Oturmak istediğiniz semti neye göre seçersiniz? Konumu, kira fiyatı, güvenlik imkanları ya da depreme dayanıklılığına göre mi? Peki öğrenci iseniz bu seçeneklerden herhangi birini tercih hakkınız yok mu?
Muhalif Analiz - Oğuz Büber
Ülke olarak en büyük güncel sorunumuz ekonomi. Kiralık konut sorunu da bu problemler içerisinde büyük yer kaplıyor desek yanlış olmayacaktır.
Kiralık daire konusunda ne kiracılar, ne de ev sahipleri memnun. Kiracılar bütçelerine göre bir ev bulamıyor, ev sahipleri ise kiraya verdikten sonra yıllık sadece yüzde 25’lik bir artış yapabildikleri için enflasyona yenik düşüyorlar. Yani iki taraf da mağdur, iki taraf da şikayetçi.
Bu gerçekliklere karşın “neyinize yetmiyorcu söylem geliştiren” bir grup da var. Bu gruba göre oturmak istedikten sonra fedakarlık yapılarak elbet bir daire bulunur. Ancak fedakarlık içerisinde yaşam konforunu dibe vuran detayların olması da bu gruptakiler için pek önemli değil.
Örneğimizi sosyal medya üzerinden yapılan gerçek bir paylaşım üzerinden inceleyeceğiz.
Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan bir öğrenci “Ben nerde yaşayacağım!” ifadesi kullanarak Etiler bölgesindeki kiraları gösteren bir harita paylaşıyor.
Etiler’i paylaşmasına sebep olarak okula yürüyerek gidip gelmesini yani yakın bir yer istemesini gösteriyor.
Bu paylaşıma gelen yorumların büyük kısmı öğrenciyken de Etiler’den ev tutma, daha ucuz yerlerden bak eleştirilerini içeriyor.
Paylaşımda bulunan kişi bir zengin muhitini paylaşarak ironik bir yaklaşım da sergilemiş olabilir belki. Ama yorumlarda ucuz yerden kiralık daire bul eleştirisini de Etiler’de “30-40 ise diğer yerlerde 20-25 hala bir insan için çok pahalı” diyerek cevaplıyor.
İstanbul’da durum gerçekten de paylaşım yapan öğrencinin belirttiği gibi. Daha düşük seviye olarak kabul edilebilecek birçok semtte de fiyatlar oldukça yüksek. Konuya depreme dayanıklılık, güvenlik endişesi gibi çeşitli detaylar katıldığında istenen ücretler yukarıda bahsedilen Etiler’deki fiyatlara yaklaşıyor.
Daha ucuz kabul edilen biri Avrupa diğeri Anadolu’da yer alan iki ilçedeki ilanlardan örnekler paylaşacağız sizlerle.
İlk olarak Bahçelievler’e bir göz attık. Ortalama kira 15-20 bin arasında gözüküyor. Daha düşük fiyatta olanlar ise oldukça eski ve küçük daireler. Muhitin güvenliği, depreme dayanıklılık, çevrede yer alan insanların kimlerden oluştuğu tamamen muallak.
Anadolu Yakası’ndaki ilçe ise İstanbul’un köklü semtlerinden Üsküdar. Bölgedeki yapılar eski olarak bilinirken Boğaz’a yakınlığı ile meşhur bir semt. Kiralar denize yakın kısımlarda oldukça yüksek olan kiralar, iç kısımlarda düşüş gösteriyor. Yani bina yaşı ve depreme dayanıklılık konusunda pek tercih şansınız yok ama bölge tercihinize göre 15 ile 35 bin arasında bir tutara kiralık ev bulabilirsiniz.
Buradan, paylaşıma yapılan öğrenciye sana alt kesimden bir semtten daire müstehak fikrinin de altının boş olabildiğini görebiliyoruz. Bir öğrencinin İstanbul’un düşük semtlerinde bile kirada kalması hayal. Öğrenciyi geçelim düşük gelirli vatandaşlar bile bu semtlerde zorlanıyor.
Yani olay, öğrenci başına sen tek başına lüks bir semtte yaşayamazsın anlayışı değil. Neden herhangi bir yerde öğrenci olsun düşük gelirli hatta orta gelirli olsun yaşayamıyor sorunu.
Eleştirenlerin ortaya koymak istediği argüman Z kuşağı gençlerin hiçbir şeyle yetinmediği ve onlara kısıtlı imkanlarla yaşayabilecekleri bir yerin layık olması. Daha düşük fiyatlara yaşanabilecek semtlerin olduğunu vurguluyorlar bir nevi. Ama sıkıntı öyle bir semtin olmaması.
Sonuç olarak; öğrenci paylaşımında yüksek segment bir ilçeden örnek verse de, düşük seviyede semtlerde de öğrencilerin hatta düşük ve orta gelirlilerin kalma şansı yok denecek kadar az. Eleştirenlerin çözüm kısmında varsayımlarla değil elle tutulur verilerle hareket etmesi gerekirken başarılı öğrencilere de bir kiralık daireyi çok lüks bir ihtiyaç olarak görmemeleri gerekir.
Belki marka ismi vererek açıklamış olacağız ama daha net olması açısından şu örneği de vereyim. Birkaç sene öncesine kadar Adidas, Nike gibi kaliteli markalardan neredeyse herkes alışveriş yapabiliyordu. Şimdi Nike alamayan birine daha düşük segmentte markalar giy ne olacak diyen, insanlar sanki Gucci, Balenciaga gibi lüks markalar almak istiyormuş gibi davrananlar var. Bu yukarıda yaşadığımız problemin kopyası aslında. İnsanlar sadece biraz kaliteli ve olması gerekeni isterken sanki çok lüks isteklerde bulunuyormuş gibi tepki verenler ve insanların hayat standartlarını düşürmeye çalışan, ortalama yaşamı bile hak etmediğini aşılamaya çalışan insanlar mevcut.
Biz neden böyle olduk demek gerekirken, her gün azalan gelirimize karşın neyine yetmiyor denilen bir durumdayız artık…
Yorum Yazın