Rönesans'ın dahileri Orta Çağ'ın karanlık yıllarının sona ermesiyle sanatı ve kültürü şimdiye kadar hiç olmayan yerlere taşıdı. Günümüzde halen tartışılan ve takdir edilen bu dahilerin eserleri yüzyıllardır sanata damga vuruyor...
Kelime olarak sanat tarihinde ayrı bir anlama sahip olan Rönesans, Antik Roma ve Antik Yunan’ın kültürünün tekrar doğmasını simgeliyor. Orta Çağ’ın sona ermesiyle başlayan Rönesans İtalya’da 14. ve 16. yüzyılda etkisini sürdürdü. İtalya’nın Floransa şehri ise Rönesans’ın doğduğu yer olarak anılmaya devam ediyor. Yüksek Rönesans adı verilen dönemde de Leonardo, Michelangelo ve Raffaello bulunuyor. Bu dönemin özelliği ise insan vücudunun ve güzelliğinin önem kazanması. İnsan vücudu bütün karmaşık detaylarıyla resmetmeyi başaran bu ressamlar günümüzde de sanata yön vermeye devam ediyor. Hazırsanız Avrupa’ya damgasını vurmayı başaran Rönesans dönemi ressamları yazımıza başlayalım. İşte Rönesans Dönemi’nin en bilinen sanatçıları ve en bilinen tabloları…
1. Raffaello Sanzio’nun Atina Okulu
Urbino, İtalya’da 1483 yılında doğan Raffaello, hem ressamlık hem de şairlik yapıyordu. Ressamlığında açıkça görülen yeteneği sayesinde Papa Julius tarafından çağırılır ve Raffaello’ya ait büyük bir atölye kuruldu. Resimleri sayesinde Roma’da hızlı bir üne kavuştu. Papa’nın isteğiyle Papal dairelerinin duvarları Raffaello tarafından sanat eserine dönüştürüldü. Eserleri arasında en önemlilerinden biri de Atina Okulu (School of Athens). Bu eser fresco felsefeyi temsil ediliyor. Eserde klasik tarih dönemine damgasını vuran birçok filozof da resmediliyor. Aristo ve Plato tablonun merkezinde durarak felsefeye sağladıkları katkının önemini gösteriyor. Aynı zamanda esere dikkatli bakarsanız önemli matematikçilerin ve filozofların yanında Raffaello’nun kendini resmettiğini de görebilirsiniz.
2. Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği
1452 yılında doğan Leonardo Da Vinci ressam, mimar ve bir mucitti. Rönesans dönemi ressamları arasında en önemlileri arasında yer alan Da Vinci, dahi olarak da anılıyordu. Aynı zamanda doğaya ve bilime karşı büyük bir ilgisi vardı. Rönesansla insana verilen önemin artması yapılan tablolara da yansıyordu. Orta Çağ dönemlerinde küçücük çizilen insan figürlerinde insana dair bir detay yakalamak zordu. Anatomiye ilgi duyan Da Vinci, boş zamanlarında insan ve hayvan bedenleri üzerinde çalışmalar yaparak insan bedenini nasıl daha iyi resmedeceği üzerinde notlar alıyordu. O zamanlara göre yenilikçi olan bu bakış açısı için insan kadavraları kullanmak Da Vinci’inin ustalaşmasını sağlamıştı. Kilise için yaptığı frescolar arasında Son Akşam Yemeği isimli eseri de bulunuyor. Eserin hikayesi ise şöyle; Hz. İsa’nın 12 havarisine “İçinizden biri bana ihanet edecek” demesiyle bir tartışma başlıyor. Burada da hayranlık uyandıran duyguları müritleri üzerinde görebiliyoruz. Hz. İsa’nın ekmeğe ve şaraba doğru uzanması da önemli detaylar arasında. İhanet eden havariyi fresco üzerinde bulmak için elinde altın kesesi tutan Judas’ı bulmanız gerek.
3. Michelangelo’dan Adem’in Yaratılışı
Rönesans dönemi ressamları arasında Michelangelo olmazsa olmaz. Floransa’da yaşayan bir ressam olan Michelangelo Papa tarafından Roma’ya davet edilmiştir. En ünlü eserleri arasında Adem’in Yaratılışı ve Davut Heykeli bulunmakta. Adem’in Yaratılışında ise insan vücuduna gösterilen inanılmaz önem bütün detaylarıyla resmediliyor. Bu eserin hikayesi ise bilimin uzun zamandır insanoğlunun nereden geldiğine cevap aramasıyla başlıyor. Tevrat’ın birinci kitabı olarak kabul edilen Genesis doğuş anlamına gelir. Bu kitapta da insanın nasıl var olduğuna dair çarpıcı anlatımlar bulunur. Bu kitabı resmederek canlandırmayı amaçlayan Michelangelo Adem’in Yaratılışı’nı resmeder. Davut’a parmak ucuyla dokunan ise Tanrı’dır. Ayaklarını birbiri üzerine atılmış, göğsü önde ve bir diğer kolu da yanında bulunan meleklerden birine doğru uzanmıştır. İnsan vücudunun detaylandırılması kadar en karmaşık pozlarda resmedilmesini Michelangelo ustalıkla gerçekleştiriyor. Adem’in yüz hatlarına bakılacak olursa Rönesans’ın güzellik ve aşk imgelerinin ifade edildiğini görüyoruz.
4. Sandro Botticelli’den Venüs’ün Doğuşu
Floransa’da doğan bir ressam olan Sandro Botticelli günümüzde Venüs’ün Doğuşu tablosuyla biliniyor. Güzelliğin ve aşkın bir kutlaması olarak adlandırılan bu tablo hakkında çok fazla bir bilgi bulunmadığını söylememiz gerek. Bu tablonun bu kadar değerli olmasının nedenlerinden biri de neredeyse gerçek hayat boyutlandırmasında olan çıplak bir kadın figürünü resmetmesi. Venüs burada Paganizm’den gelen aşk tanrıçasını simgeliyor. Hristiyanlıkta kadın bedenini bu kadar açık resmetmek genellikle bir travma ile bağdaştırılıyordu. Çıplaklar genellikle cehennemdeydi ve günahkardı. Bu tablo çıplaklığı bu kadar büyük ölçüde ve güzel resmetmesiyle bir ilk olabilir. Yüzüne bakarsanız da bir utanç değil de huzur görebilirsiniz. Mitolojik bir karakter olan Venüs denizde doğar ve bu nedenle de bir deniz kabuğu üzerinde gelir. Yanında bulunan eşsiz bir şekilde detaylandırılmış uzun bir bez görüyoruz. Bu da yeni doğan tanrıçayı giydirmek için hazırlanmış. Güzelliğin resmi olarak bilinen Venüs’ün Doğuşu detaylı bakılırsa ince fırça detaylarına sahip.
5. Jan Van Eyck’ın Arnolfini’nin Evlenmesi
Hollanda doğumlu Van Eyck 15. yüzyılda yaşamıştır. En çok bilinen tabloları arasında ise Arnolfi’nin Evlenmesi bulunuyor. Her ne kadar portre Arnolfi’nin evlendiği anı resmedilmiş sayılsa da artık sanat tarihçileri bunun zaten evli bir çiftin portesi olduğunu savunuyor. Portede bulunan Arnolfi İtalyan fakat Brugge’de yaşayan zengin bir tüccardır. Brugge ise 15. yüzyılda ekonomik anlamda oldukça gelişen zengin bir yerdi. Bu portede görmek de fazlasıyla mümkün. Evin mobilyalarından çiftin kıyafetlerine kadar zenginlik açıkça görülüyor. Burada neredeyse bütün detayların bir sembolü bulunuyor. Yakından bakarsanız arkada bir de ayna olduğunu görebilirsiniz. Aynada ise karşıdan gelen iki ziyaretçi fark ediliyor. Bu ayna ise tam olarak resmi görenlerin de bulunacağı yerde olması şaşırtıcı. Ayna üzerinde bulunan imzada ise “Johannes Van Eyck Burdaydı” yazmakta. Aynanın çevresinde görülen dairelerde ise tek tek ayrı figürler bulunuyor. Neredeyse tek bir fırça darbesiyle yapılan bu figürler oldukça küçük fakat netliğini görmemiz de Van Eyck’in ustalığını gözler önüne seriyor.
Yorum Yazın