Bodrum’a ilk kez 1962 yılında geldim. 1992’den 2010 yılına kadar yaz tatillerimi Bodrum’da geçirdim. 2010’da Bodrum’a yerleştim. Ben artık bir Karya’lı, Bodrumlu ağzıyla, “Bodurumlu”yum. Bu nedenle de kime oy vereceğimi, bir Bodrum’lu gibi düşünmeliyim.
Böyle bakınca, belki başlıktaki soruyu tersinden sormak daha doğru olabilir: Oyumu kime vermeyeceğim?
22 yıldan beri bize hiç bir konuda doğru söylemeyenlere, doğru söylememeyi marifet olarak görenlere oy vermeyeceğim.
Bodrum’u bir talan, rant alanı olarak görenlere oy vermeyeceğim.
Bodrum’un ormanlarını madencilere peşkeş çekenlere; Gökova Körfezine kömürle çalışan santral dikenlere; dağı taşı imara açanlara; Muğla’nın güzelim koylarını, vakıf eliyle ulufe gibi dağıtanlara oy vermeyeceğim. Kısacası “on oyun var.” deseler, birini bile AKP’ye vermeyeceğim.
Ancak, belediye başkanı oluncaya kadar bizim bile aklımıza gelmeyenleri bize vaat edip, göreve geldikten sonra tek birini bile yerine getirmeyenlere de oy vermeyeceğim.
Hele de, söylediklerinin tam tersini yapıp, bizi gözümüzün içine baka baka aldatanlara hiç vermeyeceğim.
Bodrum’u tarihiyle, kültürüyle, doğasıyla yok edenlere yıllarca söylenip, onlardan şikâyet “edip duruken”, “biz Bodrum’u koruyacağız.” diyerek göreve gelip, şikâyet etiğimiz her şeyi hatta daha bile fazlasını yapanlara oy vermeyeceğim.
Beşli çetelerin cennet koylara el koymasını haklı gören, bunu açıkça ifade eden, o koyları yok edecek projelere koşa koşa ruhsat verenlere oy vermeyeceğim.
Bu rezillik ortaya çıkınca güya ruhsatı geri alan ancak yargının, yürütmeyi durdurma kararına itiraz etmeyerek, kararın arkasına saklananlara oy vermeyeceğim.
Yasa dışı yunus parkının ruhsatını iptal edermiş gibi yaparak çevrecilerin ağzına bir parmak bal çalıp, idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı karşısında sus pus olup, itiraz hakkını kullanmayanlara; konuyu Danıştay’a taşımayanlara oy vermeyeceğim.
Kıyıları kapatan iskelelere karşıymış gibi konuşarak başkan seçilip, sonra son kalan üç beş metre kıyıya da yeni iskeleler yapılmasına, mevcutların daha da büyümesine hiç sesini çıkarmayanlara oy yok.
Bodrum’u tam beş yıl delik deşik yollara mahkûm edip, seçime bir ay kala yollara, zar kalınlığında asfalt dökmeye başlayanlara; plan program olmadan gösteriş ve oy avcılığı için döktükleri asfaltı, iki gün sonra kazıp, unuttukları tesisatı döşeyerek benim paramı çarçur edenlere oy vermeyeceğim.
Bodrum beş yıl boyunca, daha önce görülmedik bir inşaat furyasına, arazi yağmasına uğrarken, kafasını öte tarafa çevirenlere; birden fazla kez mühürlenmiş kaçak inşaatların ve tadilatların, mühür kırılarak tamamlanmasına göz yumanlara hiç oy vermeyeceğim.
Görevi olmasına karşın, şikâyet olmadan kaçak yapıları görmezden gelenlere; şikâyet üzerine geldikleri zaman da, diğer kaçak yapılaşmalara bakıp, “onlar hakkında şikâyet yok.” diyerek, arkasını dönüp gidenlere oy vermeyeceğim.
Kaçak tadilat, inşaat yapanlara, “komşunuzun geçmişte alınmış yapı kayıt belgesine kaydettirin!” diyerek, yol gösteren, kanunsuzluğu teşvik eden belediye başkanlarına oy vermeyeceğim.
Eskiden “Güldürme beni Hariciye!” derlerdi. Şimdi de “güldürme beni Belediye!” dedirten biçimde, pislikler ortaya dökülmeye başlayınca, binlerce mühürleme yaptığını ve -sıkı durun- 34 yıkım gerçekleştirdiğini, aklımızla alay eder gibi açıklayanlara oy yok.
Yıkım kararı verilmiş binalara gelip, “aaa sahibi burada değilmiş!” diyerek, tırıs tırıs geri dönenlere oy vermeyeceğim.
Herkesin gözünün önünde, inşaatların bodrumlarının daireye çevrilmesine; katların, balkonların üzerine doğru büyümesine gözünü kapatanlara, üstelik bir de bunlara ruhsat verenlere oy vermeyeceğim.
Her türlü kaçak inşaata ve tadilata göz yumar hatta onay verirken, para toplamak için yaptıklarını da itiraf da ederek, ruhsatlı pergolaları mühürleyenlere oy vermeyeceğim.
AKP’nin birçok konuda hep yaptığı gibi, vatandaşı oyalamak için, “Yaptığımız mühürleme işlemi usulsüzmüş. Bu işlemleri geri alacağız.” diyerek vatandaşı hem mağdur edip hem enayi yerine koymaya çalışanlara hiç oy yok.
“Yasal pergolaları mühürledik çünkü seçim için paraya ihtiyacımız var. Ödeyin yıkmayacağız.” ” diyecek kadar söylediğinin suç olduğunu bile bilmeyen bir zihniyete tek bir oy yok.
“CHP’ye oy verin, yoksa AKP gitmez!” kandırmacasına gelmeyeceğim.
Yıllarca böyle düşünerek oy verdiklerimizin, AKP’den farkı olmadığını göre göre, kendime saygımı yitirmemek için bu defa CHP adayına oy vermeyeceğim.
“Aday önemli değil. Önemli olan bunların gitmesi” diyenlere “siz beni gerçekten göründüğüm kadar aptal mı zannediyorsunuz?” diyerek, bir de bana hakaret ettikleri için oy vermeyeceğim.
22 yıldır şikâyetçi olduğumuz bir zihniyetin karbon kopyası olduğunu, icraatı ile kanıtlamış bir başkan adayına, sırf CHP aday gösterdi diye oy vermeyeceğim.
AKP’nin gitmesi için CHP’nin kuruluş değerlerine dönmesine; daha öncekiler bir yana, hiç değilse 22 yıldır yaptığı yanlışları yapmamasına; “tıpış tıpış Ekmelettin’e oy verecekler!” diye düşünmekten vazgeçmesine; Anayasa’nın açık hükmüne rağmen, “mağdur yaratmayalım!“ diyerek, Erdoğan’ın 3. kez cumhurbaşkanı olmasına göz yummamasına; Ankara’da planladığı “Anayasa’ya saygı mitingi”ni iptal etmemesine; ülke her yönüyle perişan olmuşken, yerel seçimden sonraki kurultay hesabı uğruna Ahmet Aras gibi başarısız, yukarıda “oy vermeyeceğim.” diyerek çizdiğim başkan profiline sahip bir kişiyi, Muğla’ya aday göstermemesine bağlı olduğunun bilinmesi gerekir. Bunu bilmeyenlerin, anlamayanların gösterdiği adaya oy vermeyeceğim.
AKP’nin gitmesi için nasıl sarı kart gerekiyorsa -ki doğrudur-, CHP’nin kendisine gelmesi için de bir sarı kart gerekiyor.
İşte bu nedenle 31 Mart’ta, Bodrum ve Muğla Belediye Meclislerinde CHP’ye oy vereceğim ama Bodrum ve Muğla Belediye Başkanlıklarında CHP’ye, Ahmet Aras’a oy yok.
Ahmet Aras’a oy yok çünkü CHP’li başkan adayını seçiyorum diye yine AKP adayını seçmek istemiyorum.
Bari, Bodrum’dan sonra Muğla’ya da vereceği zararın bilançosu CHP’ye çıkmasın.
Yorum Yazın