“21 Ağustos 1922 - Saat on buçukta Konya’dan hareket. Akşehir’e muvasalat (varış). Akşehir’de pek hummalı bir faaliyet var. Cephe karargâhından çıkarken Paşa dedi ki, tam vaktinde, hatta dakikası dakikasına gelmişiz. En kati kararın verilmesi icabeden bir zaman.
“Saat on bir. Erkânıharbiye reisi, ordu kumandanları, cephe kumandanı, süvari kolordusu kumandanı ve Başkumandan içtima ettiler (toplantı yaptılar). Müzakere devam ediyor. Mühim kararlar alınacaktır.
“21 Ağustos 1922 - Bugün Akşehir’deyiz. Akşamki toplantı, taarruz gününün tayini ile neticelendi. Müzakere sırasında müşkülat çıkaranlara kısaca ve sert bir cevap verdi:
“-Harekete inancı olmayanlar istifa etsin. Ben, bütün mesuliyeti üzerime alıyorum!
“Düşmanda da bir hassasiyet var. İki gündür Paşa, Çalıkuşu romanını okuyor. Öyle beğendi ve sevdi ki!
“22 Ağustos 1922 - Bugün de Akşehir’deyiz. Paşa daireden çıkmadı. Akşama kadar Çalıkuşu’nu okudu. Çok memnun oldu, çok takdir etti.
“Herkesten evvel uyanmış, giyinmiş, çadırlar arasında dolaşıyordu. Saat üçte çadırlar arasında bir faaliyet başladı. İnsan sesi yok! Yalnız hareket ve yalnız koşuşma…
“Saat dörde geldiği zaman Başkumandanlık, Erkanıhârbiye-i Umumiye, Garp Cephesi Kumandanlığı karargâhları ata binmiş bulunuyorlardı. Başkumandan en önde gidiyordu. Hareket istikameti, Birinci Ordu’nun tarassut mevkii olan Kocatepe.
“26 Ağustos 1922 - Mühim, hayati bir meseleye karar vermişti. Büyük ekseriyetin muhalefetine rağmen ısrar etmişti. Hatta bu kararını bir bakıma zorla icra ettiriyordu. Maazallah, menfi bir netice, hayatını ve askeri şöhretini mahvedebilirdi.
“Saat beşe çeyrek var. Birdenbire bir top patladı. Bu ilk top, zafer anahtarı olmuştur.”
“Başkumandan, Kocatepe’den Ankara’da Büyük Millet Meclisi’ne, vekâletlere ve diğer cephelere şu telgrafı çekti:
“Bugün 26 Ağustos 1922, saat ondan itibaren tekmil cephede taarruza başlanmıştır. Muvaffakiyet Allah’tandır.”
Atatürk’ün büyük taarruz sırasında Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını okuduğu bilinse de, bunun hangi kritik aşamada olduğu pek bilinmez.
Büyük zaferin arifesinde, en kritik kararların alındığı, yanındaki komutanların karşı çıkmalarına rağmen tarihi değiştirecek bir savaşı başlatma kararı verdiği günlerde vakit ayırıp roman okumak…
Başkumandanlık karargâhında görev yapan Binbaşı Mahmut Soydan, o günlere ait notlarını günü gününe tutmuş ve bunların bir kısmını yayınlamıştır. Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam kitabında Soydan’ın notlarını bu şekilde aktarır.
3 bin 997 kitap okudu
Atatürk, savaş yılları da dâhil hayatı boyunca kitap okuma alışkanlığını hiç bırakmadı. Avrupa’da yayınlanan kitapları elçilikler aracılığıyla, parasını da kendisi ödeyerek getirtip okudu.
Anıtkabir Derneği tarafından 24 ciltlik Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar dizisi yayınlandı. Burada kayda geçirilen 3 bin 997 kitap bulunuyor. Satırları çizilmiş olan bu kitapların, bazılarının tamamının, bazılarının belli bölümlerinin okunduğu varsayılıyor.
Ayrıca Darülfünûn/İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nden Atatürk’ün istettiği kitaplar da elektronik ortamda açık hale getirildi.
Bunun dışında Atatürk’ün okuduğu kitaplardaki notlar, işaretler ve altını çizdiği satırlarla ilgili Gürbüz Tüfekçi ve Recep Cengiz’in kitapları yayınlandı.
Şükrü Hanioğlu, Atatürk Entelektüel Biyografi kitabında, “Kütüphanede mevcut bazı kitapların dikkatle okunmuş ve onlardan alıntılar yapılmış olduğu, Mustafa Kemal’in kaleme aldığı eserler ve konuşmalarından anlaşılabilmektedir.” yorumunu yapar.
Hanioğlu, Atatürk’ün okuduğu kitapların, hayatındaki değişimle bağlantılı olduğunu belirtir.
“Atatürk’ün yoğun askerlik yaşamı içinde vakit buldukça değişik konularda, bazen de yabancı dil bilgisini geliştirmek için kıraat eden bir bireyden, yeni bir devlet kurar ve millet inşa ederken siyasetler geliştirme amacıyla belirli alanlarda yoğun okumalar yapan bir devlet kurucusuna evrildiği vurgulanmalıdır. Dolayısıyla gözden geçirdiği kitaplar, kendisini bir ‘modern Romulus’ olarak gören, yeni bir devlet ve millet yarattığını düşünen bir liderin entelektüel eğilimleri kadar çalışma programını da ortaya koymaktadır. Diğer bir ifadeyle, o, bilhassa 1920 sonrasında pek çok eseri, salt entelektüel saiklerle okumamış, onların içinde dile getirilen kuram ve tezleri işlevselleştirmeye gayret etmiştir.”
Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları
Atatürk’ün okuduğu kitaplar, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu gibi cumhuriyetin ilk kurumlarının oluşmasında etkili oldu.
Zafer Toprak, Kurucu Felsefenin Evrimi kitabında bunların hangi kitaplar olduğunu anlatır.
“Atatürk’ün antropolojiye merakını iki kitap tetikledi. Bu kitaplar Türk Tarih Kurumu’nun doğuşunu belirleyeceği gibi, bundan böyle 30’lu yıllarda ülkede tarih kitaplarının yazımını da etkileyecekti. Bunlardan ilki antropolog Eugene Pittard’ın Irklar ve Tarih başlıklı kitabı, diğeri H.G.Wells’in Tarihin Ana Hatları adlı eseriydi. (…) Atatürk’ün kitaplığında tuğla renkli diziden (Henri Berr’in çağdaş tarih anlayışını getiren kitabı) geniş bir koleksiyon bulunuyordu. Türkçesi Uygarlığın Evrimi olan bu dizi 20.yüzyıl tarihçiliğine damgasını vuracaktı.”
Zafer Toprak, nasıl çalıştıklarına ilişkin Ruşen Eşref Ünaydın’ın, anılarına yer verir:
“Onların (Henri Berr’in ciltleri) her biri, tarihle uğraşan bir arkadaşa veriliyor; incelesin, kök noktaları bulup meydana çıkarılsın diye… Bu kitaplar, bölge bölge konular üzerine, adeta bir yetkili heyet tarafından tarihin tam haritası pafta pafta çizilecek; birbirine eklenip, ortaya bir tüm görü çıkarılacak gibi!..”
Naziler tarafından kitabı yakılan bir yazar olan Wells’in, küçük kitapçıklar halinde yayınladığı Tarihin Ana Hatları, 1920 yılında hacimli bir kitap olarak yayınlandıktan sonra Anglosakson dünyada iki milyon satarak kısa sürede best seller olmuştur.
Zafer Toprak, Durheim’in eserinin de Türkiye Büyük Millet Meclisi yayını olarak İçtimai Taksim-i Amel adıyla Türkçeye çevrildiğini belirtir. Bu kitap Atatürk’ün kitaplığında da bulunuyordu.
Afet İnan da anılarında, Atatürk’ün, yeni kurulan cumhuriyetin sorunlarına çözüm ararken, çalışma yöntemine ilişkin bir örneği şöyle anlatır:
“Avrupa tarihleri, ‘barbar’ lakabını verdikleri Türkleri sadece istilacı bir kavim olarak kaydediyorlardı. Atatürk, iki endişeli sorum karşısında, ‘Hayır, böyle olamaz. Bunların üzerinde meşgul olalım.’ demekle kalmamış, derhal yeni kitaplar getirterek bizzat çalışmaya ve çalıştırmaya başlamıştı. Esas konu, ‘Türklerin dünya tarihinde hakiki yeri ve medeniyet alemindeki rolleri ne olmuştur?’ konusu idi. Bu çalışmaların yoğunluğu 1929 yılından sonradır. Atatürk, o sıralarda İstanbul Üniversitesi’nde verilen tarih notlarını okumakta idi. Daha evvelce de H.G.Wells’in Dünya Tarihi ile ilgilenmiş ve onları tercüme ettirmişti.”
Yorum Yazın