Atilla Bey’i niye buraya aldım diye şaşırmayın çünkü o sadece bir sinema eleştirmeni olmamakla birlikte ciddi bir entelektüel ve müzik arşivine sahiptir.

Dolayısı ile yirmi yıllık kariyerinde ve “Mücevher”e gelene kadar, şu an “Müzik Kollektifi “ diyebileceğimiz nitelikte bir albüm, “Mücevher”

Belki de sevdiklerinize yeni yıl hediyesi olarak alabileceğiniz donanımda.

Kimler yok ki!

Bir matruşka gibi mücevher içinde mücevher karşımızda.

Adaşım, çocukluğumuzun “Mavi Boncuk” ekolü, Emel Sayın’dan… Selda Bağcan’a.

Farklı disiplinlerden tam 92 sanatçının varlıkları ile zenginleşen albüm, çok farklı bir hediye de bırakıyor aynı zamanda tarihe. Tam arşiv tadında. İşte birazda bu yüzden ismi “Mücevher”

Her zaman farklı ve içindeki tasarım serüvenini tüm sevenleri ile koşulsuz paylaşan, Edebiyat, Tasarım, daha birçok vasfını Müzik ile taçlandıran ama önce “İnsan”, Cem Adrian.

O gün Soho House İstanbul’daki basın toplantısında, sabahın erken saatlerinde mekâna geldi. Herkesle tek tek selamlaştı. Konuşma sırasında “Tanıdıklarım var ama Keşke bazılarınızla daha önce tanışma fırsatımız olsaymış” dedi.

Sezen Aksu ile hiç çalışma yapamamış olsa da bu da yöneltilen bir soruya yine nazikçe bir cevaptı. Nezaketini, kendisini topluma açarak, karşımıza çıktığı ilk andan itibaren hiç bozmadı, sevgili Cem Adrian.

Dedim ya benim için önce “İnsan” ve o gün benim de neredeyse yirmi yıllık hislerimi, sahibine yerinde iletebilme imkânı buldum” Tabii ki Banu Zeytinoğlu hanımefendi sayesinde.

Benim Altın kızlarım, yıllardır ekibi ile gerçek bir kadın emeğini nakış gibi işlemekteler.

Ama burada nezaketi yine ele alalım ve  bir rol model olarak, Cem Adrian, sıra vefa kısmına geldiğinde; Banu Zeytinoğlu - İletişim markası BKZ adı altında emek veren ve benimde hemen hemen her gün konuşarak, birer arkadaş, dost olabilme imkânı sunarak yüreklerini açan sevgili Hande’den, Bahar ve Yeliz’e, tek tek isimlerini zikreden(unuttuğum varsa affola) yine Cem Adrian’dı.

Bunları niye anlatıyorum, çünkü insanı insan yapan temel değerleri ve özellikleridir, diğerlerinden ayrıştıran. Pozitiflik katan ve ilhâm olandır. Yazının son kısmında günün mânâ ve önemine değinen Cem Adrian, nasıl ki Görme Engelliler için duyarlılık gösterebiliyorsa kapalı yüreklere, mühürlenmiş dillerede ilaç, merhem niteliğinde konuşmasında zaten olayı özetlemiş olduğunu bulabileceksiniz.

Yoksa herkes yazdı, çizdi. Ben, daha önce Cumhuriyet’te Kültür sayfamızda yer olmadığı için gazete tarihinde hem Cem Adrian’ı, hemde spor (arka sayfa) sayfasında “Türkiye’nin Farinellisi”  olarak kaleme almıştım. Yer olmadığı için yazımın konser sonrası açılımı tam yer alamasa da, o haklı yerini aldı.

Öyledir, alan yer veya başka nedenlerle gerçek kalemdaşlar didine dursun, başka yerlerde başka işler döner.

Bugün dâhil “Farinelli” kim diyenler içinde, salgın dönemi intihar eden ya da hayat bağı, ekmek kapısı enstrümanını satmak, olmadı intihar etmek zorunda kalan, İMÇ önünde yatağını döküp, serilen dâhil yazmıştım. Kimler, kimler eksiltildi ne yetenekler yok sayıldı. Var olanda zirveye ne şartları tek başına belki ona inanan birkaç kişi ile kaç uykusuz geceyi sabahla tamamladı. Ortaçağdan beri süregelen bağnazlığın işleyişini. Ve böyle bir özel renk, ses, tam teşekküllü belki de sevgili Banu Hanımın güzel ifadesindeki gibi “porselen çocuk” O kadar narin ve bir o kadar da kırılgan.

Ve mütevazılıkte, en tepenin üstünde. Mahallede dolaşmayı seven, geçici heveslerini törpülemiş. Kendisine ifade etmiş olduğum gibi “ışığını bulmuş” yani kendisini gerçekleştirmiş, birinin uzun serüveninde, birbirlerimizi tanımadan, yanında yer almanın ve yanılmamış olmamın mutluluğunu hissettirdi bize o gün.

Türkiye’ de sanat ile uğraşan kaç kişinin, on altı yıldır, yol arkadaşlığı yaptığı beraber turneler, yolculuklar acı/tatlı anılar harmanlayabildiği, deyim yerinde ise sağ kolu, menajeri var.

İşte yine vefa duygusu.

Biz insanlığın çoktan unuttuğu.

İşte o yüzden sadece müzik değil, Cem Adrian’n, yapmış oldukları. Bu tamamen insan mühendisliği. Örnek alınması gereken tam bir gerçeklik.

Gerçekleştirmiş olduğu konserlerindeki performanslarında, telefonunuzun ışıklarını lütfen açar mısınız, dediğinde yükselen enerji ve huzuru, ben kolay kolay başka bir sahne performansında bulamadım. Aramadım da. Çünkü özgün olan kendini her yerde var edendir. Yüreklere sevgiyle, saygıyla sızabilendir. Ben buradayım, diye bağırmaz. Vardır ama yoktur. Yoktur ama vardır.

CEM ADİRAN, kendi markasını kendi yüreğinin temizliği ile yüreklerimize nakşetti.

Bugün ayın 22’si, yani dün 21 Aralık 2024, en uzun gece güneş, karanlığı yenerek günü doğurdu. Yeni yıl, yeni dönüm, Nardugan ve 22 Edirne.

Edirne’li Cem Adrian.

44 yaşındayım, mahallemdeki berberime yürüyerek gitmeyi seviyorum, dedi Cem Adrian.

Dünyaya açılma kaygısı gütmediğini, EDEBİYAT ile var olmak istediğini. Bu özel bir ses olabilir ama buna sığınmıyorum, ses gidebilir ama yazı kalır, dedi.

Bu kadar sade ve bunları eğer okursa muhtemelen yine utanacak ölçüde kendi halinde, işinde gücünde. Kimsenin üstüne basmadan, hak etmiş olduğu yeri alın teri ile kazanmış gerçek bir değerimiz.

Gelelim, Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım (14 ŞUBAT 2005) ilk albüm, yine özel bir tarih. Tıpkı “Mücevher Albümü” gibi.

İki hafta Oslo’da harika bir konser tamamladı. Ondan önce Anadolu’daydı.

Yolu her zaman açık olsun. O gün şahsına ifade edebilme fırsatı bulduğum gibi “Melekler sizi korusun” Kendisini kimselerin pek bilmediği dönemlerde dinlemeye başladığımda yadırgayanlar, anlamayanlar vardı ve o zaman demiştim ki: Bu çok özel biri ve özel bir ses bir gün özgün ve Ruhi Su gibi Âşık Veysel gibi farklı kulvarları birleştirerek kariyerinde ilerleyecek.

Bazılarımız gibi sancılı yolculuğunu da biliyorum. Neticede hepimiz bütünüz, yansımalarımız ile. Anlamak, önemlidir anlaşılmak kadar.

En sıkıntılı anımda karşıma çıktı, beni aldı götürdü, umut verdi ve umudumu yitirmemi, öğütledi. Ses rengi, dinleyici ile kurduğu görünmez bağ ile.

Ve yıllardır çalıştığım halde hiç konuşmamışız ve ben hiç bilmemişim, 5 Kasım 2024 tarihi, SOHO’ya kadar. Cehaletimi mazur görün, aynı şeyleri harika bir sunum ile Cem Adrian’ı taktim ederken, Banu Zeytinoğlu, ifade etti.

Demek ki aynı frekansta ve aynı yoldaymışız. Mücevher, bizleri aynı duyguyu hissedebilenler ile buluşturdu. Ne mutlu bize!

Cem Adrian, üzerine çok yazılır. Yazdırır, insan ya da insan yazar karşımıza eseri, şarkısı çıkar. Arabasında yolda giderken beste doğar gün ışır, hayat yeniden güzelleşir.

Cem Adrian, iyi ki var!

Aydınlattığı, ruhumuzu kutsadığı için ışığına, sonsuz teşekkür. Dilerim bundan sonra ki tüm yılları, geçmişi aratmasın. Ve harika bir hayatı olsun, ekibi ile sevdikleri ve yazdıkları üretecekleriyle.

Peki, kariyerindeki yirminci yılda –Mücevher- albümünde kimler var:

Bir kere sonsuz sayıda yani tam 80 şarkı var.

Yirmi yıllık kariyerinde Kaf dağının tepesi mi, Everest mi yoksa Fuji mi, bilinmez ama buraya çıkarken ki yorumladıklarını yeniden seslendirdiği, kendisinin ifadesi albüm kapak dahil olmak üzere her şeyi tasarlayan olarak gerçekten ciddi bir efor harcanmış.

Yine kendisinin ifadesi ile geriye dönüp baktığımda, ne kadar çok çalışmışım, diyebilmek için dürüstçe ve mütevazı olarak, hep olgun çizgide kalarak Cem ADRİAN olmak gerekiyor.

Toplantıdan dört gün önce hayata takdim edilen albüm, 1 Kasım 2024 tarihinde müzikseverlerle buluştu tam dört günde 6 milyon dinleyici kitlesine ulaştı.

Mücevher, albümden yer alan değerli sanatçılar ise:

“MÜCEVHER” – ŞARKI ve SANATÇI LİSTESİ*

* Albüm sırasına göre

Mark Eliyahu – Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım
Ajda Pekkan – Ben Seni Çok Sevdim
Emel Sayın – Her Aşkın Bir Şarkısı Var
Nükhet Duru – Her Şey Çok Sevmekten
Teoman – Ölüyorum Ellerinde
Halil Sezai – Kül
Ceza – Kurşun
Mahmut Orhan – Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım
Haluk Bilginer & Cahit Berkay – Ben O’yum
Emre Aydın – Yalnız da Ayağa Kalkabilirim
Pamela – Tek Kişilik Aşk
Sagopa Kajmer – Keskin
Melek Mosso – Yağmur
Gazapizm – Af
Sıla – Düşüyorum Hayatın Ellerinden
Şanışer – Sana Bunları Hiç Bilmediğin Bir Yerden Yazıyorum
Cem Yılmaz – Biz Şimdi…
Ceylan Ertem – Sen Yağmurları Sevdiğinde
Emir Can İğrek – Mutlu Yıllar
Beşiktaş Çocuk Korosu – Herkes Gider Mi?
Aylin Aslım – Sen Hep Böyle Kal
Selda Bağcan – Gitmek Gitmektir İşte
Sena Şener – Nereye Gidiyorsun
Rutkay Aziz – Ya Kendin Dikebilirsin ya da Hiç Kimse
Okan Bayülgen – Bana Ne Yaptın
Redd – Yalnızlık
Çağan Şengül – Gidemem
Sera Savaş – Bu Yollar Hep Sana Çıkar
Mazlum Kiper – Şeker Prens’e Sesleniş…
An Epic Symphony – Şeker Prens ve Tuz Kral
Hande Mehan – Islak Kelebek
Eda Baba – O Kirpik Hâlâ Bende Sevgilim
Gaye Su Akyol – Yalnızlık Senden Daha Çok Seviyor Beni
TNK – Anladım
Melis Danişmend – Seni Kaybettim
Perdenin Ardındakiler – Sonbahar
Selçuk Yöntem – Yalnız Ama Kıymetli
Yasir – Sen Ağlama
Demet Evgar – Seni Bir Umuda Emanet Ettim
Mesut Yegane – Buruk
Mustafa Alabora & Erkan Oğur – Dün Gece Bir Rüya Gördüm Anne
Ahmet Aslan – Geçecek
Zülfü Livaneli & Erdal Erzincan – Beni Böyle Bırakma
Mert Fırat – Hâlâ
Bülent Ortaçgil – Bana Özel
Birsen Tezer – Bükülüyor Zaman
Hüsnü Arkan – Yalnız Adam
Zuhal Olcay – Siyah Beyaz
Fatih Erkoç & Kerem Görsev – İlk ve Son Kez
Demet Sağıroğlu & Cenk Erdoğan – Seni Seviyorum
Göksel – Özledim
Melis Sökmen – Hani Bazen
Karsu – Aşk Hiç Bitmez
Meltem Taşkıran & Sami Ertan Kızıltan – Beni Hatırladın Mı?
Sibel Gürsoy – Sen Benim
Jehan Babur – Sen Ağlarsan
Seyyal Taner – Salvatore
Tuba Önal – Sana Sarılınca
Sufle – Beni Hatırla
Koray Candemir – Yollardayım
Dedublüman – Gül
Yüzyüzeyken Konuşuruz – Bi Sebep Göster Dayanmaya
Gülten Kaya Hayaloğlu – Bir Gün Bulur Birbirini Tüm Kaybolmuş Çocuklar
Murat Yılmazyıldırım – Ben Geldim
Umay Umay – Tuz Buz
Gökhan Kırdar – Şimdi
İskender Paydaş – Kayıp
Mercan Dede – Beni Hâlâ Öldürüyorsun
Kadıköy Acil – Yağmur & Bugün Sana Bir Şeyler Anlatmam Gerek
Eylül Ergül – Beni Affet Bu Gece
İpek Nisa Göker – Hoşgeldin
Ece Dağıstan & Jamal Aliev – Biz Senle
Yılmaz Erdoğan – Tanrının Elleri
Sezgin Alkan – Tanrının Elleri
Demet Akbağ – Şimdi Rahat Uyu
Tanrı Aslında Sever Hepimizi & Final
Tüm Ölü Melekler İçin Bir Dakikalık Saygı Duruşu 2
Ayten Alpman – Hani Bazen (Veda)
Cem Adrian – Unutulmuyor
Gökhan Kılıç & Zeynep Karababa – Sarı Gelin (Bonus Cover Track)

“Bu çok özel 20. yıl albümünü “Müziğin ve sanatın tüm dallarının değerinin ve öneminin değiştiği, insanoğlunun bu anlamda yolunu kaybetmek üzere olduğu bir eşiğe doğru emin adımlarla ilerlerken, neyin kıymetli olduğunu hatırlatmak adına yaptığım bir albüm bu. Vasata evrilmeye bir meydan okuyuş değil de, o yöne evrilmeyen insanlar için bir albüm. Bu kadar büyük kıymetlerin bir araya gelmesi, benim 20. yılım için bir hatıra albümünü çok aşan, bunun çok ötesinde, bir nevi Türkiye modern müzik dünyasının son 50 yılının antolojisi niteliğinde kolektif bir esere dönüştü. Pop, rock, alternatif, rap, elektronik, özgün müzik ve sınıflandırılamayan dallardan çok kıymetli hem kült hem yeni dönem isimler; tiyatro ve sinema dünyasından çok değerli oyuncular, sesleri ve ruhlarıyla bu albümü müzikal ve edebi anlamda çok özlediğimiz, çok başka bir yere taşıdılar. Yüzlerce müzisyen, onlarca farklı aranjör, binlerce saatlik çalışma sonucunda kaydedilen, 5 saat süren ve 80 parçalık ‘Mücevher’, gerçekleştirilen paha biçilemez birliktelikler, eşi benzeri görülmemiş bir içerik ve sound çeşitliğiyle, prodüktörlüğünü yaptığım ve 20. yılın sonunda tüm deneyim ve müzikal birikimimi kullandığım bir başyapıt,” sözleriyle anlatıyor, Cem Adrian.

Hayatlarımıza katkılarından dolayı sonsuz teşekkürlerimle…

EMEL SEÇEN


Yorum Yazın