Özgür Zeybek'in “Sanatın Gözünden Ege” röportaj serisinin sıradaki konuğu eşsiz ses Hüsnü Arkan.
Özgür Zeybek: Coğrafya kaderdir derler. Bu anlamda siz Ege ile bağınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Hüsnü Arkan: Çocukluğum Kınık’ta, Bergama’da geçtiği için geçmişten gelen bir bağım var. Herhalde nostaljik bir şeydir bu. Çocukluğu nerede geçtiyse orasıyla ilgili bir özlem, bir bağlılık duygusu oluşuyor insanda.
Özgür Zeybek: Ege’nin kekik kokusu, nahifliği, içtenliği, hoş sohbet oluşu, biraz boş vermişliği sadece Ege insanına değil buraya sonradan yerleşenlere de bir zaman sonra sirayet eder. Böylesi bir yerde yaşamak insana ve sonrasında bir sanatçıya ne katar?
Hüsnü Arkan: Benim doğup büyüdüğüm yer burası. O yüzden iklimine, insanına alışığım; tekrar dönüp geldiğimde de yadırgamadım. Fakat bunlar genelleştirilebilecek konular değil tabii ki. Ege dışında pek çok yerde yaşadım, oraların da hayatıma katkısı oldu.
Özgür Zeybek: Ege’nin nahifliği şehirlerinden çok köylerinde kasabalarında yaşanır. Şehirlerde hayat hızlı akar ve durup dinlenecek birbirini dinleyecek vakti yoktur insanın. Gülten Akın’ın da dediği gibi “ ah kimsenin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya”
Fakat köylerinde kasabalarında yemekler pişer, mutfakları otlarla, peynirlerle süslüdür. Şehirlerinde hoş sohbet insanlarını, biraz boş vermişliği görürsünüz ama o kekik kokusu içtenlik ve nahiflik tam da buralara aittir.
Ege’nin kasabaları her zaman ilgi çekmiştir. Yerleşme orada olma, orada yaşama isteği uyandırmıştır. Siz Ege’nin köylerini kasabalarını gezdiniz mi? Hiç unutamadığınız, “işte burası” dediğiniz dönmek istemediğiniz bir yeri oldu mu?
Hüsnü Arkan: Döndüm zaten; bir süredir Foça’da yaşıyorum. Dediğiniz gibi, büyük şehirlerde yaşamak bir yaştan sonra yük olmaya başlıyor insana. Küçük yerlerin kolaylığı, doğayla doğrudan ilişki kurma olanağı, zaman algınızın değişmesi; bütün bunlar konfor sayılabilir.
Yorum Yazın