CHP grup toplantısı notları

Özgür Özel'den İYİ Parti'ye: Ben iktidar dışında kimseye muhalefet etmem

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Özgür Özel'den İYİ Parti'ye: Ben iktidar dışında kimseye muhalefet etmem
Abone ol
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Özgür Özel'in satır başları şöyle:

Maalesef sabahleyin kötü bir haber aldık. Kayseri'de eğitim uçağı düştü. İki şehidimiz var. İki şehidimize Allah'tan rahmet diliyoruz, ailelerine, Hava Kuvvetleri'ne, TSK'ya ve milletimize başsağlığı dileklerimizi iletiyorum. 

Bu baba ocağında olmak isteyen, katkı sağlamak isteyen herkesin, yurdun dört bir yanında ruhu daralanların, başı sıkışanların, pişman olanların ve gerek parlamentoda gerek siyasette, baba ocağında katkı sağlamak isteyen herkes bilsin ki; o baba ocağının tapusu bir kişiye kayıtlıdır, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Kapının ardında kadar açık olduğunu söylemiştik. Önümüzdeki günlerde çok farklı siyasi görüşlerden ama Türkiye ittifakının mensupları, yani milliyetçi demokratlar, muhafazakar demokratlar, Kürt demokratlar CHP'ye katılmak istiyorlar. Belli bir düzen içinde ve her katılımla önemli bir güç bularak devam ediyoruz. 

İYİ Parti'den istifa eden Aykut Kaya, CHP'ye katıldı

Bugün aramıza iki kıymetli siyaset arkadaşımız katılıyor. Galatasaray Lisesi ve Hacettepe Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesi mezunu, uluslararası alanda tanınan bir doktor, Türkiye'nin sağlık anayasası üzerinde çalışan 200 kişilik ekibin lideri, değerli dostumuz Prof. Dr. Murat Kahraman, partimize katılıyor. Genç, dinamik, başarılı, Meclis'te birlikte görev yaptığımız Antalya milletvekili Aykut Kaya da partimize geliyor. Hem Sayın Murat Kahraman'a, hem de Sayın Aykut Kaya'ya baba ocağına hoşgeldiniz diyorum.

Birilileri CHP ile kavga etmek istiyor olabilir. Geçmişte de oldu. Biz, eski dostu hiç düşman bilmedik, bilmeyiz. Seçim döneminden hemen önce ve hemen sonra, İYİ Parti'den CHP'ye katılmak isteyenler oldu. Sayın Genel Başkan, ismini de verebileceğim, halen milletvekili, önceki dönem arkadaşları, seçim üstü böyle bir şey olmazsa iyi olur dediler, aylarca bekledik. Biz, aylarca bekledik ama şöyle şeyleri de yaşadık; bunları da konuşmak lazım. Örneğin; bizden aday olamayan bütün belediye başkanlarına listelerde yer verildi. Kanuna da aykırıydı, pek çoğunu YSK düşürdü. Bir kısmı da aday oldular. Biz Bilecik Belediye Başkanı Melek Subaşı'yı ittifakla seçmiştik, ittifakla kazanmıştık. Bu seçimde de Bilecikliler Melek Subaşı'nı tam bir mutabakatla seçtiler. Seçim sonrası itirazlarımızda AKP ve MHP ile birlikte oylar kullanıldı, hepsini aynı diyalog kanallarından söyledik, sustuk, bekledik. Bugün, partimizin çağrısıyla, iki evladının talebiyle, arkadaşlarımızla görüşen, son çayını benimle birlikte içen Atatürkçü, Cumhuriyetçi birisi partimize katılıyor diye, baba ocağına dönüyor diye CHP ile kavga edenler, ismimizi zikrederek tuhaf şeyler söyleyenlere şunu söylüyorum; ben iktidar dışında kimseye muhalefet etmem, siz istiyorsunuz diye sizinle kavga etmem, bunu böyle bilin. Ama Grup Başkanvekillerim, bir tane mevkidaşınız çıkmış ileri geri konuşuyor, ona şunu söyleyin; ileri geri konuşmalarını seçimlerden önce de yaptı, memleketinden aday oldu, bir muhtar kadar oy aldı. Memleketinden muhtar kadar oy alıp, ondan sonra halen büyük büyük laf edip nezaket sınırlarını aşmasın, eğer aşacak olursa da bizim ona tüketecek nefesimiz yok, seçim öncesi olduğu gibi seçimden sonra da bizim yönümüz, bütün gücümüz iktidarı eleştirmek ve Türkiye'de bu iktidarı değiştirmek üzerinedir, böyle bilsinler. 

CHP, siyasette gerilimden beslenen bir parti değildir. Kim olursa olsun, eski dosttan düşman olmaz. Siyasi rakipleri düşman bilmeyiz, kaba kuvvete sarılmayız, demokrasiden ayrılmayız. Ama birileri mevcudiyetini koruyacak diye CHP ile çatışmak istiyorsa, adı kim olursa olsun asla o çatışmanın parçası olmayız. Sayın Devlet Bahçeli'nin bugün kullandığı bütün ifadeleri, onları metne yazan ve kendi kusurlarını örtmeye çalışan, bütün MHP'lilerin yakından bildiği ve yaka silktiği o ikisinin kusuru görüyorum. Devlet Bey'in de canı sağolsun. 

İki ay önce yapılan seçimlerde bütün Türkiye karar verdi. 81 ilde seçimlere girdik. 30 büyükşehirin 14'ünü kazandık, 21 il belediyesi kazandık, 35 belediyede milletimiz yetkiyi bize verdi. Her yeri kazanamadık. 'Kazanamadığımız yerlerde bu seçimi nasıl kazanırdık'ın muhasebesini yaptık ve önümüzdeki seçimler için çalışmaya başladık.

Hakkari de kararını verdi. Mehmet Sıddık Akış, yüzde 49 oy alaraki yani her iki kişiden birinin oyunu alarak belediye başkanı seçildi. Dün sabah, bir operasyonla kendisinin gözaltına alındığını, yerine Hakkari Valisi'nin kayyım olarak atandığını öğrendik. Üstelik, ilgili iddianame 2010 yılında başlayan bir soruşturmaya ait, kabul ediliş tarihi ise 2014, dava 2014'te açılmış, 20 yıldır devam eden bir dava. 14 yıllık bir mesele ve iddianameyi hazırlayan savcı, şu anda FETÖ'den firarda. İddianamedeki iddiaları ispat imkanı yok, dava defalarca ertelenmiş ama dün yeni bir soruşturma açılıp, belediye başkanı yeni soruşturmaya istinaden gözaltına alınıp, 14 yıllık davadan değil, yeni soruşturmadan gözaltına alındı. Suçu neydi bilmiyoruz ama gizlilik kararı var diyorlar. Suçu varsa, kaydı varsa, yeni bir delil varsa elbette cezalandırılabilir. Ama usul yöntem bellidir. 14 yıldır yargıla, tutuklama. Milletvekili olacağında temiz kağıdı ver, belediye başkan adayı olacağında temiz kağıdı ver, dava devam ederken yeni soruşturmayla bir günde kayyım ata. Bir; kayyım atamak, Hakkari halkının iradesine saygısızlıktır. Eğer suçu varsa yargılanır. Tutuklu yargılanırsa; ki tercih etmemek lazım, yerine belediye meclisinden vekil seçilir. Ceza alırsa, kesinleşirse düşer ve yerine belediye meclisinden belediye başkanı seçilir. Bu, böyle uygulanması gerekirken, bir KHK ile 'konu terör ile ilişkiliyse kayyım atarım, hemen atarım, mahkeme kesinleşmeden atarım, sonra da içlerinden seçtirmem.' Hakkari, bir belediye meclisi seçiyor, belediye meclisindeki herkes farklı farklı kişiler. Biri suçluysa, suç onu bağlar, kanuna göre kardeşini, evladını bağlamaz. Ama sanki bütün belediye meclisi o suçu işlemiş gibi 'içinizden seçemezsiniz, ben atarım' diyor, valiyi atıyor. Bu anlayış, AKP'nin, cumhur ittifakının, 31 Mart günü seçimlerde aldığı hezimetin en önemli birkaç sebebinden biridir. Milletin iradesine saygılı olmayanın milletin gönlünde yeri olmaz. 

Geçen hafta Ahmet Türk, ziyaretime geldi, seçimleri kutladı, genel başkanlığımı kutladı. Malum kendisi Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı. 2014'ten beri, yani Türkiye'de büyükşehir kanunu bütün şehri kapsadığı günden beri Mardinliler yerel seçimde sandık başına gidiyorlar ve Ahmet Türk'ü seçiyorlar. Daha başka birini seçmiş değiller, irade bu kadar net. Oylarda her zaman rekor oylar alıyor. O günden bugüne 10 yıl 2 ay ve bugünden sonra da 5 yıl belediye başkanlığı yapması lazım. Şu ana kadar 2 yıl 4 ay belediye başkanlığı yapmış. Mardin Ahmet tÜRK diyor, cumhur ittifakı siz bilmezsiniz, benim atadığım vali yönetecek diyor. Biliyorsunuz sonra o valiler Süleyman Soylu'ya 30 bin liralık tespihler verip, parayı Mardin Belediyesi'ne ödetiyorlar. Süleyman sOYLU yetmez, ne kadar AKP'li yönetici varsa, bugünkü emekli maaşının 3 katı, 5 katı, 7 katı değerinde hediyeler verip parayı yine Mardin Belediyesi'ne ödetiyorlar.

Terör varsa, kim yapıyorsa, teröre desteği kim veriyorsa yargılansın, suçu ispatlansın, görevden alınsın. Ama sadece iddia ile kayyım atamak ve yerine meclisten değil, Vali'yi atamak, demokrasiye yakışır bir iş değildir. Hakkari'de atanan kayyımı da tekrar niyetlendikleri Mardin Büyükşehir'deki kayyım atama niyetini de CHP'nin bir belediyesine atanmasına nasıl tepki veriyorsak, buna da öyle tepki veriyoruz. 'Sana göre demokrasi, bana göre demokrasi' olmaz. 

Elimde dün akşam yayınlanan bir Anayasa Mahkemesi kararı var. AYM kararları ve anayasa herkesin dilinde bugünlerde. Ben de yemin ederken anayasaya göre ediyorum, Sayın Erdoğan da öyle. AYM Başkanı da ona göre yemin ediyor, yetki kullanıyor. Burası hukuk devleti ise anayasaya uyacağız. Uyulmazsa, Meclis'te uyulmazsa görev bize ait. Grup başkanvekillerimiz ilgili uzmanlarımızla çalışırlar. Anayasaya aykırı kanun ya da KHK ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi varsa, görev 120 milletvekillerine imza attırabilen CHP'nindir. İkinci grup olaraki ana muhalefet partisi olarak da CHP'nindir. 

Bu rejim, 16 Nisan referandumunda, rejime kasteden bir anayasa değişikliğinin OHAL şartlarında oya sunulması ile başladı. İlk yapılacak seçimden önce yetki kanunu çıkarıldı. Yetki kanunu, seçime kadar kullanılmadı, seçimden, Kabine atanana kadar, önceki yetki kanununa dayanarak, yasal boşlukla ve kanun sınırlarını aşarak, KHK ile 703 sayılı; devlet baştan aşağı dizayn edildi. Durun dedik, yapmayın dedik, anayasaya aykırı dedik. Aykırı ise AYM'ye gidin dediler. 60 gün içinde iğneden ipliğe inceledik, gıdım gıdım inceledik, tuğla gibi bir başvuru yaptık. bizim 60 günde inceleyip iddia ettiğimiz aykırılıkları, Anayasa Mahkemesi 6 yıl inceledi. O 6 yılda bakanlar atandı, bürokratlar atandı, yeni hükümet kuruldu, seçim yapıldı, yeni işler yapıldı ve sonunda beyefendiler kararlarını verdiler. Bakın; Adalet Bakan Yardımcısı'nın HSK'da doğal üye olmasına, rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına, TRT'ye bedelsiz taşınmazların devredilmesine, TRT'nin özel şirket kurmasına, Kamu İhale Kanunu'nda istisna tutulmasına, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın atanması gibi düzenlemelerin tamamını iptal etti. Devlette yaptıkları her şeyi iptal etti, her şeyi. Bir yıl da zaman verdi. 

Dün akşam itibariyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kolonları kesiktir, kirişleri kırıktır, temeli kumdandır. Devleti sakatlamışlardır. Bu devletin bu hale getirilmesinde AKP ile MHP'nin anayasa tanımazlığı sebeptir. Bunu söylemeye devam edeceğiz. 

Tayyip Bey, Sayın Erdoğan, soruyorum; yaptığınız her şeyi Anayasa Mahkemesi iptal etti. 'CHP haklı' diyor, 'hukuk varsa, yapamazsın' diyor, 'O kanunla bu işler olmaz' diyor. Ve CHP'yi anayasa mahkemesine çok gidiyor diye eleştirenler; 270 sayfa iptal var. Memleketin nasıl bir hukuksuzlukla yönetildiği gözler önüne serilmiştir. Bundan sonra kimse çıkıp da yüksek perdelerden, 'Efendim, anayasa aykırıysa gidersiniz' demesin. 6 yıl duruyor ve bir yıl da süre veriyor. Çoğu zamanda birden fazla hükümeti sığdığı bir dönem, devlet anayasasız, kanunsuz, mesnetsiz yönetiliyor. Bunu kim söylüyor? Ben mi söylüyorum? Ben mi atadım? Birisi hariç; birisini Abdullah Gül atadı, geri kalanını Recep Tayyip Erdoğan atadı. 

Şu görüldü ki; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sistem, kökten hukuksuzdur, kökten anayasaya aykırıdır. Yapılan uyum kanunlarının hepsi, yetkisizdir ve 1 yıl içinde Meclis'te bunlar, anayasaya uygun kanun olarak çıkmazsa, devlet bir başına, kolonsuz, kirişsiz, temelsiz, çatısız kalacaktır. Bu yüzden, hukuka uymak, anayasa istemek için önce mevcut anayasaya uymak, üzerine yemin edilen anayasaya sadakat göstermek, yetkiyi veren milletin aklıyla alay etmemek gerekmektedir. 


Yorum Yazın