Leyla Emeç Tavşanoğlu yazdı:

Mülteci çöplüğü

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Mülteci çöplüğü
Abone ol

Geçtiğimiz hafta sonu yeni bir krizle sarsılmamıza ramak kaldı. Neyse ki şimdi atlatmış görünüyoruz. Ama artçıları yerli yerinde duruyor.  Anlatayım. Afrika’nın ortasında, kıtanın güneydoğusuna yakın coğrafyada Ruanda isimli bir ülke var. Bu ülkede  1994’de Hutular  ve Tutsiler denen iki kabile arasındaki savaşlarda radikal Hutular’ın Tutsiler ve ılımlı Hutuları resmen soykırımdan geçirerek 800 bin kişiyi öldürdükleri hafızalarda.

On iki buçuk milyon nüfusu olan bu ülkede kişi başına düşen yıllık gelir aşağı yukarı 800 dolar dolayında. Her ne halse necip iktidarımız 2019’da Ruanda hükümetiyle bir turizm anlaşması imzalamış. Ruanda’dan kaç turist gelecekse! Ama  beş yıl boyunca bu anlaşma bir türlü yürürlüğe girememiş.

Derken geçtiğimiz hafta sonuna doğru AKP Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan anlaşmayı imzalayıp Resmi Gazete’de yayımlattı; anlaşma hemen yürürlüğe girdi. Ardından da hafta sonu  Ruanda’yla Türkiye arasında karşılıklı tam 66  uçak seferi yapılacağı haberleri yayıldı. Görüşlerine baş vurduğum  turizm acentesi sahibi tanıdıklarım  Ruanda’dan bu kadar çok sayıda seferin yapılmasının mümkün olmadığını, bu söylentinin  muhtemelen sosyal medyadaki bilgi kirliliğinden kaynaklandığını söylediler.

Tamam da bayram değil, seyran değil,  turizm anlaşması beş yıl sonra neden hemen imzalanıp yürürlüğe kondu?

Şu noktayı hatırlamakta yarar var. Geçen yıl İngiltere’de Muhafazakar Parti Hükümeti bir yasa hazırladı. Buna göre İngiltere’ye giden kaçak göçmenlerin hepsi, geldikleri ülkelere değil, Ruanda’ya gönderileceklerdi. İngiltere’nin Hint asıllı Başbakanı Rishi Sunak, gelecek ay yani  Temmuz’da yapılacak genel seçimlerden önce Ruanda’ya göçmen gönderilmeyeceğini açıklamıştı. Bu açıklamaya rağmen bizde Ruanda’dan turist kisvesi altında sığınmacı gönderileceği söylentileri orman yangını misali yayılıverdi. Bunun baş sorumlusu da kuşkusuz Şahsımın iktidarı. Konuyla ilgili hiç bir açıklama yapılmaz, her yeni gelişme devlet sırrı gibi gizlenirse devreye dedikodu gazetesi giriverir.

Dolayısıyla bu göçmenlerin, turist adı altında  İngiltere’yle yapılan bir anlaşmayla Türkiye’ye sevk edilmeye başlandığı haberleri yayılıyor. Gerçi başında Fahrettin Altun’un bulunduğu Dezenformasyonla Mücadele Merkezi haberleri yalanlasa da pek inandırıcı bulunmuyor. Düşünün, kendilerini geçindirmekten aciz Ruandalılar, turizm acentelerine göre bilet başı bin 250 dolar ödeyerek turizm amaçlı olarak Türkiye’ye gelecek. Buna çocuklar bile inanmaz. Zaten İngiltere Başbakanı Sunak da sığınmacılardan hasta ve tedaviye muhtaç olanların Türkiye’ye gönderileceklerini açıkladı. Hasta, yaşlı, tedaviye muhtaç, derken arkası gelir.

 VİZE BAŞI 30 DOLAR ALAN VİZE ŞİRKETLERİ

Bu insanlar  Türkiye’ye girişte acaba vize işini nasıl halledecekler? İyi Parti Balıkesir milletvekili Dr. Turhan Çömez bu konuda şu çarpıcı sözleri söylüyor:

“Dışişleri Bakanlığı vize formalitesini Ortadoğu ve Afrika’da faaliyet gösteren bir kaç şirkete vermiş. Bu insanlar bu şirketlere başvuru yapıyor. Şirket görevlileri de haklarında hiç bir soruşturma yapmadan onlara kişi başı 30 dolardan vizeyi anında veriyor. Oysa bizim vatandaşlarımız Avrupa ve başka ülkelerin kapılarında vize işlemi için aylarca bekletiliyor. Dışişleri Bakanlığı’nın düştüğü duruma bakar mısınız?” Dr. Çömez bu vize şirketlerinin AKP içinde kimlerle bağlantılı olduklarını da sorguluyor.

Her zamanki gibi bizim Dışişleri, Turizm, Ulaştırma, Havacılık ve Altyapı Bakanlıkları’ndan tık yok. Gerçekten bu kadar çok turist Ruanda’dan geldi mi? Vize işlemleri kimlerin ellerine teslim? Kapı duvar.

Öte yandan CHP İstanbul milletvekili emekli büyükelçi Namık Tan Ruanda’yla Türkiye arasındaki turizm anlaşmasıyla ilgili bir yazı yazdı. Özetleyerek buraya aktarayım:

“Ruanda’yla yapılan turizm işbirliği anlaşması Türkiye için önceliği ve gerekliliği tartışılabilecek bir anlaşma. Bu anlaşma kapsamında iki ülke arasında turizm yatırımları, bilgi ve istatistik paylaşımı, heyet değişimi haricinde bir husus öngörülmüyor. Anlaşmanın, Ruanda’dan daha çok turist getirmek gibi bir maddesi ya da amacı da bulunmuyor. Ruanda’dan kanuni ya da kanunsuz yollardan mülteci getirmeye teşebbüs edecekler için böyle bir anlaşmaya da ihtiyaç yok. Fakat İngiltere’nin Ruanda’ya mülteci yerleştireceği haberleriyle bu anlaşmanın aynı tarihe denk gelmesi karmaşadan beslenen bir takım kesimlere malzeme veriyor. Ruanda gibi sınırlı ilişkiye sahip olduğumuz bir ülkeyle imzalanan ve kayda değer bir önemi olmayan, belki de maddelerinin bir çoğu tam anlamıyla uygulanamayacak, belge niteliğinin ötesine dahi geçemeyecek bir anlaşma böylesine yersiz paniğe yol açıyor.”

Buraya bir not düşeyim. Bizim necip iktidarımız nedense baskıcı rejimlerle ilişki kurmaya pek meraklı. Paul Kagame Ruanda’nın 24 yıllık diktatörü. Muhaliflerini ve hatta kendi iktidarını destekleyenleri bile izlettirip telefonlarını dinleten bir siyasetçi. Kendisine muhalefet edeni anında hapse  attırıyor. Kızını ve iki oğlunu devletin en üst makamlarında görevlere atamış. İktidarı elinden bırakmamak için her türlü oyunu çevirecek, tezgahı kurabilecek zihniyette. Prototip yani!

AKP Hükumeti, daha doğrusu Şahsımın Hükümeti ister Ruanda’dan, ister başka ülkelerden Türkiye’yi mülteci çöplüğüne çevirmekte hiç bir sakınca görmez, milletimiz de bütün hoşnutsuzluğuna rağmen bu kaçaklara ses çıkarmazken Fransa’da yapılan bir kamuoyu yoklamasında  Fransızlar’ın yüzde 68’i göçmenler ve ülkede işlenen suçlar arasında bağlantı olduğuna inanıyormuş.

Le Figaro gazetesine göre  hatta yoklamaya katılan kadın denekler, erkeklerden daha fazla bu konuya duyarlıymışlar. Kadın denekler ağırlıklı olarak yasa dışı göç ve suç oranları arasında bağlantı olduğuna inandıklarını söylemişler.

Avrupa’da, özellikle Kuzey Afrika ülkelerinden Müslüman göçmen alan ülkelerde aşırı sağın neden yükseldiğini soranlara cevap olsun. Merkez ve merkez sol hükümetlerin, insan hakları, demokrasi, yaşama hakkı, gibi söylemlerle sokakta başı boş dolaşıp, sığındıkları toplumlarla bırakın entegre olmayı, o toplumlara nefret duyup tedhiş estiren bu göçmenlere fazlasıyla hoşgörülü davranmalarının sonucu Avrupa’da aşırı sağın kendisine hayli fazla taraftar bulmasına yol açtı. 

Dönelim Türkiye’ye. Ruanda’dan turist kisvesi altında sığınmacı gelsin ya da gelmesin, Arap Baharı’yla birlikte patlak veren Suriye iç savaşı yüzünden, ardından da sınırların eleğe dönmesi, kimi kamu görevlilerinin bu sınırlardan para karşılığı insan kaçakçılığı yapması ülkemizin bir mülteci çöplüğüne dönmesine sebep oldu. Şahsım iktidarına, milyarlarca dolar bütçeye sahip olduğu söylenen fakat bu miktar devlet sırrı gibi gizli tutulan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB),  onun 35 yıldır Başkanlığını yapan Rıfat Hisarcıklıoğlu ve şürekasına hayırlı olmasını dilerim.  


Yorum Yazın